Haziran'dan itibaren ABD ve Türkiye’deki
faiz hareketlerinde birebir örtüşme yaşanıyor. Bu durum Gezi gerginliğinin de yaşandığı bu dönemdeki
faiz hareketinin ABD bazlı olduğuna işaret ediyor. Milliyet Gazetesi'nden Selva Demiralp,
Faiz çelişkisini yazdı...
İşte o yazı:
Haziran ayı başından beri ABD Merkez Bankası’nın (Fed) çıkış politikasının başlayacağı beklentileri ile yükselen “ABD uzun vadeli tahvil faizleri” geçtiğimiz haftadan beri Fed yetkililerinin verdikleri sakinleştirici demeçlerle düşüşe geçti.
Faiz oranlarındaki bu değişiklikler beklentilerle şekilleniyor. Teorik olarak tahvil fiyatı ve faizi arasında negatif bir ilişki var.
Fed’in sıkı para politikasına geçmesi ile birlikte ABD’de faizler yükselmeye başlayacak. Bu durumda şu anda elinde tahvil bulunduran yatırımcılar fiyatlardaki düşüşle birlikte zarar edecekleri için faizlerdeki artış beklentisi tahvil satışlarını tetikliyor. Tahvil talebi azalınca fiyatı düşeceği için faizi de artıyor.
ABD’de faizler arttı
Hemen aşağıda yer alan grafikteki kırmızı çizgi (sol eksen) ABD 10 yıllık tahvil faizlerini gösteriyor. 18 Haziran’daki Fed toplantısı öncesi tırmanışa geçen ve Fed Başkanı Ben Bernanke’nin açıklamalarından sonra sıçrama yapan faizlerin geçen hafta düşmesinin sebebi Fed’den gelen “çıkışa daha var” şeklindeki telkinler.
Yine aynı şekildeki mavi çizgi (sağ eksen) Türkiye’nin gösterge faiz oranını gösteriyor. Gösterge faiz piyasadaki en likit devlet tahvilinin faiz oranı. Vadesi tipik olarak 1 ya da 2 senelik oluyor.
Aynı genel trendi izleyen iki ülke faiz oranları ülkelerin kendine has ekonomik gündemleri ile zaman zaman birbirinden ayrışmışlar.
Örneğin Mart ayının ikinci yarısında bütçe harcamalarındaki artışın beraberinde getirdiği enflasyon beklentileri ile gösterge faiz yükselirken ABD 10 yıllık tahvil faizi aylık alımların devamı beklentisi ile azalmıştı.
Yine Mayıs ayının birinci yarısında bu sefer emtia fiyatlarındaki düşüşle birlikte Merkez’den gevşek para politikası bekleyen iç piyasalarda gösterge faiz inişe geçerken Fed’in iletişim politikasının dilini değiştirerek tahvil alım hızını iki yöne de değiştirebileceğini söylemesi ile Amerikan tahvil faizi artmıştı.
Örtüşme dikkat çekici
Bu ayrışmalara rağmen Haziran ayı başından itibaren iki faiz serisinin hareketlerindeki birebir örtüşme oldukça dikkat çekici. Bu durum Haziran’da gözlemlenen faiz hareketinin ağırlıklı olarak ABD bazlı olduğunu gösteriyor.
Fed’in çıkış takviminin belirginleşmesi, bir kısım yabancı yatırımcıların ellerinde tuttukları devlet tahvillerini satmalarıyla içerideki faizleri yükseltirken, gelişmekte olan piyasalar genelinde bu tür bir geri dönüş dalgasının başlaması bu ülkelerde ABD tahvili olarak park edilmiş dolarların nakte çevrilmesi ile ABD tahvil oranlarındaki yükselişe de katkıda bulundu.
Faiz lobisi kim değildir?
Gezi Parkı gerginliği sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla sürekli gündemde öne çıkan ‘faiz lobisi’ ne anlama geliyor? Yükselen faizlerden, kim kazanır, kim kaybeder?
Teorik olarak yüksek faiz borç vereni mutlu ederken borç alanı üzecektir. Ancak bu demek değil ki bankalar yüksek faiz isterler. Çünkü
banka bir yandan kredi faizi kazanırken öteki yandan da mevduat faizi öder. Dolayısı ile faizlerdeki yükseliş kredi faizini mevduat faizinden fazla arttırmadığı sürece bankaların kazançlı çıktıkları söylenemez. Nitekim yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi ticari kredi faizleri ve bir yıl üzeri mevduat faizleri arasındaki kar marjı Nisan ayı başında 4.38 iken Haziran sonunda 1.69’a kadar düşmüş.
Son zamanlarda gündemde olan faiz lobisi söylemleri içeride ve dışarıda kafa karışıklığına neden oluyor.
Faiz lobisi ile hangi kuruluşların kastedildiği net değil. Ancak yukarıdaki şekil bankaları aklıyor.