Tarifeler ABD ekonomisini güçlendirecek mi?

FINANSINGUNDEMI.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

Başkan Donald Trump iki gün önce ‘Kurtuluş Günü’ vaadini tarihi sözlerle yerine getirdi: “Bu bizim Ekonomik Bağımsızlık Bildirgemizdir.” Peki bu sözler ne kadar gerçekçi?

Finansingundemi.com’un derlediği bilgilere göre, Trump'ın dünyadaki hemen hemen her ülkeye kapsamlı tarifeler getireceğini duyurmasıyla bir fikir fırtınası da başlamış oldu. En çok merak edilen ise, bu ticaret savaşından ABD’nin kazançlı çıkıp çıkmayacağı.

3 maddede son tarife politikası

Professional Capital Management’ın kurucusu ve CEO’su Anthony Pompliano, The Pomp Letter’da yer alan makalesinde, Trump’ın tarife duyurunun en önemli üç noktasına odaklanıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın son tarife politikası 3 ana maddede özetleniyor.

Amerika Birleşik Devletleri'ne ithal edilen tüm mallara yüzde 10'luk temel tarifeler.

Yüzde 20 ile yüzde 50 arasında değişen oranlarla ‘en kabahatliler’ olarak kabul edilen yaklaşık 60 ülkeyi hedefleyen karşılıklı tarifeler. Bu sınıfta dikkat çeken örnekler arasında Çin mallarına yüzde 34 ve AB ithalatlarına yüzde 20 kararı yer alıyor.

Ve son olarak, yabancı yapımı araçlara yüzde 25'lik tarife ve 800 doların altındaki Çin malları için gümrüksüz satış boşluklarının kapatılması.

Bu duyurulara verilen tepki tam da düşünüldüğü gibi gerçekleşti. Trump’ın destekçileri tarifeleri alkışlarken eleştirmenler ise yüksek sesle kınadı. Bu arenanın bir siyaset sahnesi olduğu düşünüldüğünde, bu tepkilerin ne kadar normal olduğu anlaşılıyor. Ancak partizan gürültü görmezden gelindiğinde, bu politikalar aracılığıyla derinlerde bir şeylerin değiştiği görülüyor.

Aslında ne oluyor?

Öncelikle Trump, Amerika Birleşik Devletleri'ni cezalandırıcı bir tarife sisteminden teşvik sistemine dönüştürüyor. ABD, tarihsel olarak belirli ülkeleri, aldıkları eylem ve pozisyonlara yanıt olarak cezalandırmak için tarifeleri kullanıyor. Yani ABD’de artık tüm ithalatlardaki varsayılan tarifenin en az yüzde 10 olduğu ve belirli ürünlerin Amerika Birleşik Devletleri'ne gelmesini teşvik etmek için tarifelerin düşürüleceği bir sisteme geçiliyor.

Bunu çok akıllıca bir hamle olarak değerlendirmek için nedenle bulunuyor. Bu politikayla hükümet önemli bir gelir elde ederken şirketlere ürünlerini Amerika'da üretmeleri için kalıcı bir teşvik sağlamayı planlıyor.

Burada olan ikinci şey ise Başkan Trump'ın Amerikan şirketleri ve çalışanları için oyun alanını eşitlemesi. Trump'ın “Onlar bize yapıyor, biz de onlara yapıyoruz” cümlesi bu hedefi doğruluyor.

Fikir şu ki, yabancı ülkeler Amerika Birleşik Devletleri'nden çok uzun süredir faydalanıyor. ABD’ye karşı gümrük vergileri koyuyor, üreticilerini sübvanse ediyor, para birimlerini manipüle ediyor ve genel olarak ikili ticarette haksız bir avantaj elde etmeye çalışıyorlar.

Bunu yapmaları elbette mantıklı; neticede bu, liderlerin vatandaşları ve ekonomileri için en iyi olanı yapmaya çalışmasından başka bir şeyi ifade etmiyor.

Ancak ABD bu duruma "Artık yeter!" diyor. Meksika'nın ekonomik politikaları Meksika öncelikliyken, Kanada'nın ekonomik politikaları Kanada öncelikliyken, Çin'in ekonomik politikaları Çin öncelikliyken, Hindistan'ın ekonomik politikaları Hindistan öncelikliyken Amerika'nın ekonomik politikaları neden Amerika öncelikli olmasın?

Mesele şu ki, insanlar değişimden nefret edebilir ancak Amerika Birleşik Devletleri artık dünyadaki diğer tüm ülkelerin ezberini bozma stratejisi izliyor. Bu nedenle Trump’ın bu hamlelerini ABD’li şirketleri ve çalışanlarını korumak için atılan adımlar olarak değerlendirmek mümkün gözüküyor.

Tüketici fiyatları gerçekten artacak mı?

Trump’ın tarife politikasını eleştirenler bu model altında tüketici fiyatlarının artacağını iddia ediyor ancak bunun doğruluğu oldukça tartışmalı gözüküyor. Gümrük vergileri aslında enflasyonist değil, deflasyonist bir güç olarak biliniyor. 2018 tarifelerinde her tarifeli malın fiyatının 18 ay içinde tarife öncesi seviyelerden daha düşük seviyelere inmesi de bu tezi doğruluyor.

Fiyatların düşmesinin birçok nedeni bulunuyor. Tarifeleri tek başına sorumlu tutmak bu nedenle doğru bir yaklaşım olmayabilir. Örneğin, Walmart tedarikçilere tarifelerin maliyetini üstlenmeleri gerektiğini söylüyor ve bu mallar için daha yüksek fiyatlar ödemeyeceğini söylüyor. Bu, Amerikan şirketlerinin müşterilere daha yüksek fiyatlar yansıtmak zorunda kalmaktan ziyade yabancı şirketleri sıkıştırma gücüne sahip olduğunu gösteriyor.

Amaç Amerikan endüstrilerini korumak

Ancak bu gümrük tarifesi karmaşasında büyük bir boşluk olduğunun unutulmaması gerekiyor: Amerika'da ürün üretiyorsanız gümrük tarifeleriyle uğraşmak zorunda değilsiniz ve yine Amerika'da üretilen ürünleri satın alıyorsanız gümrük tarifeleriyle uğraşmak zorunda değilsiniz. Bu çalışmanın da tüm amacı bu: ‘Amerikan endüstrilerini korumak, Amerikan iş gücü yaratmak ve hükümet için gelir elde etmek’.

Bazı insanlar şu anda borsa ve yatırım portföyleri konusunda çok endişeli. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ise şöyle diyor: “Bence önemli olan temel ekonomik unsurlar olacak çünkü günün sonunda, Warren Buffett'ın dediği gibi, ‘piyasa kısa vadede bir oylama makinesidir, uzun vadede ise bir tartı makinesi.”

Ekonomi politikaları zenginlere yardım etmeyi hedeflemiyor

Gerçekten de olan biten bu kadar basit olabilir. Bu nedenle ekonomi politikalarını birkaç saatlik borsa performansına göre değerlendirmek yerine, ilk 6-12 aydaki etkinliğini değerlendirmek için beklemek gerekiyor. Nihai olarak önemli olan şey tartı makinesidir. Bu da, Amerikan şirketlerinin hisse senedi fiyatlarının, tarifelerin faydalarını görmeye başladıkça bu yılın ilerleyen zamanlarında yükseleceğinin bir işareti olabilir.

Şunun da bilinmesi gerekiyor; hisse senedi portföyleri nihai olarak önemli değildir. Bu ekonomi politikaları zenginlere yardım etmeyi amaçlamıyor; tamamen çalışan sınıf için servet ve fırsat yaratmaya odaklanıyor.

Küreselleşme tersine çevriliyor

ABD, son birkaç on yılda iş ihraç ederek, doları değersizleştirerek ve kendi ulusundan çok diğer uluslara öncelik vererek Amerikan nüfusunun büyük bir bölümünü hayal kırıklığına uğrattı. Kasım ayındaki görev, küreselleşmeyi tersine çevirmek ve güçlü bir iç politika oluşturmaktı. Seçmenlerin şu anda gördüğü şey de tam olarak bu.

İç Güvenlik Danışmanı Stephen Miller, mevcut yönetimin ekonomi politikasına yaklaşımını şu sözlerle açıklıyor: “Buna, ‘büyük ihanetin büyük tersine çevrilmesi’ denilebilir.” Bazıları Miller’a katılabilir, bazıları ise katılmayabilir. Ancak ABD'nin bu deneyi yapmaya kararlı olduğu çok açık; eğer işe yararsa, ülkenin büyük bir kısmının bundan faydalanacağı da.

ABD'nin yeni tarifeleri Türk ihracatçıları için avantaj mı

ABD'nin yeni tarifeleri yumurtacıları da etkileyecek mi?

Bolat'tan ABD'ye tarifeler için müzakere çağrısı

Tarifeler dünya ekonomisinin ezberini bozuyor

Piyasalar Trump tarifeleriyle alt üst oldu

Trump'ın tarifelerine ilk karşı hamle AB'den