5 yılın üçüncü büyük risk dalgası geliyor. Habertürk yazarı Abdurahman Yıldırım bugünkü köşesinde geçtiğimiz hafta piyasalarda yaşananları ve bu haftaki piyasa beklentilerini kaleme aldı.
İşte Yıldırım'ın o yazısı;
Geçen hafta Yemen’e Suudi Arabistan’ın öncülüğünde askeri müdahale, petrol fiyatlarında sıçrama yarattı, altın hafiften kıpırdadı, ABD 10 yıllık faizleri de küçük bir artış kaydetti. Bu hareketlere rağmen doların altı gelişmiş para birimine göre değerini ölçen Dolar Endeksi’nin yükselmediği, hatta fırsat buldukça yumuşak inişler yaptığı, euro dolar paritesinin düzeltme hareketine devam ederek 1.11-1.08 bandında seyir izlediği dikkati çekti.
18 MART SONRASI NEFESLENME: Gelişmekte olan ülke kurları, FED’in 18 Mart
faiz kararı sonrası toparlanmaya devam ediyor. Genelde 18 Mart sonrasında risk alma iştahı yükseldi. Bu çerçevede gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarındaki zayıflama yerini kısmen canlılığa bıraktı. Uluslararası
Finans Enstitüsü (IIF) verilerine göre, yılbaşından bu yana gelişmekte olan piyasalara yönelik tahvil ve hisse senedi yatırımları nette 16 milyar olurken, bunun büyük miktarı 18 Mart sonrası gerçekleşti.
NEGATİF AYRIŞMA NEDENİ: Türkiye ise son iki aydır gelişmekte olan piyasalar arasında negatif ayrışıyor.
-Merkez Bankası’nın faizi yeterince hızlı indirmediği gerekçesiyle başlayan sert tartışma süreci negatif ayrışmayı tetikledi. Tam bu sırada doların küresel piyasalardaki kuvvetlenmesi de tartışmayla çakışınca TL’nin kaybı büyüdü.
-Biz tartışmayı tatlıya bağlamasına bağladık. Ama FED’in ilk
faiz artırımını hazirandan eylüle kaydırdığı ve artırımların beklenenden daha ağır olacağının anlaşıldığı 18 Mart’tan bu yana iki haftaya yakın zaman geçti. Gelişen ülke kurlarında toparlanma yüzde 1’e varırken, TL’de başlayan toparlanma devam edemiyor. Hatta 18 Mart seviyesinin de gerisine düşüldü. Dolar 2.54’ün altını bile görmüşken geçen hafta yeniden 2.60’ın üzerine çıktı. Sepet kur 2.74’ü buldu ve 13 Mart’taki düzeyini yakalamasına 2 kuruş kaldı. Buna bağlı olarak hazine faizleri yükseldi, borsa değer kaybetti.
-Faiz tartışması tatlıya bağlandı ama Ankara’da hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında 2002 sonrasında görmediğimiz türden gerginlikler ve tartışmalar yaşandığına işaret eden açıklamalar izliyoruz. Bu da önümüzdeki 7 Haziran Genel Seçimleri ile siyasi belirsizlik sürecinin bitmeyebileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
-Çünkü seçimlerin ardından yeni Anayasa ve başkanlık tartışmaları devam edebilir. Dolayısıyla siyasi kanattan gelen negatif etkinin önümüzdeki aylarda da süreceği, seçim sonuçlarına göre haziran sonrasına sarkabileceği, hatta siyasi istikrarsızlığa yol açabileceği olasılığı var. Bu bir ölçüde de fiyatlanmaya başlandı.
En iyi senaryoda yeni kalkış yeni yıla kalır
Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yakın dönemde karşı karşıya kalabileceği risklerin ve fırsatların en iyi yansıdığı verilerden biri CDS’ler, yani kredi iflas sigortası. Ne kadar düşük olursa ülke ekonomisi o kadar iyi, ne kadar yükseliyorsa da o kadar kötüye gidiyor demek. Bitişikte Türkiye 5 yıllık CDS’nin son beş yıllık seyri yer alıyor. Bu grafikte iki büyük dalga yaşadığımız ve üçüncüsünün içinde olduğumuz görülüyor.
BİRİNCİ DALGA RİSK: 2010 sonunda başlamış ve 2012 başında bitmiş. Bir yıllık dönemde Türkiye riski 118’den 343’e kadar çıkmış. Riskin artış oranı yüzde 269. Bu dönemde aşırı hızlı büyümeye müdahale amacıyla para politikasında değişikliğe gidildi. Kurda kontrollü belirsizlik yaratılarak kısa vadeli sermaye çıkışı sağlandı ve Türkiye’den 10 milyar dolar kadar para çıktı. Devamında Avrupa krizi yaşandı. Riskin artışı, iç ve dış gelişmelere yarı yarıya paylaştırılabilir.
İKİNCİ DALGA RİSK: Mayıs 2013 ile Mart 2014 arasında yaşandı ve boyutu yüzde 237’ye vardı. Burada da FED’in parasal genişlemeyi sonlandırmaya dönük açıklamaları ve adımları ile Gezi, 17 ve 25 Aralık olayları, mart sonunda yapılan yerel seçimin etkileri belirleyici oldu. İçerideki yoğun politik olaylara karşılık bozulmanın asıl büyük kısmı dışarıdan geldi.
ÜÇÜNCÜ DALGA RİSK: Son risk dalgası Aralık 2014’te başladı. Türkiye CDS’i 4 Aralık’ta 156 ile son dönemin dip seviyesine indikten sonra yükselişe geçti. Gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı, Rusya krizi tetikleyici oldu ve CDS’ler 228’e kadar çıktı. Yaklaşık 4 ayda yüzde 40 artış meydana geldi. Bu kez etkili olan faktör FED’in ilk
Faiz artırımına yaklaşması, doların güçlenmesi ve jeopolitik gelişmelerin ihracatı düşürmesi, siyasi gelişmeler diye özetlenebilir.
DALGA NE KADAR SÜREBİLİR: Henüz 4 ay geride kaldı. Risk artıran gelişmeler de henüz bitmedi, süreçler devam ediyor. Geçmiş dalga yaklaşık bir yıl sürdü. Son dalganın bir yıla uzaması veya nereye kadar gideceği elbette gelişmelere, ülkenin ve ekonominin nasıl yönetileceğine bağlı.
Bu anlamda seçim sonuçları da, Cumhurbaşkanı hükümet uyumu da önemli olacak.
Bir de seçim sonrası işbaşına gelecek hükümetin ve ekonomi yönetiminin yeni bir hikâye ortaya koyup koyamayacağı, siyasi ortamın buna elverişli olup olmayacağı belirleyici olacak.
Eğer yeni hikâye ortaya konursa durum değişebilir. Ancak bu da belli bir zamanı alır. En azından yeni bir ekonomik senaryo için sonbaharı beklemek gerekebilir. Programın anlatılması, anlaşılması ve ekonomik birimlerin uyumu derken yeni bir kalkış yeni yıla sarkabilir.
Böylece üçüncü dalganın iniş dönemi ve Türkiye riskinin azalması ile toptan bir iyileşme de başlar. Bu durum, olasılıklardan biri ve en iyisi.
SONUÇ: “Yaşamın doğasında trendler vardır.” John Henry