Türk sanayisi inşaat sektörüne göbekten mi bağlı?
Bilgi, iletişim ve ulaşım teknolojilerinde meydana gelen olağanüstü gelişmeler ulusal ekonomileri de derinden etkilemiştir. Özellikle temel üretim kaynakları olan sermaye ile emeğin ve bunların çıktılarından bir olan malların mobilize hale gelmesi dünya çapında ciddi bir rekabet ortamı yaratmıştır. Piyasalar, ekonomi tarihinde hiç olmadığı kadar tam rekabet piyasa yapısına yakınsamıştır.
Bu bağlamda yepyeni bir teknolojik değişim ve bunun beraberinde getireceği yeni bir iş yapış modeliyle karşı karşıyayız. Değişimin adı bu kez “Endüstri 4.0”. Kısaca 4.Sanayi Devrimi olarak tanımlanıyor. Detaylandıracak olur isek Endüstri 4.0, tüm yönetim süreçleri için otomasyon teknolojileri, iletişim ve kablosuz bilgi entegrasyonuyla bütünleştirilmiş otomatize ve birbiri ile konuşabilen dijital bir üretim altyapısını ifade etmektedir.
Peki madem konumuz yeni bir sanayi devrimi, Türkiye olarak 3. Sanayi Devrimini kaçırdık, bari “Endüstri 4.0” olarak isimlendirilen 4.Sanayi Devrimini kaçırmayalım niyeti ile Türk Sanayisi ne durumda yakından inceleyelim.
Türk sanayisinin durumu
Aşağıda yer alan tablo, bize Türk Sanayisi’nin 1980 yılından bu yana önemli düzeyde gelişmeler kaydetse de, Dünya’nın en çok sanayileşmiş 15 ülkesi arasında tutunamadığını gösteriyor. Yine, Türkiye ihracat kompozisyonunun % 80’i sanayi ürünlerinden oluşsa da, Türkiye’nin her 100 Dolarlık ihracatının 65 Dolarlık kısmının ithal girdiye dayanan bir sanayi altyapısı olduğu da biliniyor.
Ülkemizin en büyük 500 sanayi şirketinin yer aldığı İSO 500 listesindeki şirketlerin teknolojik altyapılarının dağılımı incelendiğinde ise ise aşağıda gibi bir tablo ortaya çıkıyor:
Görüldüğü üzere Türk Sanayisini oluşturan en büyük şirketlerden sadece 9 tanesinin yüksek teknoloji altyapısına sahip olduğu görülüyor.
İSO 500’de teknoloji yoğunluklarına göre yaratılan katma değer dağılımına bakıldığında ise 2018 yılında yaratılan katma değer itibarıyla en yüksek payı yüzde 37,5 ile düşük teknoloji yoğunluklu sanayilerin aldığı görülmektedir. Yüksek teknolojili katma değerin payı ise sadece % 5,3 tür. Bu bilgiye ek olarak Türkiye’nin ihraç ettiği sanayi ürünlerinin sadece % 5’inin ileri teknoloji ürünlerinden, % 35’inin ise orta teknoloji ürünlerinden oluştuğunu belirtmekte fayda var.
Türkiye’de sanayinin yüksek katma değerli ve yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlere dönüşüm ihtiyacı sürmekle birlikte, yüksek teknoloji yoğunluklu sanayilerin payında ilk kez hissedilir bir artış yaşanması umut verici bir gelişmedir. Bu artışın özellikle son yıllarda önemli bir atılım gösteren savunma ve havacılık sanayi sektörlerinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
İSO 500’de AR-GE yapan firma sayısı ise 2018 yılında 276’ya yükselmiştir. Böylece firma sayısı, bu veri ölçülmeye başlandığından bu yana en yüksek seviyeye ulaşmıştır. 2018 yılında ortaya çıkan olumsuz ekonomik ve finansal koşullara rağmen AR-GE yapan firma sayısının artması sevindiricidir. Aynı yılda AR-GE harcamaları da % 10,5 oranında artarak 3,8 milyar TL’ye yükselmiştir.
İSO 500’ün ihracat verilerini değerlendirdiğimizde ise 2018 yılında İSO 500 firmalarının ihracatını % 11,3 oranında artırarak 71,8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini görmekteyiz. Bu performansa bağlı olarak İSO 500’ün Türkiye sanayi ihracatı içindeki payı % 44,5’e yükselmiştir.
İSO 500 kapsamındaki sevindirici gelişmelerden biri de ihracat yapan firma sayısındaki artış eğilimidir. Bundan 30 yıl önce ihracat yapan firma sayısı 398 iken, son yıllarda 450’ler bandını aşarak 2018’de 464’e çıkmıştır. Bu da göstermektedir ki İSO 500’de yer almak için ihracat yapmak önemli bir ön koşuldur.
Sonuç
İhracata dayalı, teknoloji geliştiren, katma değeri yüksek ürün üretebilen, değer zinciri oluşturabilen bir sanayi ve üretim altyapısına sahip olmak vatandaşlar olarak hepimizin ortak dileği. Fakat dilek ve temennilerin hayata geçmesi için zamanımızı ve enerjimizi doğru işlere kanalize etmemiz gerekiyor.
Biz bu noktada ne yapıyoruz diye geriye dönüp baktığımızda ve hatta şu an içinden geçmekte olduğumuz çalkantılı ekonomik konjonktürde dahi faiz oranlarını düşürerek inşaat sektörüne yatırımı ve tüketimi teşvik etmeye çalıştığımızı görüyoruz.
İnşaat sektörüne yapılan yatırımların tekrar gelir getirici üretim faktörlerine dönüşmeyeceğini, bu büyüme modelinin sağlıklı olmadığını sanırım söylemeyen ekonomist ya da uzman kalmadı. Bilineni tekrar etmenin belki anlamı yok ama siz değerli okuyuculara bir soru soracağım. Ekonomi yönetimi sizin elinizde olsa siz ne yapardınız ? Cevabı duyar gibiyim, “sanayinin çarklarını döndürmeye çalışır, bu alana daha çok yatırım yapacak aksiyonlar almaya gayret ederdim.”
Peki bu sizce hemen mümkün mü ? Benim cevabım hayır ! Nedeni ise çok basit. Ülkemizin en büyük 500 sanayi şirketinin yer aldığı listeye bakarsanız ne demek istediğimi hemen anlayacaksınız. Zira İSO 500 listesi ağırlıklı olarak demir-çelik üreticileri, çimento üreticileri ve işlenmiş gıda üreten firmalar ile bazı kamu iktisadi kuruluşlarından oluşmakta. Listeye şöyle bir göz attığınızda inşaat sektörüne dayanan 42 tane demir - çelik, 23 tane de çimento üreticisi şirket var ! Bu tablo bize esasında inşaat sektörünün Türk sanayisinin varlığı için itici güç olduğu gerçeğini gösteriyor.
Özetle, sanayiye daha çok yatırım yapalım, paraları betona gömmeyelim demek şu aşamada tüm ekonomik sistemin tıkanması anlamına geliyor. Çözüm adına yapılması gereken ise teknolojiye dayanan ve katma değeri yüksek ürün üretebilen yeni bir sanayi alt yapısı kurgulamak. Bunun içinde yepyeni bir eğitim modeline yani ezbere dayanmayan, yaratıcı, özgür ve sadece bilimsel temellere dayanan bir eğitim sistemine geçmek şart. Zira bilinen ve eski şeyler ile yeni şeyler söylemek ya da üretmek artık kesinlikle mümkün değil.
-
26 Kasım 2021, Cuma
Finansal dalgalanmayla ortaya çıkabilecek tahsilat ve satış riskleri nasıl azaltılabilir?
Devamını Oku -
22 Eylül 2021, Çarşamba
Faiz artırımı ve parasal sıkılaşma öncesi reel sektör ne yapmalı?
Devamını Oku -
23 Ağustos 2021, Pazartesi
25. yılında AB-Türkiye Gümrük Birliği revizyonu ve Yeşil Mutabakat süreci
Devamını Oku -
26 Temmuz 2021, Pazartesi
Bankacılık sektörünü mü yoksa reel sektörü mü kurtarıyoruz ?
Devamını Oku -
22 Haziran 2021, Salı
ISO 500 verileri ışığında Türk Sanayisi analizi: Katma değer mi montajcılık mı ?
Devamını Oku - 28 Mayıs 2021, Cuma Devamını Oku
-
17 Nisan 2021, Cumartesi
Çevreye duyarlı bir finansal araç türü olarak Yeşil Tahviller
Devamını Oku -
03 Nisan 2021, Cumartesi
Ekonomik riskler artarken şirketlerimiz ne yapmalı?
Devamını Oku -
16 Mart 2021, Salı
Küresel rekabetçilikte ve yarının dünyasında nereye doğru koşuyoruz ?
Devamını Oku -
07 Mart 2021, Pazar
Şirket iflasları artarken ekonomik riskler de büyüyor
Devamını Oku
- BANKA HİSSELERİ
-
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
- BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
-
Basın Daveti
Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği
06 Şubat 2020, 09:30
Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
- Tüm Etkinlikleri Göster