ALB Forex Analisti Rıdvan Baştürk, son günlerde Türkiye’de ve dünyada yaşanan ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Baştürk, yurtiçinde yaşanan siyasi belirsizliğin devam etmesi ve son günlerde yaşanan terör olaylarının risk algısını etkilediğini belirtti.
İşte Rıdvan Baştürk’ün analizi:
Credit Default Swap (Kredi Temerrüt Riski) en yakın Türkçe anlamıyla borçların ödenmeme riskine karşı sigorta maliyeti olarak tanımlanıyor. Günümüzde CDS sadece yapılan tahvil vb. yatırımları sigortalama işleminin ötesinde ülke risklerini açıklayan bir gösterge olarak da kullanılıyor. Ülke riskleri, sadece ekonomik göstergeler ile ilgili olmayıp, ülkenin siyasi durumu ile de oldukça yakından ilgili. Genel anlamda CDS oranlarının artış gösteriyor olması yatırımcıların ve
finans sektörü aktörlerinin risklerin arttığına yönelik bir düşünce içerisinde olduğu yönünde değerlendiriliyor. Bu noktadan ulaşılan korelasyona göre; CDS’ler artış gösterdiğinde borsa düşmekte, gösterge tahvil faizleri de artıyor. Özellikle 2008 küresel kriz sonrasında bu risk primleri piyasalar tarafından daha yakın izlenir hale geldi. Yaşanan bu krizin ardından bütün ülke risk primlerinde ciddi anlamda yukarı sıçrayışlar gerçekleşti.
Türkiye’nin CDS oranlarının tarihsel süreci incelendiğinde gerek yurtdışı gelişmeler gerekse yurtiçi gelişmeler neticesinde CDS’lerin belirli dönemlerde yukarı yönlü sert yükselişler kaydettiğini görüyoruz. 2008 küresel krizi, 2011 Euro Bölgesi krizi ve 2013 Mayıs ayında Fed Başkanı Bernanke’nin tahvil alım programını azaltacaklarını açıklamasının ardından Türkiye’nin CDS’lerinde yukarı yönlü sert hareketler söz konusuydu. Yurtiçinde ise özellikle yapılan yerel ve genel seçimlerin hemen öncesinde oluşan risk algısıyla birlikte CDS oranlarının yükseldiğini görüyoruz. 2002 ve 2007 genel seçimleri, 2004 ve 2009 yerel seçimleri ve son olarak 7 Haziran’da yapılan genel seçimler öncesinde CDS’lerinde yaşanan yukarı yönlü sert hareketler dikkat çekici. Yurtiçinde yaşanan terör olayları ise Türkiye’nin kanayan yarası olmaya devam ediyor. Hatırlanacağı gibi 2003 yılında Irak Savaşı ve İstanbul’da yaşanan bombalama eylemlerinin ardından Türkiye CDS oranı 800 puandan 1.471 puana kadar yükselmişti. Bunun yanı sıra 2013 yılı ortalarında yaşanan Gezi Olayları ile birlikte ülke içerisindeki tansiyon artmış ve yabancı yatırımcıların ülkeden çıkmasıyla birlikte Türk varlıklarında değer kayıpları görüldü. Fed’in tahvil alım programını azaltma kararı da bu döneme geldiği için yurtiçindeki satışlar ciddi boyutlara ulaşmıştı. Bu süreçte CDS 108 puandan 245 puana doğru yükselirken Borsa İstanbul tarihi zirve seviyesi olan 93.398 puandan 63.879 puana kadar geriledi. Yine aynı yıl içerisinde yurtiçinde yaşanan 17 Aralık operasyonları neticesinde yurtiçine olan güven tekrar sarsılmış, CDS’leri yükselirken Borsa ve Türk Lirası’nda değer kayıpları yaşanırken tahvil faizlerinde yukarı yönlü fiyatlamalar etkili olmuştu.
Günümüze ise CDS oranlarında yukarı yönlü hareketlerin tekrar canlandığını görüyoruz. Bu yaşanan yukarı yönlü hareketlerde yurtiçi ve yurtdışı gelişmeler direkt olarak etkili oluyor. Çünkü bizimle aynı kategoride değerlendirilen gelişmekte olan ülkelerin son günlerdeki CDS oranlarında yaşanan hareketler incelendiğinde yukarı yönlü hareketlerin etkili olduğu görülüyor. Tabi bu noktada Fed’in
faiz artırım beklentileri ve Çin ekonomisine ilişkin yaşanan endişeler başlıca etmenler arasında yer alıyor. Yurtiçinde ise siyasi belirsizliğin devam etmesi ve son günlerde yaşanan terör olayları risk algısını etkiliyor. 7 Haziran’da yapılan genel seçimler öncesinde tek parti iktidarının devamı yurtiçi için olumlu, 4.partinin meclise girmesi ve bunun sonucu olarak tek parti iktidarının olmaması ise olumsuz sonuç olarak nitelendiriliyordu. Nitekim seçimlerin hemen öncesinde yapılan anketlerde 4.partinin meclise girme ihtimalinin yüksek olmasıyla birlikte artan risk algısı sonrasında CDS’leri yüzde 18’e yakın yükseliş gösterdi. Ancak seçimden sonraki dönemde koalisyon hükümeti beklentileri yurtiçi için olumlu olarak fiyatlanırken, erken seçim ise olumsuz olarak nitelendiriliyordu. Bu süreçte koalisyon beklentileri neticesinde CDS’lerinde seçim öncesindeki yere doğru aşağı yönlü hareketler yaşandı. Ancak gelinen aşamada siyasi partilerin kırmızı çizgilerinden vazgeçmemesi ve partilerin ileri düzey yöneticilerinden gelen erken seçime gidebiliriz açıklamaları neticesinde CDS’lerinde tekrar canlılık gözlemlendi. Diğer yandan geçtiğimiz hafta Suruç’ta yaşanan terör eylemi ve neredeyse her gün bir ilimizde meydana gelen terör saldırıları nedeniyle yurtiçine olan güven kayboldu.
Yaşanan bu olumsuz olaylar neticesinde ülkemizin CDS oranı 6 günde yüzde 15’e yaklaşık yükseliş kaydederek 210 puandan 240 puanın üzerine yükselmiş, gelişmekte olan ülkeler arasında Rusya ve Brezilya’dan sonra 3. sıraya yerleşti. Geçtiğimiz günlerde, yolsuzluk olaylarının ekonomiye verdiği zarar nedeniyle not görünümünü negatife çekilen Brezilya’dan sonraki sırayı almamız ülkemize ilişkin risk algısının yüksek olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte belirttiğimiz bu risklerin yani Fed’in
faiz artırım süreci, Çin ekonomisine ilişkin endişeler, koalisyon hükümeti kurulamaması ve yaşanan terör olaylarının kısa vadede çözüme kavuşması kolay görünmüyor. Özellikle erken seçim ihtimalinin her geçen gün artması ve yaşanan terör eylemlerinin önünün alınamaması önümüzdeki kısa vadede yurtiçinde devam edebilecek riskler olarak gözüküyor. Böyle bir durumda CDS oranlarında yaşanan yukarı yönlü hareketlerin devamını bekleyebiliriz. Bu durumda ilk etapta geçtiğimiz yıl görülen zirve seviyelerinden biri olan 267 baz puana kadar yükselişler görebiliriz. Böyle bir durumda ise Borsa’da 75 bin ve altı, kurda ise 2,78 ve üzeri seviyeler kaçınılmaz olacaktır.