Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, ekonomi konularında moralin her zaman çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Terörün amacı da moralleri bozmak. O yüzden moralimizi sağlam tutacağız" dedi.
Başçı'nın moderatörlüğünde 6. İstanbul
Finans Zirvesi kapsamında düzenlenen "Özel Mülakat" oturumu, İzlanda Merkez Bankası Başkanı Mar Gudmundsson'ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Erdem Başçı, Hakkari Dağlıca'da askerlere ve Iğdır'da polislere yönelik saldırılarını kınayarak, ardı ardına acı haberler aldıklarını söyledi.
Şehit olan polis ve askerlerin ailelerine sabır ve başsağlığı dileyen Başçı, "Ekonomi konularında moral her zaman çok önemli. Terörün amacı da moralleri bozmak. O yüzden moralimizi sağlam tutacağız" ifadelerini kullandı.
Başçı, dünyada derin etkiler bırakan 2008-2009 ekonomik krizinin, hem istihdamı hem de yatırımları azalttığını belirterek, bu krizde manşetlerde yer alan ülkelerin birisinin İzlanda olduğunu kaydetti.
İzlanda'da krizin 2008'in sonuna doğru etkisini gösterdiğini ve bir anlamda küresel krizle aynı döneme denk geldiğini dile getiren Başçı, bu ülkenin
finans sektörünün Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranla kat kat büyük olduğu için, bankacılık sektörü krizinden derin bir şekilde etkilendiğini dile getirdi.
Başçı, İzlanda Merkez Bankası Başkanı Mar Gudmundsson'un 2009'un ağustos ayında görevine atandığı bilgisini vererek, Gudmundsson'un önceki görevlerinden ve tanışıklıklarından bahsetti.
"O dönemde çok zor bir göreve geldi. Krizin en derin olduğu dönemde kolay bir iş değildi" diyen Başçı, Gudmundsson'un geçen yılın ağustos ayında tekrar 5 yıllığına görevlendirildiği bilgisini verdi.
Başçı, "Bu da bize en zor şartlarda bile, başımıza ne kadar zorluk gelirse gelsin, ne kadar karamsar olursak olalım, aslında ümit olduğunu gösteriyor. İzlanda bunun çok güzel bir örneği. İzlanda'da, o tarihten bugüne çok önemli adımlar atıldı ve şimdi çok çok daha iyi bir noktaya geldi" diye konuştu.
Gundmundsson'dan özellikle
finans merkeziyle ilgili konuşmasını rica ettiğini aktaran Başçı, İstanbul Finans Merkezi Projesi'ne değindi.
"Bu dönemde ihtiyacımız olan şey; güveni artırmak"
Hafta sonu gerçekleştirilen G-20 toplantılarında konuşulanlara değinen Başçı, ülkelerin 1.000'den fazla yapması gereken yapısal reformun belirlendiğini, bunların hayata geçirilmesi halinde küresel GSYH'ın 2 puan yükseleceğini söyledi.
Başçı, "Yapısal reformlarla ilgili Türkiye'nin dönem başkanlığında bir izleme mekanizması kurulması kararlaştırıldı. Bu mekanizmada, 'Reformların ne kadarı yapıldı, ne zaman yapılacak?' konuları, sürekli uluslararası kuruluşlar ve diğer meslektaşlarımız tarafından izlenecek. Güzel bir mekanizma. Çin'in dönem başkanlığı altında da bu mekanizma devam edecek" şeklinde konuştu.
G-20 toplantılarında karar verilen yapısal reformlara değinen Başçı, bu toplantılarda yatırımların neden artmadığının cevabını aradıklarını dile getirdi.
Başçı,
faiz oranlarının özellikle gelişmiş ülkelerde çok düşük seviyelerde olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Uzun vadede değilse bile kısa vadede neredeyse reel anlamda faizlerin eksi seviyelerde olduğunu görüyoruz. Düşük faizlerle borçlanmak mümkün, reel sektöre bu yansıyor. Ancak, yatırımları iki şeyin fonksiyonu diye düşünebiliriz; birisi
faiz oranları, ikincisi de güven. Geleceğe güven konusunda 2009 yılından bu yana tam bir gelişme sağlanamadı.
Bu ikinci faktör üzerine B20'de odaklandık. 'Yatırımların nispeten düşük olmasının arkasında yatan nedenler nedir?' diye panelde konuşuldu. Bu konuda faktörlerden biri, belirsizlikler ve oynaklıklar. İş adamları eğer geleceği göremez ve gelecek konusunda emin olamazlarsa yatırımları erteleyebiliyor. Diğer bir faktör de büyüme beklentileri..."
Bunların dışında iş ortamının da yatırımları etkileyen faktörler arasında yer aldığına vurgu yapan Başçı, "Burada da kamunun öngörülebilirliği, güzel düzenlemeler yapması ve yatırımın önündeki engellerin kaldırılması gibi diğer faktörler var. Bunların hepsini birden 'güven' adı altında toplayabiliriz. Bu dönemde ihtiyacımız olan şey; aslında biraz güveni artırmak. G20'nin böyle bir faydası var. G20 toplantısında yapısal reformları bu şekilde açıklayıp, bunların da uygulanacağını ciddi bir şekilde kararlaştırınca, bu güvene bir katkı yapacaktır" ifadelerini kullandı.
"Hiçbir ülkede toplam faktör verimliliği, kriz öncesi dönemdeki seviyelerine ulaşmadı"
Başçı, küresel büyümenin aslında o kadar da zayıf olmayabileceği tespitinde bulunarak, burada özellikle de verimlilikle ilgili düşük ölçmeye ilişkin bir problem bulunabileceğini söyledi.
Toplam faktör verimliliğinin düşük olduğunun gözlendiğine işaret eden Başçı, "Bugün hiçbir ülkede toplam faktör verimliliği kriz öncesi döneme ulaşmadı, çok daha düşük seviyelerde. Genellikle büyüme emek tarafından, istihdam tarafından geliyor. Yatırımların GSYH'a oranı da kriz öncesi döneme göre biraz daha düşük olduğu için sermaye oluşumundan ve toplam faktör verimliliğinden ziyade büyüme, istihdam artışından geliyor" diye konuştu.
Başçı, hizmetler sektörünün, imalat sanayi dışındaki sektörlere nispeten iyi durumda bulunduğunu belirterek, şunları ifade etti:
"Hizmetler sektörü de genellikle emek yoğun sektörlerdir. Oralarda da hem istihdam, hem üretim artıyor. Ancak bu sektörlerde verimlilik artışının çok yüksek olması beklenemez. Dolayısıyla verimliliğin çok artmadığı hizmetler sektörüne kaynaklar, emek kaydıkça, ölçülen toplam faktör verimliliği de düşüyor olabilir. Bunun bir araştırılması gerekir ki araştıranlar var. Bu konuda literatür başladı."
İmalat sanayi sektöründe bir yavaşlama olduğunu dile getiren Başçı, söz konusu sektörde hem sermaye oluşumu ve yatırımlar, hem de istihdam artışı, verimlilik ve hacimlerde yavaşlama bulunduğunu ifade etti.
"Rekabetçi devalüasyon hiçbir ülkeye fayda sağlamaz"
Başçı, uluslararası ticarette bir daralma söz konusu olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatta ihracat ve ithalat verileri eksiye bile dönüyor. Buraya odaklanmak lazım, 'bunun arkasında yatan sebepler nedir?' incelemek ve irdelemek gerekebilir. Bu şekilde bakacak olursak, aslında dünyada istihdam artışları ve büyüme açısından imalat sanayisi dışındaki taraf o kadar da kötü değil, hatta oldukça da iyi bile diyebiliriz ama imalat sanayisinde gözle görülür bir yavaşlama olduğu aşikar.
G20 sonuç bildirgesinde 'ülkeler olarak biz rekabetçi devalüasyonlardan ve ticarette korumacılıktan kaçınacağız' cümlesine yer verilmesi de imalat sanayisiyle yakından alakalıdır. Özellikle son aylarda ticarette korumacılık eğilimlerini artan bir şekilde görmeye başlıyoruz. Bazı endişeler var, 'acaba ülkeler rekabetçi devalüasyon mu yapıyor?' gibi. G20'de net bir şekilde biz bunu istemiyoruz şeklinde taahhüt edildi ve sonuç bildirgesine yazıldı. Korumacılık kötü bir şey, rekabetçi devalüasyon hiçbir ülkeye fayda sağlamaz."
İzlanda Merkez Bankası Başkanı Gudmundsson ise ülkelerinin kriz sürecini nasıl yönettiği konusunda bilgi vererek, İstanbul Finans Merkezi projesini hayata geçirirken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda önerilerde bulundu.