Ulusal borçların temizlenmesi
ABDli ve Avrupalı hükümetler, bugüne kadar yatırımcıların iştahının azalmamasını büyük ölçüde kamunun borcunu arttırarak başardılar. Ancak yakın gelecekte yüksek bir bedel ödenmemesi için gözüpek bir tutuma ihtiyaç var.
Philip Alexander / The Banker
Derecelendirme kuruluşu Fitch Aralık 2009da Yunanistanın ülke notunu Adan BBB+ seviyesinde indirdiğinde, Yunan devlet tahvillerinde 130 baz puana kadar genişleyen spreadler, 2008 finansal krizinin uzun vadeli sonuçlarının kulak tırmalayıcı bir göstergesi olarak algılandı. Evet, banka bilançoları kurtarıldı ancak kamu sektörünün bilançolarının hızla bozulması pahasına.
Ulusal devletlerin borç ihraçları 2009 yılında yaklaşık üçte bir kadar arttı ancak henüz zirve yapmadı. 2010da bu seviyenin en az yüzde 10 üzerine çıkılarak piyasadaki toplam arzın 1.1 trilyon dolara çıkması bekleniyor. Hükümetlerin sermaye piyasalarından fonlanma talebi arttıkça diğer borçlanıcılar üzerinde ağır bir yük oluşuyor. Uluslararası Para Fonunun (IMF) mali işler bölümü direktörü Carlo Cottarelli, Faiz oranları bugün düşük ancak biz özel sektörün toparlandıkça kamu borçlanma ihtiyacında herhangi bir azalma olmaması durumunda, dünya genelinde faiz oranlarında yüzde ikilik artış yaşanacağını tahmin ediyoruz diyor.
Hangi ulusal devletin en büyük endişe kaynağı olduğu konusunda piyasadaki katılımcıların her birinin farklı görüşü var. Kıdemli bir sabit getirili enstrümanlar stratejisti yapısal olarak bir tehdit unsuru olan ile periyodik olarak kutsanan ulusal devletler arasındaki farka dikkat çekiyor. Yani kısacası, yüksek yapısal mali açıklara sahip ve ekonomik büyümeyi ateşleyecek güç olarak tüketici borçlarının artmasına güvenen ülkeler hakkında endişelenmemiz gerektiğini söylüyor. Halihazırda bütçe açığı yüzde 10 seviyesinin üzerinde gezinen ve halen ipotekli ev kredilerinin artmaya devam ettiği İngiltere, bu duruma en yakın örnektir.
Ancak Euro bölgesindeki toplam yapısal bütçe açığı ise aksine yüzde 2.8 civarında çünkü Almanya ve Fransa gibi ülkeler büyüme tekrar başladığında bu açıkların dikkate değer derecede kapandığını görecekler. Ve zaten büyümelerinin arkasında ihracatları durduğu için, ev piyasası kaldıracından pek de faydalanmak ihtiyacı hissetmeyecekler.
FARKLI RİSKLER UYARISI
Reasürans devi Swiss Renin faiz oranlarından sorumlu direktörü Justin Excell, Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İrlanda gibi zayıf Euro bölgesi ülkelerinin, borç ödeme kapasitelerini destekleyecek şekilde anında para basabilmelerine olanak sağlayan ulusal merkez bankaları olan İngiltere ve ABDden farklı bir yere oturtulmaları gerektiğini ve farklı riskler taşıdıklarını söylüyor. Excell, Euro bölgesinin Yunanistana yardım eli uzatacağına inanıyoruz ancak bunun garantisi yok; özellikle de diğer hükümetlerin sıkı mali önlemler almalarını zorlaştıracak bir ahlaki çöküntü yaratacağı için. Bu moral bozukluğu riski veya bağımsız bir ülkenin batması durumunda yaratacağı domino etkisi Lehman Brothers örneğinde yaşanan ikilemin aynısıdır diyor.
Rotschild finansal kurumlar bölümü eş başkanı olan ve bugüne değin sayısız ulusal danışmanlık vekaletleri yapmış Ben Davey, ulusal devletlerin finansmanında tıpkı Çinin geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği 50 yıllık Renminbi cinsinden tahvil ihracında da gözlerden kaçmadığı gibi şiddetli global değişimler yaşandığını görüyor. Davey, Dünya genelinde 50 yıllık tahvil ihraç edebilecek bağımsız ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmez yani ulusal devletlerin finansmanı piyasasının kendi kendini yeniden şekillendirdiği yeni bir dünya düzenine doğru gidiliyor ve ayrıca kısa vadeli kredilere karşın uzun vadeli değerlendirmeler gündeme geliyor diyor.
