İMKB, yeni adıyla Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi ocak ayında test ettiği zirveyi birkaç kez test ettiyse de geçemeyerek yönünü aşağı çevirdi. Destek noktasına oldukça yakın bir seviyeden haftayı 82.071 puandan kapattı.
Hatırlayacak olursak çok çok iyi haber olarak nitelendirebileceğimiz haberler endeksin hızlı yükselişini sağlamıştı. Çözüm sürecindeki iyimserliğin ve İsrail’in özrünün, not artışını beraberinde getirmesiyle borsada yabancı alımlarının arttığını yazan Zaman Gazetesi Yazarı Selim Işıklar açıklanan mart ayı rakamlarına göre yabancı yatırımcıların
banka hisseleri ağırlıkta olmak üzere 442 milyon dolarlık net alım gerçekleştirdiklerini yazdı. Bu son alımlarla birlikte bu yıl 566 milyon dolarlık alım yapan yabancı yatırımcıların endeksin 86 bin puanı yakalamasında yine öncülük ettiğini yazan Işıklar, yabancıların borsaya ilgisinin devam edeceğini yazdı. İşte o yazı:
2012 yılında 5,3 milyar dolarlık net alımlarıyla borsa endeksinin 50 bin puandan 70 bin puana ulaşmasını sağlayan yabancı yatırımcılar yine
banka hisselerinden vazgeçmiyorlar. Borsa, 27 yıllık tarihinde uzun vadede güçlü şirketlerle kazandırdı ama ne zaman zayıf ve kurumsal olmayan şirketlerin adım atmasıyla yatırımcılarını küstürdüğü bir gerçek. Yabancı yatırımcı Türkiye’nin hikâyesine yerli yatırımcıdan daha fazla sahip çıktığı için mi, yoksa uzun vadede Türkiye’de daha fazla potansiyel gördüğü için mi sorusunda ikinci şıkkı işaretlerim. Zira yabancı yatırımcılar 400 şirket içinde seçimini çoktan yapmış ve 30-40 hisseyi uzun yıllardır toplamakta. Borsada son 10 yılda 2008 ve 2011 yılları hariç sürekli net alıcı konumunda. 10 yılda net 17 milyar dolarlık alım yapan yabancı yatırımcılar dolar bazında en az yüzde 300 kârlı durumda. Bazı şirketlerde bu oran daha da yükseliyor. Hisse seçimi bu yüzden çok önemli, öyle veya böyle güçlü şirketler, kârlılık ve temettü verimi açısından diğerlerine göre daha avantajlı durumda. Kurumsal güçlülük, yabancı ortak desteği ve pazar payı gibi faktörler eski adıyla İMKB 30 (BIST 30 endeksini) oluşturan şirketlerin bir adım öne çıkmasında etkili oluyor. Geçenlerde önemli bir şirketin CEO’su Borsa’nın tabana yayılabilmesi için güçlü grup şirketlerinin halka açılması gerektiği yönünde bir beyanat verdi. Son yıllarda borsa iki grup hisse ve beklenti ile rekorları altüst ederken, pek çok şirket ise bu kervana katılamadı.
Bankacılık sektörü, kârlılık güçlü büyüme ve yabancı talebi ile endeksin lokomotifi olurken, sermaye artışı beklentisi içinde güçlü özkaynak/sermaye oranına sahip ikinci grup hisse de bu ilgiden nasibini aldı. Borsanın son yükselişinde ise maalesef birçok şirket aynı oranda başarı gösteremedi. Ya nakit akışını yönetemediler, ya yanlış zamanda aşırı bir şekilde borçlandılar ya da kurumsal olma yolunda ilerlemekten çok Borsa’yı kısa vadeli kaynak yeri olarak gördüler.
Örneğin Sportif AŞ’ler başlangıçta sadece kâr dağıtan şirketler iken ve bu hallerinden dolayı ilgi görmüşken şimdilerde artık kâr dağıtmayacağız diyerek övünme yolunu seçerek adeta yatırımcıya bu hisseyi alma mesajı vermeye başladılar.
Bedelli sermaye artışını süreklilik haline getirmesine rağmen malî yapısını bir türlü düzeltemeyen şirketlerin artık başka bir sorunu olduğunu düşünmeye başladı yatırımcı. Sonuç olarak İMKB’den Borsa İstanbul’a geçerken vadeli işlemler borsası altın borsası gibi yükselen diğer iki borsayı da katarsak yeni bir motorla hareket edecek borsanın daha fazla yatırımcı çekebilmesi ve yatırımcının mutlu olabilmesi için daha güçlü ve değerli şirketlerin bir arada olduğu, arzın değil talebin yeniden önde olduğu bir borsa olması dileğiyle. Borsa İstanbul’a hoş geldin diyoruz.
Altında kritik nokta hâlâ aşağı kırılamadı
Son altı aydır altının onsu zirve noktasından yüzde 12 uzaklaşarak düşüş eğilimini sürdürdü. Aslında onstaki düşüş 2011 yılında ulaştığı 1900 dolar seviyesinden bu yana devam ediyor. Daha 2009 yılında bin dolar civarında gezinen altın fiyatları 10 yıl boyunca ortalama yüzde 20 kazandırdıktan sonra düşüş eğilimine girmesi dünya ekonomilerinde yaşanan gelişmelere paralel denilebilir. Çin etkisi ve FED politikalarıyla adeta en güçlü para birimi haline gelerek 2001 yılından bu yana neredeyse 10 kat yükselen altın cazibesini son iki yılda kaybetmeye başladı. Bunun sebeplerine gelecek olursak fiyatın yüksek olması nedeniyle spekülatörlerin daha fazla risk almak istemeyişi, merkez bankalarının da bu nedenle rezervlerini azalan miktarlarda altına yöneltmesi gibi sebeplerin yanı sıra doların son aylarda yükselen bir trend izlemesine yol açan sıkılaştırmanın sona erebileceği gibi faktörler bunda etkili oluyor. Teknik olarak bakıldığında 1540 dolar/ons seviyelerine geriledikten sonra cuma günü tepki veren altın 1580 dolar/ons seviyesinden kapatması altının 1500’lü seviyelere yaklaşıldıkça alıcı geldiğini gösteriyor. Ancak 1525 doların altında yaşanacak kapanışlar altını 1400 dolara kadar getirebilir daha uzun vadede ise düşüş eğilimini destekler. Şu an için 1540-1615 dolar aralığında dalgalanmaya devam eden onsun hafta içinde mart ayı FED tutanaklarını bekleyeceğini tutanaklardan olumsuz bir haber akışı çıkması halinde yeniden aşağı doğru dönebileceği düşünülebilir. Yükseliş bekleyenler ise para bolluğu için enflasyonun yüksek çıkması gibi haberleri beklemeliler. 6 aydır düşüşte olan ama halen kritik eşiğin altına çekilemeyen altın şimdilik sakin 1520 doların altı tehlikeli.