Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, "Ekonomik verilerin tamına yakınında iyileşme varken, Türkiye ekonomisi için çizilmeye çalışılan karamsar tablo kasıtlı bir manipülasyondur" dedi.
Gündeme ilişkin konuları değerlendiren Zeybekcişunları söyledi:
“Kamuoyunun yakında takip ettiği gibi biz de Türkiye’mize yapılan bu haksızlığa, yine Türkiye’mizin gerçeklerini kamuoyunun dikkatine arz ederek, halkımızı doğrularla bilgilendirmeye çalışıyoruz.
Son dönemde üç seçim birden yaşayan bir ülkeyiz, şimdi bir kez daha seçime gidiyoruz ve buna rağmen ekonomimiz seçim yapılıyor olmasından kesinlikle olumsuz etkilenmiyor. Tabii ki yatırımcı seçim sonuçlarını bekleyeceği için bazı yatırımlarda erteleme söz konusu
olabilir. Bu da işin doğal bir sonucu. Buna rağmen 2015 yılında yüzde 3’ün üzerinde bir büyüme göreceğiz. Bu yıl seçimlere rağmen yatırımlarda ve tüketimde büyümenin yaşandığı bir yıl. 2015 genelinde toplam yatırımlarda yüzde 2’nin üzerinde büyüme olmasını bekliyoruz. Tüketimde bundan daha da kuvvetli bir büyüme var. Ekonomimizin
üzerindeki son zamanlarda yapay olarak yaratılmaya çalışılan ortam seçim kararıyla birlikte koalisyon formüllerinin de yarattığı belirsizlik ortadan kalkmış, 1 Kasım’da tekrar edilecek seçimlerde ortaya çıkacak iradeye odaklanılmıştır. Bu durum önümüzdeki günlerde
göreceli bir şekilde rahatlama sağlayacaktır. Evet, kur ve faizde istemediğimiz bir artış var ama bu beklediğimiz bir artış. Kur ve faizdeki yükseliş hareketi Türkiye’nin ekonomik gerçeklerini kesinlikle yansıtmıyor. Ekonomimizin tüm aktörlerinin bilmesini isterim ki ekonomiye ait verilerimizde bu yıl yaşanan dalgalanmanın çok büyük kısmı yurtdışı etkiler kaynaklı. İşte bu nedenle göreve geldiğimizden beri ifade ettiğim gibi, piyasalar kendi dengesini bulacaktır.
Piyasada manipülasyondan kaçınan samimi yatırımcıların ve kamuoyunun şunu göz ardı etmemesi gerekir: Ekonomimiz 2014’te önceki yıldan daha iyi durumdaydı 2015’te de 2014’ten daha iyi durumdayız.
· Sanayi üretim endeksi 2013 yılı genelinde 116, 2013’ün ilk yarısında 114 puandaydı. 2014’te bunun üzerine koyduk. 2015’in ilk yarısında ise 122 puana yaklaştı.
· İstihdamımız 2015’te artmaya devam ediyor. Son verilere göre Türkiye’de istihdam edilen kişi sayısı şimdiye dek ilk kez 27 milyonun üzerine çıktı. 2008-2009 krizinden bu yana 6.5 milyon son 2 yılda 2 milyona yakın vatandaşımız çalışmaya başladı.
· 2013’te 64.5 milyar dolar olan cari açık, 2014’te yüzde 28 düşüşle 46.5 milyar dolara indi. Bu yılın ilk yarısında yüzde 7.5 daha da geriledi, 22.7 milyar dolar oldu. 2015’i 2014’ün altında bir açıkla kapatacağız.
· İhracatın ithalatı karşılama oranı 2014’te 5 puan yükseldi. 2015’te daha da artacak ve tarihi bir oran ulaşarak % 80’lerin üzerine çıkmasını bekliyoruz.
· Bütçe dengemiz son derece iyi düzeyde. Bütçe açığının milli gelire oranı geçen yıl yüzde 1.3’tü ve 23 AB üyesinden daha iyi durumdayız. Sadece Avrupa’da değil tüm dünyadaki en düşük bütçe açıklarından birine sahibiz.
· Kamu borcunun yurtiçi hasılaya oranında Avrupa’nın 25 ülkesinden ve dünyadaki pek çok ülkeden daha iyi durumdayız.
· Ülkemizin kamu ve özel toplam brüt dış borcunun GSYİH’ye oranı yüzde 50 civarında ve bu pek çok gelişmiş ve gelişmekte ülkeden daha iyi bir düzey. Net dış borçlarımızın milli gelire oranı ise yüzde 30 civarında. Bunda da son derece sağlıklı bir yapıdayız.
· Kısa vadeli borçlarımız 130 milyar dolar civarında. Gerek rezervlerimiz gerek ülkemizdeki döviz tevdiatı ile kısa vadede bir döviz sorunu yaşamamız mümkün değil.
· Bankalarımızın sermaye yeterlik ve likidite durumları herhangi bir risk yok.
· Otomobil ve inşaat satışları son derece iyi gidiyor.
· Kredilerde büyüme planlanan çerçevede devam ediyor.
· Enflasyon ve işsizlikte gerileme devam ediyor.
Tüm bunları görüp de ekonomi kötüye gidiyor demek mümkün mü? Bu resmi alıp olumsuz beklentiler yaratmak ve yaymak Türkiye’ye haksızlıktır, Türkiye’ye kastı olanların işidir.
Faiz ve kurdaki gelişmelerde de bu siyasi ve manipülatif aksiyonların sonucudur.
Ekonomimizde hiçbir yapısal soruna dayanmayan, küçük bir kısmı son günlerdeki yoğun siyasal ortam ve terör gelişmelerine, büyük kısmı ise küresel gelişmelerden kaynaklanan kur hareketliliğine “faiz artırımı” ile çare bulduğunu söyleyenlerin gerçek niyetleri bellidir. 2002
yılında Türkiye’de toplanan verginin yüzde 86’sı
faiz ödemelerine giderken, bugün bu oran yüzde 14’e indi. İşte asıl mesele bu. Biz buna izin vermemek için konuşmaya ve anlatmaya devam edeceğiz Bunları ifade ederken kesinlikle, “Türkiye’deki gelişmelerin kurda, faizde etkisi yok” iddiasında olmadığımızın da bilinmesini isterim. Elbette var. Nihayetinde seçim sonrasında hükümet kurulamaması gibi olağan dışı bir durum ile, artan terör olayları ile
karşı karşıyayız.
Ancak bazı çevrelerin, uluslararası mali kuruluşların iki sayfalık yüzeysel raporlarında yer alan iddialar ya da tahminler ile ateş olmayan yerden duman çıkarılmaya çalışılıyor. “Kriz” kelimesini kullanmamız bile abartılı olur ama ülkemizdeki durumun bir krizle hiçbir ilgisi yok. Yaşanan gelişmeler tüm dünyada, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde yaşanıyor.
Geçen hafta bazı medya organlarında yer alan haberi de bir kez daha hatırlatayım: Son 13 ayda gelişmekte olan 19 ülkeden 1 trilyon dolara yakın sermaye çıkışı oldu. Dolayısı ile herkes iyi de biz kötü değiliz. Tüm dünyada bir gerilim var, biz de bundan etkileniyoruz.
Peki bu dönemde bizdeki net sermaye çıkışı ne oldu? Merkez Bankası verilerine göre kur etkisinden arındırıldığında net sermeye çıkışı 3.5 milyar dolar.
Hükümetimiz uyguladığı ve uygulayacağı politikalarla, Merkez Bankamız kendi sorumluluk alanına giren konularda atacağı adımlarla bu süreci soğukkanlı şekilde idare edecektir. Kaldı ki bir yıldan beri olmasını beklediğimiz bir küresel sürecin içindeyiz. Bunlar bir anda
ortaya çıkmış, beklenmeyen gelişmeler değil.
Beklediğimiz ve hazırlıklı olduğumuz bir küresel dalgalanma içindeyiz. Ekonomimiz sağlam. Üretim, ihracat ve istihdam artışı devam ediyor. Soğukkanlı ve basiretli olacağız azimle çalışmaya devam edeceğiz."