<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılık'Türkiye gelişmiş ülkelerin gerisinde'----

'Türkiye gelişmiş ülkelerin gerisinde'

'Türkiye gelişmiş ülkelerin gerisinde'
22 Mayıs 2013 - 13:00 www.finansingundemi.com

BDDK Başkanı Öztekin, Türkiye'de finansal piyasaların büyüklük açısından gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığını söyledi

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin, Lüksemburg ve İrlanda gibi birçok ülkede finansal sistemin büyüklüğünün o ülkenin milli gelirinin 8-9 katına ulaştığını belirterek, "Finansal liberalleşme sürecine dahil olan Türkiye'de ise finansal piyasalar büyüklük açısından gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kalmıştır" dedi.
Öztekin, Türk Ekonomi Bankası'nın (TEB) Finansal Okuryazarlık Derneği (FODER) ile düzenlediği "Finasal Okuryazarlık ve Erişim Zirvesi"nde yaptığı konuşmada, 1980'li yılların başından itibaren dünya genelinde yeniden liberalleşme politikalarının hayata geçirildiğini anımsatarak, finansal liberalleşmenin bu yeni politika döneminde öncelikli bir yer tuttuğuna şahit olduklarını anlattı.
Sovyet bloğunun da dağılmasıyla birlikte, 1990'lı yıllardan itibaren piyasa ekonomisi ve liberal demokrasi birlikteliğinin hemen hemen her ülke için "olmazsa olmaz" koşul halini aldığını aktaran Öztekin, devletin ekonomideki rolünün azaldığı ve karşılığında piyasanın alanının genişlediği ekonomik sistemlerin oluştuğunu kaydetti.
Yaşanan bu 30 yıllık süreçte finansal sistemin hem büyüklük, hem de yapısal anlamda önemli bir gelişim kaydettiğini vurgulayan Öztekin, sözlerine şöyle devam etti:
"Lüksemburg ve İrlanda örneğinde olduğu gibi birçok ülkede finansal sistemin büyüklüğü, o ülkenin milli gelirinin 8-9 katına ulaştı. Finansal liberalleşme sürecine dahil olan Türkiye'de ise finansal piyasalar büyüklük açısından gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kalmıştır. Finansal sistemin toplamı, milli gelir büyüklüğüne daha yeni ulaşmıştır.
Finansal piyasalar bir yandan ekonomilere önemli derecede pozitif katkılar sunarken, diğer yandan dikkate değer risk kaynaklarını da beraberinde getirmiştir. Finans piyasasının ayırt edici özelliklerinden birisi, bir kurumda meydana gelen problemin, kolayca ve kısa süre içerisinde diğer kurumlara da yansıyabilmesidir. Finansal piyasaların işleyişinde meydana gelen bu aksaklıklar ekonomi üzerinde negatif etki yapmaktadır. Finans sektöründe yaşanan kırılganlıklar toplumlara ağır maliyetler getirmektedir. Ülke özelinde yaşamış olduğumuz 2000-2001 krizinin maliyeti, hafızalarımızda yerini korumaktadır. Bütün dünyayı etkisine alan son finansal kriz de gelişmiş ekonomilere katlanılması güç maliyetler yüklemiştir. Bu kriz tecrübelerinden çıkarılan en önemli derslerden biri, asıl meselenin sektörü ne kadar az ya da çok düzenlemeye tabi tutmaktan öte yapılan düzenlemelerin kalitesidir."
"Finansal okur-yazarlığın düşük olmasından kaynaklanan sorunlar, tüm ekonomiyi etkileyebilecek olumsuzluklara yol açabilmektedir"
BDDK Başkanı Öztekin, Türkiye'deki finansal erişimin gelişmiş ülkeler ve AB seviyesinin oldukça altında olduğunu belirterek, "Vatandaşımızın finansal sisteme girişinin, son yıllarda yoğunlaştığı bir gerçektir. Bu yoğunluğun bazı sorunları da beraberinde getirmesi kaçınılmazdır" dedi.
2002 sonunda 15,5 milyon olan kredi kartı sayısının 2013 nisan itibarıyla 56 milyonu geçtiğini anımsatan Öztekin, 10 yıl gibi bir sürede kredi kartı sayısının 4 kata yakın arttığını, yine 2002 yılı itibarıyla kredilerin milli gelire oranı 10,5 iken 2012 sonunda bu oranın yüzde 53'e ulaştığını söyledi.
Öztekin, 2002 sonu itibariyle toplam bireysel kredilerin hacmi 6.6 milyar lira iken, 10 mayıs isitbariyle bu rakamın 188 milyar liraya ulaştığını ifade etti.