BÜTÇE AÇIĞI BELİRLİ DURUMLARDA BİR SORUN TEŞKİL EDER ANCAK HEPSİNİ BİRARADA DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDE BU DİNAMİK 2009 OCAK AYINDA YÜZLEŞTİĞİMİZ YOĞUN BELİRSİZLİK ORTAMI KADAR GÖZ KORKUTUCU DEĞİL Myles Clarke
DESTEĞİN GERİ ÇEKİLMESİ
Yunanistanın notunun düşürülmesi, piyasada dikkate değer derecede güçlü bir reaksiyon verilmesine neden olmuştu; çünkü bu yüzden Yunanistan Hazinesinin ulusal borcunun derecesi bir gün Avrupa Merkez Bankası (ECB) ile yaptığı repo işlemlerinde teminat olarak kabul edilmeyecek derecede düşürülebilirdi. ECB normalde sadece büyük bir kredi derecelendirme kurumu tarafından A- veya üzerindeki derecelendirmeye sahip olan teminatları kabul ediyor. Hatta krizle savaşabilmek için bu seviyesini bile üç basamak daha düşürüp BBB- derecesine kadar indirmişti. Ancak bu uygulama 2010 yılının sonundan itibaren geçerliliğini yitirecek.
Bu manzara, 2010 yılının merkez bankalarının finansal piyasaları desteklemek için uygulamaya koyduğu acil durum önlemlerinin çözülmeye başladığı bir yıl olacağının ve ulusal devletlerin borç aldığı piyasalarda belirsizliğin daha da şiddetleneceğinin kesin bir kanıtı. 2005 ile 2007 yılları arasında ABD Hazine Müsteşarlığı görevinde bulunan Tim Adams, zamanında ABDyi G-20 ekonomik tartışma forumunda temsil etmiş ve onların bugünkü bildirilerinden de hiç ikna olmamış durumda.
Adams, Çıkış stratejilerinde birlikte hareket etmek hakkında G-20nin retoriği çerçevesinde çok az şey söylendi. Anlaşılan hükümetlerin her biri kendi çıkarlarına en iyi uyan bir zaman dilimi için mali ve parasal politikalarını sürdürecekler. Ayrıca bazı ülkelerde mali otoriteler ile merkez bankaları arasında itilaflar çıkma olasılığı yüksek göründüğünden 2010 türbülanslarla dolu bir yıl olabilir diyor.
Yatırımcılarda İngilteredeki kantitatif rahatlatma döneminin sonuna gelindiğine dair ciddi bir endişe var. İngiliz Merkez Bankası ticari bankaların ellerindeki İngiliz hükümetine ait gilt (hazine tahvillerini) satın alarak bankacılık sistemine nakit likidite enjekte ediyor. Analistlerden biri, 2009 Marttan bu yana geçen sürede yeni hükümet borç ihraçlarının tutarının yüzde 100ü aştığını hesaplamış, ancak bu olağan dışı satın almaların 2010un ilk çeyreğinin sonunda bitmesi gerekiyor.
Daha uzun vadeli bir diğer belirsizlik kaynağı da yatırımcıların döviz kurlarındaki dalgalanmalara ne türden bir tepki vereceği sorunu bilhassa da Euro karşısında sürekli zayıflayan doların ve sterlinin geleceğinin ne olacağı. Dünya genelinde merkez bankalarının kasalarında özellikle de doygunluk eğrisinin kısa bacağında devasa miktarlarda ABD hazine kağıdı tutulduğundan dolar baskın bir uluslararası rezerv para birimi olma özelliğini koruyacak.
Bugün büyük yatırımcılara global ekonomik trendler hakkında danışmanlık veren The Lindsey Groupun ortaklarından biri olan Adams, Asyalı merkez bankalarının ABD hazine tahvillerindeki pozisyonlarını azaltmanın yollarını bulmaya çalışmaya devam edeceklerini söyleyerek, şöyle devam ediyor: Ancak bu işin uzun vadeli bir süreç olduğunu onlar da artık anlamış durumda. Kendi içlerinde sürekli bu konuyu tartışıyorlar ancak dolardan kaçtıklarını gösteren en ufacık bir ima bile müthiş bir istikrarsızlığa neden olabilir. Yani küçücük bir kutunun içinde hapsolmuş durumdalar ve ilk aşamada vadeleri kısaltarak ve eski ölçekte rezerv biriktirmekten vazgeçerek bu kutunun dışına çıkmak istiyorlar.
