BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaYaşam-MagazinTaht oyunlarında EQ hamlesi----

Taht oyunlarında EQ hamlesi

Taht oyunlarında EQ hamlesi
20 Mart 2017 - 14:29 www.finansingundemi.com

İK profesyonelleri, kafa avcıları ve uzmanlar yüksek EQ'nun iş hayatındaki avantajları konusunda neredeyse hemfikir. Ancak dezavantajları olduğunu hatta konunun bir paradoks olduğunu düşünenler de var...

Duygusal zekâ yani EQ, kendini bir şey zanneden kibirli IQ'nun tahtını sallayalı çok oluyor. Hatta uzmanlara göre duygusal zekâ 2020 yılında en önemli iş becerisi sayılacak. Gitgide karmaşıklaşan ve stres düzeyini arttıran iş dünyasının daha yaşanabilir olması için başka çare de yok zaten. Duygusal zekâ sahibi olan liderler ve çalışanlar hiç olmadığı kadar kıymet görecek diyebiliriz. Aslında bugün de durum çok farklı değil. Duyguları anlayan ve yönetebilenler her kademede başarılı oluyor.

İK profesyonellerinin duygusal zekâya sahip insanları öncelemesinin bazı mühim sebepleri var. Bunlardan ilki stres altında çalışmayı sürdürebiliyor olmaları. Bilinçli olarak stres seviyelerini yönetebiliyorlar. Çalıştıkları insanları anlamaları ve onlarla işbirliği kurabilmeleri de bir diğer sebep. Zira takım olabilmek, çeşitli yelpaze ve kültürlerden insanla ilişki kurma becerisi gerektiriyor. Özellikle çok uluslu şirketlerin işe alım kriterlerinde duygusal zekâ önemli bir yere sahip.

EO sahibi kişiler aynı zamanda iyi birer dinleyici. Bu da takımdaki herkesin duygu ve düşüncelerini hemen anlayarak ona göre davranma yeteneğini getiriyor. Üstelik EO'su yüksek çalışanlar geri bildirime yani eleştiriye de açık. Duygusal zekâsı düşük çalışan küçük bir eleştiride bile savunmaya geçerken, EQ sahibi çalışan eleştiriyi bir katkı olarak değerlendirebiliyor. Empatik olmaları ve olaylara farklı gözlüklerden de bakabiliyor olmaları ise yine tercih sebepleri arasında. İK profesyonelleri, kafa avcıları ve uzmanlar yüksek EO'nun iş hayatındaki avantajları konusunda neredeyse hemfikir.
Ancak dezavantajları olduğunu düşünenler de var.

"FARKINDALIĞINIZ YÜKSEK OLMALI"

Yetenek yönetimi şirketi Assessment Systems'in CEO'su Levent Sevinç, her şeyin çabuk eskidiği günümüz iş hayatında değişen şartlara adapte olabilmek için öğrenme kasının güçlü olması gerektiğini belirterek, "Öncelikle farkındalığımız yüksek olmalı. Duygusal zekânın ilk boyutu olan kendinin farkında olma, bu konuda bireylerin farkındalık düzeyini gösteriyor" diyor. İş hayatında nerede, ne zaman ve nasıl tepki vermek gerektiğini bilmenin başarı için çok kritik olduğuna değinen Sevinç'e göre tepkilerini kontrol edemeyen biri haklıyken haksız duruma düşebilir. Duygusal zekânın avantajlarına rağmen IO'nun çok da yabana atılmaması gerektiğine vurgu yapan Sevinç sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bilişsel zekâ hiçbir zaman önemini yitirmedi. IO'su düşük EO'su yüksek kişilerin iş hayatında, en azından uzun vadede başarılı olabildiğini söylemek zor. Duygusal zekâ, özellikle eşitler arasında kimin birinci olacağını belirliyor. Yani bilişsel zekâ seviyesi denk bir grup çalışan düşünün, bunların içerisinde iş sonuçlarıyla fark yaratacak ve diğerlerinden öne çıkacak kişi, duygusal zekâsı yüksek olan olacaktır."

KADINLARDA DAHA YÜKSEK

Üst düzey işe alım ve danışmanlık şirketi PageGroup Ülke Müdürü Hugo Campo, duygusal zekânın İK açısından gittikçe önemsenen özellikler arasında yer almaya başladığını söyleyerek, "Son zamanlarda yürütülen araştırmalar da bu konunun başarıdaki önemini gösteriyor. Duygusal zekâ duyguları anlama ve yönetme kapasitesidir, insani duyguların inceliklerinin iş yerinde kabul görmesi, çalışanlar arasında daha iyi işbirliği sağlamak, daha mutlu bir iş ortamı sunmak gibi pragmatik faydalar getiriyor" diyor. İşyerinde duyguların kapı dışında bırakılmasını beklemenin akılcı bir yaklaşım olmayacağına değinen Campo, bu beklentinin hem yöneticiler hem de çalışanlar üzerinde yıkıcı etkileri olacağını belirtiyor.

Küreselleşmeyle beraber duygusal etkileşim ve duygu ifadesinin daha karmaşık bir hal aldığına vurgu yapan Campo, "Kendini bilen, duygusal açıdan zeki bir yönetici, zamanlamaları doğru planlayarak süresinden önce işi halledebilme yetisine sahip. Kadınların daha yüksek duygusal empatiye sahip olduğunu söylemek mümkün" diyor. Duyguların kökenini ve kaynağını anlamanın ekip çalışmasını uyumlu hale getirdiğine işaret eden Campo, başarılı liderlerin duygusal zekâ bileşenlerine sahip olduklarını söylüyor. Campo "Ekiplerini daha iyi tanıyarak anlayan yöneticiler çok daha mutlu oluyorlar. Etkili bir yönetici olmak önemlidir fa kat bir yöneticiyi lider yapan duygusal zekâsıdır" diyor.

EQ PARADOKSU

Dubai, American University in the Emirates'de yönetim dersleri veren yönetim danışmanı Prof. Uğur Zel, başarının izafi bir kavram olduğundan bahsediyor. Çalışanlarla ilişkilerinde liderlik tanımının çok dışında davranışları olan, duygusal zekâ ile hareket etmeyen yöneticilerin de üst düzey iş başarısı gösterebildiğini ve bunun bir paradoks olduğunu söyleyen Zel, "Örneğin General Electric'in efsane CEO'su Jack Welch'in toplantılarda çok sert olduğu bilinir. Çalışanlarını karar verme sürecine katmayan, hata yapmalarına izin vermeyen, otonom hareket etmelerini istemeyen, delegasyon yapmayan ama sonuçlara baktığınızda şirketi başarıdan başarıya götüren bunun gibi çok yönetici var. Akademik olarak baktığımızda bu kişilerin başarılı olması beklenmez. Demek ki duygusal zekâ iş piyasasında başarı için en önemli kriter değil" diyor.

IQ ve EQ arasında dengeli kullanımın önemli olduğuna, bir başına ikisinin de başarıya götürmeyeceğine değinen Zel'e göre mekanik işlerle meşgul olan, hesaplama, analiz, raporlama gibi sol beyin ağırlıklı çalışılan fonksiyonlarda IQ ön planda. İnsan kaynakları ve müşteri İlişkileri gibi fonksiyonlarda ise EQ, IO'dan daha gerekli olabilir.

İŞE ALIMDA YENİ DÖNEM

Neredeyse hiç 10 testi kullanılmadan sadece EQ envanterleri sonuçlarına bakarak personel alımı yapılan bir döneme girildiğine işaret eden Zel, iki örnek paylaşıyor.

Zel'in anlattığına göre, ABD Hava Kuvvetleri Komutanlığı 2000'lerin başında, havacı asker yetiştirmek üzere seçerek aldığı adayların yüzde 50'sine yakınının bir yıldan önce ayrılmasından dolayı ciddi anlamda zarar görüyor. 2002 yılında personel temin merkezinin alım sürecini tekrar gözden geçirmesi isteniyor. Sonuç olarak daha önce uygulamadıkları özel tasarlanmış bir duygusal zekâ testinin eski sisteme ilave olarak uygulanmasına karar veriliyor.

1171 adaya pilot uygulama yapılıyor ve bu adaylardan başarılı görülenler istihdam ediliyor. Sonuç; ordudan ayrılanların oranı yüzde 92 oranında azalırken, personelin yetiştirilmesi için harcanan bütçeden 2 milyon 700 bin dolar tasarruf ediliyor.

İkinci örnek ise dünya çapında üst düzey yönetici alımları yapan danışmanlık firması Egon Zehnder'den. Firma EQ'nun etkisiyle ilgili bir deneme yapmak üzere 515 üst düzey yöneticiyi sadece duygusal zekâ envanterlerine göre seçiyor. Bu adayların sadece CV'lerine bakılıyor, bunun dışında mülakat, değerlendirme merkezi uygulamaları, yetenek testleri, simülasyon veya vaka çalışmalarının hiçbiri uygulanmıyor. Üç yıl sonra, bu yöntemle alımı yapılan bu kişilerin işteki başarılarına bakılıyor. Sonuç, yüzde 74 çok başarılı olarak raporlanıyor.

DÖRT UNSURDAN OLUŞUYOR

Entek İK işe alım yöneticisi Ceyda Özkan Arıcan, duygusal zekânın öz bilinç, öz yönetim, sosyal bilinç ve sosyal beceri olmak üzere dört temel unsurdan meydana geldiğini anlatıyor. Firmaların artık IO'nun yanında EQ'nun önemini de kavradıklarını belirten Arıcan, "Bunu değerlendiren küçük işletmeler kısa sürelerde üst sıralara tırmandıkları gibi, kurumsal büyük ölçekli firmalar da bulundukları rekabetçi ortamda fark yaratıp başarı elde edebiliyorlar" diyor.

Arıcan duygusal zekâ unsurlarından öz bilincin duyguları okuma anlama, güçlü ve zayıf yanları gerçekçi bir şekilde değerlendirme ve kendi değerini bilme konusunda işe yaradığını belirtirken, öz yönetimin ise yıkıcı duygu ve dürtüleri kontrol altına alma, fırsatları yakalama, tutarlılık ve değişkenlere karşı uyarlanma yeteneği olduğunu ifade ediyor.

POZİSYON YÜKSELDİKÇE EQ DÜŞEBİLİR

İnsan ilişkilerinde karşımızdakini anlama ve bu anlayışa uygun davranma sanatının, bize hangi işte olursa olsun beraberinde başarıyı getireceğini söyleyen eğitim ve yönetim danışmanı Eray Beceren, "Yönetmek, değişen duygu durumlarımıza rağmen tutarlı davranabilmek demektir. Duygusal zekâ kavramının olmadığı bir yöneticilik, beraberinde kişinin kendi ve karşısındakilerin duygu durumlarını tanımadığı, anlamadığı, empati besleme becerisini geliştiremediği bir ilişkiler yumağından ibaret olacaktır" diyor. Beceren'e göre yüksek duygusal zekâ seviyesine sahip olmak, yöneticilerin olaylar karşısında değişen duygu durumlarını anlayabilmeleri ve belli bir çizgiyi tutturarak idare edebilme yeteneklerini geliştiriyor. Ancak pozisyon yükseldikçe duygusal zekâda bazen düşüşler yaşanıyor. Bunun nedeni ise kişilerin yetki ve sorumluluklarında meydana gelen değişiklikler.

