TEB hastaneleri hedef gösterdi
TEB Genel Sekreteri Kızılay, sahte kanser ilaçlarının hastane klinik ortamında uygulandığını belirterek, "Bakanlık hastanelere yoğunlaşmalı" dedi
Sahte ilaç operasyonları kamuoyunun gündemini meşgul etmeye devam ederken, sahtesinin üretildiği iddia edilen kanser ilaçlarıyla ilgili Türk Eczacıları Birliği’nden bomba bir iddia ortaya atıldı. Genel Sekreter Harun Kızılay, “Bu ilaçlar, hastaların kendi kullandığı ve aldığı ilaçlar değil; hastane, klinik ortamda uygulanan ilaçlar. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı’nın üniversite, devlet, özel tüm hastanelerin onkoloji bölümlerine yoğunlaşması gerekir” dedi.
Piyasada sahtesinin üretildiği belirtilen ilaçlar, SGK tarafından ödeniyor, piyasada bulunma sıkıntısı yok ve bu ilaçların hastane ortamında hastaya verilmesi gerekiyor. Peki ama durum böyleyse vatandaş niye daha ucuz ilacı arıyor, zaten SGK bunu ödüyorsa bu sahtekarlık nasıl yapılıyor? Tüm bu soruları TEB Genel Sekreteri Harun Kızılay’a yöneltiyorum.
Kızılay, öncelikle, her bir ilacın üretiminden, ithalatına ve dağıtımına kadar bir kimlik numarası olduğuna dikkat çekerek, karekod adı verilen bu kimlikle, ilacın tüm aşamalarının İlaç Takip Sistemi (İTS) üzerinden izlendiğini anımsattı. Serbest eczanelerin ilacı satarken, reçeteyi sisteme girerek, rafındaki şu numaralı ilacı sattığını elektronik ortamda bildirdiğini, Medula sistemi üzerinden SGK ile İTS’nin görüşerek provizyon verdiğini söyledi.
HASTANEDE TAKİP YOK!
Ancak Kızılay, provizyon yani bildirim ve onay sisteminin hastanelerdeki uygulamalarda geçerli olmadığına dikkat çekti. İsimleri dolaşan kanser ilaçlarının tamamının hastane ortamında uygulanan ilaçlar olduğunu vurgulayan Kızılay, “Kanser, kronik bir hastalıktır. İlaçlarının da 15-20 günde bir kür halinde hastane ortamında yapılması gerekir. Hasta ilacını kendisi alıp, hastaneye gitmez. İlaç hastanede kendisine verilir. Birkaç saatte uygulanır, sonra çıkar evine gider. ”
Bundan 5 yıl önce Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan bir değişiklikle Sağlık Bakanlığı’nın ‘günübirlik tedavi’ uygulaması başlattığını anımsatan Kızılay, “Aslında mercek altına alınması gereken günübirlik tedavi uygulamasıdır. Hastane tarafından günübirlik uygulamalarda verilen bu ilaçlarda karekod sistemi çalışmıyor. Medula sistemi üzerinden bir sorgulama yapılmıyor. Hangi hastaya hangi dozda ilaç verildiği bilinmiyor. İlacın karekodu olsa ne olur, İTS sisteminden takip etmedikten, onay alıp vermedikten sonra ne fark eder? Bir başka ifadeyle hastanelerde ilacın izini kaybediyorsunuz” dedi.
İLAÇ ÇALINIYOR OLABİLİR!
Sahte ilaç operasyonunu ortaya çıkaran ve yapan tüm ekipleri can-ı gönülden kutladığını belirten Kızılay, “Kamuoyu sahte ilaç üzerine yoğunlaşıyor. Çok güzel polisi, bakanlık yetkililerini, destek veren herkesi kutluyorum. Ancak başka bir çark daha var. Tahminim şu ki; bu ilaçlar sahte değil. Gerçek ilaç, bir yerlerden hastanelerden, kliniklerden çalınıp, bir yerlere satılıyor, olabilir. Hastane kısmı flu alan. Asıl bunun üzerine gidilmesi, önlenmesi lazım” diye konuştu.
Kızılay, bu hırsızlığın önlenebilmesi için ağrı kesicilerden, antibiyotiklere, bu tür özellikli pahalı kanser ilaçlarına kadar tüm ilaçların eczanelerde olduğu gibi hastanelerde de karekodlu olarak takip edilmesi ve provizyonla sorgulamasının yapılarak onay verilmesi gerektiğini, dolayısıyla eczanelerdeki gibi bizzat hastane ilaçlarının da sisteme dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Ya da 'günübirlik tedavi' uygulamasına son verilerek, bu şekilde 15 günde bir kür tedavisi için hastaneye gitmek zorunda kalan hastaların, ilaçlarını eczanelerinden alıp, yanlarında götürmelerinin bu tür sahtekarlıklara karşı kesin çözüm olacağını vurguladı.
(Hürriyet - Aysel Alp)