Sterlin ise aksine çekirdek bir rezerv para birimi olmamasına rağmen analistler, denizaşırı yatırımcıların bilhassa da merkez bankalarının eğer ekonomik temeller döviz kurları ve mali göstergeler üzerindeki baskısını sürdürmeye devam ederse nasıl tepki verebilecekleri konusunda oldukça çekimserler. Bir sabit getirili enstrümanlar stratejisti, İngiliz hükümetinin borç kompozisyonunda 2009un ilk çeyreği itibariyle toplam gilt piyasasından aldıkları yüzde 35lik pay ile son 10 yıl içinde hisselerini iki katına çıkarmış olan denizaşırı yatırımcılar, en önemli marjinal tüketici konumundadırlar. Biz açıkçası bu trendin devam etmesini beklemiyoruz diyor.
ENFLASYON-BAZLI BORÇLAR
Merkez bankaları kamu tahvilleri ihracında koşulsuz verdikleri destekleri geri çektikçe borç yönetim kurumlarının da finansal piyasalarda dikkate değer derecede artan faiz maliyetlerine ödeme yapılmamasına olanak sağlayacak şekilde inovasyoncu ve atik davranarak mevcut iştah seviyesini korumaları gerekecek. Yani kredi sermayesi piyasalarındaki bankacıların kaderi artık ulusal seviyedeki borçlanıcıların 2010 yılında iyileşme mi göstereceklerine, yoksa volatil kalmaya devam mı edeceklerine bağlı olacak.
Royal Bank of Scotland global sık borçlanıcılar grubu eş başkanı olan Myles Clarke, Hükümet garantili banka ihraçları ulaştığı 750 milyar Euro seviyesiyle muhakkak yapılmaları gereken devasa bir fonlama havuzuydu. Ancak gelecek yıl için tahmini 50 milyar Euroluk hacmiyle bugün neredeyse tamamen ortadan kaybolmuş durumdalar. Evet, bu açık durum bazı hallerde gerçekten bir sorun ancak hepsini birarada aldığınızda bu dinamik Ocak 2009da yüzleştiğimiz şiddetli belirsizlik kadar göz korkutucu değil diyor.
FARKLI FIRTINA
Deutsche Bank Londrada ulusal, uluslarüstü ve kurumsal ürünler başkanı Bill Northfield, ulusal devletlerin 2010 yılında farklı türden bir fırtınaya yakalanabileceklerini söylüyor. Northfield, 2009un büyük bir kısmında teminatlı borç ihraçları kısıtlıydı ve banka ihraçları da kısa vadelilerde yoğunlaşarak ulusal devletlerin beş yıllık ve eğrinin daha uzun tarafında fonlanabilmelerine neden olmuştu. 2009 ortasından itibaren kredi piyasalarının kilidi çözüldükçe bizim Londradaki kurumsal sendikasyon masamız da hemen hemen her gün iki veya üç anlaşma yapar hale geldi. Eğer bu durum gelecek yıl da devam ederse, ulusal devletler kalabalık bir piyasada kendi profillerini ön plana çıkartmanın savaşını veriyor olacaklar diyor.
Enflasyon-bazlılar arenası ise ulusal devletlerin bugüne kadar kurumsal borçlanmacılar tarafından hiç bir şekilde tehdit edilmedikleri bir fon toplama alanıydı ve hakim bakış açısı, bu durumun yatırımcı tabanının çeşitlendirilmesi ve muhafaza edilmesinin önemli bir parçasını oluşturacağı yönünde. Avrupanın dört bir köşesinde başlatılan düzenleyici değişiklikler daha yüksek oranlı yükümlülük-motorlu yatırımları teşvik ederken kurumsal yatırımcıları da kendi aktiflerini enflasyonla birlikte yükselen yükümlülüklerini karşılama yönünde cesaretlendiriyor.
Swiss Reden Justin Excel de Euro bölgesi reasürans getirilerinde, her halükarda sözleşmenin içinde enflasyona bağlı özel bir madde olduğu için kendi portföyünde Eurozone linkerlarından çok İngilterenin linker gilts (enflasyon korumalı devlet tahvili) ve ABD Hazinesinin enflasyon korumalı menkul kıymetlerini tercih ettiğini söylüyor.
Excell, Sadece yükümlülüklerimizin ne kadarlık bir kısmının enflasyona maruz olduğuna bakmıyor, aynı zamanda kendi fikrimize göre enflasyonun nereye gideceğiyle bağıntılı normalden zayıf ve şişkin linkerlara da bakıyoruz diyor. Euro bölgesinde sadece İtalya, enflasyonu düşük kaldığı için enflasyon korumalı linkerlardan ihraç etti. Ancak parasal rahatlamanın ölçeği göz önüne alındığında, bu iyi huylu enflasyon ortamının ekonomik toparlanma başladığında yatırımcıların linkerlara olan iştahını kabartarak değişmesi bekleniyor.
Enflasyon bazlı varlıkların, ulusal devletlerin kendi yükümlülük yönetim profilleri açısından diğer avantajları da var. Myles Clarke, 2009da fevkalade fazla sayıda kısa-vadeli ihraçlar yapıldığından ihraççılar tarafında enflasyon bazlıların doğal olarak kendi borçlanma vadelerini uzatmalarına olanak sağlaması yüzünden buraya doğru doğal bir eğilim oluşmuş durumda. Enflasyona endekslenenin sadece anapara olması yüzünden linkerların genellikle yüzden fazla ödemelerinde geri ödeme profili vade sonunda olduğu için 14 yıllık bir linkerın vade profili 25 yıllık bir konvansiyonel tahvilinkiyle neredeyse aynı olabiliyor diyor.
İHRAÇ TEKNİKLERİNİN UYARLANMASI
İhraç bolluğu konvansiyonel kalmaya devam edecek ve 2009da borç yönetim kurumları kendilerini keskin bir şekilde artan projelere uyarladıklarından daha şimdiden önemli yeni gelişmelerin yaşandığı endekslenmemiş tahvillerde de durum aynı olacak. İngiltere kendi yoğun ihraç takvimini son-yatırımcılara satış yapan 16 büyük dealer bankaya göre uyarlamak için ilk konvansiyonel sendikasyon gilt ihracını 2009 Haziranında yaptı. 7 milyar sterlin (11.4 milyar dolar) hacminde ve 25 yıl vadeli bu tahvil ihracı aynı zamanda en büyük sendikasyonlu ulusal devlet arzıydı.)
Bu arzda taraflardan biri olan RBSden Clarke, Yatırımcı tabanı hemen hemen aynı ancak bu şekilde bu yatırımcılara uzun vadeli işlemler için daha uygun bir yol sunmuş oluyoruz. Bu sayede likiditenin az, bireysel yatırımcı katılımcı sayısının fazla ve uzun vadede çok daha uygun olan miktar ve fiyatlandırma tartışmalarına son yatırımcıların ilgisini daha çok çekebilmiş de oluyoruz diyor.
2010da yatırımcılar arasındaki profilin ve cazibenin korunabilmesi için Northfield ulusal devletlerin vadeler konusunda esnek olmaları ve kendi getiri eğrilerini geliştirmeleri gerektiğine inanıyor. 2009da ulusal devletlerin finansmanlarının çoğu 2008 Aralık ayındaki piyasa volatilitesinin zirvesindeyken önceden duyurulmuş programlara dayanan kısa vadeli borçlanmalarla yapılmıştı.
Deutsche Bank Londradan Bill Northfield, Eğer 2010da hakim olacak piyasa koşullarına uyum sağlamak için kendi programlarını çeyrek dönemlik baza dönüştüren ve böylesine düşük bir enflasyon ortamında uzun-vadeli faiz oranlarını kaçırmamak için vadesi gelen ihraçlarını eğrinin 15 ile 30 yıllık kısmında yenilemek isteyen ulusal devlet sayısı artarsa hiç şaşırmayacağım diyor.
MALİ REKABET
Ulusal devletlerin doğrudan kendi revizyon hikayelerinin gücü çerçevesinde rekabet edebileceklerinin işaretleri her geçen gün artıyor. 2009un son haftalarında Yunan tahvillerinin üzerindeki baskı fevkalade artmış ancak bu ülke hükümetinin yatırımcıları ikna edebilecek kapasitede tasarruf planlarını devreye almasıyla hafifletilebilmişti. Bu arada İrlanda da şiddetli harcama kısıntıları ve National Asset Management Agency (NAMA) sayesinde piyasadaki bulaşıcı hastalığın kendi ulusal tahvil spreadlerine sıçramasını kısmen de olsa önleyebilmişti.
Rotschilddan Ben Davey, Macar hükümetine 2008de IMFin sağladığı acil kredi paketinin ardından yatırımcı ilişkilerine önem vermelerini tavsiye etmişti ve şimdi de İrlanda hükümetiyle birlikte İrlanda bankacılık sektörü üzerinde çalışıyor. Davey, Macaristan için kendi planlarını oluşturmalarına yardım ettik ve bunların üzerinde nasıl aşamalar kaydettiklerini ölçecek uluslararası ölçümler belirleyerek aynı rotada devam etmeleri kaydıyla alınan bu sonuçların diğer uluslararası ekonomiler nezdinde nasıl değerlendirileceğini açıkladık. Sonra da maliye bakanı bu mesajı piyasalara iletti diyor.
Swiss Rede 70 milyar SFR (67.5 milyar dolar) tutarında üst derece hükümet borçları ile enflasyon ürünleri portföyünün yönetilmesine katkıda bulunan Justin Excel de, eğer bir hükümetin saygı duyulan bir planı varsa o zaman açılan spreadlerin birer yatırım fırsatı sunabileceğinin altını çiziyor. Excel, Potansiyel olarak yatırım yapabileceğimiz veya zaten yapmış olduğumuz ülkelerden kesin bir eylem sinyali gelip gelmediğine bakarız. Eğer piyasanın sunduğu getiri, riskini aşıyor gibi görünüyorsa o zaman bu ulusal devlette farklı alanlara yönelmenin tam vakti gelmiş olabilir diyor.
VERGİLENDİRME SORUNLARI
Bütçelerin tekrar sürdürülebilirlik rotalarına geri döndürülme sürecinde artan vergilerin önemli bir rolü olacağına hiç kuşku yok ancak burada da potansiyel bir yetki alanı rekabeti yaşanacak. Vergi önlemlerinin çoğunun doğasında sınırlar-arası imalar yattığından IMF uluslararası bir vergilendirme tartışmasının gerekliliğine dikkat çekiyor.
Ancak ABnin tüm finansal işlemlerden küçük bir miktar vergi alınması önerisi henüz yaygın bir uluslararası destek sağlayamamış durumda özellikle de ABDden. Londradaki bir hukuk şirketi olan Berwin Leighton Paisnerde bankacılık ve sermaye piyasalarından sorumlu ortak olan Paul Severs, Eğer bir yetki alanındaki işlemlerin maliyetini arttırırsanız piyasalar bu sefer diğer bir yetki alanına kayacaktır, tıpkı ABDdeki vergi sistemine tepki olarak Eurobond piyasasının yükselmesi gibi. Ve ayrıca dünya genelinde birebir uygulanılacak bir vergi sistemi de baştan aşağı mantıksız. Böylesi bir şey yıllardır ekonomik entegrasyonunu kurmaya çalışan ABde bile gerçekleşmedi diyor.
IMFden Carlo Cottarelli ise ülkelerin arttırılmaya en uygun hangi vergilendirme formları olduğuna kafa yormaları gerektiğini söylüyor. Cottarelli, Bu aslında vergi tabanının akışkanlığına bağlıdır yani kurumsal gelir vergileri üretimdeki akışkanlığı diğer tür vergilerden daha fazla etkilerler. Gayrimenkullerin vergilendirilmesi doğası gereği farklıdır ve sadece gelir vergilerini arttırmak için değil ama aynı zamanda çarpık vergi yapısını düzeltmek kapsamında da ele alınmalıdır diyor. İngiltere Merkez Bankasının parasal politikalar komitesi üyesi Adam Posen, Aralık 2009da, gayri menkul piyasasının aşırı ısınma sinyalleri verdiği anda arttırılabilecek makro ihtiyatlı bir gayrimenkul vergi oranı türü önermişti.
