<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiYOLO ekonomisinden YOYO ekonomisine----

YOLO ekonomisinden YOYO ekonomisine

YOLO ekonomisinden YOYO ekonomisine
06 Aralık 2022 - 18:38 www.finansingundemi.com

Pandemiyle başlayan ve bugüne kadar devam eden süreçte ekonomik düzlemde yaşanan değişim, kendini en çok iş gücü piyasasında gösteriyor.

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Pandemiyle başlayan ve bugün hala etkisini gösteren ekonomik değişim, kendini en çok iş gücü piyasasında hissettiriyor. Farklı nesiller yeni duruma kendilerini adapte etmeye çalışırken, Fed ve diğer politika yapıcılar da iş gücü piyasasını kendi planları doğrultusunda şekillendirmek istiyor.

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, çalışanlar ve politika yapıcılar arasındaki bu mücadele, ‘Hayata Bir Kez Geliyoruz’ (You Only Live Once – YOLO) ve ‘Hayatta Kendi Başınasın’ (You are On Your Own) gibi iki uç felsefe arasında gidip geliyor.

YOLO ekonomisi piyasalar için ne anlama geliyor?

Görece yaşlı jenerasyonlar ve Y kuşağı için YOLO (You Only Live Once) yani ‘Hayata Bir Kez Geliyoruz’, son krizlerden çıkarılacak en önemli ders gibi duruyor. Hayata karşı tutumdaki bu değişiklik çığır açıcı nitelikte seyrediyor ve iş gücü arzını herhangi bir krizde hiç olmadığı kadar kısıtlayıcı hale getiriyor. Peki bu, ekonomi için ne anlama geliyor? Julius Baer Araştırma Başkanı Christian Gattiker, bu geçiş sürecini, anlamlı bir bakış açısıyla sunmaya çalışıyor.

YOLO: Krizlere insani cevaplar ve bunların politika yapıcılar için anlamı

YOLO nesli, geleneksel iş gücünün dışında kalmayı başarmak için hala elinde bol miktarda nakit tutarken, ABD Merkez Bankası (Fed) para arzını büyük ölçüde daraltarak diğer tüm fon havuzlarını kurutmaya başlıyor. Bu nedenle, Fed, YOLO'ya değil, YOYO'ya (You are On Your Own) yani ‘Hayatta Kendi Başınasın’a işaret ediyor. Fed’in bu kararının, ekonominin 1950'ler gibi daha ödüllendirici bir döneme mi yoksa 1970'ler gibi yıkıcı bir döneme mi yol açacağını ise zaman göstereceğe benziyor.

Beni her zaman büyüleyen şey, insanların panik durumlarıyla başa çıkarken farklı şekillerde tepkiler vermesidir; bu, mücadele etmek, kaçmak ya da donup kalmak olabilir. Son iki yanıt, krizlerle karşı karşıya kalındığında bariz ve şaşırtıcı olmayan insan davranışları olarak öne çıkar.

Yine de mücadele etmek veya sorunlarla doğrudan yüzleşmek, aralarında en şaşırtıcı olanıdır. “Panik, beyin için bir merhem olabilir. Adrenalin vücudumuza girdiğinde, beyin yıkanır. Artık tepki vermeyiz, hiçbir şey anlamayız ve bundan sonra yeni bir insan haline gelmişizdir.” Eski bir riskten korunma fonu yöneticisi olan bir arkadaşım bir medya röportajında bunları söylemişti. Ne hakkında konuştuğunu biliyor olmalıydı, çünkü birçoğu ona neredeyse bir servete mal olan birçok kriz atlattı. Şansına, beynindeki panik merhemi onu yeni bir adama ve her zamankinden daha başarılı bir yatırımcıya dönüştürdü.

