Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Merkez Bankası dün faizlere dokunmadı; olasılıkla, kuru artıran nedenlerin kendi kontrolünde olmadığı düşüncesiyle faizi kura tercih etti.
Malum, iktisatta ‘imkansız üçlü’, sermaye hareketleri serbestken ya faizin ya da kurun kontrol edilebileceğini söyler. Merkez Bankası da, kurdan rahatsız olsa da tercihini faizi sabit tutmakta kullanmış oldu.
Merkez Bankası sabit tutarken ne dedi?
Geçen ay ekonomide toplam talepteki yavaşlamanın enflasyondaki düşüşü desteklediğini söylerken, bu ay açıyı biraz değiştirmiş; düşüş bir tarafa, yavaşlamanın enflasyona kurdan gelen yukarı yönlü etkiyi sınırladığı düşüncesinde. Açıklamada, “Yakın dönemde küresel belirsizliklerdeki artışa bağlı olarak yaşanan döviz kuru hareketleri ve petrol fiyatlarındaki yükseliş enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan toplam talep gelişmeleri bu etkileri sınırlamaktadır” deniliyor. Bunun özeti şu; enflasyona kur yükselişinden gelen baskı var, ama ekonomik yavaşlamanın etkisi bunu sınırlıyor.
Bu açıyla, Merkez Bankası ‘bekleyelim görelim’ diyor; “Kurul, bu faktörlerin net etkilerinin daha sağlıklı değerlendirilebilmesi açısından, gelişmelerin yakından takip edilmesinin faydalı olacağını ifade etmiştir.”
Ekonomik durgunluk üçüncü çeyrek verileri ile tescillendi; ama bir taraftan da kur artışının getireceği enflasyon artışı söz konusu. Türkiye ‘stagflasyonun’ eşiğinde. Durgunluk içinde hasılatı düşen ve yüksek döviz borçlusu şirketler kesimine, bankanın para politikası tercihi “kırk katır mı, kırk satır mı?” eşiğinde. Tahvil getirilerine bakılırsa faizleri en az 2-3 puan artırması gerekiyor. Bankanın dünkü açıklamasında “iktisadi faaliyetin yılın üçüncü çeyreğinde ivme kaybettikten sonra dördüncü çeyrekte kısmi bir toparlanma sergilediğine işaret etmektedir” denilse de “büyüme mi, enflasyon mu?” sorusunda; büyümeyi tercih ettiği açık.
Bunda da en önemli etken olasılıkla, dolar kurundaki artışın 3.50’ye yakın bir çizgide yavaşlamış olması. Merkez Bankası’nın Kasım ayındaki toplantısından bu yana kur artışı yüzde 2.5 gibi oranda gerçekleşti. Bu, olasılıkla Ankara’da, ‘kur artışı yavaşlıyor, faize ellemeyelim’ düşüncesini egemen kılmış olabilir.
Bu tabloda da kamu bankaların önemli bir rolleri yok değil. Döviz piyasasında ‘Merkez Bankası’na yardımcı’ rolleri belirgin biçimde gözleniyor. Son dönemde gün içinde olduğu gibi, olağanüstü hallerde de kamu bankaları ‘örtülü bir rol’ üstlenmiş görünüyor. Örneğin, Rus büyükelçinin Ankara’da suikasta uğradığı andan günün geç saatlerine kadar, kimi kamu bankalarının ani yükselen döviz kurunu sakinleştirmek için ‘en iyi satıcı’ fiyatıyla döviz piyasasında kotasyon girmesi anlamlı. Bilmiyoruz; bu durum politik bir araç seti içinde mi yer alıyor, yoksa ‘görev üstlenme’ mi? Ancak bunun sürdürülebilir olmadığı açık.
Merkez Bankası dün “duruma bakıyorum” diye idareci bir duruş sergilese de; bu da sürdürülebilir değil. Önünde sonunda piyasa ile olan faiz farkını kapatmak zorunda kalacak. Geç kaldıkça bu farkın büyüyeceğini de hesaba katmak gerekiyor.
Merkez Bankası geçen ay haftalık repo faizini yarım puan, gecelik borç verme faizini de çeyrek puan artırmıştı. Geçen ay bu kararı aldığı haftaya 5.5 milyar dolarlık rezerv kaybı ile girmişti. Dün karar alırken de önceki aya göre bir 4.2 milyar dolarlık rezerv kaybı daha vardı. Kabaca 40 günde 11 milyar dolarlık toplam altın ve döviz rezervi kaybı sonrasında faize dokunmadan ‘pas geçmek’ fazlasıyla cesur bir karar.
Tüm bunlar, ‘iyi günlerde’ faizleri daha da gevşetmek yerine görece daha sıkı durarak enflasyonu düşürme fırsatını kaçıran bir merkez bankasının karşılaştığı zor bir açmaz. Yükselen enflasyona ekonomik durgunluğun eşlik etmesi halinde ‘kapana kısılan’ bir merkez bankası tablosu.
Fazla abartılmış. Merkez indirim yapmaliydı ki öncelikli sorun ülkemizde hiç bitmeyen endlasyon. İthalatçı bayilerin işi kolaylaşsın diye kurları hedef almayacak tabi ki. Üretici y destekleyecek ve devlet olarak da yatırımcının işi kolaylaştırılacak ki gerçek ekonomik değer oluşabilsin. Getir arabayı getir makineyi sat nereye kadar... Yanlış olan ülkenin al satçı bayilerle dolu olması kredileribde maalesef bunların kullanıyor olması. Onun için üretici finansmanı için yatırım bankaları şart. Mevduat bankalarıyle 100 yıldır olmayanı mı yapacakmışlar... komikten de öte absurb bir durum bu... don kişotluk o kadar...
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.