Standard & Poors, Avrupa, Orta Doğu ve Afrikalı ulusal devletler derecelendirme bölümü başkanı Moritz Kraemer, eğer kamu finansmanının itibarını tekrar geri getirecekse yüksek-vergili bir geleceğe doğru ilerleme fikrinin diskalifiye edilmemesi gerektiğini söylüyor. Kraemer, Elbette ki diğer ülkelerin de vergilerini yükselttiği bir ortamda bu işi yapmak çok daha kolaydır. Ancak İskandinav ülkelerinde zaten vergi oranları çok yüksek ve ayrıca hiç de aşırı bir nüfus artışı da yaşamıyorlar diyor.
ÖZELLEŞTİRME POTANSİYELİ
Devlet sektörünün mülkiyetindeki aktiflerin elden çıkarılması tek-kerelik gelir artışı sağlamanın en hızlı yoludur. HSBC yatırım bankasında hisse senedi sermaye piyasaları global başkanı olan Russell Julius, hisse senedi borsalarında halen işlem görmekte olan AB şirketlerindeki devlet paylarını hesaplamış ve bu payların satışının teknik olarak kolay gerçekleşebilmesi için de ikincil bir hisse senedi pazarı önermişti. Sadece Fransız hükümetinin üçte-birinden fazlasına sahip olduğu bu devlet mülkiyetindeki hisse senetleri listesinin toplam değeri 324 milyar Euro civarındaydı ve Almanya ile İtalyanın her birinin paylarının değeri 30ar milyar Eurodan fazlaydı.
Julius, Çoğu altyapı hizmetleri gibi ciddi derecede şeffaf kazançları olan ve yurt içi milli hasılanın kendini tekrar toparlamasında olağanüstü birer kaldıraç kaynağı olabilecek bu varlıkları satın almaya hevesli müthiş bir para miktarı olduğu sanılıyor diyor.
ÇIKIŞ STRATEJİLERİNDE İŞBİRLİĞİ YAPILMASI HAKKINDA G-20DE SÖYLENEN TÜM SÜSLÜ LAFLARIN İÇİNDE PEK BİRŞEY OLACAĞINI SANMIYORUM. HER HÜKÜMET, KENDİ MALİ VE PARASAL POLİTİKALARINI KENDİ ÇIKARLARINA UYACAK BİR ZAMAN DİLİMİNE YAYACAKTIR - Tim Adams
Ancak hem ABD hem de İngilterede 1980lerdeki büyük-ölçekli özelleştirme programları yüzünden bu devletlerin ellerindeki satılabilir hisse senedi miktarı bir hayli azalmış durumda. Juliusun listesinde sadece iki İngiliz bankası var ve onlar da zaten devlet tarafından kurtarılmış olan Lloyds-HBOS ile RBS. Cottarelli, anti-kriz önlemlerinin bir parçası olarak finansal sektörün tamamındaki hükümet hisselerinin satılması durumunda bile ortalamada borçluluk seviyesinin yurt içi milli hasılaya oranında tek kerelik olmak üzere sadece yüzde 4 veya yüzde 5lik iyileşme sağlanabileceğine dikkat çekiyor.
HARCAMALARIN KISILMASI
Bu yüzden düzeltme sürecinden ciddi derecede payını alacak olan taraf harcamalar olacak gibi görünüyor. En muhtemel örnekler olarak 1990ların ortalarında dramatik çabalara girişen Kanada ve İskandinavya gösterilebilir ancak bu çabalarla bile kamu borcunun dikkate değer boyutlarda düşürülebilmesi için 10 yıl geçmesi gerekmişti. 1994de harcamaların gözden geçirilmesinin başlamasının ardından Kanada hükümeti ancak üç yıl sonra yurt içi milli hasılanın yüzde 5.8ine ulaşmış bütçe açığını kapatabilmiş ve 2007 itibariyle de ilk defa bütçesi fazla vermişti.
HÜKÜMETLERİN ŞU ANDA YÜZ YÜZE OLDUKLARI GELENEKSEL BİR BÜTÇE UYGULAMASI DEĞİL DE TOPLUMSAL BİR UYGULAMA OLDUĞUNDAN, ÇOK DAHA KAPSAYICI OLMAK ZORUNDASINIZ Jocelyn Bourgon
O dönemin Kanada kabinesinde bakan olan Jocelyne Bourgan, bu anıtsal çabanın koordinasyonundan sorumluydu. Söylediğine göre bu stratejinin en önemli kısımlarından biri de her bir hükümet organı için kesin hedefler belirlenmesinden kaçınılmasıymış. Onun yerine bu gözden geçirme sürecinde hükümet faaliyetlerinin her alanında tasarruf yapmanın yolları aranarak belirli dönemeçlerden sonra sürekli başa sarınılmış.
Bourgan, Mükemmel hedefi belirlemek çok zordur; insanlar bu hedefe kilitlenirler ve farklı akıl setlerinde nelerin olabileceğini asla bilemezsiniz. Biz o zaman bu uygulamanın amacının hükümetin rolünün kollektif araçlarla sürdürülebilir bir anlamda aynı hizaya getirilmesi olduğunu söylemiştik diyor.
Standard & Poorsdan Kraemer de, Doğu Avrupanın da bu konuda Batıya örnek olabileceğini söylüyor ve şunları ekliyor:
Fransa her iki memurun yerine bir memur koymak gibi bir hedef belirledi.Oysa Doğu Avrupa ülkelerinden birinde bu hedefin her yedi memurun yerine bir memurun koyulması şeklinde olduğu dikkate alındığında şu anda hükümetlerin ellerinde henüz yeterince faydalanmadıkları fazlasıyla elastikiyetleri olduğu net bir şekilde görülebilir.
KANADA ÖRNEĞİ
Ayrıca Kanada 1994 yılında emeklilik sisteminde reform yaparak devletin gelecekteki yükümlülüklerini ciddi miktarlarda düşürmüştü. Bazı Avrupa ülkelerinde ise aksine, nüfusun ortalama yaşı her geçen gün yükseldiğinden sağlık bakımı ve emeklilik yükümlülükleri giderek büyüyen bir yük olmaya devam ediyor.
Kraemer, İrlandanın net borcunun neredeyse sıfır olduğu krizden önce emeklilik maliyetleri ve demografik gelişmeler nedeniyle bu yüzyılın ortasına kadar yüzde 100lük bir yurt içi milli hasıla artışı sağlayacak büyüme hedefi koyulmuştu. Şimdi ise bu yüzde 100 seviyesi üzerinde tekrar düşünülmesi gerekiyor diyor.
Tim Adams ise ABDnin de eşit derecede göz korkutucu bir görevle yüz yüze olduğunu söylüyor. Evet, zorunlu olmayan harcamaları kısmak kolay elbette ancak bu rakam zaten toplam bütçenin yüzde 18ini geçmiyor. Bütçenin yüzde 60ını oluşturan sosyal güvenlik içerikli taahhütler ise yıllık gözden geçirme sürecine dahil edilmiyor ve halen yurt içi milli hasılanın yüzde 7siyle yüzde 9u arasında bir hacme ulaşmış durumda ve milli hasıladan daha hızlı büyüdüğünden 2030 itibariyle bu oranın ikiye katlanacağı tahmin ediliyor. Bu kalem, bütçenin geri kalanının resmen yamyamlığını yapıyor diyor.
Adams, şöyle sürdürüyor: Bunlar kısa-vadeli bir dünyada yaşayan politikacılar için ölümcül sorunlar, çünkü gelir kesintilerinin itici etkisi kendini anında gösterirken kamu finansmanındaki iyileşmeler kendilerini uzun seçim döngüleri boyunca hissettirirler. Bu nedenle şimdilik piyasaların reformlar yapılacağına dair ikna edilmesi ve sonuçlar alınması için her iki tarafı da üzmeyen utangaç tavırlar sergilenmesi şart.
Her ne kadar global ekonominin ne zaman bu ağır mali düzeltmeyi sindirecek kadar güçlü hale geleceği hakkında belirsizlikler olsa da IMFden Cottarelli, stratejinin oluşturulması için hiç bir zamanın erken olmayacağını söylüyor. Seçmen döngüleri arasında da ihtiyatlı bütçelemenin sürdürülmesini sağlama almak için IMF, aralarında eskiden Alman anayasasında yazılı olanlara benzer türden mali kuralların olduğu güçlü kurumsal çerçeve çalışmalarının yaratılması konusunda uyarıyor.
Ve Jocelyne Bourgon da hükümetlerin bir an önce sadece finansal piyasalara değil ama daha geniş halk kitlelerine de elini uzatması gerektiğini söylüyor. Bourgon, Bu geleneksel bir bütçe uygulaması değil toplumsal bir uygulama olduğundan çok daha fazla kapsayıcı olmak zorundasınız. Bu işte adamakıllı bir politik adanmışlığa ve cesarete ihtiyaç var diyor.