<
Mehmet Bingöl [email protected] Mehmet Bingöl

Ülkeler arası ortak raporlama çerçevesinde yeni bir varlık barışı ihtiyacı var mı?

26 Nisan 2016, 12:28 ---

Birkaç ay önce gazetelerde, “SWISS LEAKS olarak geçen olayda, İsviçre’de farklı ülkelerde yaşayan kişilere ait birçok banka hesabı deşifre olmuştu. Şimdi de “PANAMA BELGELERİ” ortaya çıktı. Dünyanın önde gelen off-shore hizmetler firması Mossack Fonseca’ya ait yaklaşık 11,5 milyondan fazla dokümanın sızdırılmasıyla ortaya çıkan Panama Belgeleri’nde birçok şahıs ve şirketin adı geçtiği ifade ediliyor.

Panama merkezli dünyanın en büyük dördüncü off-shore hukuk ve danışmanlık firmasına ait bu belgelerin sızdırılmasının ardından gözler tüm dünyada off-shore hesaplara çevrildi. Gazete haberlerine göre; 2,6 terabayt hacmindeki bu bilgiler, Panama’da faaliyet gösteren Mossack Fonseca’nın “hangi müşterilerinin kara para aklama, yaptırımların arkasından dolaşma, mal varlıklarını saklama ve vergi kaçırma faaliyetlerine aracılık ettiğini” ortaya koyuyor. Bu gelişmeyi takiben bazı ülkelerde adı geçen ilgililer hakkında soruşturmaların başlatıldığı haberleri var.

Bizim konumuz vergi mevzuatı olduğu için olayın bu yönüne değineceğiz.

Bilindiği üzere, vergi mevzuatımıza göre; “tam mükellef” statüsündeki gerçek kişilerce yurt dışında elde edilen gelirlerin de[1] Türkiye’de “yıllık beyan” esasında beyan edilmesi ve ilgili yıllardaki tarifeye göre vergisinin ödenmesi gerekmektedir. İkametgâhı Türkiye'de bulunanlar veya bir takvim yılı içinde Türkiye'de devamlı olarak 6 aydan fazla oturdukları için Türkiye'de yerleşmiş sayılan kişiler Türk Vergi Mevzuatı açısından “Tam Mükellef” statüsündedir. Buna göre ülkemizde yaşayan yabancı ülke uyruklu kişiler de prensip olarak bu kapsamdadır.

Zaman zaman ortaya çıkan yukarıdaki olayların yanı sıra, OECD ve Avrupa Konseyi’nin öncülüğünde hazırlanan “ülkeler arası bilgi paylaşımının (ortak raporlama)” aşamalı olarak başlayacak olmasıyla, artık yurt dışı işlemler aracılığıyla vergiden kaçınmak gittikçe zorlaşacak. Ülkeler arası ortak raporlamaya ilişkin “Vergi Konularında İdari Yardımlaşma Anlaşması”, 3. Kasım 2011 tarihinde G-20 Liderler Zirvesi’nde 93 ülke tarafından imzalandı. Birçok ülkenin taraf olduğu bu anlaşma ülkemiz açısından da TBMM’de onaylandıktan sonra (muhtemelen 2017 yılının sonundan itibaren 2018 yılında) yürürlüğe girecek.

Ayrıca mevzuatımızda, CFC denilen “kontrol edilen yabancı kurum” kuralları da var. Kurumlar Vergisi Kanunu ile 2006 yılında getirilen Kontrol Edilen Yabancı Kurum düzenlemesine göre; esasen vergi cenneti olan ülkelerde (genellikle offshore’lar) veya Türkiye’ye göre düşük vergi olan ülkelerde kurulu şirket, trust veya fonlardan temettü dağıtılmamış olsa dahi orada sağlanan kazançlar, kişiler açısından temettü (kar payı) elde edilmiş gibi Gelir Vergisi’ne tabi olmaktadır. Dolayısıyla, söz konusu tutarların Türkiye’de “yıllık beyan” esasında Vergi Dairesi’ne beyan edilmesi gerekiyor. Kontrol edilen yabancı kurum kavramı; tam mükellef gerçek kişi ve kurumların doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma hakkının en az %50’sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri yurt dışı oluşumları (iştirakleri) ifade etmektedir. Bu mevzuata göre; Türk şirketlerinin veya Türkiye’de yaşayan gerçek kişilerin (tam mükellef statüsünde olanlar), bu kapsamda yurt dışında kuruluşları (şirket, yatırım fonu, trust v.b. gibi) bulunuyor ise, yurt dışındaki bu kurumlarda oluşan yıllık kazançlar üzerinden hisseleri oranında Türkiye’de vergi beyan ve ödeme sorumlulukları da var. Bir başka deyişle, Türk Vergi Mevzuatı açısından CFC (Controlled Foreign Company) olarak algılanan bu şirketlerin yılsonunda oluşacak karlarının Türkiye’de otomatik olarak vergiye tabi olduğu unutulmamalıdır[2].

Dolayısıyla ülkeler arası otomatik bilgi değişimi konusundaki gelişmeler, mevzuatımızdaki CFC kuralları, stratejik kararlarının Türkiye’deki kişilerce alındığı yurtdışı şirketlerin fiilen Türkiye’den yönetilmiş sayılması ve ayrıca İsviçre’deki uygulama değişiklikleri vergi beyan ve ödemesi konusunda mutlaka dikkate alınması gereken faktörlerdir. Bu durumda; kişinin tam mükellef olduğu ülkede, başka deyişle yaşamını sürdürdüğü ülkede vergi ile ilgili sorumlukların yerine getirmesi en uygun hareket tarzı olmaktadır.

Bu gelişmeler, ülkemizde yeni bir varlık barışına ihtiyaç noktasında da değerlendirmeleri beraberinde getiriyor. Daha önceki yasal düzenlemelerde olduğu gibi Türkiye vergi gelirlerine katkı, ülkeye döviz girişi imkânı, Türk banka ve finans sektörüne olumlu (mevduat/kaynak) etki yapması, Türk finansal enstrümanlarının (tahvil, hisse senedi, mevduat-yatırım fonu gibi) pazarlanma ve satılması imkânı ve diğer açılardan yararlı olabileceği düşünülmektedir.

[1] Hangi Yurt Dışı Gelirleri Türkiye’de Vergiye Tabidir? Yurt Dışında Elde Edilen Gelirlerin (2014) Vergilendirilmesinde Dikkat Edilecek Hususlar, Finans Gündem, 13 Şubat 2015, http://www.finansgundem.com/yazarlar/yurt-disinda-elde-edilen-gelirlerin-2014-vergilendirilmesinde-dikkat-edilecek-hususlar-yazisi/466709

[2] Kontrol edilen yabancı kurum kazancı ve Türkiye’de vergilendirilme durumu, Finans Gündem, 15 Ekim 2014, http://www.finansgundem.com/yazarlar/kontrol-edilen-yabanci-kurum-kazanci-ve-turkiyede-vergilendirilme-durumu-yazisi/466634

ETİKETLER :
YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster