Yazdır

Dev bankaların zayıf noktaları

Tarih: 31 Mart 2023 - 16:27

Küresel merkez bankalarının faiz artışlarıyla birlikte bankacılık sektörünün zayıf oldukları alanlar da ortaya çıktı

FINANGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Tarihin en düşük faiz oranları döneminin sona ermesi bankalar için iyi bir haber gibi görünüyordu. Borçlulardan aldıkları ücret ile finansman arasındaki farkın genişlemesi bankalar için daha fazla para kazanma fırsatı olarak anlaşılmıştı. Ancak Atlantik’in iki yakasındaki krizler gerçeğin çok daha karmaşık olduğunu gösterdi geleneksel bankacılık bilgilerini altüst etti.

Özellikle Avrupa’daki bazı bankalar mevcut seviyelerin çok altında sabitlenen faiz oranlarındaki büyük kredi defterleriyle karşı karşıya kaldı. Defterlerinde değişken faiz oranlı kredilere daha fazla sahip olan diğer bankalarsa anında daha fazla ücret talep edebildi. Ancak bu bankalar da borçlarını ödeyemeyen borçlulardan kaynaklı bir temerrüt dalgası riskini göze almak zorunda.

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre bankalar için bir diğer önemli konu ise devlet tahvilleriydi. Zira bankalar 2008 Küresel Finans Krizi sonrasında oluşan piyasa düzenlemeleri nedeniyle daha az risk alabilir hale gelmişti ve likiditelerini bu varlıklarda tutuyordu. Bir yıl önce satın alınan tahvillerse bugün satın alınabilen tahvillerden çok daha düşük getiri oranları sunuyor. Bu durum bankalar için ani bir sorun olmayabilir. Ancak bankalar mevduat sahiplerinin talepleri nedeniyle bu tahvilleri satmak zorunda kalırlarsa işler bir anda hızlı bir şekilde değişebilir.

Endişelendirici başka bir konu ise bankaların mevduat faizlerini yükseltmede yavaş kalması durumunda müşterilerin para piyasası fonları ve hatta kripto fonları gibi daha fazla getiri sağlayan seçenekleri tercih etmesi ihtimali. Financial Times’ın konuyla ilgili haberinde küresel bankacılık sistemini çevreleyen sorunlar özetleniyor:

Tahvil portföylerindeki zararlar

Bankalar yeterli miktarda yüksek kaliteli likit varlık tutmak ve düzenleyici kurumların şartlarını karşılamak için rutin olarak devlet tahvilleri satın alırlar. Yükselen faiz oranları bu tahvillerin değerlerini sert bir şekilde düşürdü.

ABD Merkez Bankası 2022’nin sonu itibariyle Amerikan bankalarının menkul kıymetler portföyünde 620,4 milyar dolar gerçekleşmemiş zarar olduğunu açıkladı. Bu kayda geçmeyen zararın 340,9 milyar dolarlık kısmı satılması planlanmayan tahvillerde bulunuyor. ABD muhasebe kurallarına göre bankalar bilançolarında veya sermaye oranlarında satılması planlanmayan varlıkların piyasa değerini dikkate almak zorunda değildir. Diğer bir deyişle bankalar tahvillerin değerlerinin düşmesi ihtimaline karşı önlem almak zorunda değildi.

Silicon Valley Bank’te (SVB) de olduğu gibi bir bankanın mevduat çıkışlarını karşılamakta zorlanması ve nakit sıkıntısına girmesi halinde portföyündeki “olgunlaşana kadar bekletilen” varlıkların bir kısmını satışa çıkarabilir. Bu durumda gerçekleşmemiş kayıplar bilançolara yansır ve hem yatırımcıları hem de mevduat sahiplerini endişelendirir.

Avrupa’daki bankalarda ise piyasa kuralları farklıdır. Düzenleyici kurumların talep ettiği sermaye halihazırda geçerli olan faiz oranlarının tahvil fiyatları üzerindeki etkisini yansıtır. İngiltere merkezli menkul kıymetler firması Numis Analisti Jonathan Pierce, altı büyük İngiltere bankalarının 600 milyar sterlinlik tahvil senetlerine sahip olduğunu ve bunların üçte ikisinin halihazırda gerçeğe uygun değer taşındığını belirtiyor.

Pierce portföyün geri kalanını mevcut piyasa fiyatlarına yazmanın, bankaların sermaye oranlarını sadece 30 baz puan düşüreceğini söyledi. Analiste göre bu düşük oran ortalama yüzde 15'lik sermaye oranlarıyla karşılaştırıldığında İngiltere bankaları "birçok bankacılık coğrafyasından daha sağlam" bir konumda bulunuyor.

Analistler Avrupa bankalarının da faiz oranları risklerine karşı güçlü kaldığını belirtiyor. Bu durum bir bankanın kredi verme yetilerini kısıtlayan gerçekleşmemiş zarar sorununu ortadan kaldırır. Zira tahvil değerlerinde görülen değişiklikler gerçek zamanlı olarak bankaların portföylerine yansır.

 

ABD banka bilançolarında milyarlarca dolarlık muhasebe hilesi

 

Sabit faizli krediler

Yükselen faiz oranları bankaların varlık defterlerinin borç verme tarafında iki yönlü bir sorun teşkil ediyor.

Değişken faizli kredilerle faiz artışlarını müşterilere aktarabilen bankalar 2022'de bilançolarında ciddi bir artış yaşadı. Bununla birlikte sabit faizli kredilerin temerrüde düşme ihtimali daha düşüktür. Yine de kendi finansman maliyetleri artacak olan bankalar bilançolarında hasar görecektir.

Avrupa Bankacılık Otoritesi’nin mevcut son verilerine göre daha yüksek faiz oranları daha fazla temerrüde yol açıyor ve performans göstermeyen krediler düşük seviyelerde kalmaya devam ediyor. AB’de eylül ayı itibariyle sadece yüzde 1,5 mortgage kredisi kötü kredi olarak sınıflandırıldı.

Değişken faizli krediler Euro Bölgesi'nde daha popüler hale geliyor, ancak Avrupa Merkez Bankası (ECB) verilerine göre, sabit faizli mortgage kredileri hâlâ toplam kredilerin yaklaşık dörtte üçünü oluşturuyor. Bu oran ülkeden ülkeye değişkenlik gösteriyor. 2019 yılında yapılan bir ECB araştırmasında sabit faizli kredilerin Portekiz’deki mortgageların sadece %4,5’ini oluşturduğunu buldu. Buna karşın Fransa’da ise bu oran %80’leri buluyor. İngiltere'de, tüm mortgage kredilerinin neredeyse yüzde 85'i geçen yılın sonunda sabit oranlardaydı. Ancak İngiltere Merkez Bankası ve Finansal Yürütme Otoritesi'nden gelen verilere göre, yeni konut kredileri için bu oran neredeyse yüzde 95’ti.

ABD’de ise bu tablo çok daha karmaşık. Ayarlanabilir faiz oranlı mortgage hesapları toplam mortgage anlaşmalarının yüzde 10’undan azını oluşturuyor. Ancak ABD Federal Mevduat Sigortası Kurumu verilerine göre banka bilanço defterlerinin yüzde 36’sından fazlası mortgagelardan oluşuyor.

 

Moody's: ABD'nin kredi profilinde riskler var

 

Ticari gayrimenkul

Ticari gayrimenkul kredileri bankaların özellikle odak noktasında. Faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte emlak yatırımcıları düşük mülk değerleriyle de karşı karşıya kaldı. Zira aynı zamanda pandemi döneminde değişen çalışma biçimleri ve satın alma alışkanlıkları reel mülklere olan talebi değiştirdi.

JPMorgan’a göre Ticari gayrimenkul kredilerin beşte ikisinden biraz fazlası bankalarda tutuluyor.

FED Başkanı Jerome Powell geçen hafta merkez bankasının ticari gayrimenkul kredilerindeki yoğunlaşmanın farkında olduğunu söyledi. Ancak Powell bankaların yüz yüze olduğu diğer sorunlarla karşılaştırılabilir olacağını düşünmediğini de vurguladı.

Avrupa bankalarının ticari gayrimenkule yatırım yapması, ECB tarafından "kilit bir güvenlik açığı" olarak tanımlanıyor. Bununla birlikte, varlık yöneticisi DWS'e göre, ticari gayrimenkul kredileri Avrupa kredi defterlerinin sadece yüzde 6'sını oluşturuyor.

Bayes İşletme Okulu’ndan yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa'da yüzde 50 ila 60 civarındaki kredi-mülk değer oranları, bankalara düşen fiyatları absorbe etmek için sağlıklı bir pozisyon sağlıyor.

Ancak borçlanma maliyetleri bir yılda iki katına çıktı ve analistler bankacılık sektöründeki kargaşanın yeniden finansman sağlama zorluklarına katkıda bulunmasını bekliyor. UBS’in Gayrimenkul Analisti Zachary Gauge konuyla ilgili açıklamasında, “Kredi standartları gelecekte biraz daha sıkı olacak. Çok fazla zorunlu satışın gerçekleştiğini görmedik, ancak başı dertte olan varlıklar var" ifadelerine yer verdi.

JPMorgan: Bir sonraki krizin adresi ticari gayrimenkuller

 

Özel varlıkları

Odaklanılan bir diğer alan da bankaların gelişmekte olan özel kredi piyasasına yatırım yapması. Düzenleyici kurumların izleme listesinin başında bulunan özel sermaye grupları genellikle satın alım işlemlerini finanse etmek için kaldıraçlı kredilere başvururlar.

Kaldıraçlı krediler tipik olarak yüksek kaldıraçlı, agresif geri ödeme beklentileri, zayıf sözleşmeler veya borçluların borçlarının artırılmasına izin veren anlaşmalar olarak özetlenebilir.

Söz konusu krediler dalgalı oranlarla talep görürler ve bu yüzden faiz artışlarıyla birlikte mekanik olarak düşüşe geçmezler. Ancak aşırı kaldıraçlı şirketler artan maliyetler nedeniyle borçlarını karşılayamazsa bu ciddi bir sorun oluşturabilir.

Faiz oranlarındaki değişimlere yönelik büyük yatırımlar yapan hedge fonları da bankaların dikkatle izlediği alanlardan biri olarak görülüyor.

Yatırım bankaları özel piyasalara odaklandı

 

Mevduat çıkışları

Faiz oranları ve enflasyon arttıkça tasarruf edenler de paralarından daha yüksek getiri sağlamayı bekler. Ancak bu bankalar için her zaman uygun olmaz. Müşteriler de bankalarını başka yerlere taşırlar.

ABD’de toplam banka mevduatları FED’in geçen yıl faiz artırmaya başlamasından itibaren %33 oranında düştü. Tasarruf sahipleri, birçok ABD bankasının sunduğu yüzde 1'lik faize karşı daha yüksek getirili alternatifler aradılar. Aynı dönemde para piyasası fonlarında bile yüzde 4’lük faiz oranları sağlanıyordu.

Bu trend SVB ve Signature Bank’in iflasını hızlandırdı. ABD bankalarındaki mevduatlar 15 Mart tarihine kadar olan yedi gün içinde neredeyse bir yılda görülenden daha büyük bir düşüş yaşandı.

FED verileri, 98,4 milyar dolarlık mevduatın veya toplam mevduat varlıklarının yüzde 0,6'sının küçük bankalardan çıktığını gösterdi. Daha büyük bankaların mevduatlarında ise artış görüldü.

Nationwide Baş Ekonomisti Kathy Bosthancic, “Bankalardaki muazzam mevduat kaçışı nedeniyle kredi imkanlarının dizginleneceği büyük bir kredi sıkışıklığı görebiliriz” dedi.

ECB tarafından bu hafta yayınlanan verilere göre, Euro Bölgesi'nde mevduat sahipleri son beş ayda 214 milyar euro veya toplam mevduatın yüzde 1,5'ini çekti. Verilere göre düşüşler rapordaki son ay olan şubat ayında özellikle hızlanıyor. Mevduat sahiplerinin varlıklarını şubat ayında 71,4 milyar euro azalttı. Bu 1997'de kayıtların toplanmaya başlamasından bu yana en büyük aylık düşüşü işaret ediyor.

Artan finansman maliyetleri 

Diğer finansman kaynakları mevcut olsa da yatırımcıların daha yüksek getiri talep etmesiyle ve faiz oranlarının yükselmesiyle bu kaynaklar daha pahalı hale geliyorlar.

İsviçre’nin düzenleyici kuruluşu Finma UBS’in Credit Suisse’i devralması anlaşmasının bir parçası olarak 16 milyar franklık ek 1. sınıf tahvili (AT1) silme kararı aldı. Bu Avrupa bankalarının toptan fonlama maliyetlerini artıracak yönde bir karar.

Avrupa bankaları ortalama risk ağırlıklı varlıklarının yüzde 2,2'sine eşdeğer AT1 yatırımına sahiptir, ancak Julius Baer (%7,2) ve Barclays (%3,9) gibi bazı bankaların bu varlıklara olan maruziyeti belirgin şekilde daha yüksektir.

FT kaynaklarına göre finansman kaynaklarının azalmasından yakınan bir bankacı "İkinci kademe İsviçre bankaları için - UBS değil, Julius Baer veya Vontobel gibi bankalar için - piyasanın AT1'lara açık olup olmayacağı ve hatta hangi fiyata açık olacağı konusunda bir korku var" ifadelerine yer verdi.

İngiltere resesyondan kurtuldu

 

Küresel piyasaları altüst edecek batık banka uyarısı

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/dev-bankalarin-zayif-noktalari/1731318