Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, sukuk yatırımlarının aktif yapılarını çeşitlendirmelerini ve riski dağıtmalarını sağladığını belirterek, "İlerleyen dönemlerde toplam aktif içerisindeki sukukun payını yüzde 10’lara kadar çıkartabiliriz" dedi.
Albaraka Türk'ün 2013 yılını nasıl geçirdiğine ve 2014 yılı beklentilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yahşi, Albaraka Türk olarak 2013 yılını sürdürülebilir büyüme ve karlılık anlayışına uygun olarak başarılı bir şekilde geride bıraktıklarını söyledi.
Yahşi, şu ana kadar Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP) üzerinden yayınladıkları rakamlara bakıldığında 2013 yılının üçüncü çeyreğinde bankanın aktif büyüklüğünün 2012 yılsonuna göre yüzde yüzde 25, toplam kullandırılan fonlarının, yüzde 23 ve toplanan fonlarının ise yüzde 18 artış gösterdiğini belirtti.
Üçüncü çeyrekte
banka net karının 152 milyon TL’ye ulaştığına dikkati çeken Yahşi, kar zarar ortaklığı projelerinin karlılıklarına pozitif katkısının bu çeyrekte de devam ettiğini dile getirdi.
Yahşi, 2013 yılının üçüncü çeyreğinde şubeleşme alanında önemli bir genişleme gösterdiklerini ifade ederek, açtıkları 7 yeni şubeyle toplam şube sayılarının 145’e ulaştığı bilgisini verdi.
Yılbaşında bütçelerine yüzde 20 aktif, yüzde 20 kredi ve yüzde 15 toplanan fon büyüme hedefi koyduklarını hatırlatan Yahşi, "Yılsonunu hedeflerimizi başarmış belki biraz da üzerine çıkmış olarak tamamlayacağımızı düşünüyorum. Şube tarafında da yılsonunda 160 şubeye ulaşmayı bekliyoruz. Personel sayımız da üç bin civarında olacaktır. Sonuç olarak temel finansal göstergelerimize baktığımızda başarılı bir yıl geçirdik diyebiliriz" diye konuştu.
Yahşi, 2013 yılının
banka olarak yenilikleri yaşadıkları bir yıl olduğunu dile getirerek, özellikle uluslararası bankacılık alanında attıkları adımların dikkat çekici olduğunu belirtti.
Mayıs ayında uluslararası yatırımcıların yoğun ilgisiyle tamamladıkları 200 milyon dolar ve 10 yıl vadeli sukuk ihracının önemli bir açılım yapmalarını sağladığını, diğer yandan eylül ayında, 15 ülkeden 23 bankanın katılımıyla toplam 196 milyon dolar ve 175,5 milyon avroluk "Murabaha Sendikasyon Kredisi" temin ettiklerini anlatan Yahşi, ilerleyen dönemlerde de uluslararası bankacılık alanında etkin faaliyetlerine devam edeceklerini söyledi.
"2014 yılında reel sektöre olan katkımız sürecek"
Fahrettin Yahşi, 2014 yılında aktif kalitelerini bozmadan bilançolarını büyütmeyi ve reel sektöre olan katkılarını sürdürmeyi planladıklarını ifade ederek, "Aktif toplamı ve krediler kaleminde yüzde 20 civarında büyümeyi bekliyoruz. Toplanan fonlar tarafında da yüzde 15'in üzerinde bir büyüme hedefimiz var. Bu yıl ihraç ettiğimiz 200 milyon dolarlık sukukla bu pazara iyi bir giriş yaptık. Gelecek yıl da yeni sukuk ihracı gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Karlılık tarafında ortalama özkaynak karlılığımızı seviyesinde tutmayı hedefliyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Gelecek dönemde bireysel emeklilik alanında önemli bir atılım yapmayı bekledikleri bilgisini veren Yahşi, Kuveyt Türk Katılım Bankası ile birlikte bireysel emeklilik şirketi kurma teşebbüsünde sona yaklaştıklarını, büyük ihtimalle 2014 yıl başında bunun faaliyete geçeceğini açıkladı. Yahşi, bu kuruluşla birlikte müşterilerinin tasarruflarını katılım bankacılığı prensiplerine uygun olarak değerlendireceklerini belirtti.
Fahrettin Yahşi, 2017 yılında şube sayılarını 250’e yükseltmeyi hedeflediklerine dikkati çekerek, bu yıl sonunda büyük ihtimalle 160 şube sayısına ulaşacaklarını, gelecek yıl da 25-30 yeni şube açmayı planladıklarını anlattı.
Şu anda 3 bin civarında personel bulunduğunu belirten Yahşi, açacakları yeni şubelerde istihdam edilmek üzere 200-250 yeni personel istihdam etmeyi düşündüklerini söyledi.
Yahşi, sukuk konusunun, son birkaç yıldır yapılan düzenlemeler sayesinde Türkiye’nin de aktif olmaya başladığı bir alan olduğuna dikkati çekerek, 2012 eylül ayında Hazine’nin yaptığı ihraçla birlikte özel sektörün de dahil olduğu yeni ihraçlar yapıldığını ve bunların artarak devam ettiğini aktardı.
Albaraka Türk olarak mayıs ayında başarılı bir şekilde 200 milyon dolar tutarında sermaye benzeri kredi formatında murabaha sukuk ihraç ettiklerinin altını çizen Yahşi, bu sukukla birlikte son yıllarda çok aktif bir politika izledikleri uluslararası bankacılık alanında yeni bir enstrüman kullanmış olduklarını ifade etti.
Yahşi, kazandıkları bu tecrübeyi yeni sukuk ihraçlarıyla artırmak ve bankalarına alternatif bir fon kaynağı sağlamayı düşündüklerini dile getirerek, diğer yandan, devletin yaptığı sukuk ihraçlarında yatırımcı tarafında olduklarını belirtti.
Bu sukuk yatırımlarının aktif yapılarını çeşitlendirmelerini ve riski dağıtmalarını sağladığını vurgulayan Yahşi, ilerleyen dönemlerde toplam aktif içerisindeki sukukun payını yüzde 10'lara kadar çıkartabilecekleri bilgisini verdi.
Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, 2014 yılında bankacılık sektörünü bir takım risklerin beklediğini ifade ederek, "2014 yılında bankacılık sektörünün yurtdışından kaynak temin etmesi eskisi kadar kolay olmayacak" dedi.
Albaraka Türk'ün 2014 yılı beklentilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yahşi, 2013 yılında bankacılık sektörüne getirilen düzenlemelerin genel olarak hanehalkı borçluluk durumunu ve artan cari işlemler açığını kontrol altına alabilmek için olduğunun görüldüğünü söyledi.
Uluslararası piyasalarda bu kadar dalgalanmanın olduğu, sermaye girişlerinde azalmanın gerçekleştiği bir dönemde finansal istikrara destek olmak ve ülkenin kırılgan taraflarının güçlendirilmesi için bu adımların atıldığını vurgulayan Yahşi, tüm dünyada kriz öncesi dönemlerde uygulanan deregülasyon döneminden şimdi (re)regulasyon dönemine geçildiğini söyledi.
Yahşi, bunun da özellikle bankalar üzerinden yapıldığına dikkati çekerek, "ABD’deki Volcker Kanunu ve AB’deki yeni bankacılık otoritesi kurulma planları bunun örneklerinden. Kısa vadede Türk Bankacılık sektörü üzerinde baskı oluşturmakla birlikte, orta-uzun vadede Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşması açısından fayda sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) kredilere ve kredi kartlarına getirdiği düzenlemeye ilişkin olarak, bu düzenlemelerin fon maliyetlerindeki artışın, marjların daralmasına ve karlılığın gerilemesine neden olacağı öngörüsünde bulunan Yahşi, bunun da "ikincil bir etki olarak sermaye yeterlilik rasyolarını olumsuz etkileyebileceği" değerlendirmesini yaptı.
Fahrettin Yahşi, küresel krizle birlikte gelişmiş ülke merkez bankalarının faizleri tarihi düşük seviyelere çekmeleri ve parasal genişleme programlarına başvurmalarının, düşük
faiz ve yüksek likidite ortamının oluşmasına yol açtığına dikkati çekerek, bankaların da bu ortamdan faydalanarak yurtdışından alternatif fon kaynağı temin ettiklerini anlattı. 2013 üçüncü çeyrek itibariyle yurtdışı bankalarından sağlanan fonlar kaleminin 132 milyar dolara ulaştığına dikkati çeken Yahşi, Fed'in parasal genişleme programını azaltmaya başlamasının, ikinci adım olarak uzun vadede faizlerde artışa gideceği beklentilerinin global piyasalarda faizlerin yükselmesine ve risk iştahının azalmasına neden olduğunu belirtti.
Yahşi, bu nedenle 2014 yılında bankacılık sektörünün yurtdışından kaynak temin etmesinin eskisi kadar kolay olmayacağını dile getirerek, bunun da dolaylı olarak krediler üzerinde baskı oluşturabileceğini, bankaların, karlılıklarını korumak için KOBİ’lere yöneleceğini ve bu segmentteki rekabetin daha da artacağını söyledi. Bankacılık sektörü açısından yurtdışı kaynak temini konusundaki risklerin yanında takipteki kredilerdeki artışın önemli bir risk oluşturduğunu ifade eden Yahşi, Merkez Bankası'nın sıkılaştırıcı politikaları sonucu ekonomideki görece yavaşlama ve kurdaki değer kaybının gelecek yıl takipteki kredi tutarlarında bu yıl da görülen artışın devam etmesi sonucunu doğurabileceğini ifade etti.
"Merkez bankalarına düşen sorumluluk ve görevler hiç olmadığı kadar yüksek"
Fahrettin Yahşi, Merkez Bankası'nın politikalarıyla ilgili, dünya genelinde merkez bankalarına düşen sorumluluk ve görevlerin hiç olmadığı kadar yüksek olduğunu belirterek, sadece fiyat istikrarı değil finansal istikrar tarafında da kendilerinden önemli adımlar beklendiğini dile getirdi.
Yahşi, aynı durumun Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) için de geçerli olduğuna işaret ederek, "Fed'in piyasaları bu kadar domine ettiği bir dönemde, hem kur tarafındaki aşırı değer kaybını hem de enflasyon baskılarını kontrol etmeye çalışıyorlar. Bu kadar zor duruma karşın TCMB’nin son dönemde kullandığı yenilikçi politika araçları görece sağlam bir duruş göstermelerini sağlamaktadır. Dünyadaki konjonktürü göz önüne alarak değerlendirdiğimizde TCMB tarafından atılan adımların başarılı olduğunu söyleyebiliriz" diye konuştu.
Geçmiş dönemlerde katılım bankaları açısından Merkez Bankası kararlarının dolaylı yoldan etki ettiğini hatırlatan Yahşi, zorunlu karşılıkların artırılmasının direk kendilerini etkilerken, kısa vadeli
faiz oranlarında yapılan değişikliklerin Açık Piyasa İşlemleri'ne (APİ) katılmadıkları için piyasalar üzerinden dolaylı etki yaptığını anlattı. Yahşi, Hazine'nin ihraç ettiği sukukları Merkez Bankası'nın APİ işlemlerinde teminat olarak kabul etmesinin, artık katılım bankalarının Merkez Bankas'ından faizsiz bir şekilde kısa vadeli fon temin edebilmesini sağladığını söyledi.
"İşi bizzat yapacak olanların, katılım bankacılığı tecrübesinin olması önemli"
Fahrettin Yahşi, sektörün bankacılık pazarından alacağı payın büyümesi açısından önemli bir adım olacağı için devletin katılım bankası kurması girişimlerini desteklediklerini belirterek, şube ağının artmasıyla birlikte müşteri tabanının genişleyeceğini, ölçek ekonomisi açısından etkinlik artacağını ve rekabetin hizmet kalitesini yükselteceğini dile getirdi.
Sektöre kamu katılım bankasının girmesiyle birlikte katılım bankacılığı prensiplerine uygun bir interbank oluşması ve sermaye piyasası ürünleri için hacmin artmasıyla ikinci el piyasanın derinleşmesinin kolaylaşacağını aktaran Yahşi, öte yandan, şu an sistemde dört katılım bankasının faaliyet gösterdiğini, bu kurumlarda istihdam edilecek deneyimli insan kaynağı bulmanın zor bir iş olduğunu vurguladı.
Yahşi, katılım bankacılığının doğası gereği hem bankacılık işlemlerini iyi bilmek hem de çalışma prensiplerine uygun ürünlerin de işleyişini öğrenmek gerektiğini ifade ederek, işi bizzat yapacak olanların, katılım bankacılığı tecrübesi olmasının oldukça önemli olduğunun altını çizdi. Bankacılık yasasının piyasaya girişi engellemediğine dikkati çeken Yahşi, mali gücü olan, itibarı olan kişi ve şirketlerin bu alanda faaliyet göstermelerinin önün açık olduğunu yineledi.
Yahşi, katılım bankaları açısından sermayenin öneminin çok büyük olduğunu belirterek, asıl fonksiyonunun kredi vererek reel ekonomiyi desteklemek olması ve aktif yapıları içerisinde risk ağırlığı düşük menkul kıymetlerden sınırlı miktarda bulunmasının, katılım bankalarının büyürken sermaye yeterliliğinin hızlı bir şekilde gerilemesine sebep olduğunu anlattı. Yahşi, "Şu an için katılım bankalarına baktığımızda kısa vadede sermaye ihtiyaçları görülmese de ilerleyen dönemlerde büyümeyle birlikte ihtiyaç oluşabilecektir. Bu durumda uluslararası piyasaların durumu ve BASEL III düzenlemelerinde tier II sukukların konumunun nasıl olacağı belirleyici olacaktır" dedi. Fahrettin Yahşi, üçüncü çeyrekte görülen yüzde 4,4’lük büyümeye ve kompozisyonuna bakıldığında özel yatırımların ve iç tüketimin güçlü olduğunu dile getirerek, yılın son çeyreğinde de benzer bir tablo görülebileceğini söyledi.
Bu nedenle 2013 büyümesinin yüzde 4 civarında olacağını belirten Yahşi, şunları kaydetti:
"Önümüzdeki yıl Türkiye ekonomisinin, Avro Bölgesi başta olmak üzere gelişmekte olan ülke ekonomilerindeki bir miktar toparlanmayla birlikte bu yıldan biraz daha iyi bir performans göstereceğini düşünmekle birlikte 2013 yılsonunda görülebilecek güçlü bir büyümenin olumsuz baz etkisi olabilecektir. Sonuç olarak GSYH büyümesinin orta vadeli programdaki yüzde 4 seviyesinde gerçeklemesi mümkün gözükmektedir. Kamu yatırımları ve hanehalkı tüketimi büyümede belirleyici olacaktır."