Uruguay modelini önerdi
Ekonomistler, Merkez Bankası'nın Finansal İstikrar raporunu değerlendirdi. Harvard'dan Prof. Rodrik, dışa bağımlılığın azaltılmasını tavsiye etti
Merkez Bankası yeni Finansal İstikrar raporunu yayınladı. Raporda özellikle reel sektör ve sektörün döviz borçları mercek altına alındı. Raporda reel sektörün iktisadi faaliyetlerin ılımlı artışı ile ciroların 2013 yılında olumlu etkilendiği ancak Türk lirasındaki değer kaybının karları olumsuz etkilediği vurgulandı. Buna göre 2013 ilk 9 ayda borsada işlem göre 247 firmanın cirosu bir önceki yıla göre yüzde 12'ye yakın artarken reel kar artışı sadece yüzde 3.5'ta kaldı.
YÜZDE 17 CİRO ARTIŞI REEL KAR GETİRİYOR
Hürriyet'ten Barış Balcı'nın haberine göre, ekonomistler Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) tahvil alım azaltımına 2014'te gideceğine dikkat çekerken kurda şirketleri daha zor bir atmosferin bekleyeceğini belirtiyor. Eğer tüm diğer dinamikler 2013'ün ilk 9 ayındaki gibi seyrederse ancak Fed'in tahvil alım azaltımı kararıyla kurun ortalama 2.10 TL'ye çıkması durumunda Türk şirketlerinin 2014'ün ilk 9 ayında daha iyi bir ciro performansı sergilemesi gerekiyor. Bu hesaba göre 2013'ün ilk 9 ayında cirosunu yüzde 12'ye yakın artıran reel sektör şirketlerinin 2014'ün ilk 9 ayında yüzde 1 ve üstü reel karlılık için en az yüzde 17 ciro artışı gerekecek.
“POLİTİKA FAİZİNİN DEĞİŞMESİ GEREK”
Reel sektörün ciro artışı ise 2014 özelinde zor bir hedef olarak gözüküyor. Taslağı hazırlanan kredi kartlarına taksit sınırlaması düzenlemesinin devreye girmesinin ciroları olumsuz etkilemesi gerekiyor. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi İsmet Demirkol böyle bir ortamda Merkez Bankası'nın politika faizini değiştirmesi gerektiğini belirtti. Kredi kartlarına sınırlama getirmek çok yerinde bir karar olduğunu belirten Demirkol "Bununla birlikte, enflasyonun yükselmesini önlemesine rağmen, dış talebin pozitif katkısını 2014'de göremezsek, zayıf iç talep beraberinde büyümeyi de düşürecektir. Bu durumda özel sektör nasıl satışlarını arttırabilir ? Esas yapılması gereken bana göre, Merkez Bankasının politika faizini yükselterek en azında reel getiriyi pozitife dönüştürmesi ve tasarrufları artmasından geçiyor. Tasarruf artmadan yatırımlara kaynak aktarılamaz, tüketim olmadan da dengeli büyüme olamaz." diye konuştu.
İTHALAT BORÇLARI ARTIYOR
Merkez Bankası Finansal İstikrar raporunda reel sektör için dikkat çeken bir başka ifade de sektörün yabancı para pozisyonunun istikrarlı bir şekilde artarken ithalat borçlarının da yükselmesi. Yabancı para pozisyonu Ağustos 2013 itibariyla 165,8 milyar dolara yükseldi. Kısa vadeli yabancı para borçlarının kompozisyonu da ciddi şekidle değişti. Son 5 senede kredilerin kısa vadeli borçlarındaki payı düşerken ithalar borçlarının payı da artıyor. Bir üst düzey bankacı bunun firmaların kısa vadeli borçlanıp ithalat yapıp üretime çevirip sattığını, bunun ekonomiye ithal girdilerin arttığını gösterdiğini ve kur artarsa sıkıntı yaratabileceğini belirtti.
URUGUAY TİPİ BÜYÜME ÇÖZÜM OLABİLİR
Türkiye ekonomisini 2014'te büyüme-cari, taksit sınırlaması-ciro artışı gibi çelişkileri beklerken büyüme modeli de bu çelişkiler için sorgulanacak gibi gözüküyor. Aslında bu çelişkili ortam Türkiye'nin büyüme modelinde değişikiğe gitmesi için bir fırsat olabilir. Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü Dani Rodrik, Project Syndicate sitesine yazdığı makalede büyüme için kısa vadeli sermayeye bel bağlamayan Uruguay, Avusturya gibi ülkelerin küresel ekonominin kahramanları olduğunu belirtti. Dani Rodrik bu ülkelerin manşetleri süsleyecek büyüklükte büyüme oranı yakalamasa da istikrarlı biçimde büyüdüklerini ve kur dalgalanmalarına karşı dayanıklı olduklarını belirtti.
TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDEKİ SEÇENEKLER
Hurriyet.com.tr'ye açıklamalarda bulunan Dani Rodrik'in büyüme açısından Türkiye'nin önünde iki seçenek olduğunu söyledi. Rodrik "Ya yatırımları kısacak ve orta-uzun vadede daha düşük bir büyüme oranına razı olacak, ya da iç tasarrufları artırıp dış kaynaklara bağımlılığını azaltacak. Tercih edilmesi gereken yol elbette ki bunlardan ikincisi. Ancak bu ikinci strateji kamu politikalarinda önemli bazi degişiklikler gerektiriyor. Birincisi, hedeflenen yapısal kamu dengesini birkaç puan yukarı çekmek. İkincisi, özel tüketim ve tüketim amacli krediler yerine tasarrufu teşvik edecek bir dizi önlem" diye konuştu.
Tüketim cephesinde kredilere gelen önlemler bir başlangıç noktası oldu. Şimdi ise sıra tasarrufu artıracak önlemler almaya geldi. Bunun için ise Merkez Bankası ve kamu nezdinde bir politika değişikliğine ihtiyaç var gibi duruyor.