<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemTürkiye treni iki kez kaçırdı----

Türkiye treni iki kez kaçırdı

Türkiye treni iki kez kaçırdı
20 Ekim 2017 - 09:43 www.finansingundemi.com

Ekonomist Mahfi Eğilmez kişisel blogunda son 15 yılda ekonomik alanda Türkiye'nin kaçırdığı fırsatları kaleme aldı. İşte Eğilmez'in o yazısı:

Son 15 yılda tren bizim beklediğimiz istasyona iki kez geldi. İlkinde 2001 krizinin yaralarını sarmış, bütçe açığı, kamu borç yükü ve bankacılık gibi üç alanda önemli reformlar yaparak 2005 yılında Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamıştık. Bu olumlu ivme ile enflasyon düşmeye, faizler gerilemeye, büyüme hızı artmaya, risk primi gerilemeye başlamıştı. O zamana kadar gelen yabancı sermaye miktarından fazlası bir yıl içinde gelmeye başlamış, AB üyeliğine 2010 yılında mı 2011 yılında mı gireceğimiz konusunda iddialara girilir olmuştu. Yapmamız gereken tek şey eğitim, hukuk, vergi, dış açığı dengeleyecek yatırımların teşviki gibi alanlarda tıpkı bütçe, kamu borç yükü ve bankacılık alanında yaptığımız reformların benzerlerini yaparak yapısal reformları tamamlamaktı. Bunları gerçekleştirecek adımları atabilsek istasyona gelen trene binebilecektik. Ne var ki tren bizim beklediğimiz istasyona geldiğinde biz iç salonda uyuyorduk. Tren gitti.

Sonra küresel kriz çıktı. Önce ABD, sonra İngiltere, Avrupa ve Japonya dünyayı paraya boğdu. Piyasaya sürdükleri paralar bizim gibi daha yüksek faiz veren veya daha fazla getiri vaat eden ülkelere aktı. Likidite öylesine bollaştı ki dış finansman bulmakta zorluk çeken ekonomiler rahat rahat finansman buldular. Bu finansman bolluğuna bir de petrol fiyatlarındaki düşüş eşlik etti. Böylece bizim gibi enerji ithalatçısı ülkeler bir yandan bol ve ucuz dış finansmana erişirken bir yandan da düşen cari açığın avantajını kullandılar. İşte o dönemde de yapmamız gereken tek şey 2005 yılından itibaren yapmamız gereken şeydi: Eğitim, hukuk, vergi, dış açığı dengeleyecek yatırımların teşviki gibi alanlarda yapısal reformlara girişmek. Bunları yapabilsek istasyona ikinci kez gelen trene biner başımız rahat giderdik. Ne yazık ki yine iç salonda uyuya kalmıştık. Tren yine gitmişti.

Bu tren bir daha bu istasyona gelir mi bilinmiyor. Tarifeli bir tren değil çünkü bu. Uyumadan beklemek gerekiyor.

Önümüzdeki dönem artık finansman bulmanın pek kolay olmayacağı bir dönem olacak gibi görünüyor.
Böyle bir dönemde artık yapısal reformların yapılması öyle kolay değil. Aslına bakarsanız vergi, teşvikler gibi konularda yapısal reformdan ne anladığımız konusunda daha kolay uzlaşma sağlamak mümkünken eğitim ve hukuk alanında bu o kadar kolay değil. Eğitimde yapısal reform denilince kimimiz bilimsel, objektif, inanç etkilerinden uzak eğitimi anlıyoruz, kimimiz tam tersini. Hukuk reformu denilince kimimiz bağımsız yargıyı anlıyoruz, kimimiz bambaşka şeyleri. Kuvvetler ayrımı konusunda bile aynı noktada buluşamıyoruz. Böyle bir ortamda yapısal reformu nasıl yapacağız? Bu durumda hepimizin ortak olarak benzer şeyleri anladığımız ekonomi alanındaki reformlarla işe başlamaktan başka çare yok.

Artık işler tersine dönüyor. Fed, artık faiz artırımı dönemine girdi. Üstelik çoktan sonlandırdığı parasal genişlemeyi Ekim ayından başlayarak sıkılaştırmaya döndürdü ve üç ayda bir artan miktarlarla devam edecek bilanço küçültmeye dayalı bir parasal sıkılaştırma dönemine girdi. Bu, dünyaya dağılmış olan Dolarların artık buralardan çıkıp ABD’ye geri döneceği anlamına geliyor. Avrupa Merkez Bankası, parasal genişlemeyi tedrici olarak bitirme aşamasına doğru ilerliyor. Ardından o da Fed gibi parasal sıkılaştırma ve Faiz artırımı operasyonuna girişecek. Bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün.

Önce Avrupa Birliği üyeliğine en yakın olduğumuz dönemde sonra da likiditenin bol olduğu, dış finansman sorunu çekmediğimiz bir dönemde yapamadığımız yapısal reformları şimdi işlerin tersine döndüğü bu dönemde yapabilir miyiz? Ne yazık ki çok zor görünüyor.

Mahfi Eğilmez - Kendime Yazılar
www.mahfiegilmez.com

YORUMLAR (7)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • POLAT ALEMDAR20 Ekim 2017 21:01

    abd fetö denen törer örgütü kurmuş 50 senedir sinsice dini de kullanarak ajanları ülkemize soktu kimseyi kıpırdattımı.adamlar TSK, yargı her tarafı eline geçirmiş nefes dahi aldırdımı.15 temmuz olmasa biz şuan bölünmüş ve bitmiş idik.

  • Alen20 Ekim 2017 17:10

    Hukuk ve Eğitim yükselirse hükümetlerin oyları düşer.

  • AYDIN UÇAR20 Ekim 2017 16:41

    Faizleri düşürmek için söylenecek çok söz var ama kısa vade yapılabileceğini düşündüğüm hususlar şunlardır. 1-)Mevcut kredilerin erken ödenmesindeki engelleri kaldırmak mümkünse teşvik etmektir. Örnek: Mortgage kredisindeki erken ödeme cezasını kaldırmak. 2-)Orta vadeli çözüm ise bankaların nakdi kredi risklerini azaltıcı gayri nakdi kredilerini arttırıcı bir şekilde kambiyo senetlerini kullanımını arttırmak. Kambiyo senetlerinin banka güvencelerini arttırmak ve banka güvencesi olmayanlara banka güvencesi sağlamak.

  • Selçuk inan20 Ekim 2017 14:52

    Size katılmıyorum.Fırsatlar konusunda haklısınız ama o fırsat dönemlerinde fitne fücur bitmedi.Ayrıca bazı reformlar her ne kadar ekonomik olsa da eğitim gibi reformlar çok daha uzun vadeli ve ekonomik bahane olmaksızın her zaman yapılabilir.Bahsettiğiniz bol likitide dönemleri sanki tarihimizde hiç olmamış gibi bahsediyorsunuz. Fırsatlar kriz dönemindede çıkar.Bünyede cerahat varken yakalamak zor elbette.Ama kötümser bakmayın iyimser olun.İyimserlik bulaşıcıdır kötümserlik daha kötüye götürür.

  • ALİ20 Ekim 2017 10:20

    Ah mahfi bey, ah! yaramızı deştiniz yine, bizim başımızda köhnemiş 1960 lı yılların aşiret ağası siyasetini güden, dinozor politikacılar olduğu sürece biz daha çook treni kaçırırız, baksanıza, basit bir yaz kış saati yüzünden bile ülkeyi bölmeyi başardılar... bunlar böyle politikacılar... bizim ne günahımız var?

  • Yorumspor20 Ekim 2017 10:11

    Çok önemli bir konuyu, çok güzel ve basit bir şekilde anlatmışsın Mahfi hocam

  • SEÇMEN20 Ekim 2017 10:05

    ancak biz ne yazık ki, müftülere imam yetkisi verme, muhtarlara yeni kimlik kartı çıkartma gibi, basit ve sığ modası geçmiş cahil seçmen kitlesine yönelik popülist siyaset peşindeyiz...