Bankalarımızın önemli sorunları var
Bankalarımızla ilgili son birkaç yazıma gösterdiğiniz ilgi bu günlerimin mutluluk kaynağıdır. Teşekkür ederim. Ama bu yakın okuyucu ilgisi, ayni zamanda, bankalarımızın henüz çözümü bulunamamış temel bir sorununun olduğunu göstermektedir. Bankalarımız, son yıllarda tüketici kredilerinde ve müşteri hizmetlerinde ve atılgan bir ilerleme yaratmışlar, ama henüz bu genişlemenin yarattığı müşteri ilişkileri sorunlarını çözememişler, yaratılan sorunlara, müşterilerini mutlu kılacak çözümler bulamamışlardır. Bankalarımızın bu yönde büyük çalışmalar içinde olduklarını, birçoğunun “Müşteri Şikâyetleri” ve “Halkla İlişkiler” birimleri kurarak ve gelişmiş ülkelerin bankalarında bu alanda uygulanan yöntemleri incelediklerini görebilmek için fazla araştırma yapmak gerekmiyor. Ancak yazılarıma yapılan yorumlar, henüz uygun ve müşterilerin büyük çoğunluğunu mutlu edecek çözümlere ulaşamadıklarını göstermektedir. Bu sonuç için size yeniden teşekkür etmeliyiz.
Ayrıca bu tartışma, bankalarımızın hızla büyümeleri sırasında “İnsan Kaynakları” alanında ortaya çıkan sorunların ve personel eğitiminin gereklerini yerine getirmekte geri kaldıklarını göstermektedir.
“Ekonominin Dinginliği Korunmalıdır” (28 Haziran) adıyla arada ele aldığım önemli sorunumuzun yorumları bile beni “Bankalarımız” konusuna geri çekiyor: Asil Bey, “Bankacılık yazınız ile ilgili ikinci yazı dizini MERAKLA BEKLİYORUZ” diyor.
10 Haziran yazısına Mazlum Bey’in yorumu şöyleydi: “Avrupa’da çalışan bankalarla Türkiye’de çalışan bankaların özlük haklarını karşılaştıracağınız yazınızı bekliyorum.”
Bu isteği karşılamak benim için zordur; çünkü yanıtı bilmiyorum. Araştırmaya başladım; ama henüz bir sonuç alamadım. Bununla birlikte, şimdiden şunları söyleyebiliriz: Bu alanda elde edilebilen bilgiler, daha çok Batı ülkelerinde çalışan büyük küresel bankaların tepe yöneticilerinin aldıkları çok yüksek ücretlerle ilgilidir. Oysa sanıyorum ki bizler, daha çok orta ve alt yönetim düzeylerinde çalışan çok sayıdaki bankacıların ücretlerini bilmek ve onları karşılaştırmak durumundayız. Bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır ve araştırılmadan üzerinde konuşma yapmaya elverişli değildir. Ülkeler arasındaki karşılaştırmalarda, araya ülke ekonomilerinin gelişmişlik düzeyi, kişi başına gelir düzeyleri gibi sorunlar da girecektir. Böyle bir karşılaştırmanın, bankalarımızın ödediği ortalama ücretlerle Avrupa ülkelerinde çalışanların almakta olduğu ortalama ücretler arasında ve güvenilir bilimsel yöntemlerle yapılması gerekir. Bu araştırma yapılabilirse, arada fazla fark olmayacağını bekleyebiliriz. Çünkü bankalarımız, en çok bu alanda küresel bankalarla çok şiddetli bir rekabet ortamında çalışmaktadırlar. Son yıllarda ülkemize gelen tüm küresel ve hatta bölgesel bankalar çalışanlarını bizim bankaların çalışanları arasından seçmektedirler, hatta küresel yabancı bankalar, öteki ülkelerde çalıştıracakları insanları da bizim bankalarımızdan almaktadırlar. Personeli böyle baskılar altında olan bankalarımız, onları kendi kuruluşlarında tutabilmek için ayni düzeyde özlük hakları vermek zorundadırlar ve vermektedirler. Ancak yukarıdaki beklentim bir öngörüdür (hipotezdir). Bilimsel olarak kanıtlanmalıdır. Sorunuz çok değer verdiğim bir çalışmayı başlatmıştır; sonuç aldıkça bu konuya geri döneceğim. Ama bir okurunuz (gg) size sesleniyor:
“gg” diyor ki, “Sayın Mazlum, haklısınız. Avrupa’da çalışanların çalışma saatleri açısından daha fazla hakkı var. Örneğin Yunanistan’da saat 15:00’ten sonra bankalar kapanıyor. Ama bakın, ülke ve ülkenin bankaları ne kadar zor durumda şimdi. Çalışmamanın ve çalışmadan tüketmenin cezasını şimdi çekiyorlar. Biz de mi öyle olalım? Almanya, Fransa gibi daha gelişmiş Avrupa ülkelerine gelince onların da adı üstünde gelişmiş ülke ama onlar bile bu en son global krizden ne kadar çok etkilendiler ve onların bankaları da yapısal birçok düzenlemeden geçiyor. Birçok banka çalışanı ya işten çıkarıldı, ya da bir paket verilerek çalışmak istediği halde emekli edildi. Avrupa ülkelerinin nüfusu az ve yaşlı. Tasarrufları çok ve harcamaları az. Bizdeki nüfusun ise % 50’si 30 yaşın altında. Tasarrufumuz az ama harcamamız çok. Bizim daha çok çalışmamız lazım.” Doğru söze ne denir?
Mevlût Gül Bey diyor ki, “Aysan Hocam, o kadar da değil. Biraz kayırmıyor musunuz?” Okurum, bankalarımızı ve banka çalışanlarını oldukça başarılı bulduğumu söylediğim için bu yorumu yapıyor. Doğru söylüyor. Çünkü ben de bir banka çalışanıyım; bankalarımızı ve çalışanlarını dünya ölçeğinde başarılı buluyorum. Bizim de kusurlarımız var; ama hangi ülke bankalarının yok ki? Şu kadarını ısrarla söylemeliyim: mesleki ömrüm bankalarda bankacılar arasında geçti; ama asıl mesleğim öğretim üyeliğidir ve bu mesleği benim gibi uzun süre yapınca, tarafsız olmayı alışkanlık haline getirmek zorundasınız. Bankalarımız hakkındaki görüşlerim de yapabildiğim kadar tarafsızdır; ama bu konudaki karar sizlerindir.
Ama Garip Bey öyle düşünmüyor: “Geç saatlere kadar çalıştırılan personele mesai ücreti ödeniyor mu? Hafta sonu personel zorla çalıştırılıyor mu? Hafta sonu çalıştırmalar için ücret veriliyor mu? Saat 6’da işten çıkmak ayıp sayılıyor mu? Sendikayla temsil edilen bankacı sayısı kaç? Çalışanlara mobbing (taciz ederek istifaya zorlama) yapılıyor mu? Yabancı sermayeli bankalar, bunları kendi ülkelerinde yapabiliyorlar mı? Bu haksızlıklardan BDDK’nın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın haberi var mı? En önemlisi bu kurumların haberi varsa neden ses çıkarmıyor? Sektördeki kaç personel her an işten çıkarma korkusuyla yaşıyor? Bu soruların cevabını bir bankacı olarak biliyorum. O yüzden bankacılığımız şöyle güzel böyle harika…… kimse demesin…….istatistiki olarak çok güzel bir bankacılığımız var. Saygılar.”
Banka çalışanlarına yapılan bu uygunsuz işlemlerin sayısı ne kadar, ona bakmalıyız. Sayının çok yüksek olacağını sanmıyorum. Çünkü bankalar bu alanlarda çok sıkı denetleniyor. Bazıları yürürlükteki kanunlarımıza da aykırı olan ama çok ender rastlanan bu uygunsuzlukların hepsini bir araya koyup tüm bankacılık sistemimizin suçlanmasını doğru bulmam. Bu arkadaşımıza, 6 kamu kuruluşu tarafından sürekli gözetlenen ve denetlenen bu kurumlarda ortaya çıkabilecek bu tür aksaklıkların, oradaki amirlerince bile sakıncalı bulunarak düzeltilebileceğini söylemekle yetineceğim. Banka istatistiklerimizin ülkede kullandığımız tüm finansal bilgilerden daha güvenilir olduğunu, konunun uzmanı olarak söylemeliyim. Aksayan yönleri, dünyanın bu konuda kullandığı finansal raporlarda bulunanlardan fazla değildir; çünkü bankalarımızın görevli kamu kuruluşları ve uluslararası bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenmiş istatistikleri tüm finansal pazarlara açıktır.
Bankalarımızın, Garip Bey’in dikkatimizi çektiği aksaklıkları bile düzeltememeleri ve az sayıda olsa da onları düzeltememiş olmaları şaşılacak durumlardır ve bir de, eksiğiyle, iyisi ve kötüsüyle toplumumuza kendilerini iyi anlatamamış olmaları da onların kusurudur. Onları da gelecek yazılarımızda ele alabiliriz.
Mehmet Zeybek Bey diyor ki, “Sayenizde çok kaliteli bir platform oluştu. Merkez Bankası’nın faiz indirimi uzun vadede bankaların kârını azaltacağa benziyor. Ne dersiniz; biraz enflasyon yararlı olmaz mı? Yaraya alkol basılması gibi.”
Gördüğünüz gibi bu platformu ben de çok seviyorum; yapabildiğim kadar sürdürmeye çalışacağım. Ama bu platformun yaşaması, sizlere de bağlıdır.
Enflasyonun, bir ekonomi için en tehlikeli gelişme olduğu inancındayım. Ekonomi konusundaki bilgilerim ve tüm kazanımlarım, enflasyonun, bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket olduğunu gösteriyor. Beceriksiz politikacılar tarafından uydurulmuş ve bir çözüm yolu gibi gösterilmiş enflasyon belasından kendimizi ve ekonomimizi korumalıyız. Aman dikkat! Enflasyonun düşüğü olmaz; yılda % 1’lik bir enflasyon planı, süresi dolmadan bu hızı beş on katına yükseltecektir. Benzetmenizden yararlanarak, alkolün yaktığı yarayı iyileştirmesinin aksine enflasyon, yarayı (kaynak yetersizliğini) azdıracaktır. Merkez Bankamızın faizleri düşürmesi iyi bir karardı; keşke uzun vadede “sıfır enflasyon” kararına varsa da ülkeye büyük bir iyilik yapsa.
-
17 Şubat 2016, Çarşamba
2016’da ekonomik sorunlarımız II
Devamını Oku - 03 Şubat 2016, Çarşamba Devamını Oku
-
05 Ocak 2016, Salı
Sığınmacılar için çözümün yolu
Devamını Oku - 05 Ekim 2015, Pazartesi Devamını Oku
- 24 Ağustos 2015, Pazartesi Devamını Oku
-
24 Temmuz 2015, Cuma
Anayasa değişikliği tartışmaları
Devamını Oku - 14 Temmuz 2015, Salı Devamını Oku
- 06 Mayıs 2015, Çarşamba Devamını Oku
-
15 Nisan 2015, Çarşamba
Seçim yaklaşıyor; ekonomi bozuluyor
Devamını Oku -
01 Nisan 2015, Çarşamba
Bozulan dengeler yeniden kurulmalıdır
Devamını Oku
- BANKA HİSSELERİ
-
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri