Kendi olmayan giremez!
Yeni yıla sayılı saatler kala bir yılı daha tatlısıyla ekşisiyle geçirmenin yaşanmışlıklarıyla bir düşünsel tepeye çıkıp geriye doğru bakıp bir iç-muhasebe yapma zamanı artık.
Hepimiz milyarlarca hücreden oluşan muazzam bir nöron çorbası olarak dünyaya geliriz… Fiziksel ve ruhsal olarak doğarız. Hepimiz doğamıza ait, orijinal ve biricik olarak yaşama gözlerimizi açarız.
Yaşadığımız sürece de, her birimizin çorbası sistem denen bir ocak üzerinde sürekli kaynamaya acı, tatlı, ekşi veya farklı tatlar haline gelmeye başlarız… Çevre dediğimiz başta ebeveynler olmak üzere eğitimciler, yöneticiler, siyasiler, örf adet gelenek kısaca sistem “sosyal yazılım” lar yükler beyinlerimize...
22 yaşına gelinceye kadar hem bu yazılım hem de sorgulanmamış kabuller, yaşanmışlık ve gözlemler ile kilometrelerce uzunlukta belli bir bilinç altı torbamız oluşur. Sistem bu noktaya geldiğinizde size önce iş bul, sonra işte yüksel, sonra evlen, çocuk/çocuklar yap, daha iyi ev al, araba al, çocukları en iyi yerlerde okut, kendini değil de sürekli ev ve çevre tasarımını yenile ve hep daha iyisini al diyerek kementlerini atmaya devam eder. Sisteme itaat ettiğiniz sürece sizi aynılaştırmaya, tek tipleştirmeye devam eder, bir anlamda sistem robotu haline gelirsiniz.
Kıpırdayamaz hale gelirsiniz. Sahip olduğunu sandığınız şeylerin size sahip olduğunu anlamazsınız bile. Her şeyiniz vardır ama kendiniz yoktur ortada. Bazen de sistemin baskısı karşısında kendi ateşinizi söndürüp içsel ve sosyal farkındalıklara kayıtsız hale geliriz. Kendimizi kapatır, özümüzden uzaklaşırız. Zombi yürüyüşüne geçip, varoluşsal iktidarsızlık içinde "farkındalıksız" şekilde yola devam etmeye başlarız. ‘’Bazı diriler ne kadar ölü, bazı ölüler ne kadar diri’’ dedirtecek hale geliriz.
Yüzyıllar önce ölüp de bize halen ilham olup yankılanmaya devam edenleri düşündüğümüzde, kafamız karışır bir anlam bulmaya çalışırız. Bu yolculuk 22 yaşından 40’lı yaşlara kadar buna benzer şekilde sürer aslında... 4 yaşındayken kaderinizin getirdiğini 40'lı yaşlarda kararlarınızın sonuçlarını yaşarsınız. Hayat kırkından sonra değil farkından sonra başlar oysa.
Hepimiz ikinci bir zihinsel-psikolojik doğuma ruhsal bir rönesansa ihtiyaç duyarız… Yeni bir hikaye, yeni bir içsel tasarım sancılarının başladığı yerdir bu dönem. Ölmenin zıttı yaşamak değil, "doğmaktır." Bazılarımız bu sosyal yazılıma, dışsal tasarıma uyanıyor ve bu bağlamda yazılımı içsel olarak sil baştan yazmak, yeni bir hikayeye geçmek isteyebiliyor. Bu noktada İhtiyaç duyacağınız tek şey; “farkındalık”tır. Zira farkındalık tüm erdemlerin başlangıç noktasıdır.
Hayatta varoluşsal iki temel soru var.
Ben kimim? (A noktası)
Ne istiyorum? (B noktası)
A ve B noktaları.
Satırların yazarına A ve B noktalarını soracak olursanız;
A noktası için “Halen inşaat halindeyim” derim. Veya Michelangelo’nın 87 yaşında dediği gibi “Ancoro imparo” (Halen öğreniyorum) cümlesini kurarım…
İnşaat derken bizim o bilinen müteahhit inşaatları gibi değil tabi...
Gaudi’nin hic bitmeyen bir tarafı, eskiye bir tarafı yeniye bakan ve hiç bakımı bitmeyen Barselona’daki Sagre de familya inşaatı gibi...
Hayat ileriye doğru yaşansa da geriye bakıp anlaşılabilir ancak.
A noktası üzerine kurabileceğimiz B noktası için ise “Kendimle dost olma konusunda bayağı yol aldım inşallah yakında tekrar en baştaki gibi bütünlenebilirim. Evrene ve çevreye katkı sunmaya devam edebilirim” diyebilirim.
Yeni çıkan ‘’Bir Head Hunter’ın anıları’’ isimli dokuzuncu kitabımda soru-cevaplı bir nehir söyleyişi ile okuyucuları bir farkındalık yolculuğuna çıkarmaya çalıştım.
Kitabın vaadi; okuyup bitirdiğinizde sizi aldığı yerde bırakmaması!
Hayat bir yankı vadisi olduğu için, içinize çekmediğiniz bir şeyi dışarı üflediğinizde yapışmaz. Bu bağlamda değişim ve dönüşüm içeriden dışarıya yaşanır. Dışarıdan içeriye değil. Bu aşamada, yazının başında belirttiğim gibi herkes kendi özüne ulaşmak zorunda. Kendisiyle tanışmadan başlamıyor insanın yolculuğu. Hayatın ve mutluluğun kapısında ‘’kendisi olmayan giremez’’ yazar. Yeni yaşlara, yeni yıllara ve yeni gün doğumlarına da hep öyle bakmak da yarar var.
Yeni yılda özünüzü bulmanız ve kendinizden mezun olmanız dileğiyle, şahane bir yıl olsun. Kalbiniz en büyük güç, en büyük zeka olan ve dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şey; ‘’SEVGİ’’ ile dolsun…
-
Nuran dikoci27 Aralık 2024 14:07
Sahane bir yazı...
-
Aslı Şahin27 Aralık 2024 10:51
Harika bir yazı Üstat çok teşekkürler
- 27 Aralık 2024, Cuma Devamını Oku
- 10 Ekim 2024, Perşembe Devamını Oku
-
08 Mayıs 2024, Çarşamba
Pathos - Duygusal okur yazarlık şart
Devamını Oku - 24 Nisan 2024, Çarşamba Devamını Oku
- 22 Ocak 2024, Pazartesi Devamını Oku
- 27 Aralık 2023, Çarşamba Devamını Oku
-
28 Kasım 2023, Salı
Yaşlarım ve bitimsiz farkındalıklarım…
Devamını Oku -
21 Temmuz 2023, Cuma
Güçlüyken güçsüz görün, güçsüzken güçlü!
Devamını Oku - 08 Mayıs 2023, Pazartesi Devamını Oku
- 30 Ocak 2023, Pazartesi Devamını Oku
- BANKA HİSSELERİ
-
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri