Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Merkez Bankası'nın kararları

03 Şubat 2014, 15:59 ---

Dikkatli ve sadık okuyucum Mehmet Zeybek Bey’in, 27 Ocak tarihli “2014 Krizi” yazımla ilgili yorumu şöyle: “Hocam, ellerinize sağlık.  “Dünya Ülkeleri Krize Doymuyor” yazınızdan itibaren sizi takip eden herkes bu günleri bekliyordu zaten.  O yazılarınızda çözüm olarak o anki durumun iyi değerlendirilmesini salık vermiştiniz.  Gördüğüm kadar mevcut adımlar da doğru değil.  Ne var ki doğru adımları biz okurlarınız yaşayarak göreceğiz.  Zira bir dahaki yazınıza kadar piyasalar oturmuş olacak.” Mehmet Bey’in bu görüşüne yazıyı okuyanların hepsi de katılmış.  Ona ve yazıyı onaylayan okurlarıma teşekkürler…
Son günlerde içinde yaşayarak gördüğümüz gibi, piyasalar oturmuş değil. Önemli sebepleri var.  Son iki yıldır, “Köyün (Krizin) göründüğünü” ve kolay atlatılabilmesi için alınması gerekli önlemler konusundaki görüşlerimi de yazdım; söyledim.  Yerli ve yabancı birçok ekonomi uzmanı da benzer görüşler söylediler: borçlanmalarla yapılan büyük yatırım harcamalarının sonunda tıkanmasının kaçınılmazlığı açıktı. Merkez Banka’mızın (MB) son kararları, en sonunda ekonomimizi yönetenlerin de uzmanların yaptığı uyarıları kabul etmek zorunda kaldıklarını göstermektedir. Bence bu karar değişikliği için paramızın son altı ayda değerinin yüzde 30’unu yitirmesi gerekmiyordu.
MB’nin 28 Ocak 2014 gece yarısı açıklanan faizleri artırma kararı, Türk Lirası (TL) değerindeki hızlı ve sürekli düşme ile ortaya çıkan şiddetli ekonomik krizin durdurulması amacına yönelik olması nedeniyle desteklenmelidir.   Açıklanan kararlar, faize ve faiz artışına karşı olan bir hükümete rağmen alınmıştır.  Gerektiğinde bu cesur kararlara varabilen ve bunların gerektirdiği çalışmaları yapabilen uzmanlarımıza (bürokratlarımıza) sahip olmak da bizler için bir övünme ve gurur kaynağı olarak değerlendirilmelidir. 
Bununla birlikte, çok geç ve yüksek maliyetli olsa da Türk Lirası değerindeki son beş aylık düşüş, MB yöneticilerini de radikal önlemler almaya yönlendirmiş ve tüm finansal pazarı etkilemesi kaçınılmaz olan yüksek faiz artışı kararlarının alınması sonucuna ulaşmıştır. 
Bu kararla, bankaların MB’ dan sağladıkları kısa vadeli kredilere uyguladığı faizler, 1,5 ile 2,2 katı oranlarında artırılmıştır: buna göre, MB’ dan olağan borçlanma faizi yüzde 4,5’tan 10’a, gecelik borçlanma faizi yüzde 6,75’ten 11,5’e yükseltilmiştir.  (MB, bankaların farklı fonlama biçimleri için 6 farklı faiz oranı açıklamış olsa da burada önemli olan ve çoğunlukla kullanılan bu iki faiz haddinden söz etmek, sorunun daha açık anlatımı için yararlı görülmüştür.)  Böylece, çoğunlukla kullanılan ve MB'nin tercih ettiği fonlama türüne göre bankalarımız için fonlamanın faiz oranları, yüzde 6,75’ten 10’a yükselmiş, bankalar için Merkez’den fonlamanın maliyeti 1,5 kat artmıştır.  Öteki önlemlerle desteklendiği takdirde, gelecek günlerde, dolar fiyatının, 2,30 TL altında tutulması, banka kredilerinin artış hızının da biraz yavaşlaması sağlanabilecektir. 
Önemli oranda artırılan MB’den fonlama maliyeti, bankalarımızı sermaye, borçlanma, mevduat artışı, iç tasarrufların özendirilmesi gibi kaynakları geliştirme yönünde etkileyeceği için de oldukça yararlı kararlardır.
Bana göre MB, sözü geçen faiz kararlarını almakta çok geç kalmıştır.  Buna benzer faiz kararları daha önce alınabilseydi, daha düşük oranlarda dengeye ulaşılabilir ve krizin olumsuz sonuçları hafifletilebilirdi.  Ama TL değerindeki düşme, uzun süreler önlem alınmaması nedeniyle Mayıs 2014’ten beri iyice hızlanmış ve MB faizlerinin önemli oranda yükselmesini zorunlu hale getirmiştir.   MB’ nın bu faiz yükseltme kararlarının iyi yönde atılmış bir adım olduğu kabul edilmelidir.  Ancak, bu sonucu elde edebilmenin önemli bir şartı, “olmazsa, olmaz” bir ön-koşulu vardır:  hızlı tüketim ve yatırım harcamaları kısıtlanmalı, bazıları durdurulmalı, ithalat yavaşlatılmalı, ihracat artırılmalı, dış ticaret ve ekonominin döviz açığı ile iç ve dış borçlanma azaltılmalıdır. Aksi halde TL üzerindeki değer düşme baskısını hafifletme olanağı yoktur.    
28 Ocak gecesi, bu önemli ve iyi amaçlı faiz kararlarını açıklarken MB, bundan böyle finansal pazarlarda Merkez’den fonlamanın sıkılaştırılması yönündeki uygulamalarının da gevşetileceğini açıklanmıştır.   Görüşüme göre, MB’ nın kararlılığı konusunda kuşkular yaratmış olan bu açıklama yanlış olmuştur.  Çünkü bu açıklama, MB’ nın faizlerin yükseltilmesi kararları ile güdülen amaçla çelişkiliydi:  Aralık sonunda MB, Ocak ayı sonuna kadar 6 milyar dolar satarak TL değerindeki hızlı düşmeyi durdurmaya çalışacağını açıklamış ve döviz rezervlerinden önemli tutarlarda harcamalar yaparak TL değerindeki düşmeyi önlemeye çalışmış ama değer düşmesini önleyememişti.  Buna ek olarak MB, bankaların fonlama taleplerini karşılamakta nazlı davranmaya başlamış ve sıkılaştırma uygulamalarını desteklemişti.  Bu açıklamasına uygun olarak MB, 29 Ocak’ta fonlama musluklarını açmış ve bankaların 29 Ocak sabahındaki fonlama taleplerini karşılamaya başlamıştı.  27 Ocak’ta 2,39 TL’ sına yükselmiş ve sözü geçen faiz kararlarının açıklanmasından sonraki ilk işlem günü olan 29 Ocak sabahı 2,17 TL’ sına düşen dolar fiyatı, yeniden yükselmeye başlamış ve öğleden sonra 2,32’ye kadar yükselmişti.   30 Ocak’ta fonlamada sıkılaştırma politikasının sürdürüleceğini yeniden açıklayan MB, dolar fiyatının yeniden 2,20’lere düşmesini sağlayabilmiştir.  Bu tablo, bu konuda nelerin doğru ve nelerin yanlış olduğunu, yorumu gerektirmeyecek biçimde göstermektedir.
Gelecekte MB’mizin doğru kararlar almasını ve bunları uygulayabilecek siyasal kararlarla desteklenebilmesini diliyorum.  Aksi halde ilerde enflasyonun ve geçim sıkıntılarımızın artması kaçınılmaz olacaktır.  Bu konuda 1950’den beri sıkıntılarını çektiğimiz 9’u büyük 20’si küçük ekonomik krizlerimizden öğrenebileceğimiz büyük dersler vardır.      
Çok sayıda deneyimden sonra aynı yanlışların yinelenmesini önleyememek, ekonomi biliminin dışına da taşabilecek başka bir yazı konusudur.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri