TÜSİAD kimin yanında?
TÜSİAD Başekonomisti Dr. Zümrüt İmamoğlu’na göre Yunanistan'da yaşananlar, AB'nin mali birliğe geçmeden tek para birimine geçmesinin sonucu...
Yunanistan'da yaşanan ekonomik bunalım, Avrupa Birliği'ni (AB) temellerinden sarsan bir krize dönüştü. Haftalardır dünya gündemini işgal eden borç yapılandırması krizi, Euro Bölgesi'nin dağılabileceği endişelerinin de en ciddi şekilde dillendirilmesine neden oldu. ihracatının neredeyse yarısını Avrupa ülkelerine gerçekleştiren Türkiye de Yunanistan krizini yakından takip eden ülkelerin başında geliyor. Zira Yunanistan'ın durumu ve AB'nin mali birliğine yönelik atılacak yeni adımlar üyelik müzakeleri devam eden Türkiye için de belirleyici olacak. Yunanistan'ın bu duruma nasıl geldiğini, bundan sonra AB'nin ekonomik alanda nasıl bir değişim geçirebileceğini ve bunun Türkiye'ye yansımalarını Türk Sanayicileri ve İşadamları Demeği (TÜSlAD) Başekonomisti Dr. Zümrüt İmamoğlu Ekonomist’ten Aram Ekin Duran’ın sorularını yanıtladı:
-Yunanistan krizi şimdilik zoraki bir anlaşma ile çözümlenmiş gözüküyor. Bu süreçte en çok tartışılan şey Yunanistan'ın mı yoksa AB'nin mi haklı olduğuydu. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
-Yunanistan'ın vergiyi tabana yaymak, yolsuzlukla mücadele, rekabet ortamını iyileştirmek gibi temel konularda handikapları var. Yani aslında mesele kemer sıkma politikalarından ziyade bu reformların yapılmıyor olması. Bu reformlar hızlı bir şekilde yapılıyor olsaydı, borçlarının bir kısmının rahatça silinmesi mümkün olabilirdi. O zaman bu kadar şiddetli kemer sıkma politikalarına da ihtiyaç kalmazdı.
-Yani bu krizin asıl suçlusu Yunanistan mı?
-Bu krizde hatanın yüzde 50'si Yunanistan'ın ise diğer yüzde 50'si de AB kurumlarının hatalı Euro tasarımıdır. Mali birliğe geçmeden Euro'ya geçilmemeliydi. Avrupa'nın her bölgesinin iktisaden aynı olamayacağını kabul etmesi ve tam entegrasyon durumunda bölgeler arası gelir transferlerini yapmak zorunda olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gerekiyor. Yunanistan'ın da Euro'da kalmak istiyorsa gerekli reformları yapması gerektiği aşikar.
Zaten bu yüzden referandumda ‘hayır' dedikleri her şeyi kabul ettiler. Tabii bunları parlamentoda kabul ettirip uygulayabilecekler mi? Bunu hep beraber bekleyip göreceğiz.
-Bu hatalı Euro tasarımının sonuçları, Yunanistan'ın da tavrından sonra İspanya, Portekiz gibi mali sorunu olan diğer ülkeler üzerinde bir domino etkisi yaratır mı?
-Pek sanmıyorum. Bu ülkelerde kriz sonrası sorunlar daha iyi kontrol altına alındı ama bedelini çok ağır ödediler. Yunanistan'ın ne kadar ağır bir bedel ödemek zorunda kaldığını da görüyorlar. Sanırım kimse bunun tekrarlanmasını istemez. Mali birliğin önündeki asıl engel büyük zengin ülkeler. En son İngiltere'de bunu gördük. Krizden diğer ülkelere kıyasla hızlı bir biçimde çıktı ve ardından AB'de en fazla mali ödemeyi yapması gereken ülke haline geldi, İngiltere ise 'Ben bunu ödemem, niye faturayı ben ödeyeyim' dedi. Almanya, Fransa, İngiltere gibi büyük ülkelerin küçük ülkelerin finansal risklerini sistem içerisinde nötralize edebilmeleri mali birlik ile mümkün. Zaten büyükler bu adımı atamadığı için bu krizler derinleşiyor.
-Ama AB içinde büyük ekonomilerin küçük ekonomileri sürekli sırtında taşıması, sürdürülebilir bir sistem mi?
-Mali birlik olacaklarsa evet. Sürdürülebilir olmasının tek yolu bu. Almanya'ya bakıyoruz, müthiş bir dış ticaret fazlası var. Krizden önce yüzde 81er civarına kadar yükselmişti. Aslında bu bir dengesizliktir. Dengeye ulaştığı noktadan sonrasını transfer yazabilir. Örneğin Türkiye'de Güneydoğu'ya ne kadar para harcandığını oturup hesaplamıyoruz. Oradaki eksikleri bildiğimiz için bunu olağan kabul ediyoruz. Çünkü aynı sınırlar içerisindeyiz. AB için mali birlik dediğimiz de aslında buna benzer. Aksi takdirde ülkeler bazında krizlerin sonu gelmeyecektir.
-Yunanistan krizinin Türkiye'ye en ciddi yansıması ne olur?
-Bence Türkiye'yi en çok ilgilendiren şey, AB'nin yeniden tasarımının nasıl olacağıdır. Çünkü biz hala üyeliğe aday bir ülkeyiz. Neye aday olduğumuzu bilmek durumundayız. AB mevcut yapısını koruyacak mı, Euro devam edecek mi, ya da AB içinde birinci çember-ikinci çember gibi ayrımlar söz konusu olacak mı?
Öte yandan iktisadi bir kriz yaşasa da AB insan hakları, hukukun üstünlüğü, din ve vicdan hürriyeti gibi konularda büyük bir idealin yürütücüsü. Türkiye'nin de asıl ulaşmak istediği nokta bu değerleri özümsemekti. Ama ekonomik olarak AB bize ne ifade ediyor, belki bunun yeniden tartışılması gerekebilir. Çünkü Gümrük Birliği'nin son durumu ve TTIP konusu bizi bu noktaya getiriyor. Biz ticari açıdan daha fazla entegrasyon istiyoruz ama masada da yer almak istiyoruz.
-Türkiye ne yazık ki hala insan hakları ve hukuk konularında AB normlarına kavuşabilmiş değil. Sadece ekonomik yönden bakarsak, Türkiye AB'ye girmeye hazır mı?
-Bence hazır. Elbette sadece iktisaden bakarsak durum böyle. Diğer üye ülkelerin mali yapılarına baktığımız zaman Türkiye'nin de AB üyesi olmasında hiçbir sakınca yok. Ancak şu aşamada Euro Bölgesi'ne girmesini ise asla savunmam.