Pandemi krizi sırasında YOLO

Kovid-19 salgını sırasında birçok insanın beklenmedik şekillerde tepki verdiğini görmek beni büyüledi. Olumlu anlamda en ilgi çekici istatistik, ABD’de iş kurma pratikleriyle ilgili olandı. Pandemiyle birlikte ekonominin yaşadığı ilk çöküşten sonra, yeni işletmelerin kurulması kısa bir sürede gerçekleşti. İlk tecritler sırasında ve sonrasında bu aktivite hızlı bir şekilde başladı ve birden ikiye katlandı. Ayrıca, yeniden açılışların ardından yeni iş modelleri kurulmaya devam etti ve günümüze kadar geldi.

Pandemi gibi korkutucu bir krizin neden yeni iş modelleri başlattığına dair cevaplar ararken Kevin Roose'un New York Times'ta yazdığı 'YOLO Ekonomisine Hoş Geldiniz' başlıklı makalesine rastladım. Roose, ‘pandemi sonrası yeni normal’le ilgileniyordu ve özellikle riskten kaçınan birçok Y kuşağı çalışanından, önceki aylarda yaşadıkları sokağa çıkma yasağı deneyimine tepki olarak şunları duyuyordu: “Hayata bir kez geliyoruz” (YOLO).

Roose tarafından alıntılanan anketlere göre, dünya çapındaki çalışanların yüzde 40'ı pandemiden sonra iyi ücretli ve güvenli işlerinden ayrılmayı düşündü. Bu, özellikle ekonomik toparlanma ve uzaktan çalışmanın normalleşmesi ile körüklendi. Bu değişimin ortaya çıkardığı bir başka yön de, çalışanların daha iyi bir iş-yaşam dengesini takdir etmeyi öğrenmeleri oldu.

Roose'un ortaya koyduğu analizle ilgili olarak başından beri sahip olduğum iki çekinceden bahsetmeyi gerekli buluyorum. İlk olarak, bireysel davranışlarımızda var olduğu belirtilen değişiklik, karantina aylarının bitiminden çok önce de görülebiliyordu. İkincisi, Roose'un genç nesillere odaklanması meseleyi çok daha dar bir perspektiften okumayı zorunlu kılma tehlikesi taşıyordu. Oysa, baby boomer (doğum yılları 1946–1964 arası olanlar) kuşağının çoğu, hala profesyonel olarak aktif olsalar da, pandemi kısıtlamaları kaldırıldıktan sonra arayı kapatma ihtiyacı hissettiler ve kaçırdıkları tüm tüketim fırsatlarını fazlasıyla telafi ettiler.

İş gücü piyasaları üzerindeki etkisi

Tahmin etmesi zor, ancak bazı ekonomistler, pandemi öncesi duruma kıyasla ABD iş gücünde hala üç milyon çalışanın kayıp olduğunu iddia ediyor. Ölçebildiğimiz şey ise, 2022'deki iş gücü açığının tarihi uçlarda olduğu.

İş gücü piyasasındaki bu sıkılık, son birkaç iş döngüsündeki her şeyi gölgede bırakıyor. Hatta bu sıkılık şimdiye kadarki en uç nokta gibi gözüküyor ve bunun ancak 2. Dünya Savaşı sonrası ve 1960'ların sonları ile kıyaslanabilir boyutta olduğu görülüyor. Her iki dönemin de (1950'lerin başı ve 1960'ların sonu) YOLO benzeri olduğu öne sürülebilir. İlki, savaş dönemindeki çabalardan sonra çaresizce sivil moda geri dönmeye çalışan bir ekonomideki iş gücü kıtlığıyla ilgiliydi. ‘Hayata bir kez geldiğimizin’ kesinlikle farkında olan bir nesil, ciddi iş gücü kısıtlamalarına neden oldu.

İkincisi, 1960'ların sonlarında, genç neslin alışverişe pek hevesli olmadığı, bunun yerine bilincini başka yerlerde genişletmeyi tercih ettiği ‘hippi hareketi’ sırasında gerçekleşti. Ancak, bu tutum hepimizin bildiği gibi sonunda değişti ve bu insanlar, savaş sonrası sanayileşmiş ekonomilerin tarihinde servet yaratma açısından en başarılı nesil haline geldi.

Bugün neredeyiz?

Bugünlerde iş gücü piyasası oldukça sıkı, enflasyon yükseliyor ve Fed her ikisini de normale döndürmeye hevesli görünüyor. Yine de iş gücü davranışındaki değişiklikler göz önüne alındığında, bunun tartışmalı bir karar olma ihtimali bulunuyor. İlk olarak Fed'in mi yoksa YOLO neslinin mi gözünü kırpacağı hala belirsizliğini koruyor.

Fed, iş gücü piyasasındaki yapısal uyumsuzluktan giderek daha fazla endişe duymaya başlıyor. Bir ücret-fiyat sarmalı belirdiği için bu tür sıkı durumlar enflasyonist olma eğilimi taşıyor. Ve iş gücüne katılım kısa sürede artmazsa, enflasyonist baskı kendi kendini besleyebiliyor. Öte yandan, hala rekor miktarda nakit üzerinde oturan kişiler bulunuyor. Fed ise, YOLO neslini iş gücü piyasasına geri döndürmek istiyor.

Bu nedenle, bir hesaplaşma yakın görünüyor. Fed, parasal büyüklükleri sıkılaştırmaya devam ediyor, ancak ironik bir şekilde, nakit yığınlarını etkili bir şekilde azaltamıyor. Aksine, bunu yapmak için diğer yöne gitmesi ve oranları negatif bölgeye indirmesi, muhtemelen diğer tüm varlıklarda başka bir balonu teşvik etmesi gerekiyor. Bunun yerine, Fed'in faiz oranlarındaki amansız artışları, nakit çekiciliğini büyük ölçüde artırıyor. Ancak Fed, faiz oranlarını artırarak diğer tüm finansal varlıkların şişkinliğini söndürmeye başlıyor.

YOLO'dan YOYO'ya

Görünüşe göre Fed, kamuoyu algısını YOLO'dan YOYO'ya, yani ‘Hayata Bir Kez Geliyoruz’dan ‘Kendi Başınasın'a kaydırmaya çalışıyor. Böylece krizden mustarip bireyler daha iyi bir iş-yaşam dengesi arzuluyor ya da bu hayatta daha yaşayacağı çok şey olduğundan emin olmak isteyenler, kurumsal istihdamın güvenli ağına geri dönmeyi planlıyor. Bu gerçekten de iş gücü piyasaları için bir rahatlama anlamına geliyor. Yine de Fed gibi politika yapıcılar için bu çok zor bir durum olma özelliğini sürdürüyor.

İlk olarak, kanıtlanmış politika araçlarının ne ölçüde işe yarayacağını tespit etmek noktasında Fed oldukça zorlanıyor. Aynı zamanda, modası geçmiş politika araçlarının uygulanmasının yarardan çok zarara neden olma riski de bulunuyor. Bu, bir resesyonun gelip gelmediğiyle ilgili olmaktan daha fazla anlamlar taşıyor. Bu, Fed'in finansal sisteme, iş sistemine veya toplumdaki herhangi bir kilit sisteme kalıcı bir zarar verip vermeyeceğiyle ilgili bir konu olarak öne çıkıyor.

Bu nedenle, yukarıda belirtilen tarihsel paralelliklerin iş gücü sıkıntısı açısından geçerli olup olmadığı, yani çözümün ekonomik olarak değişken ama cömert 1950'lere bir yankı şeklinde mi geleceği yoksa yıkıcı 1970’lere mi benzeyeceği belirsizliğini koruyor. Yaşanalar gösteriyor ki, yatırımcıların çok iyi bildiği ve atasözü olarak akıllarından çıkarmadıkları “Fed ile savaşma” sözü, Fed'in kendisi için de “İnsanlarla savaşma” olarak uyarlanabilir gibi duruyor.

Uzaktan çalışma patronlar için de kârlı

 

Wall Street nefret etse de uzaktan çalışma hızla yayılıyor

 

Cramer: FED sıkılaşmadan vazgeçemez

 

Borsalar resesyon öncesinde değil, resesyon esnasında düşüyor

 

İş gücü piyasası, göründüğü kadar sıkı olmayabilir

 

Dudley: Fed, iş gücü piyasasını gevşetme bağlamında bir şey başarmış değil

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)