Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Yenilenen Orta Vadeli Plan

21 Ekim 2013, 18:23 ---

Onuncu Beş Yıllık (2014-2018) Kalkınma Planı, 2 Temmuz 2013’te, TBMM’de kabul edilmişti.  Beş yıllık ekonomik planlamanın başladığı 1963’ten 2002’ye kadarki dönemlerde beş yıllık planlara dayanan yıllık programlarla yetinilirken, bugünkü hükümet, ek olarak bir de 3 yıllık dönemler için Orta Vadeli Program’lar düzenlemeyi ve yıllık bütçeleri de bu programlara göre hazırlamayı uygun görmüştür. Hükümet tarafından hazırlanan son Orta Vadeli Plan (2014-2016), 1 Ekim 2013’te açıklanmıştır.

Ayın ilk yarısında çok sayıdaki açıklama ve değerlendirmelerde ayrıntıları verilmiş olan OVP’de verilen bilgilere göre hükümet, üç yıllık programda önemli değişiklikler yapmıştır:  1) Yılın ilk 6 ayında gerçekleşmiş bilgilere göre önceki OVP’ de 2013 için planlanmış hedeflerin gerisinde kalındığını tespit etmiş olan ekonomi yönetimi, yılsonu hedeflerini bu tespitlere göre düşürmüştür. 2) Ek olarak, önceden yüksekçe tespit edilmiş olduğu belirginleşmiş olan hedeflere ulaşılamayacağını beklediği için, önceki planda 2013’ü izleyen yıllar için öngörülmüş hedeflerin de küçültülmesine karar vermiştir.  Ekim’in ilk yarısındaki güncel yayınlardan kolayca elde edilebilecek konu ile ilgili rakamların burada yinelenmesi gerekmiyor.  (Ayrıntılar 2 Ekim tarihli gazetelerde ve bilgi ağlarındadır.)

Genellikle halka yüksek hedefler vererek o hedeflerin gerisinde kalındığı konusunda daha çok dışa bağlı nedenler açıklayan önceki OVP’lere kıyasla Yeni OVP, şimdi ekonominin yavaşlatılmasını “frenlenmesini” gerekli görmektedir.  Son 12 yılda elde edilen ve bazı yıllarda yıllık hızı % 9’u aşan milli gelirimizin yüksek artışları, ekonomimizin finansal gücünü son sınırına kadar zorlamış bulunmaktadır.  Bu 12 yıllık dönemin yıllık ortalama büyüme hızı % 4,5 olsa da, bazı yıllarda çok yükselen büyüme hızlarının ülke kaynaklarını zorladığı ve daha çok dış borçlanma ile gerçekleştirildiği görülmektedir.

Yabancı ülkelerden yurdumuza aktarılan döviz gelirlerinin, son yıllarda hızla artarak 2011’de milli gelirimizin % 10’una kadar ulaşması (kısıtlayıcı önlemlere rağmen Haziran 2013’te son bulan 12 aylık dönemde açığın % 8,8 olduğu açıklanmıştır) ve bu açığın dış borçlarla karşılanmış olması, bu zorlamanın en önemli kanıtıdır. Bu zorlamanın temel nedeni, bazı yıllarda Milli Gelir’imizin % 23’üne kadar yükseltilmiş olan yıllık yatırım hızıdır.  Ekonomimizi asıl zorlayan ve yüksek dış borçlanmalara sürükleyen oluşum da bu yüksek yatırım harcamalarını karşılamak için yarattığımız iç tasarrufların yıllık milli gelirimizin yaklaşık % 12’si gibi çok düşük düzeylerde gerçekleşmiş olmasıdır.  Son 11 yılda dış borçlarımızın 2002 yılsonundaki 129 milyar dolarlık tutardan, 2012 sonunda 337 milyar dolara yükselmesi de bu zorlamadan kaynaklanmıştır.

Üstelik bu hızlı büyümenin kaynağında da son yıllarda nüfusu hızla artmakta olan 11 büyük İl’de girişimcilerine ve katılımcılarına yüksek değerli taşınmaz varlıklar aktarılması için yapılan harcamalar vardır; yatırımlarımızın çoğu bu alandadır.  Çok katlı konut birimleri ile yaratılan hızlı ekonomik büyüme çabaları, ekonominin finansal gücünün (kişi başına gelir ve tasarruf, üretim ve döviz geliri kazanma gücünün) üst sınırlarını zorlamıştır ve zorlamaktadır.

2013 yılının birinci yarısında ortaya çıkmış olan, hızlı mal ve hizmet fiyatı artışları, yüksek dış ticaret ve döviz geliri açıkları, hızlı döviz fiyatı ve faiz artışları, artan işsizlik ve düşen milli gelir büyüme oranları, bu finansal sınırın aşılmış olduğunu göstermiştir.  Artık gizlenmesi olanağı bulunamayan ve İstanbul Borsa’sındaki dış kaynaklı yatırımların hızla çekilmeye başlamasıyla gün yüzüne çıkan bu kötü gidiş, en sonunda Yeni OVP ile hükümetçe de kabul edilmiş olmaktadır. Ekonomimiz bu yanlış ve dengesiz büyüme hedef ve zorlamaları ile 2013’ün ilk yarısında tartışılamayacak kanıtlarıyla ortaya çıkan enflasyon/devalüasyon kısır döngüsüne yaklaşmaktadır.  Yılın ilk yarısındaki hızlı döviz fiyatları ve faiz artışları, ekonominin içine yayıldıkça bu olumsuz döngünün kırılması da zorlaşacak ve bizler geçmişte yaşadığımız onlarca deneyime rağmen bir daha bu girdabın içine sürükleneceğiz.

Bu durumun önleyici önlemleri vardır; önceki dönemler de uygulanmış, iyi sonuçlar alınmıştır. Bütün sorun, bu önlemlerin şimdiden alınması ile bu kötü gidişin halk için yaratabileceği sıkıntıların önlenebilmesidir.

Akla gelen ilk önlemler, hızlı yatırım harcamalarının azaltılmasıdır; devlet eliyle yeşil alanlara çok katlı imar durumu vererek rant yarattıktan sonra yaratıcılarına ve katılımcılarına dağıtılması uygulaması durdurulmalıdır. Konut yatırımlarına verilen teşvikler ve yoğun reklam kampanyaları, çok yükseltilecek reklam vergileriyle kısıtlanmalıdır.  Halkımız, konuta banka kredisiyle yatırım yapmak yerine önceden konut almaya yönlendirilebilen “yapı tasarrufları” birikimleri yapmaya özendirilmelidir. Her alanda yerli üretim ve tüketimin teşvik edilmesi sağlanmalıdır. Bu konuda önleyici reçete yazmak kolaydır. Ama asıl sorun, reçetenin arkasına uygulamayı sağlayabilecek siyasal iradeyi koyabilmektedir.  Yeni OVP düzeltmeleri, ekonomi yönetiminin de bizim gibi düşündüğünü göstermektedir.

Üç seçimli yıl içinde bu yapılabilir mi? Bilmiyorum.  Ama şunu açık ve net olarak biliyorum:  Önceki ekonomi yönetimleri hep, “Seçim öncesi çarpıklıkları, seçimden sonra düzeltiriz; korkmayın!” demişler; ama bunu sağlayamamaları bizlere pahalıya patlamıştır.

Ekonomik sinyaller, gelecek için iyi sesler vermiyor.  Ama biz, görebildiğimizi söylemek zorundayız.     

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri