Osmanlı ve Osmanlıca âşıklarına
Bu aşıklar için çağdaş uygarlığın esin kaynağı olmuş ABD Toplumu’nda yayınlanmış bir tarih araştırması şöyle diyor:
“Almanya’nın önemli kentlerinden Mainz’da, Johannes Gutenberg, 1445 yılında, gelecek yıllarda ekonomi tarihinde derin izler bırakacak önemli bir buluşunu açıkladı; yenilenebilir harfler üzerine çok sayıda baskı yapabilen bir “baskı makinası” (matbaa) yapmıştı… Gutenberg’in sözü geçen icadından sonra bu alanda büyük ilerlemeler gerçekleşti. Bu yeni makinada basılan kitapların sayısı çok arttı; maliyetleri ve fiyatları çok düştü ve elde edilmeleri çok kolaylaştı. Bu yenilik olmasaydı, ülkelerde çok yaygın olan okur-yazar olmayan büyük kalabalıkların okuma-yazma öğrenmelerini ve eğitimlerini sağlamak olanağı bulunamayacaktı.
Batı Avrupa’da yeni baskı makinasının önemi, kısa sürede anlaşılmış ve yeni baskı yöntemi hızla yaygınlaşmıştı. 1460 yılında yeni baskı makinası, Almanya’dan Fransa’nın Strasburg kentine sıçradı. 1460’lı yılların sonuna doğru yeni baskı makinesi ve yöntemi, Avrupa’da hızla yaygınlaşmış, Roma’da ve Venedik’te ilk basımevleri ağı ile İtalya’da hızla yayılmaya başlamış, Floransa, Milano ve Turin’de kurulan yayınevleriyle hızla genişlemişti. 1476’da William Corton, Londra’daki ilk basımevini kurdu ve iki yıl sonra artık Oxford’da da bir basımevi vardı.
Dünyada herkes, baskı makinasını benimsenmesi gereken bir yenileşme hareketi (innovation) olarak görmemişti. Yeniliğin (icadın) ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra 1485’te Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid, tüm dünya Müslümanlarına bir ferman (emir) yayınlayarak Arap dillerinde yeni baskı yöntemi ile kitap basılmasını yasakladı. Bu yasak, 1515’te yeni Sultan Birinci Selim (Yavuz)’in yeni bir fermanı ile yenilenmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nda ve tüm Müslüman Dünya ülkelerinde yeni baskı makinelerinin getirilmesini ve işletilmesini yasaklayan bu kural, ancak 1727 yılında kaldırılabilmişti. Bu tarihte, Sultan Üçüncü Ahmet, İbrahim Müteferrika’ya Osmanlı yurdunda bir basımevi kurma iznini vermişti. Ama çok gecikmiş bu adım bile kısıtlamalarla sınırlandırılmıştı. Yayınlanan ferman, “Batılı ülkelerde yaygın olarak kullanılan bu teknik, burada da kullanılacak, gelin duvağı gibi mutlu günde açılacak ve bir daha kapanmayacaktır” denmiş olsa da, Müteferrika’nın baskı işlemleri çok yakından ve sıkı biçimde kontrol edilecekti. Ferman bunu şöyle belirtiyordu:
“… basılan kitaplar, baskı hatalarından arındırılmış olsa da, çok seçkin (mükemmel) İstanbul Kadısı Mevlana İshak, Selanik Kadısı Sahib ve Galata Kadısı Esad gibi akıllı ve bilgisine, yeteneklerine toplumun saygı duyduğu değerli İslam Hukuku bilginlerinin (bilgi ve yetenekleri eksiksiz olsun!) saygın ve ünlü tarikat ve mezheplere mensup toplumca kabul edilmiş, Kasımpaşa Mevlevihanesi Şıh’ı Mevlana Musa (Allah, aklını, bilgisini ve saygınlıklarını korusun!) gibi din bilginlerinin düzeltmeleri (tashihleri) gözden geçirmeleri sağlanacaktır.”
“…Ancak basımevi kurulduktan sonra (iyi) sonuçlara ulaşılamamıştı.”
Sonuçta Müteferrika’nın çalışmaları bir türlü hızlanamadı ve istenen sonuçlar elde edilemedi. Müteferrika’nın baskı sayısı çok sınırlı kaldı. Kurulan basımevinin çalışmaya başladığı 1729 ile faaliyetine son verdiği 1743 yılları arasında ancak on yedi kitap basılabildi. Ailesi bu işi, basımevinin kapatıldığı 1797’ye kadar sürdürmeye çalıştı; ama bu yıla kadar ancak, ek olarak 7 kitap daha basılabildi.
…….
“Otomatik baskı makinelerine bu inatçı karşı gelmenin, ülkenin yazım (edebiyat), eğitim ve ekonomi alanındaki başarı düzeyi üzerinde önemli sonuçları olmuştur. 1800 yılında Osmanlı ülkesinde yaşayanların belki de ancak % 2-3 arasındaki bir kısmının okur-yazar olduğu tahmin edilmekte iken, İngiltere’de yaşayanlarda okur-yazarlık oranları, erkeklerde %60 ve kadınlarda %40’a kadar yükselmişti. Hollanda ve Almanya’da okur-yazarlık oranları daha da yüksekti. Bu dönemde Osmanlı ülkeleri, Avrupa ülkelerindeki en düşük okuma-yazma oranına sahip olan, örnek olarak okur-yazarlık oranı %20 olan Portekiz’in bile gerisinde kalmıştı.”
“Totaliter, emredici, merkezde toplayıcı ve sömürü özellikleri yüksek olan Osmanlı kurumları göz önünde bulundurulursa, sultanın baskı makinası karşısındaki dışlayıcı davranışlarını anlamak kolaydır. Çünkü değişik görüşlerin yaygınlaşmasını sağlayan ve böylece aydınlanacak insanların merkezden yönetilmesinin büyük güçlükleri olduğu belliydi. Kitaplarda belirtilen ve insanlar arasında yaygınlaşan görüşlerden bazılarını uyguladıkça ekonomik büyümeyi hızlandırabilecek sonuçlar alındığı görülüyordu. Ancak kitaplarla yayılacak bazı görüşlerin de, alışagelmiş geleneklere, alışılmış duruma, statükoya, gelenek ve yöntemlere karşı insanları etkileyerek onları içinde bulunulan alışılmış yöntemlere karşı isyancı davranışları yönlendirme tehlikesi oluşacaktı.”
Yukardaki alıntılar, ABD’nin ünü büyük üniversitesinde çalışılan iki ünlü ekonomi tarihi ustasının, “Why Nations Fail-The Origins of Power, Prosperity and Poverty” (Uluslar Neden Başarısız Olurlar?-Kudretin, Refahın ve Fakirliğin Kaynakları) Profile Books, Londra S. 213-216) adlı kitabından aynen aktarılmıştır; çevirisini ben yaptım. Neden şimdi yayınlıyorum?
Kutsal inançlarımızı kullanarak iktidar olmuş hükümetlerin yönetiminde yapılan propaganda ile birlikte, Osmanlı İmparatorluğu ve Osmanlıca dili hayranlığı yoğunluğunun son günlerde artmış olmasıdır.
Bu imparatorluğun ilk üç yüz yılında, tarihe kaydedilen büyük başarıları gibi, İmparatorluğu tarihten silen Birinci Dünya Savaşı gibi, büyük başarısızlıkları da vardır. Nedense bizim siyasetçilerin hayranlığı, daha çok imparatorluk yaşamının başarısızlıklarının olduğu ikinci 300 yıldaki döneme ve o sıralarda yaşamış Abdülhamit ve Vahdettin gibi sultanlara aittir.
Yukarıda sözü geçen kitabın yazarları ise Dünya Tarihindeki İmparatorlukların, ülkelerini batıran büyük başarısızlıklarının örnekleri arasına bizim Sultanlarımızın koyduğu bir yasakla da ilgili olduğunu savunurlar; ülkeye girmesi 300 yıla yakın bir süre yasaklanmış bulunan matbaa makinesi: (1727-1445=282 yıl, yaklaşık 300 yıl) Bu yasak dönemi, imparatorluğun gerileme ve başarısızlıklar dönemidir. Bu noktada dünya tarihçileri arasında oy birliğine yakın bir birleşme vardır.
Yukarıda sözü geçen iki tarihçi bu yasağa imparatorlukların çöküş nedenleri arasında özel bir önem vermişler: Kitabın sekizinci bölümünün adı “Kalkınmanın Engelleri” (Barriers to Develpoment) başlığı, Basımevi Yasağı’dır. Yazarlar bu bölümü, Osmanlı’nın basımevi yasağıyla başlatmışlar ve Milletlerin Batış Nedenleri arasında birinci sırayı bu olaya vermişlerdir. Acaba neden?
Osmanlı ve Osmanlıcaya hayranlık duyan insanlarımızın ünlü “Matbaa Yasağı”nın bu mümtaz (seçkin) üstünlüğünü yeniden okumalarında yarar vardır.
Bu hayranların çok özlem duydukları bu seçkin olayın, insanlığın büyük yanlışları arasındaki bu mümtaz (!) yeri hiç unutulmamalıdır.
-
17 Şubat 2016, Çarşamba
2016’da ekonomik sorunlarımız II
Devamını Oku - 03 Şubat 2016, Çarşamba Devamını Oku
-
05 Ocak 2016, Salı
Sığınmacılar için çözümün yolu
Devamını Oku - 05 Ekim 2015, Pazartesi Devamını Oku
- 24 Ağustos 2015, Pazartesi Devamını Oku
-
24 Temmuz 2015, Cuma
Anayasa değişikliği tartışmaları
Devamını Oku - 14 Temmuz 2015, Salı Devamını Oku
- 06 Mayıs 2015, Çarşamba Devamını Oku
-
15 Nisan 2015, Çarşamba
Seçim yaklaşıyor; ekonomi bozuluyor
Devamını Oku -
01 Nisan 2015, Çarşamba
Bozulan dengeler yeniden kurulmalıdır
Devamını Oku
- BANKA HİSSELERİ
-
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri