Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

İkinci bankalarımız yazısının yorumları

10 Haziran 2013, 17:51 ---

“Bankalarımız” Yazısının Yorumları” adını taşıyan 27 Mayıs tarihli yazımıza da çok yorum geldi.  Bu nedenle bugün benim yorumlarıma fazla yer kalmayacak; ama yine de aralara girip bir şeyler söylemeye çalışacağım. Sözünü ettiğim önceki yazıma oldukça yüksek katılım oranlarıyla 13 yorum yapılmış:

“XX” imzalı ilk yorum şöyle: “Bence bankalara bu kadar yüklenmek adil değil; istemeyen bankaya gitmez, kart, kredi kullanmaz; bu kadar basit.  Bankaların aldığı masrafı eleştireceğimize ödeyemediğimiz senet protesto masrafı ve ihtarname ücretlerinden devlete ve noterlere ödemeleri araştırın. Bakalım hangisi ucuz hizmet?”(Katılım: % 100)

“Ücretler” imzalı ikinci yorumcu ona yanıt vermiş:  “Sayın XX, hangi banka 50-60’ar lira olmak üzere yılda iki kez kredi kartı altyapısına yatırım yapıp bunu hak ediyor? Güldürmeyin lütfen.” Bu yoruma da okuyanların hiçbiri katılmamış. Kredi kartına iki kez ve yüksek ücret almak yanlıştır; yorumcumun bu uygulamaya karşı çıkması ve düzelttirmesi gereklidir.

Öyle sanıyorum ki, çağdaş yaşantımız içinde, “Banka hizmetlerini pahalı buluyorsan, onları kullanma;  pahalı hizmet bedelini de ödeme” önerisi gerçekçi değildir. Çünkü devlet, kamu hizmetine yakın bir sosyal hizmetin gerçekleştirilmesi konusunda, banka sahiplerine ruhsat (izin belgesi) vermektedir. Bu nedenle banka ruhsatına sahip olmayanlara yasaklanmış hizmetleri yapabilmek ayrıcalığını elde eden banka, o sosyal hizmeti en kaliteli olarak ve en düşük fiyatla yerine getirme görevini de üstlenmiş,  kurucular, bu hizmetleri, müşterilerinin güvenini sağlayarak yapma yükümlülüğü altına da girmiş olurlar.  Bazı yazarların, bankacılığı bir güven mesleği olarak tanımlamalarının nedeni de budur.  Bunun için çağdaş toplumlarda yurttaşlar, bankalara gitmek, parasını güvenle korunacağından emin olarak bankalara bırakmak ve ihtiyaç duyduğu zamanlarda da onlardan kredi ve kredi kartı almak zorundadırlar.  Bunlar olmadan çağdaş yaşamı sürdürmek olanaksız gibidir.  Bankalar, bu nedenle de kamu kurumlarının sıkı ve sürekli denetimi altındadırlar.

Ancak bankalar, serbest rekabet kuralları çerçevesinde, sundukları hizmetleri tüm dünyadaki bankalardan daha iyi kalitede ve en ucuz fiyatlarla sunmak zorundadırlar. Ama müşteriler de bu koşula uymayan bankalarını değiştirmeli ve daha iyi hizmeti daha ucuza sağlayan bankalara geçmelidirler. Bu nedenlerle de, bankalar hangi hizmeti hangi fiyatla sunduklarını müşterilerinin yanlış yorumlamasına neden olmadan açıkça ilan etmek, müşteriler de hizmetin kalitesini ve fiyatını iyice öğrenip öteki bankalardakilerle karşılaştırmak zorundadırlar. Günlük koşuşturmalarımız içinde bankacılık hizmetlerinin bu özellikleri göz ardı edilebilmekte ve belki de birçok müşteri şikâyetinin nedeni de bu unutkanlıklar olmaktadır.

Önceki araştırma sonuçlarına ve kişisel gözlemlerime göre, müşteriye sunulan hizmetlerin türleri ile kaliteleri konusunda bankalarımız oldukça başarılıdırlar; bu alanda yurt içinde ve dışında tüm dünya ülkeleri bankalarıyla başarılı biçimde rekabet edebilmektedirler. Bankacılığımızın bu konudaki derdi, maliyetlerinin ve özellikle satış fiyatlarını tayin eden birim maliyetlerinin yüksek oluşudur. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, hizmetlerin birim maliyetleri ile satış fiyatlarının azaltılması konusunda önemli yükseklikler ve eksik rekabet koşulları içinde düzeltilmesi gereken yönler vardır. Bu zor konu hakkında bundan fazla yazmak bu yazımızı amacından uzaklaştıracaktır. Sonra ayrıca ele alabiliriz.

“gg” imzalı okuyucum, “Evet bankalarımız kârlı ve başarılı ve ben de bir banka çalışanı olarak hem kendi bankamla hem de sektörle guru duyuyorum.  Gelişmiş ülkelerin 2008 yılından bu yana halleri ortada; büyük sıkıntı içindeler.  Bankacılık sektörümüz böyle sağlam olmasaydı biz de onlarla ayni kaderi paylaşıyor olacaktık.  Bu arada şunu da belirtmeliyim. 19 senelik bankacı olarak deneyimlerimden gördüm ki Türkiye’de en kurumsal yerler bankalardır. Bankalarda hiçbir çalışanın hakkı yenmez ve zamanında kuruşu kuruşuna ödenir. Diğer şirketler gibi maaşlar düşükten gösterilmez; hukuk ne diyorsa harfiyen yerine getirilir. Haklardan bütün çalışanlar eşit olarak faydalanır. Yani birine sigorta yapıyorum ama diğerine sigorta yapmayayım diye bir durum asla olamaz. Herkes sigortalı olarak çalışır. Keşke bankalar gibi diğer şirketlerde de hak hukuk bu kadar gözetilse Türkiye çok daha gelişmiş bir ülke olurdu” diyor.  Doğrudur…

Dördüncü yorum, “birey” imzasını taşıyor: “Bilincin yüksek olduğu ticari işlem fiyatları makul iken, düşük olduğu bireysel işlemlerde türlü adlar altında alınan ücretler yanında KMH’ lardan (Kredili Mevduat Hesaplarından) yıllık % 65’e varan oranda faiz almak savunulabilir mi?”

Kuşkusuz, savunulamaz. Ancak, bireysel işlem maliyetine bakmadan böyle bir yargıya ulaşmak doğru değildir. KMH’ların, bankaya geri ödenmeme riski yüksek ve güvencesiz olduğu için tüm bankalarımızda da yüksek fiyatlandırılan bu ürünün fiyatı devlete de yüksek geldiği için geçen ay sonunda tavan fiyatı aylık % 2,2 oranı ile sınırlanmıştır. Para gibi kaygan ve akıcı bir varlığın uygun (!) fiyatını önceden bilmek son derecede güç olduğu için, bunun nasıl tayin edildiğini bilemiyorum. Ama devlet büyük bir yanlış yapmıştır. Bir mal veya hizmetin fiyatını devlet tayin edince, bunu imal edip satışa sunanların ne yapacağı çok sayıda örnekten bellidir: Bu yüksek maliyetin bir biçimde karşılanması yoluna giderler ve başarılı olurlar. Okurlarımın 1970’lerde uygulanan yerli otomobil fiyatlarına narh konması olayını anımsayacaklarını sanıyorum. Yaratılan haksız rekabet ortamı içinde en az desteklenmesi gereken kayıt dışı işlemcilerin büyük kârlar yapmaları devlet kararıyla sağlanmıştır. Sonunda uygulamadan vazgeçildi; ama bazıları da “malı götürmüş” oldu. Bankalar bu fiyat tespiti ortamında, narh fiyatı hizmetin maliyetini karşılamıyorsa, ya bu ürünü sunmaktan vazgeçecekler, ya da narh fiyatı ile maliyet, artı kâr payını müşteriden almanın başka bir yolunu bulmak zorundadırlar. Rekabete dayalı bir ekonomik rejim uygulanacaksa pazarda oluşan fiyatları önceden tespit etme olanağı yoktur.

“Leo” imzalı beşinci yorum şöyle: “Bu kadar yüklenmeyin; bankalardan ve masraflarından şikâyetçi iseniz, gitmeyin bankaya, kullanmayın kredi kartını; para kazanmadan bir işletme ayakta kalamaz.”  Katılı oranı, % 100.  Doğrudur.  Ama etrafta daha iyi hizmeti, daha ucuza yapan banka varsa ona gitmek de bir seçenek.

6-13 arası yorumlar önümüzdeki yazı da yanıtlanacaktır.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri