Bir montajcılık hikayesi : Dahilde İşleme Rejimi ile Sanayicilik
Dünya’da hiçbir ülkenin gerek mutlak gerekse mukayeseli olarak ekonomik bakımdan tüm alanlarda diğer ülkelerden üstün olamayacağı ve kendi kendisine yetemeyeceği artık bilinen bir gerçektir. Kaldı ki, günümüzde de hiçbir ülke tam anlamıyla dışa kapalı ve korumacı bir ekonomik sisteme sahip değildir. Çünkü dış ticaret sıfır toplamlı bir oyun değildir.
Bu çerçevede Türkiye'de var olan ekonomik yapının değiştiğini ve bu değişime direnmenin mümkün olmadığını fark etmiş ve 1980’li yıllara kadar uyguladığı ithal ikameci dış ticaret politikası terk etmiş, ihracata ve sanayileşmeye dayalı bir dış ticaret politikasını uygulamaya koymuştur. Söz konusu politikanın benimsenmesiyle dış ticaret rejimlerinden biri olan Dahilde İşleme Rejimi (DİR) uygulamaları da Türkiye’nin gündemine alınmıştır.
Dahilde İşleme Rejimi, serbest dolaşımda olmayan eşyanın, Türkiye gümrük bölgesi içerisinde işleme faaliyetine tabi tutulmak üzere geçici olarak ithal edilmesi ve işleme faaliyeti sonrasında elde edilen işlem görmüş ürünün yeniden ihraç edilmesi mantığına dayanan ekonomik etkili bir gümrük rejimidir.
Dahilde İşleme Rejimi, ihracatçılara dünya piyasa fiyatlarından hammadde ve ara mamül temin etmek suretiyle ihracatı artırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak, ihraç pazarlarını geliştirmek ve ihraç ürünlerini çeşitlendirmek amacıyla uygulamaya konulmuştur.
Bu süreçte DİR’in ihracatçılara sağladığı avantajlar ise kısaca; ithalatta Gümrük Vergisi, KKDF, KDV, ÖTV ile diğer vergi ve fonlardan istisna tutulmak, bu vergilerin tahsil edilmemesi nedeniyle talep edilen teminatları indirimli oranlarda verebilme imkanı ve ticaret politikası önlemlerine tabi olmamak olarak sıralanabilir.
Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre 2005-2018 dönemini kapsayan 14 yıllık süreçte DİR kapsamında gerçekleştirilen ithalat Türkiye’nin toplam ithalatının %14’üne tekabül etmektedir. Değer olarak ise her yıl ortalama 26,8 milyar USD’dir.
İhracat tarafına bakıldığında, 2005-2018 dönemini kapsayan 14 yıllık süreçte DİR kapsamında gerçekleştirilen ihracat ise Türkiye’nin toplam ihracatının % 46’sını oluşturmaktadır. Değer olarak ise her yıl ortalama 58,5 milyar USD’dir.
Başta otomotiv, demir-çelik, deri ve deri mamulleri, çimento, cam, gıda, toprak ve seramik ürünleri, orman ürünleri, tekstil gibi birçok sektör ihracatını bu sistem üzerine kurgulamaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde üreticilerin DİR kullanımı % 5 civarında iken, Türkiye de bu oran % 70 seviyesindedir!
Mevcut sanayi politikası ile nereye kadar ?
İhracatı teşvik etmek adına üreticiye ucuza girdi temin etmek önemli olmakla birlikte, Dahilde İşleme Rejiminin yaygınlaşmasıyla ülkemizde önem arz eden bütün sanayi kolları neredeyse ithalat yapmadan ihracat yapamaz hale gelmiş, kendi teknolojisini geliştiremeyen ve yüksek oranda katma değer yaratamayan, tabiri caiz ise kendilerine montajcılık rolünü üstlenmeyi kabullenmiş bir yapıya dönüşmüştür.
Nitekim, Türkiye ihracat kompozisyonunun % 80’i sanayi ürünlerinden oluşmakta buna mukabil Türkiye’nin her 100 Dolarlık ihracatının 65 Dolarlık kısmı ise ithal girdiye dayanmaktadır.
Dahilde İşleme Rejimine olan bağımlılık yerli üreticileri de çeşitli yönlerden darboğaza sürükleyebilmektedir. Ülke içerisinde üretimi mümkün ve uluslararası standartlarda kaliteye sahip olan hammaddenin veya ara malının yerli üreticilerden temin edilmek yerine ithal edilmesi, yerli üreticilerin kapasite kullanım oranlarını düşürerek atıl kapasitelerin ortaya çıkmasına, üretim maliyetlerinin daha da yükselmesine ve istihdam edilen kişi sayısının azalmasına yol açabilmektedir.
Dünya’da korumacılığın giderek arttığı, ticaret ve kur savaşlarının gündemde olduğu bir dönemde, ithalatın bir türevi olan Dahilde İşleme Rejimine dayanan ve montajcılık felsefesi üzerine kurgulanan bir sanayi ve ihracat politikası sürdürülebilir olmadığı gibi, mevcut olan yerli sanayinin de giderek azalmasına neden olacaktır.
Çözüm tabi ki ithal ikameci ekonomi modeline dönmek veya ihracattan vazgeçmek değil, teknoloji geliştiren, katma değeri yüksek ürün üretebilen, değer zinciri oluşturabilen bir sanayi ve dış ticaret politikası tasarlamaktır. Özellikle sanayicinin ihtiyaç duyduğu ara ve yatırım mallarının ülke içinde üretimi bu anlamda son derece önem arz etmektedir.
Türkiye olarak 3. Sanayi Devrimini kaçırdık, bari “Endüstri 4.0” olarak isimlendirilen 4.Sanayi Devrimini kaçırmayalım.
-
26 Kasım 2021, Cuma
Finansal dalgalanmayla ortaya çıkabilecek tahsilat ve satış riskleri nasıl azaltılabilir?
Devamını Oku -
22 Eylül 2021, Çarşamba
Faiz artırımı ve parasal sıkılaşma öncesi reel sektör ne yapmalı?
Devamını Oku -
23 Ağustos 2021, Pazartesi
25. yılında AB-Türkiye Gümrük Birliği revizyonu ve Yeşil Mutabakat süreci
Devamını Oku -
26 Temmuz 2021, Pazartesi
Bankacılık sektörünü mü yoksa reel sektörü mü kurtarıyoruz ?
Devamını Oku -
22 Haziran 2021, Salı
ISO 500 verileri ışığında Türk Sanayisi analizi: Katma değer mi montajcılık mı ?
Devamını Oku - 28 Mayıs 2021, Cuma Devamını Oku
-
17 Nisan 2021, Cumartesi
Çevreye duyarlı bir finansal araç türü olarak Yeşil Tahviller
Devamını Oku -
03 Nisan 2021, Cumartesi
Ekonomik riskler artarken şirketlerimiz ne yapmalı?
Devamını Oku -
16 Mart 2021, Salı
Küresel rekabetçilikte ve yarının dünyasında nereye doğru koşuyoruz ?
Devamını Oku -
07 Mart 2021, Pazar
Şirket iflasları artarken ekonomik riskler de büyüyor
Devamını Oku
- BANKA HİSSELERİ
-
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
- BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
-
Basın Daveti
Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği
06 Şubat 2020, 09:30
Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
- Tüm Etkinlikleri Göster