2014 krizi
Son iki yıldır içine düşmeyelim diye çırpındığımız krizin içinde artık hızla ilerlemeye başladık. Bundan sonrasını tahmin etmek zor değildir: ABD dolarına göre liramızın değeri, son üç ay içinde % 30 düşmüş, 2013 yılında tüketici enflasyonu, tüm tahminleri aşarak % 7,5’e ulaşmış, Milli Gelir’imizin yıllık büyüme hızı 2012’de % 2,2’ye, 2013’te de% 3,3’e kadar düşmüştür.
Asıl olumsuzluk, bu kötü gidişi durdurmak için Merkez Bankası (TCMB) yöneticilerimizin tüm çabalamalarına ve kötü gidişi durdurmak için aldıkları önlemleri sıralamalarına rağmen, Türk Lirası’ndaki değer düşmesinin durdurulamamış olmasıdır. Çünkü önlem diye yapılanlar, TCMB döviz varlıklarından finansal pazara ucuz fiyatlarla döviz satmaktan oluşmaktadır. Ve çünkü bu döviz satışları da finansal pazarımızdaki döviz miktarını artırmamakta, aksine bu satın alınan dolarlar hemen yurt dışına çıkarılmakta, ya da yanlış döviz fiyatlaması politikası nedeniyle, döviz fiyatlarının Türk Lirası karşısındaki fiyatının yükselmesi beklendiğinden sahiplerinin hesaplarında tutulmaktadır.
Bu koşullar altında, Türk Lirası değerinin düşeceğini garantileyen para tüccarları, TCMB’nın gelecek döviz satış ihalesini beklemektedirler. Çünkü TCMB’mız, geçen hafta, Ocak ayı sonuna kadar 6 milyar dolar satarak Türk Lirası’ndaki değer düşmesini durdurmaya çalışacağını ilan etmiş ve hepimizi şaşırtmıştır. Çünkü bu ilan, TCMB'nın, Ocak ayı sonuna kadar Türk Lirası’ndaki değer düşmesinin devam edeceğini (yani döviz fiyatlarının artacağını) beklediğini göstermiştir. TCMB, yaklaşık üç haftadır, günde en az 100 milyon dolar satmakta olduğu ve satılan miktarı, geçen Cuma günü de 400 milyon dolara çıkardığı halde dolar fiyatındaki hızlı yükselme bir türlü yavaşlamamaktadır.
Çünkü, modern ekonomi biliminin tüm öğretilerine aykırı olarak, ekonominin döviz açığını düşürmeden, iç tasarrufları artırmadan ve bunun için faizlerin yükseltilmesini sağlamadan, genel yatırım harcamalarını yavaşlatmadan, taşınmaz yatırımlarını her yoldan artırmaya özendirerek ve tüm halkımızı “talep yükseltme” gerekçesiyle tüm gelirini ve hatta borç alabildiği kadar bütün harcama olanaklarını tüketime harcamaya çalışarak ithalatı ve döviz açığını azaltmanın bir yolu henüz bulunamamıştır. Ekonomimizin yıllık döviz açıkları (cari işlemler açıkları) 2007’den beri Milli Gelir’in % 6’sı dolaylarındadır. Resmi istatistiklerimiz (TÜİK), döviz açığımızın 2010’da % 6,5; 2011’de % 9,7 ve 2012’de % 6,0 olarak göstermektedir. 2013’te açığın daha yüksekte ve % 7’ye yakın olarak gerçekleşmiş olacağı tahmin edilmektedir.
Geçen kriz yolu olan 2002’den 2013 yılsonuna kadar dayanan ekonomimiz, yanlış para ve kur (döviz fiyatı) politikalarının ısrarla ve inatla uygulanması yüzünden, bizi bir kez daha ve yeniden bir şiddetli ekonomik krizin içine getirmiştir. Çok sayıda deneyimimiz olduğu için, bu kez (2002’den sonra) bu yanlışın önlenebileceğini beklemiştik. Ama şimdi özel kesim işletmelerinin büyük başarı ve atılımlarının bizi ekonomik krizlerden kurtaramadığını bir kez daha anlamış bulunuyoruz.
Başka bir vesile yaptığım ekonomik krizlerimizin yeni listesini size de sunuyorum: Özel işletmelerin öncülüğüne dayanan ve 1950 yılından beri ısrarla ve inatla uygulanan bu ekonomik uygulamalar, ekonomimizi dokuz büyük ve 20 küçük krize sürüklemiştir. Hepsinin temelinde de yüksek ithalat, yüksek ihracat ve yüksek dış açık, yüksek iç ve dış borçlanma ve düşük iç tasarruf oranları vardır. Bu ekonomik krizler, son 63 yılda, zaman zaman içki sarhoşluğuna benzer rahatlatıcı dönemlerden geçmiş olsak da, bizleri hep, hızlı enflasyonlar ve bin bir sıkıntılar içinde yaşatmıştır. Bu son krizden de ağır maliyetler ve çok büyük sıkıntılar çekerek muhakkak kurtulacağız. Ama bu kadar deneyimden sonra daha iyisini yapabilmeliyiz. Sınırlı ve enflasyonlara göre yavaş ayarlanabilen aylıkları ile yaşayan büyük kısmımızın bu sıkıntılar içinde kıvranmasına son vererek krizsiz ve ekonomik açıdan dingin, sosyal açıdan da muhakkak daha mutlu bir toplum olarak yaşamayı bir öğrenebilmeliyiz….
“Olmaz; olamaz!” demeyin; Yeni Yılda yeni umutlar içine girmek daha iyidir. Hani demişler ya: “umut fakirin ekmeği;……………”dir.
-
17 Şubat 2016, Çarşamba
2016’da ekonomik sorunlarımız II
Devamını Oku - 03 Şubat 2016, Çarşamba Devamını Oku
-
05 Ocak 2016, Salı
Sığınmacılar için çözümün yolu
Devamını Oku - 05 Ekim 2015, Pazartesi Devamını Oku
- 24 Ağustos 2015, Pazartesi Devamını Oku
-
24 Temmuz 2015, Cuma
Anayasa değişikliği tartışmaları
Devamını Oku - 14 Temmuz 2015, Salı Devamını Oku
- 06 Mayıs 2015, Çarşamba Devamını Oku
-
15 Nisan 2015, Çarşamba
Seçim yaklaşıyor; ekonomi bozuluyor
Devamını Oku -
01 Nisan 2015, Çarşamba
Bozulan dengeler yeniden kurulmalıdır
Devamını Oku
- BANKA HİSSELERİ
-
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri