Prof.Dr.Emre Alkin [email protected]

Ajandanın başında ekonomi olmayınca

Ben söyleyince kızan bozulan oluyor. Ama yine de söyleyeceğim. "İçinde bilim ve sanat olmayan herhangi bir şeyden hayır gelmez". 

Her şeyden önce ekonomik konularla ilgili kararlar alınırken, matematik, sosyoloji, psikoloji ve siyaset bilimi beraber çalıştırmak gerekiyor. Bakıyorum, Dolar/TL ve ekonomi ile ilgili mesaj verenlerin hiçbiri bu önemli ayrıntıyla ilgilenmiyor. "Dolar tutanın eli yanar" dendiğinden bu yana TL % 15 değer kaybetti. Böyle devam ederse daha çok değer kaybedeceğe benziyor.

Petrol fiyatları sayesinde daralan cari açığı, "İthalata engel çıkarıyoruz ondan düşüyor" diyerek lanse etmeye çalışan yaklaşım, varili 60 doların üzerine çıktığında acaba ne diyecek? Sanıyorum o gün gelirse bunun için de mutlaka bir cevap bulunacaktır. Retorikle belki oyunu soğutmak için kullanılabilir ama, Türkiye'de ısıtıyor. Isıttıkça da Dolar/TL yükseliyor.

Dün bir haber ajansına "Dolar'ın yükselişi ekonomik değil zihinsel" diyerek uzun bir açıklama yaptım. Naklen yayın ihalelerinden kamu ihalelerine kadar her yerde dolar ya da euro cinsinden rakam ifade edenler varken, "döviz tutanın eli yanar" demek en hafif ifadeyle kara mizahtır. Zenginliğini, fakirliğini, borcunu, alacağını dolar cinsinden ifade eden bir topluma zorla TL kullandırmak mümkün değil. Peki, TL'nin değeri nasıl artar?

Bir ülkenin dış itibarı ile ulusal parasının değeri doğru orantılıdır. Dolayısıyla Türkiye kendini doğru kelimelerle ve ses tonuyla ifade edebilirse, ulusal parasının da değer kaybı yavaşlayacaktır. Ne Merkez Bankası ne de başka bir kurum TL'nin değer kaybını önleyecek güçte değil. Burada tek güç siyasi otoritedir. Eğer ajandanın başında ekonomi olsaydı söylemler farklı olurdu. Ancak "ekonomi çok önemli" dense de, ajandanın son sıralarında yer alıyor.

Bu şartlar altında hiçbir teknik ya da temel analize gerek duymadan Dolar/TL'nin yükseliş hareketi devam edecek desem, falcılık olmayacaktır.