Günümüzde finansal ürünlerin toplumun büyük bir kesimi tarafından tüketilir hale geldiğine dikkati çeken Öztekin, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu duruma, finansal sistemde hastalık halinin bulaşıcılığı da eklenince, sistemde yaşanan en küçük bir aksaklık, kolayca toplumsal bir boyut kazanabilmektedir. Çeşitliliği ve karmaşıklığı gittikçe artan finansal hizmet ve ürünlerin, amacına uygun kullanılması ve bireylerin, bu işlemler üzerinden aldıkları risklerin farkında olmaları büyük önem kazanmıştır. Son yaşanan küresel finansal kriz de göstermiştir ki, finansal okur-yazarlığın düşük olmasından kaynaklanan sorunlar, tüm ekonomiyi etkileyebilecek olumsuzluklara yol açabilmektedir. Finansal okuryazarlığın düşük olması, hem finansal erişimi zayıflatmakta, hem de finansal tüketici sorunlarını beslemektedir. Günümüzde 'finansal sistemin sağlığını korumak' amacıyla, finansal farkındalık oluşturulmasını teminen, finansal eğitim konusuna özel önem ve öncelik verilmektedir. Bu yaklaşımda, finansal tüketiciyi korumak tamamlayıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır."
Finansal ürünlerin çeşitliliği ve karmaşıklığının gittikçe arttığını aktaran Öztekin, bu ürünlerin amacına uygun kullanılmasının bireylerin ve buna bağlı olarak sistemin bütününün karşılaşacağı riskler açısından belirleyici olacağını dile getirdi.
Finansal eğitimin bireylerin bütçelerini idare etmeleri, yatırım ve tasarruflarını etkin bir şekilde yönetmeleri açısından da önemli bir kavram olduğunu kaydeden Öztekin, "OECD finansal eğitimi, 'tüketicilerin yatırımcıların finansal ürün ve kavramları kavrayışlarını geliştiren, bilgilendirme ve öğretme yoluyla finansal riskler ve fırsatların farkında olmalarını, bilinçli seçimler yapmalarını, yardım için nereye başvuracaklarını öğrenmelerini, finansal refahlarını geliştirecek bir güven ve yetenek geliştirmelerini sağlayan' bir süreç olarak tanımlamaktadır" ifadelerini kullandı.
Finansal eğitimin sadece bireyler için değil, aynı zamanda finansal sistemin kendisi için de oldukça önemli kazanımlar sağladığını vurgulayan Öztekin, sözlerine şöyle devam etti:
"Finansal riskler büyük oranda bireylere yansıtılmakta, finansal piyasalarda işlem yapmak, belli düzeyde finansal bilgi birikimi ve farkındalık gerektirmektedir. Finansal piyasalar gittikçe karmaşıklaşmış, ürün çeşitliliği artarken, bu ürünlerin yeteri kadar şeffaf olmaması nedeniyle, söz konusu ürünler hakkında doğru bilgi edinmek ve doğru karar vermek güçleşmiştir. Dünya genelinde bireylerin borçluluk oranlarının artan bir eğilim sergilediği görülmekte, bu borçluluğun idare edilmesi, belli bir bilgi sahibi olmayı gerekli kılmaktadır. Finansal okuryazarlığı yüksek bireyler, haklarını koruma yolunda daha cesur ve bilinçli olacaktır. Bu sayede, hem piyasa daha sağlıklı işleyecek, hem de sektörde denetim faaliyetleri kolaylaşacaktır. Finansal ürünlere ilişkin bilgisi yetersiz olan bireylerin yoğun olduğu toplumlarda, tüketici sorunları da fazla olacaktır. Ülkemizde, finansal katılımın son yıllarda artış kaydettiği gerçeğinden hareketle, finansal ürünler hakkında bilgi yetersizliğinin daha yoğun olarak karşımıza çıkması kaçınılmazdır. Gelişmiş ülkelerin aksine, finansal okuryazarlık konusunun bizim gündemimizdeki yer alış sebebi, sistemik risk endişesi değildir. Konu, bizim gündemimize 'finansal tüketici sorunları' kapsamında gelmektedir. Türkiye'de BDDK'ya yönelik değerlendirmeler de gündeme paralel olarak 'finansal tüketici sorunları' merkezli olarak yapılmaktadır."
"Kurum olarak, fiyatlara ve miktarlara yönelik sınırlamaların, arzu edilen sonuçları doğurmayacağı kanaatini taşıyoruz"
BDDK Başkanı Öztekin, BDDK'nın görev ve yetki koordinatları doğru algılanırsa, tartışma konusu soruna ilişkin yapılacak değerlendirmelerin daha sağlıklı bir zemine oturacağını söyledi.
Piyasa merkezli ekonomik sistem içerisinde, devletin ekonomideki rolünün "piyasa başarısızlığı" durumu ile sınırlandırıldığını aktaran Öztekin, finansal piyasalara veya herhangi bir piyasaya kamunun müdahil olmasının piyasanın aksaması koşulunu gerektirdiğini kaydetti.
Devletin ekonomiye müdahalesine ilişkin uygulamaların doğrudan ve dolaylı olmak üzere 2'ye ayrıldığını vurgulayan Öztekin, bunlardan doğrudan politikalar ile kastedilenin devletin o sektörde işletme kurmak ile doğrudan mal ve hizmet sunumunda bulunması olduğunu dile getirdi.
Dolaylı müdahale politikalarının ise devletin düzenlemeler yaparak, o sektöre yönelik üretim ve tüketim faaliyetlerine çeşitli müdahalelerde bulunması olduğuna dikkati çeken Öztekin, bu tür uygulamaların çoğunlukla regülasyon kelimesi ile ifade edildiğini anımsattı.
Bankacılık sektörüne bakıldığı zaman devletin hem dolaylı, hem de doğrudan müdahalesinin söz konusu olduğunu kaydeden Öztekin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sektörümüzde, doğrudan müdahale kurumları olarak kamu bankaları, dolaylı müdahale kurumları olarak başta BDDK olmak üzere TCMB, SPK ve TMSF gibi kurumlar yer almaktadır. Bu durumda, sektörümüzdeki aksaklıkların giderilmesi ve bankacılık sektörünün toplumsal refaha maksimum katkıda bulunması, sadece BDDK'nın değil, regülasyon ile yetkili bütün kurumların ortak amaç fonksiyonu içindedir. BDDK'nın temel fonksiyonu, bankacılık sektörünün etkin çalışmasını sağlamaktır. Kurumumuzun önümüzdeki süreçte uygulayacağı politikalarda birincil hedeflerinden biri, hem mal ve hizmet sunumunun, hem de bu ürünlerin fiyatlanmasının daha şeffaf hale getirilmesidir. Bu yöndeki politikaların önemli bir ayağını da, sektöre yeni girişlerin önünün açılmasıyla rekabetin güçlendirilmesi oluşturacaktır.
Kurum olarak, fiyatlara ve miktarlara yönelik sınırlamaların, arzu edilen sonuçları doğurmayacağı kanaatini taşıyoruz. Diğer taraftan kamuoyunda tartışılan tüketicilere yönelik bazı sorunları da görmezden gelmemiz söz konusu olamaz. Ancak, piyasa kurallarının hakim olması arzusunu taşıyorsak, mevcut sorunlara da olabildiğince 'piyasa denetimi' ve rekabeti arttırıcı uygulamalar çerçevesinde çözüm bulma arayışını taşımamız gerekir. Bildiğiniz üzere, bankalarımız tarafından alınan ücret ve komisyonlar, basınımızda yoğun olarak gündemi meşgul etmektedir. Finansal ürünlerin sunumunda, şeffaflık ilkesi kapsamında önemli bir husus, fiyatların karşılaştırılabilir olmasıdır. Ancak bir ürün için birden fazla ücret uygulaması şeffaflığa engel olmakta, müşterinin iki bankanın benzer ürünlerini karşılaştırması güçleşmektedir."
"Bankaların, finansal tüketici aleyhine uygulamalarının kendileri için de bir itibar riski yarattığının farkında olmaları gerekir"
Öztekin, bankacılık sektöründe banka-müşteri ilişkileri bazında birtakım sorunların varlığının bilindiğini belirterek, "Bizim Kurum olarak tercihimiz, bu sorunların olabildiğince piyasa koşulları ve piyasa denetimi içerisinde çözüme kavuşmasının sağlanmasıdır" dedi.
Türkiye'de pek çok gelişmiş ekonomiden farklı olarak finansal okuryazarlık ve tüketici hakları meselesinde finansal istikrar yerine sosyal politika güdüsünün öncelikli durumda olduğuna işaret eden Öztekin, düzenleyici otorite olarak temel kaygılarının toplumun sektör kaynaklı sorunlar nedeniyle, tekrardan yüksek maliyetler ödemek zorunda kalmaması üzerine olduğunu söyledi.
Finansal ürünlerin hızla geliştiği günümüz piyasalarında, finansal eğitimin gerekli ve tüketici sorunlarının kaçınılmaz olduğu mevcut ortamda, mevzuat elverdiği ölçüde, bankacılık hizmetlerinden yararlanan kesimin sorunlarının da çözülmesi gerektiğine işaret eden Öztekin, bu kapsamda, müşteri şikayetlerini, ihtilaflara ilişkin mahkeme kararlarını ve piyasalardaki muhtemel gelişmeleri titizlikle analiz edip, yeni regülasyon çerçevesini 2012 yılı içerisinde belirlediklerini dile getirdi.
Temel prensip olarak 'bir hizmet için yalnızca bir fiyat' ilkesinin benimsendiği, yeni çerçeve çalışmasında şeffaflığı ve buna bağlı olarak finansal farkındalığı kolaylaştırmak ve yeni ürün tanımlamasını belli kriterlere bağlamanın esas alındığını aktaran Öztekin, "Bazı hatırlatmalar da bulunmak istiyorum. Bankaların sundukları hizmetlerinden talep ettikleri faiz ve ücretler konusunda BDDK'nın herhangi bir sınırlama veya indirim yetkisi yoktur. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu bizim alanımızla ilgili olarak temel hukuk metni konumundadır. Bu Kanunun 144. maddesi faiz oranları konusunda yetkili Kurumları açıkça belirlemektedir. Bu hükümde BDDK'ya verilmiş bir yetki bulunmamaktadır" şeklinde konuştu.
BDDK olarak kanunun çizdiği sınırlar dahilinde, finansal tüketicinin korunmasına yönelik işlemler kapsamında, geçtiğimiz günlerde BDDK'nın önderliğinde göreve gelir gelmez 2 çalışmanın sonuçlandığını anlatan Öztekin, bunlardan birisinin "Hakem Heyeti Tebliği", diğerinin ise "Sözleşmeler Tebliği" olduğunu ifade etti.
"Sözleşmeler tebliği" ile müşterilerin finansal işlem hakkında "farkındalığına" belirgin bir katkı sağlanması, "Hakem Heyeti tebliği" ile ise TBB bünyesinde oluşturulan 5 kişilik hakem heyetlerine BDDK'dan 2 üyenin katılacağını vurgulayan Öztekin, sözlerine şöyle devam etti:
"Tebliğler ve kurulumuzun aldığı kararlar kapsamında; bankaların bireysel müşterilerinin alacakları ürün ve hizmetler hakkında önceden, açıkça ve doğru şekilde bilgilendirilmesi; bankaların müşterileriyle yapacakları sözleşmelerin en az on iki punto ve koyu siyah harflerle yazılı olarak düzenlenmesi; akdedilen tüm sözleşmelerin taraflarca imzalanmış bir örneğinin müşteriye verilmesi; işlem dolayısıyla ödenmesi gereken ücret, komisyon, masraf, vergi, resim, harç, fon vb. parasal yükümlülüklerin ne zaman tahakkuk edeceği ve kim tarafından ödeneceği; bir bireysel sözleşme kapsamında sunulacak her bir ürün veya hizmet için ayrı ayrı olmak üzere müşterinin talebinin alınması hususlarda bankalara, müşteri haklarının korunması amacıyla talimat verilmektedir.
Diğer bir örnek, bireysel kredili mevduat hesabı ile ilgili uygulamaların yeknesaklaştırılması ve tüketici aleyhine uygulamaların da ortadan kaldırılmasıdır. Bu uygulamanın bir çok sorunun önüne geçeceğine inanıyorum. 2012 yılının ikinci yarısından itibaren hazırlıkları süren 'Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı'nın ruhunu yansıtan düzenlemeler, BDDK tarafından uygulamaya konulmuştur. Kurum olarak, sorunu ceza vererek değil, yapılan düzenlemeler ile kaynağında ve temelde çözüme kavuşturmaya yönelik bir anlayışa sahip olduğumuzu vurgulamak isterim. Söz konusu düzenlemelere riayet edilip edilmediği kurumumuz tarafından etkin bir şekilde denetlenerek, tüketici aleyhine uygulamaların sürdürülmesi halinde gerekli yaptırımlar da uygulanacaktır. Bankaların, finansal tüketici aleyhine uygulamalarının, kendileri için de bir itibar riski yarattığının farkında olmaları gerekir. Ayrıca, finansal tüketici aleyhine uygulamalar finansal katılımı da olumsuz etkileyecektir. Ülkemizde finansal eğitim konusunda ortak akıl ile ulusal bir stratejinin belirlenmesinin önem arz ettiği açıktır."
BDDK Başkanı Öztekin, son yıllarda bankacılık sektörü konusunda Türkiye'ye gösterilen başarının bütün kesimlerden takdir gördüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"Kredi kuruluşlarının son dönemlerdeki kredi notu artışı, ülkemizde kalıcı bir ekonomik istikrar sağlandığının bariz işaretleridir. Bu süreçte bankacılık sektörünün önemli bir katkısının olduğunu biliyoruz. Finansal ürün çeşitliliğinin baş döndürücü bir hızda geliştiği bir dönemde, finansal farkındalık sağlayacak finansal eğitim, hem bireyler, hem de sistemin bütünü için hayati önem arz etmektedir."
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)