Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Dünya ülkeleri krize doymuyor

24 Eylül 2013, 14:56 ---

Yunanistan 2008 yılsonunda borç krizine girdi; son beş yıl boyunca yapılan kurtarma çalışmalarına karşın, bir türlü krizden çıkamıyor.  Batılı ülkeler ile Dünya Bankası (IBRD), Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Kalkınma Bankası (EDB) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB), tümden seferber oldular; didindiler, didiştiler; Yunanistan’ı krizden kurtarmaya çalıştılar. Yunan halkının yaptığı tüm fedakârlıklar ve Batı’nın gelişmiş ülkelerinin ve uluslararası finans kuruluşlarının yardım ve destekleri fazla işe yaramadı; son beş yılın her birinde küçülen Yunan ekonomisi, 2013 sonunda beş yıldır ilk kez, çok düşük de olsa bir büyüme belirtisi gösterebilecek gibi görünüyor:  Bu yılın sonunda % 1 altında büyümesi bekleniyor.

Yoğun kurtarma çalışmaları içinde tüm kurtarıcı ülke devletleri ve ilgili kuruluşlar, Avrupa Parası (EURO) basarak, ya da basılmış paralardan kullanarak, Yunanistan’a büyük tutarlı borçlar verdiler ve ülkenin vadesi gelen borçlarının, yeni borçlanmalar ile alacaklılara ödenmesini sağladılar.  Bu özverili çalışmalar sonunda, Yunanistan’ın kamu kesimi borç toplamı hızla arttı:  2008’in sonunda Milli Gelir’ nin (GSYH’ nın) % 107’si düzeyinde bulunan ve ülkenin kendi kaynaklarından ödenemez durumda yüksek tutarlara ulaşmış olan borç toplamı, 2011 sonunda Milli Gelir’ in % 171’ine fırladı.  2012 sonunda % 161’e düşürülebilen bu orandaki devlet borcuna ait yıllık ödemelerin, yıllık faiz ve anapara geri ödemelerinin karşılanmasında da güçlüklerle karşılaşılacağı tahmin edilmektedir.  Devlet Borcu/Milli Gelir oranı ve bu borçların yıllık faiz ve anapara taksitlerinin tutarlarını ödemenin, Yunanistan’ın tasarruf ve borç ödeme gücünün çok üstünde olduğunu bile bile tüm dün ya ülkeleri ve hem de en gelişmiş olanları, bu komediyi neden oynayıp durmaktadırlar?  Şimdi Batı ülkeleri ile öteki dünya finansal kuruluşlarının Yunanistan’a verebildikleri ilaç, şimdi de çok yüksek olan devlet borçlanmasının daha da artırılmasıdır.

Batılı ülkelerden İrlanda, Kıbrıs Rum Kesimi, Portekiz ve İspanya ekonomileri de yüksek devlet borçlarının geri ödenmesinde güçlükler içindedir.  Aslında Batı ülkelerinde devlet borcu geri ödemelerinde güçlük çeken her ülkeye yeni borçlar verilmekte ve ülkeleri borç krizine sürükleyen yüksek borçlanma, daha da güçleştirilmektedir; bu alanda Batı’nın çok gelişmiş ülkeleri, kendi kendini besleyen bir kısır döngü içinde bulunmaktadırlar ve uyguladıkları “kurtarma operasyonları” ile durumu daha da kötüleştirmektedirler.  Bu büyük devlet borçları politikası yanlışı içinde yaratılan borç krizleri her geçen gün daha da şiddetlenmektedir.  2012 yılı sonunda devlet borçları toplamının Milli Gelir’e oranlarına göre dünyanın en borçlu 10 ülkesi şöyle sıralanmaktadır:  Japonya (% 214), Yunanistan (% 161), İtalya (% 126), Portekiz (% 120), Singapur (% 111), Belçika (% 100), Fransa (% 90), İngiltere (% 89), İspanya ve Mısır (% 85).

Dünyanın en borçlu ilk 20 ülkesi sıralamasında Türkiye % 40 oranıyla 19’uncu sırada, ABD % 74 oranıyla 13’üncü sıradadır.  Bu alanda yapılan çok sayıdaki araştırma, tartışma ve toplantılara karşın, en gelişmiş dünya ülkelerinde henüz devletlerin aşırı borçlanmaları sorununa henüz çözüm bulunamamıştır.  Bu yüzden bu ülkelerin hepsinde sorun ek borçlanmalarla ertelenmekte ve gelecek kuşaklara bırakılmaktadır.

23 Eylül tarihli Milliyet’teki iki yazarımızın da ülkemiz ve dünyada egemen olan uygulamalarla ilgili benzer görüşleri açıkladıklarını da belirtmeliyim:  Yaman Törüner dostum, dünya ülkelerindeki gelişmelerle ilgili olarak, “Batı Güç Kaybetmemek için Neler Yapıyor?” diye dertleniyor; Güngör Uras arkadaşım da, ülkemizdeki gelişmelerle ilgili olarak, “Sanayici Giderek Daha Az Katma Değer Yaratır Oldu” diyor.  Yaman Bey, ABD’nin ünlü ekonomi tarihçisi Niall Ferguson’un bir araştırma kitabından alıntıladığı bizim buradaki konumuzla ilgili şu gerçeklere yer veriyor, özetle şöyle diyor: “Osmanlı İmparatorluğu’nun batmaya yöneldiği 1877 yılında, batış nedenleri arasında önemli yeri olan yüksek devlet borcunun yarattığı faiz yükü, devletin yıllık bütçesi gelirinin % 50’sine ulaşmıştı.  Bu oran şimdi ABD’de % 358’e ulaştı; Yunanistan’ınkinden daha da yüksek, daha da kötüdür” diyor.  Bu konu ile ilgilenenler, Törüner yazısında sözü geçen Prof. Ferguson’un “Civilization: The West and the Rest/Medeniyet: Batı ve Gerisi” adlı kitabını da okumalıdırlar.

Güngör Bey özetle, yurt içindeki sanayi işletmelerinde yaratılan katma değerin artırılmasının dış açığı ve devlet borcunu azaltabileceğini öne sürerek, “İstanbul Sanayi Odası sıralamasına göre en büyük 500 sanayi kuruluşumuzda yaratılan katma değerin, 2000 yılındaki toplam satış hasılatının % 18,7’sinden, 2012’de % 11,4’üne düşmüş olmasının bu açıdan iyi olmadığını” söylemektedir.  İlgilenenler bu aydınlatıcı yazıyı da okumalıdırlar.

Yunanistan’da son beş yılda yaşanan borç krizi, yüksek borçlanmanın yarattığı devlet borcu krizlerini önlemenin daha fazla borçlanmayla çözüme ulaştırılamadığını somut bir örnekle bir daha kanıtlamıştır.  Bulunabilen ek borçlanma çözümü güçleştirmiş ve bir borçlanma kısır döngüsü yaratmıştır.

Dünyanın gelişmiş ülkeleri, devletlerin borçlarını azaltabileceği bir dünya ekonomik düzenine yönelmek zorundadırlar.  Son on yılda ülkemizde ve öteki dünya ülkelerinde yaşananlar, yapılması gerekenlerin tam tersi sonuçlar yaratmıştır; yaratmaktadırlar.  Hepimiz bu yolları araştırmalıyız.  Şimdi gidilen yol bizleri futbol deyimiyle, “ters köşeye yatırmaktadır”.

Bu yol gittikçe sıklaşan ve şiddeti artan borç krizleri yaratmaktan başka işe yaramıyor.       

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri