Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Mutlu yıllar

09 Ocak 2014, 12:53 ---

Yeni Yılın hepimize sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini diliyorum.
Ama son günlerde içinde yaşadığımız olaylar, 2014’ün, döviz ve öteki mal/ hizmet fiyatlarındaki hızlı yükselmelerle yaşanacağını göstermektedir; bu da düşük ve dar gelirli olan çoğumuz için iyi haber değildir.  Birçoğumuz, önümüzdeki günlerde bu olumsuzlukların süreceği beklentisi içindeyiz.  Gözlemlerimiz, gelecek günlerde vergilerde, fiyatlarda, döviz fiyatlarında, faizlerde yeni artışlar olacağı ve yeni yılda yaşamın pahalanacağı yönündeki beklentilerin oldukça yaygın olduğunu göstermektedir.   
Ama bizler, 2014’ün ilk günlerinde beklenen olumsuz gelişmelerin önlenmesi için çalışmak yerine, birden bire gündemimizi dolduran yolsuzluk iddiaları ve ortaya konulan kanıtlarla uğraşmaya başladık.  2013’te, dünyanın en yüksek enflasyon hızına sahip ülkeleri arasında yüzde 7,4 oranındaki yıllık artışla dokuzuncu sırada olduğumuz görülmüşken ve tüm olanaklarımızla bu çok önemli gelişmenin durdurulmasına çalışmamız gerekirken bizler, yolsuzlukla savaşmak zorunluluğu ile karşı kaşıya kalmışızdır.   Seçim ortamında yapılan kızgın tartışmalar, gelecek günlerde ekonominin temel sorunlarına çözümler bulunması konusunda fazla ümit vermiyor. 
Çok büyük ve yakın izleme isteyen ekonomik sorunlarımız olsa da, 17 Aralık’ta siyaset gündemine düşen yolsuzluk iddiaları ve gösterilen kanıtlar ile yapılan ilk tartışmalar, gelecek günlerde bu konunun toplumumuzu daha çok uğraştıracağını göstermektedir.  Yolsuzluklarla ilgili tartışmalar ve gelişmeler, siyaset meydanında rol alan siyasetçilerimize ve siyasal liderlerimize, iki önemli gerçeğin daha iyi açıklanmasını ve anlatılmasını sağlayabilirse, bu pis işten bile kazançlı çıkmamız mümkündür.  Bu iki gerçek, geçmişimizde onlarca kez yinelenmiş ve tarafsız gözlemcilerce iyice anlaşılmış olsa da, siyasetçilerimiz ve siyasal liderlerimiz, bu iki yanlış uygulamadan hiç vazgeçmiyorlar.  Çünkü onlar için yanlış yoldan da olsa siyasal hedeflerine ulaşmak, iktidarı ele geçirmek ve orada mümkün olduğu kadar uzun kalmak her şeyden önemlidir.   
Yolsuzluk iddialarıyla ilgili kanıtlar henüz tarafsız yargı tarafından incelenmiş değildirler; ancak bu kanıtlar da görevli ve tam yetkili savcılar tarafından tespit edilmiştir.  Bu kanıtlar, 10 yıl önceki gücüne yeniden döndürülebilecek güçlü ve tarafsız bir yargı sistemi elinde ulusal hukukumuza, halkımızın çoğunluğunun kabul edeceği doyurucu çözümlere ulaştırılabilirse, bu olumsuzluktan çok iyi sosyal kazanımlar da elde edilmiş olabilecektir.  Oysa biz, bunu da gerektiği biçimde yapabileceğimizden bile emin değiliz.  Yargılama sistemimizin içinde bulunduğu durum, kısa sürede bu önemli görevi yerine getirebileceği konusunda bizlere fazla ümitler vermiyor.  Bu önemli görevi yerine getirebilirse yargı sistemimiz, toplumumuzda iki yararlı sonucun birlikte elde edilmesini sağlayacaktır.
Olası kazanımların ilki, halk çoğunluğunu derinden etkileyen dinsel inançların siyasetçiler ve siyasal liderler tarafından siyasal hedeflerin elde edilmesi amacıyla kullanılmasıyla ilgilidir. Yolsuzluk iddiaları kısa sürede çözüme kavuşturulabilirse, 1876’daki ülkemizin kısa ömürlü ilk demokrasi denemesinden beri, hemen her yinelenişinde güçlü kanıtlarıyla ortaya çıkmakla birlikte toplumlarca ve siyasetçilerce kısa sürede unutulan bu büyük yanlış bir kez daha ortaya çıkmış ve kanıtlanmış olacaktır.  Ve sonunda bu yanlışı önleyelim kararına ulaşabilirsek toplumumuz ve demokrasimiz için çok önemli bir kazanımı elde etmiş olacağız.
Bana göre, dinsel inançları çok güçlü olan halk çoğunluğu üzerinde büyük ve kısa sürede sonuç alıcı oy birikimleri yaratabilen dinsel siyaset uygulamaları, uygulayıcısını kısa sürelerde iktidara kavuşturabilmekle birlikte, uzun sürelerde uygulayıcıları için çok zararlı ve hatta tehlikeli sonuçlar vermektedir.  Halk çoğunluğunun din duygularını iktidara gelmek için kullanan siyaset ustaları, kendi kullandıkları silahın hedef tahtası olmakta ve sonunda iktidardan uzaklaştırılmaktadır.  Bu son olayda bu gerçek çok belirgin olarak ortaya çıkmıştır.  Seçim sonuçları ve hükümet başarıları üzerindeki kısa süreli bir araştırma bile şu gerçeği açıkça göstermiştir:  1950 seçimlerinden bu güne kadar her siyasal parti ve lider, halkın dinsel inanç ve duygularını siyasal amaç (çok oy alma) hedefiyle az, ya da çok kullanmış, istediği sonuçları almış, ama başarıları uzun sürmemiştir.      
Batı toplumları, halkın dini duygularını kendi siyasal hedefleri için kullanan bu siyasetçi oyununu etkisiz, ya da daha uygun deyimi ile toplum hedefleri için daha zararsız hale getirmenin yollarını bulabilmişlerdir.  Son yolsuzluk iddiaları ile görevli ve yetkili savcılar tarafından toplanan ve açıklanan ilk kanıtlar gösteriyor ki, biz henüz bu alanda Batı toplumlarındaki daha iyi sonuçlar veren yöntemlere ulaşamamışız.  Atatürk’ümüzün liderliğinde yaratılmış bu konudaki bazı ileri uygulamalarımız da, Anayasa’mızın güçlü hükümlerine rağmen son yılların uygulamaları içinde fiilen uygulamadan kaldırılmıştır.  Halk çoğunluğunun din duygularını siyaset aracı olarak kullanan siyasetçi, bir süre sonra kendisini hedef tahtasında bulmaktadır.    
17 Aralık olayının açıkça ve yeniden ortaya çıkardığı ikinci büyük gerçek, Cumhuriyet’imize kendi hayal ettiği düzeni vermeyi hedefleyen siyasal iktidarın, bu amaca ulaşmayı kolaylaştırmak için Anayasa’nın, yargı bağımsızlığını düzenleyen açık hükmüne rağmen yargılama sistemimizi siyasal iktidarın emrine almış olduğunun kanıtlanmış olmasıdır.  Yolsuzluklarla ilgili davaların sonuçları ne olursa olsun bu gerçek, hükümetin olayla ilgili açıklamaları ve kamu görevlileriyle ilgili atama kararları, bu gerçeği yeniden kanıtlamıştır.   Geçmişte birçok siyasetçi ve siyasal lider tarafından hoyratça kullanılan bu yöntem de, bizim siyasal tarihimizde çok sayıda örnekle kendini gösterdiği gibi, bu da kullanıcıları için geriye dönerek kullananları vuran tehlikeli bir siyasal silahtır.  Yakın siyaset tarihimizde hemen tüm iktidarlarca kullanılmaya çalışılan bu silah da, bu son olayda onları ustalıkla siyasal hedefleri için kullanan son iktidarı dönerek can evinden vurmuştur.
Siyasetçilerimiz ve siyasal liderlerimiz önceki dönemlerde çok denenmiş ve hemen tüm kullananların da sırtlarını yere getirmiş bu iki siyaset yöntemini bir daha geri gelmemek üzere terk etmeye karar verirlerse, 60 yıllık son demokrasi uygulamalarımızın içinde kullanabileceğimiz daha sağlıklı yöntem seçenekleri vardır.  Ama yukarıda açıklanan dinsel duyguları ve adalet sistemini siyasal amaçlar için kullanma yöntemlerinin bize ve en çok da siyasal liderlerimize zarar verdiği artık anlaşılmış olmalıdır.  Arkasında siyasal güç ve kararlılık olmadan burada söylenenlerin topluma yarar sağlaması söz konusu değildir; ama öyle de olsa biz yine de söylemeden edemeyiz. 
Hem bunları söylemeli ve hem de şimdi kurumuş olan Akşehir gölüne yoğurt çalan Nasrettin Hoca gibi söylenmeliyiz:  “Ya tutarsa?” diye. Ya da Milli Piyango güzelimizin ümitsiz bilet alıcısını inandırmak için yaptığı gibi çığlık atmalıyız: “Ya çıkarsa?” diye. 
Yolsuzluk iddiaları çoğumuzun onaylayabileceği gibi uygun çözümlere bağlanabilirse, kazanacağımız büyük moral ile yeni yılımızı mutlu ve sevinçli yapabiliriz. 
Yeni Yılınızı en iyi dileklerimle yeniden kutluyorum.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri