Korona virüsün yarattığı panik dalgası yayıldıkça merkez bankalarının da buna seyirci kalamadıkları gözlemleniyor. Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp BBC Türkçe’ye yazdığı makalede içinde TCMB'nin de bulunduğu merkez bankalarının salgın dolayısıyla bu panik havasından minimum zararla çıkmak için ekonomilerine ve piyasalarına sundukları destekleri değerlendirdi. İşte o makale:
Geçtiğimiz hafta Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) piyasaları sakinleştirmeye yönelik 50 baz puanlık acil
faiz indirimi piyasalardaki yangını söndüremedi.
Geçen haftaki
faiz indirimi gelmeseydi durum daha mı kötü olurdu? Muhtemelen öyle. En azından Fed öyle düşünüp hareket etti. Bu tür durumlarda beklemenin maliyeti çok daha büyük olabiliyor.
Ancak panik dalgası artarak devam edince dün tekrar sahneye çıktı ve piyasalara 1.5 trilyon dolar likidite süreceğini açıkladı. Bu ne anlama geliyor?
Para politikası nasıl çalışır?
Para politikasının elindeki silah para arzıdır. Merkez Bankası piyasadaki para arzını artırmak ya da azaltmak sureti ile politika faizini belirler.
Faizler de borçlanma iştahını ve dolayısı ile toplam harcamaları etkiler. Merkez bankasının ekonomik değerlendirmesine göre kısa vadeli ya da uzun vadeli olarak para arzı ve faizler değiştirilebilir.
Koronavirüsün ekonomiyi farklı kanallardan etkilemesini bekleyebiliriz.
Birinci kanal izolasyon tedbirleri ile tetiklenen ekonomik yavaşlama olarak düşünülebilir. Şöyle ki:
1) Virüsün tespit edilmesi --> İzolasyon önlemleri --> Üretimde yavaşlama --> İhracat ve ithaltta yavaşlama
Bu şekilde virüs görülen ülkenin diğer ülkelerden daha az ithalat yapması ile ekonomik etkilerin global olarak yayıldığını görüyoruz.
Ayrıca Çin gibi ara malı ihracatçısı bir ülkenin ihracatının azalması diğer ülkelerdeki üretimi de doğrudan yavaşlatıyor.
Yukarıdaki kanal sadece fiziksel izolasyon ile tüketici ve üreticilerin evlere kapanmasının yarattığı üretim yavaşlamasını tasvir ediyor. Ancak olay bununla sınırlı kalmıyor.
Çünkü böylesine büyük bir salgın aynı zamanda moralleri bozuyor, paniğe sebep oluyor. Bu da piyasaların satış moduna girmesine, varlık fiyatlarının düşmesine, daha az tütekime ve nihayetinde şirket iflaslarına kadar giden bir zinciri başlatıyor. Yani:
2) Virüsün tespit edilmesi --> Karamsarlık ve paniğin tetiklediği varlık satışları --> Varlık fiyatlarındaki sert düşüş --> Nakit ihtiyacının artması --> Piyasa faizlerinin yükselmesi -->Üretimin yavaşlaması
İşte bu noktada merkez bankaları devreye girip
Faiz indirimine giderek borçlanma maliyetini düşürüp piyasaları düzlüğe çıkarmayı hedefliyorlar.
Fed ne yaptı?
Fed geçtiğimiz haftadan beri iki şey yaptı. Birincisi politika faizindeki indirimdi. Burada amaç (2) numaralı kanalla gelecek yavaşlamanın önüne geçmek yani "rüzgâra karşı dik durup" ekonomiyi koruma altına almaktı. İkinci yaptığı ise dün gelen kısa vadeli para arzıydı.
Dünkü hareket uzun soluklu, ekonomiyi canlandırma amacı güden bir adım değil. Zira piyasaya sürülen 1.5 trilyon dolar üç ay içinde geri çekilecek şekilde dizayn edildi. Dünkü hareketin amacı tamamen paniğin yarattığı likidite ihtiyacını gidermek.
Nasıl ki virüs nedeni ile marketlere koşan vatandaşlar ne bulursa alıp rafları boşaltıyorsa paniğe kapılan piyasa oyuncuları da ellerindeki hisse senetlerini ve hazine tahvillerini satıp nakit tutmak isteyince piyasalarda likidite bir anda azaldı.
Hazine kağıtlarını elinden çıkarmak isteyenler artınca bu kağıtların fiyatı düştü, faizi yükseldi. Çarşamba günü bir taraftan ABD borsaları düşerken bir taraftan tahvil faizi yükselmeye başladı.
Fed bu durumda derhal devreye girdi ve "Eğer amacınız hazine kağıtlarını satmaksa bana getirin, sizden 1.5 trilyon dolar tahvil almaya hazırım" dedi.
Gerekirse daha da çok tahvil alır ve piyasaları likiditeye doyurur. Zira bir merkez bankası istediği kadar parayı saniyeler içinde elektronik olarak basıp piyasaya sürebilir. Marifet bunu makroekonomik dengeleri bozmadan, enflasyon ve riskleri artırmadan yapabilmektir.
Fed işte tam da bu nedenle parayı geçici olarak piyasalara sürdü. Devamı gelir mi, bu parayı kalıcı olarak piyasaya sürmesi gerekir mi bunu şimdiden kestirebilmek imkânsız.
2007-2009 krizi sırasında Fed'in piyasaya yaklaşık 3.5 trilyon dolar ilave para enjekte etmesi gerekmişti. Eğer şartlar gerektirir ve Fed talebin uzunca bir süre toparlanamayacağına kani olursa o zaman önce politika faizi sıfıra iner, faiz silahı tükenince bu sefer geçmişte olduğu gibi bilanço genişlemesi (QE) başlar.
Türkiye'ye etkisi ne olur?
Şunu aklımızdan çıkarmayalım: Fed'in her faiz indirimi Türkiye için iyi haber değil.
Risk iştahının çok azaldığı ve ABD tahvillerine olan güvenin bile azalıp piyasların nakide geçmek istedikleri bir ortamda Fed'in piyasalara sürdüğü paranın gelişmekte olan ülkelere gelmesini beklememek lazım.
O nedenle TC Merkez Bankası'nın Fed'e güvenip önümüzdeki hafta bir faiz indirimine gitmesi sakıncalı olur.
Uzun vadede panik yatışıp yeni bir bol para dönemine girdiğimizde bu durum Türkiye lehine olabilir. Ama bu dalgadan tam anlamıyla yararlanabilmek için önce kendi risk ve kırılganlıklarımızı azaltmamız lazım.