BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemTürkiye- Rusya ilişkilerinde önemli adım!----

Türkiye- Rusya ilişkilerinde önemli adım!

Türkiye- Rusya ilişkilerinde önemli adım!
09 Kasım 2015 - 14:39 www.finansgundem.com

Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi AndreyKarlov Türkiye –Rusya ilişkilerine dair önemli açıklamalarda bulundu

Türkiye ve Rusya ilişkileri 2000’li yılların başında itibaren hızlı bir gelişme kaydetti. Özellikle ikili ekonomik ilişkiler ve artan ticaret hacmi son derece dikkat çekiciydi. Üstelik Rusya, Türkiye’nin enerji gibi stratejik bir konuda en önemli kaynak ülkesi. Ama iki ülke Suriye konusunda birbirinden tamamen zıt politikalara sahip.Bu durum dönem dönem iki ülke arasındaki politik ilişkilerde sorun yarattı. Ama artan ticaret hacmi bu sorunların göz ardı edilmesini sağladı. Rusya’nın, Suriye’de hava operasyonlarına başlamasına kadar bu durum devam etti. Operasyonların başlaması ve Rus uçaklarını Türk hava sahasını ihlal etmesi iki ülke arasında gerginlik yaşanmasına neden oldu. Bu olaydan sonra Businessweek Dergisi'nden Mehmet Erdoğan Elgin, Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi AndreyKarlov ile Rusya’nın Suriye politikasından, Türkiye –Rusya ilişkilerine ve  doğalgaza kadar çeşitli konuları konuştu.

Türkiye –Rusya İlişkileri

Suriye konusundaki farklı bakış açısının, Türkiye ve Rusya ekonomik ilişkilerini etkilemeyeceği yönünde görüşleriniz vardı. Son dönemde yaşanan gelişmelerden sonra da aynı fikirde misiniz? İki ülke ekonomik ilişkilerin geleceği ne olacak?


Aslında bu konuda iyimserim. Ekonomik alandaki işbirliğimizin önümüzdeki dönemde de gelişmeye devam edeceğine inanıyorum. Suriye öyle bir siyasi konu ki, ikili ilişkilerimizi belli oranda zorluyor. Bu gerçeği kabul etmemek de doğru olmaz. Küresel ölçekteki ekonomik sorunlar, ekonomik ilişkilerimizi Suriye konusuna oranla çok daha büyük oranda olumsuz etki ediyor.  Önemli olan hem bizim, hem de Türkiye’nin Suriye’deki sorunu görüşmek üzere bir araya gelmeye hazır olması. Bu sorunu nasıl çözebileceğimiz konusunda ortak çalışmaya devam ediyoruz.

Türkiye, Rusya, ABD ve Suudi Arabistan olmak üzere önce dörtlü formatta daha sonra da 17 ülkenin oluşturduğu bir formatta Suriye ile ilgili Viyana’da toplantılar yapıldı. Bunun yanı sıra Rusya ve Türkiye olarak sık sık dışişleri bakan yardımcıları seviyesinde istişarelerde bulunuyoruz. Geçtiğimiz günlerde Rusya Federasyonu Dışişleri Bakan yardımcısı ve aynı zamanda Devlet Başkanımızın Orta Doğu özel temsilcisi olan Mihail Bogdanov, Kahire dönüşü İstanbul’da mevkidaşıyla önemli ve çok ilginç bir görüşme yaptı. Elbette Sayın Putin ve Sayın Erdoğan sık sık bu konuyu ele alıyor. Suriye ile ilgili iki ülkenin ayrılıkları geçicidir. İnanıyorum ki Suriye konusunda Türkiye ile ortak bir yaklaşım oluşturabileceğiz. Bütün bunlar da bana iki ülkenin ilişkilerinin daha da gelişeceği yönünde inanç veriyor.
Hava sahasıihlali ya da Rus savaş gemilerinin Doğu Akdeniz’deki mevcudiyeti, kazayla da olsa iki ülke arasında bir sıkıntıya neden olabilir. Bu çok hassas bir durum değil mi?
İlginç bir konudan bahsediyorsunuz. Rus donanmasına ait gemilerin daha sık Akdeniz’e girdiklerinden bahsediyorsunuz. Peki aynı Akdeniz’de ne kadar ABD savaş gemisi olduğunu biliyor musunuz? Bununla ilgili bir düşünelim. Rusya nerede? ABD nerde? Bence Rusya’nın kendi kıyılarına yakın bir bölgede kendi donanmasını konuşlandırması gayet doğal bir durum. Ayrıca Karadeniz filomuzu çok hızlı bir şekilde yeniliyor ve modernize ediyoruz. Gemilerimiz çoğunlukla Karadeniz’de bulunuyor, zaman zaman ise Akdeniz’e geçiyor. Yakın bir bölge sonuçta. Biz hiçbir hareketimizi saklamıyoruz. Yaptığımız her eylemin bilgisini önceden veriyoruz.

Hava sahası olayına gelince, hatırlayalım bu olay Rusya’nın operasyonlara başladığı ilk günlerde meydana geldi. Rus Hava ve Uzay Kuvvetleri için yeni bir bölgeydi burası. Üstelik söz konusu gün, olumsuz hava koşulları vardı ve bir de navigasyonla ilgili bir sıkıntı yaşandı. Yanlış hatırlamıyorsam bu olayda savaş uçağımız Türk hava sahasına 10- 15 kilometre kadar girdi. Çağdaş savaş uçaklarının hızı göz önünde bulundurulduğunda bu ihlalin birkaç saniye gibi kısa bir süre içinde gerçekleştiğini söyleyebiliriz.  Baştan beri bu olayı açıkça anlattık. Kesinlikle kasıtlı bir durumun söz konusu olmadığını, hava koşulları ve navigasyonla ilgili bir durumdan kaynaklandığını belirttik. Bu açıklamalarla da yetinmedik. Rus Hava ve Uzay Kuvvetleri’nin komutan yardımcısı Ankara’ya geldi ve olayı anlattı.
Aslında bu olayda beni ilgilendiren ve şaşırtan bir durum söz konusu. Batı’da büyük ölçekte Rus karşıtı bir medya kampanyası başladı. Ne yazık ki Türk medyasından da bu kampanyaya katılanlar oldu. Özellikle bir gazetedeki başlığı çok net hatırlıyorum. Başlıkta şunu diyordu: ‘NATO Türkiye’yi Rusya’ya Karşı Savunmaya Hazır.’ Makaleyi yazan kişiyle çok görüşmek ve ona “Gerçekten Türkiye’yi Rusya’ya karşı savunmak gerektiğini mi düşünüyorsunuz” diye sormak isterim. Aslında Türkiye’yi Rusya’ya karşı ya da Rusya’yı Türkiye’ye karşı korumak gerekmiyor. Bana inanmıyorlarsa iki ülkenin liderlerinin bir araya geldiği toplantılarda neler görüştüklerine baksınlar. Bende şöyle bir izlenim oluştu. Bazıları bu olaydan yararlanarak Rusya ile Türkiye arasına girmek, iyi ilişkileri bozmak istiyorlar. Bu ilişkilerin bozulması kimlerin menfaatine yarıyor bilmiyorum. Ama kesinlikle iki ülkenin çıkarlarına uygun bir durum değil.  

Bir de NATO gerçeği var. Bu süreçte Türkiye- Rusya ilişkilerini gerginleştirecek NATO kaynaklı bir gelişme bekliyor musunuz?

Rusya hiçbir koşulda Türkiye ile olan ilişkilerini bozmak istemiyor. NATO konusundan bahsetmek gerekirse, elbette bu teşkilatın son hareketleri bize endişe veriyor. Özellikle bizim Kuzey sınırımıza yakın bölgedeki hareketler, yani Baltık ve merkez Avrupa bölgesinde yaptıkları faaliyetler bu anlamda tehlikeli hareketler olarak dikkat çekiyor. NATO ve Varşova Paktı Soğuk Savaş’ın bir ürünü. Varşova Anlaşması’nı feshettik ve aynı yaklaşımı NATO tarafından da bekliyorduk. Maalesef bu olmadı ve biliyorsunuz NATO’nun da siyasi bir örgüt olarak yola devam edeceği açıklandı. O dönemde bize en üst düzeyde garanti verdiler. Rusya’nın sınırlarına ilerlemeyeceklerdi. Belki de bizim hatamız oldu. O dönemde bazı ABD’li ve Avrupalı yöneticilerin sözlerine inandık. Yakın zamanda ABD’li bir generalin duyduğum bir açıklaması beni şaşırttı. Açıklamasında bu general şöyle diyordu. “Rusya NATO’nun sınırına yaklaştı.” Rusya kendi sınırlarında sabit bir şekilde duruyor. Tam tersi NATO sınırlarını genişletti.

Türkiye ile Rusya’nın Suriye konusunda ortak bir noktaya gelmesi için bir olanak görüyor musunuz gerçekten?

Viyana’da 30 Ekim’de Suriye ile ilgili bir Ortak Bildiri kabul edildi. Bunda hem Rusya, hem de Türkiye’nin katkıları oldu. Yani ilk adımlar atıldı. Önümüzdeki hafta Moskova’da Suriye muhalefeti ve hükümet arasında bir görüşme yapılacak. Ani ve büyük adımlar atılması beklenemez zaten. Aslında bütün tarafların tutumlarının arkasında büyük bir güvensizlik bulunuyor. Bunu aşmak gerekiyor. Suriye muhalefeti de çok parçalı bir yapı.  Suriye hükümeti ve muhalefeti arasında daha önce iki kez toplantı organize ettik. Ama burada ilginç bir konu var. Bu görüşmelerden önce parçalı muhalefeti bir araya getirmek, ortak bir noktada buluşturmak için uğraşıyoruz. Suriyeli muhalifler daha kendi aralarında bir ortak noktada buluşmakta zorlanıyor. Şam’ın ne istediğini biliyoruz. Ama farklı gruplardan oluşan muhalefetin ne istediğini tam olarak bilmiyoruz.

Suriye ve Batı Dünyası

Rusya Suriye’de nereye kadar gidecek? Kara ordusu girecek mi bu ülkeye? Rusya’nın son noktası nedir?


Devlet başkanımız Suriye’ye kara operasyonu yapmayacağımız açıkça ifade etti. Böyle bir niyetimiz yok. Suriye’de hava gücümüzün yaptığı operasyonların son hedefini de defalarca belirttik. Terör yapısı olan IŞİD’i yok etmektir. IŞİD yaptığı açıklamalarda Pakistan’dan Portekiz’e kadar terör devletlerini genişleteceklerini belirtiyorlar. Bu haritalarına Rusya’nın bazı bölgelerini de eklemişler. Bir de IŞİD saflarında Rusya vatandaşı 2 bin kişi bulunuyor. Onların Suriye’de savaş tecrübesi elde edip, kendi vatandaşlarımıza yönelik saldırılar, terör eylemleri yapmasını istemiyoruz. Birkaç hafta önce Ankara’daki saldırılarda hayatını kaybedenlerin akrabalarına, yakınlarına başsağlığı diliyorum. İşte bu olayın olduğu Cumartesi günün hemen ertesi gününde Moskova’da, böyle bir eylem gerçekleştirmek isteyen bir grup IŞİD teröristi gözaltına alındı. Bunların bir kısmı gerekli terör eğitimini Suriye’de almışlar. Üzerlerinde patlayıcılar ele geçirildi. Bu teröristlerin toplu taşıma araçlarında eylem yapmaya hazırlandıkları ortaya çıktı. Bu nedenle teröristleri kendi topraklarımızda değil, onların bulunduğu ülkede vurmayı tercih ediyoruz.

Rusya’nın Suriye operasyonları tartışılıyor. Peki aradan geçen süre zarfında Rusya’nın operasyonları başarılı oldu mu sizce?

Yaklaşık bir yıl önce ABD başkanlığında terör karşıtı bir koalisyon oluşturuldu. Yanlış hatırlamıyorsam bu koalisyona 60 civarında ülke katıldı. Bu yapının Suriye’deki hareketlerinin ne ölçüde meşru olduğundan artık bahsetmek istemiyorum. Ama sadece şuna dikkatiniz çekmek istiyorum.IŞİD’in Suriye ve Irak’ta kontrol ettiği bölgeler bir yıl boyunca daha da genişledi. Suriye devletinin varlığı iyice tehlike altına girdi. Siz hemen yanı başınızda, sınırınızda bir terör devleti ister misiniz? Biz Rusya olarak böyle bir şey istemiyoruz. Uçaklarımız neredeyse bir ay gibi bir süredir Suriye’de faaliyette bulunuyor ve bu kısa süre zarfında Suriye ordusu teröristlerden önemli ve geniş bir bölgeyi kurtarmış bulunuyor. Özellikle kuvvetlerimizin Suriye’de uluslararası normlara uygun bir faaliyet gösterdiğinin altını çizmek isterim.

Peki bu durum söz konusu koalisyonun başarısızlığı mı? Rusya’nın başarısı mı? Yoksa Koalisyonun IŞİD’e göz yumması mı?

Bence bu Rusya’nın hava gücünün etkinliğinin ortaya koyduğu bir durum. Başladığımız harekâttan sonra IŞİD hedeflerini değil de diğer muhalif  grupları vurduğumuza ilişkin eleştirilere maruz kalıyoruz. Bizim operasyonlarımızdan önce çok ilginç açıklamalar yapılıyordu. Suriye topraklarının yüzde 15’i Esad’ın, yüzde 15’inin muhalif gruplar geriye kalanın ise IŞİD’in elinde olduğu belirtiliyordu. Ama bizim vurduğumuz her yerde ne hikmetse muhalif gruplar çıkıyor. O zaman bu IŞİD nerede? Biz de işin başından beri şunu diyoruz. Bizimle IŞİD hedefleri neredeyse bunları paylaşın. Biz vururuz. Ama karşımızda derin bir sessizlik buluyoruz. Ne ABD, ne de NATO bize hedefleri vermiyor. Eski ABD başkanlarından Jimy Carter’dan bize hedeflerle ilgili bilgiler geldi. Oysa biz başka ABD kuruluşlarından bu bilgileri bekliyorduk.

Nereye vuralım sorusuna cevap almazken başka bir soru sorduk. Suriye muhalefetinin bulunduğu bölgeleri bize işaretleyin biz de oraya dokunmayalım dedik. Yine cevapsız kaldı. Üçüncü defa girişimde bulunduk. Bu sefer Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) temasa geçelim dedik. İletişim bilgileri istedik. Yine cevap gelmedi. Neyse ki biz başarılı bir şekilde muhalif gruplarla temasa geçtik. Mesela Savunma Bakanlığı’mızdan yapılan açıklamaya göre dün gece boyunca yapılan operasyonlarda vurulan hedefler muhaliflerle yapılan görüşmeler ve bilgiler ışığında yapıldı. Ne yazık ki son dönemde Rusya karşıtı bir karalama kampanyasıyla karşı karşıyayız.

Bu karalama kampanyasıyla ilgili örnekler verebilir misiniz?

Operasyon başladıktan 2-3 gün sonra dünya medyası bir fotoğraf yayınladı. Küçük bir kız çocuğu hayatını kaybetmiş ve birinin elinde taşınıyor. Bu fotoğrafla birlikte Rusya’nın Suriye’de neler yaptığını görün mesajı servis edildi. Yaptığımız araştırmaya göre bu fotoğraf bizim operasyonlarımız başlamadan beş gün önce çekilmiş. Başka bir örnekte, ABD’li yetkililer Rus uçaklarının bir bölgede hastaneyi vurduğu açıklamasını yaptı. Yine yaptığımız araştırmada söz konusu bölgede yalnız bir hastane olduğunu gördük. Bu binanın üç ay önce çekilen bir fotoğrafı elimizdeydi. Bu iddianın ardından yeni bir fotoğraf çektik ve hastane binasının iki fotoğrafı arasında hiçbir farkın olmadığını gördük. Bina hiçbir şekilde zarar görmemiş. ABD Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan bir toplantıda gazeteciler bu hastanenin nerede olduğunu sordu. Ama sözcü buna cevap veremedi.  Bunu ya Suriye’ye ya da Rusya’ya sorun dedi. Bize yönelik o kadar yoğun bir karalama kampanyası yürütüldü ki. Bunun üzerine NATO üyesi ülkelerinMoskova’daki askeri ataşeleri Savunma Bakanlığı’na davet edildi. Burada bakanlığımız tarafından, Rusya’nın Suriye’de sivil hedefleri vurduğuna dair iddiaları kanıtlayın mesajı verildi. Eğer buna cevap vermezseniz bunun bir enformasyon savaşı olduğunu kabul etmek zorunda kalacağız denildi. Bildiğim kadarıyla bir cevap gelmedi. Tek ABD tarafından bir cevap geldi. Orada belgelerinin olduğunu ama bu belgeleri paylaşamayacaklarını belirttiler. Bir de şunu unutmayalım. Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’nün Afganistan’daki hastanesini kısa bir süre önce kim vurdu? Elbette ABD.
IŞİD hedefleriyle ilgili bilgi paylaşımı olmadığını belirttiniz. Türkiye de IŞİD hedeflerini vuran bir ülke. Türkiye ile böyle bir bilgi paylaşımı olmuyor mu?

Benim buna dair bir bilgim yok. Belki de bunu askeri makamlara sormak gerekiyor.

Doğalgaz ve Türk Akımı

Türkiye –Rusya ekonomik ilişkilerine tekrar dönersek, doğalgaz fiyatları konusunda bir anlaşmazlık var. BOTAŞ’ın tahkime gitme durumu söz konusu? Bu sorun nasıl çözülecek?

Sayın Putin’in geçen yılki Türkiye ziyaretinde de doğalgaz fiyatları gündeme geldi. Doğalgaz fiyatlarında bir indirim yapılacağını açıkça belirttik. Buna ilave olarak da bir miktar indirim yapmaya hazırız. Yalnız Türkiye ile doğalgaz konusunda daha yakın bir işbirliği yapmak şartıyla. Öngördüğümüz kadarıyla doğalgaz fiyatlarıyla birlikte Türk Akımı Projesi birbiriyle paralel olarak görüşmeler devam edecekti. Doğalgaz fiyatları konusunda Gazprom’un yaptığı açıklamaları burada tekrarlayabilirim. Gazprom yetkilileri Türkiye tarafıyla yaşanan doğalgaz fiyatı anlaşmazlığının tahkimden önce çözüleceğine inandıklarını belirtiyor. İki şirketin fiyat konusunda tartışması son derece doğal. Alıcı daha ucuza almak, satıcı ise daha yüksek fiyattan malını satmak ister. Bu her zaman böyledir. Bu nedenle bütün alım satım sürecinde tahkim öngörülüyor. İki taraf arasında sorun çözülmezse tahkime başvurma süreci oluşur.

Türk Akımı ile ilgili sıkıntılı bir süreç yaşanıyor. Bu sürecin tıkanmasında tarafların hataları neler oldu?

Sayın Putin’in geçtiğimiz yılki ziyaretinde önerdiği Türk Akımı Projesi tarihi bir öneme sahipti. Rusya- Türkiye doğalgaz ilişkileri açısından gerçekten çok büyük bir adımdı. Bu projeyi iki açıdan değerlendirmek gerekiyor. Türkiye’ye sevk ettiğimiz doğalgazın yarısı Ukrayna üzerinden transit olarak geçiyor. Ukrayna’yı 2019 yılından sonra kesinlikle  transit ülke olarak kullanmayacağız. İşte biz buradan Türkiye’ye giden gazı nasıl vereceğiz? Evet, Mavi Akım projesi mevcut ama bu kadar gazın buradan geçmesi teknik olarak imkansız. Bu nedenle dört hatlı öngörülen Türk Akımı’nda bir hat Türkiye’nin bu ihtiyacını karşılamak için düşünüldü. Bunun yanı sıra Ukrayna üzerinden geçen Avrupa’nın doğalgazını nasıl ulaştıracağımız sorunun da çözümü için Türk Akımı büyük önem taşıyor. Projedeki diğer üç hat ise Avrupa’nın gazını taşımak için planlandı. Bu teklifimizi yaparken Türkiye’nin enerji hub’ı olması hedefini de göz önünde bulundurduk. Ama elbette bu hatlar gerekli mi değil mi bu Türkiye’nin vereceği bir karardır.

Aslında 2019 yılından sonra Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatının nasıl yapılacağına dair bir sorunumuz yok. Geçen yıl Aralık ayındaki Türk akımı teklifimizden sonra bu yıl Mayıs ayında Fransa, Almanya ve Hollanda’nın büyük doğalgaz şirketlerinin teklifiyle bize Kuzey Akım’ın ikinci fazını inşa projesi önerildi. Mayıs ayında bu teklif ortaya çıkmasın rağmen çalışmalar başlamış durumda. Kapasite olarak Türk Akımı’na eşit bir proje bu. Bu proje, kesinlikle Türk Akımı’ndan vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Teklifimiz yürürlükte. Her iki projenin de Avrupa için gerekli olduğunu düşünüyoruz. Ekonomik sıkıntılar bitecek ve birkaç yıl sonra Avrupa’nın doğalgaz tüketimi artacak. Bu nedenle top Türkiye’de.

Ama Türk Akımı’nda, en kötü ihtimalle Türkiye’nin ihtiyacını karşılamak üzerebir proje geliştirilecek öyle değil mi? Ukrayna’dan geçen doğalgaz bu ülke bypass edilinceTürkiye’ye nasıl gelecek?

Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak bir hattı inşa etmek için bir yıl yeterli. Bu birinci hat için hükümetler arası anlaşma bu sene Nisan- Mayıs aylarında imzalandıysa 2016 yılı sonuna kadar Türkiye’ye bu hattan gaz akışı artık sağlanmış olurdu.

Türkiye –Rusya ilişkileri son bir ayda hareketlenince birçok kişi acaba bu yıl doğalgazsız mı kalacağız sorusunu dillendirdi. Böyle bir risk var mı Türkiye için?

Niçin böyle bir şey olsun ki? Yalnız tek bir nedenden dolayı bu olabilir. O da Ukrayna, transit hattan gelen doğalgazı tekrar  çalmaya başlarsa. Başka hiçbir sorun olamaz. Bize düşen bütün taahhütleri yerine getireceğiz. Türkiye ile neredeyse 30 yıl önce doğalgaz alanında anlaşmalar imzaladık. Önümüzdeki yıllarda doğalgaz sevkiyatının başlamasının 30. yılını kutlayacağız. Rusya’nın bu dönem boyunca yükümlülüklerini yerine getirmekle ilgili hiçbir sorun olmadı.

Sizin açınızdan çok yoğun bir dönem. Zira 2000’li yılların başından beri Türkiye –Rusya ilişkileri hep olumlu yönde devam etti. Ama son bir ay malum sorunlar oldu. Bu durumla ilgili neler söylemek istersiniz?  

Ortaya çıkan bazı engelleri ortadan kaldırmak için daha çok çalışmam gerektiğini düşünüyorum. Elbette herşey Büyükelçinin elinde değil ama yapmamız gereken bir dizi çalışmalar var. Bunları çok iyi ve başarılı bir şekilde yerine getirmek gerekiyor. Sık sık Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na gittiğimde, diğer siyasi parti ve kuruluşlar yaptığım görüşmelerde Rusya’nın pozisyonunun açıklamaya çalışıyorum. Basınla yaptığım görüşmeleri çok önemsiyorum. Keşke sadece Türk –Rus işbirliğindeki başarılardan bahsetsek iyi olurdu. Hiçbir şey sorunsuz olamaz.

Ukrayna ve Kırım

Kırım ile ilgili Ukraynalı Sağ Sektör ve Kırım Tatarları öncülüğünde Kırım’a bir gıda ablukası uygulanması söz konusu.  Bu ablukanın Kırım’a etkisi neler oluyor?

Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor.  Ukrayna Ukrayna’dır, Kırım ise Rusya’dır. Bu abluka Sağ Sektör tarafından yapılıyor. Ukraynalıların Kırım Tatarlarını desteklemek adına yaptıkları, yine Kırım Tatarlarının aleyhine oluyor. Kırım’daki Kırım Tatarlarının önemli bir kısmı geçimini, Ukrayna’dan satın alınan gıda maddelerini Kırım’daki pazarlarda veya küçük dükkanlarda satarak sağlıyor. Kırımlı yöneticiler Ukrayna’dan gelen gıda kamyonları engellenince, başta bazı Rus  bölgelerinden, Çin ve Azerbaycan gibi ülkelerden gıda ithalatı sözleşmeleri imzaladı. Bu tür büyük sevkiyatlar ise büyük mağazalar üzerinden halka satılıyor. Bu durumda ise küçük esnaf büyük ölçüde iş yapamaz hale geliyor. Kırım’daki küçük esnafın önemli bir kısmının da Kırım Tatarı olduğunu söylemiştim. Ukrayna’dan gelmeyen gıda ürünlerinin boşluğunu doldurduk. Ama pazarda faaliyet gösteren ve küçük dükkanları işletenler işlerini kaybetmiş durumda. Ukraynalılar bu durumda kimi cezalandırdı sizce?  

Ben Ukraynalıların bu adımını tam olarak anlamadım. 25 Ekim’den itibaren Ukrayna yönetimi kararıyla Rus sivil uçakları Ukrayna’ya uçamıyor. Elbette biz de buna cevap verip  Ukrayna uçaklarının Rusya’ya uçuşlarını engelledik. Şimdi Ukraynalı yetkililer hatta başbakan bile ‘Rusya yanlış yaptı, Ukrayna uçaklarının uçuşlarına izin vermiyor’ diyor. Rus ve Ukrayna uçaklarını iki ülke arasındaki ulaşımında kullanan yolculara baktığımızda, yüzde 70 Ukraynalı. Bir de 3 milyon Ukraynalının Rusya’da yaşadığını görüyoruz. Bunların 1 milyonu Donetsk ve Lugansk bölgelerinden mülteci olarak gelenler. Diğerleri ise ekonomik nedenlerden dolayı Rusya’da çalışmak zorunda olan Ukraynalılar. Sonuçta kim zor durumda kaldı şimdi?

Türkçede kendi ayağına sıkmak diye bir deyim var. Yani Ukrayna kendi ayağına mı sıkıyor?
O kadar çok kendi ayaklarına mermi sıktılar ki artık ortada bir ayak kaldığını söylemek zor. Size ilginç bir örnek daha vereyim. Ukraynalı yetkililer Rusya’ya karşı yeni ekonomik yaptırımlar uygulayın diye Batı’dan talepte bulunuyor. Bu talep üzerine bazı yeni yaptırımlar da geldi. Ama diğer taraftan Ukraynalı yetkililer doğalgaz borçları için bize başvuru yapıyorlar. Kasım ayına kadar ödemeleri gereken 3 milyar doların ancak yüzde 20’sini ödeyebileceklerini söylüyor ve diğerlerini de affedin diyorlar. Bir taraftan ekonomimizi zedelemek istiyorlar diğer yandan bizden ekonomik bir yardım görmek istiyorlar. Bunu anlamak çok güç. Bizim için durum komik olabilir ama Ukrayna’da yaşayanlar için durum vahim.

Ukraynalılar içinde bulundukları durumu daha iyi anlamaya başladı. Sina Yarımadası’nda yaşanan uçak kazasından sonra beni çok duygulandıran bir olay oldu. Kiev’de birçok Ukraynalı büyükelçiliğimize gelip mum ve çiçek bıraktılar. Hatta Ukraynalılar Ankara’daki büyükelçiliğimize de gelip çiçek bıraktılar. Yanınızdayız dediler. Biz elbette bu tür adımları çok önemsiyoruz.

Sözün Özü: Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi AndreyKarlov, Türk –Rus ilişkilerinin geleceğinden umutlu.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)