"Yüz yüze geldikleri problemler, sorunlar, karar vermeleri gereken durumlar farklılaşıyor, zorluk dereceleri artıyor. Tüm bunlar kişilerin duygu durumlarını ve duygularını ifade etme şekillerini de etkiliyor" diyen Beceren, duygusal zekâyı zayıflatan etkenler hakkında şunları söylüyor:
"Duygusal zekâmızı geliştirebilmemiz iç dünyamızı anlamaya çalışmayı, duygularımızı yönetebilmeyi gerektirir. İş hayatımızda çoğu zaman dinlemeyi bilmediğimizden dolayı anlamıyoruz, anlamadığımız için kendimizi anlatma çabasına giriyoruz ve kendimizi gereksiz tartışmaların içinde buluyoruz. Dinlemeyi bilmeme duygusal zekâmızı zayıflatan bir unsur."

SONRADAN GELİŞTİRMEK MÜMKÜN

Duygusal zekânın zaman içerisinde geliştirilebileceğini söyleyen İK danışmanı Selçuk Arıcı, "Bir kişinin duygusal zekâsı yaşamının her anında gelişebilir. Yaşadığı zorluklar, tecrübeler, deneyimler, sevinmeler, üzülmeler, kaygılar bir kişinin duygusal zekâsının gelişimini sağlar. Yani duygusal zekâ, kişisel zekâdan farklı olarak sonradan geliştirilebilir" diyor.

İş hayatında ideal olanın hem 10 hem de EQ'nun yüksek olduğu adaylar olduğunu söyleyen Arıcı, bunun her zaman bir arada olmasının mümkün olmadığını da vurguluyor. "Bu yüzden özellikle iş başvurularında pozisyonun tipine ve gerektirdiği tecrübeye göre düşünülüyor. Kimi pozisyonlarda sadece yüksek IQ yeterli olabilir. Örneğin Ar-Ge, mühendislik ve teknik konularda. Satış, pazarlama, müşteri ilişkileri ve medyada da EQ yeterlidir" diyen Arıcı, büyük, çok uluslu şirketlerin çalışanlarında her ikisini birden aradığına işaret ediyor ve ekliyor: "Tabii buna göre de ücret politikaları belirliyorlar. Sonuç olarak IQ ve EQ şirketler için birer maliyet meselesi."

EQ DEZVANTAJ DA OLABİLİR

Duygusal zekânın dezavantaj olabileceğine inanan uzmanlar da var. Psytech Türkiye Başkanı Psikolog Resul Tura, analitik becerilerle desteklenmeyen yüksek duygusal zekânın, stratejik düşünme, karar alma, planlama, etkili müzakere gibi yetkinliklerde kısıtlı kalınmasına neden olacağını belirtiyor. "Böyle liderler çevrelerindeki diğer insanlar açısından zor olan ancak alınması gereken kritik kararları almakta zorluklar yaşayabilirler veya en iyi ihtimalle bu kararları erteleyebilirler. Ekip üyelerinin gelişimi açısından çok kritik olan negatif geribildirimleri aktarmakta yavaş kalabilirler" diyen Tura, müzakere süreçlerini iyi analiz edilmiş veri ve bilgilerle desteklememeleri durumunda yeterince zorlayıcı olamayacaklarını belirtiyor. 2015 yılında Amerikan Uygulamalı Psikoloji Dergisi'nde yayınlanan "A Meta-Analysis of the Relationship Betvveen Individual Assessments and Job Performance" (Bireysel değerlendirmelerle iş performansı arasındaki ilişkiye dair bir meta-analiz) araştırma sonuçlarına da göndermede bulunan Tura, sözlerini şöyle tamamlıyor:
"Araştırma özellikle yönetsel seviyede gerçekleştirilen değerlendirme merkezi uygulamalarında hangi ölçüm aracının ve faktörünün yöneticilerin daha sonraki iş performanslarım daha güçlü bir şekilde öngördüğüne yoğunlaşmıştı. Yine sürprize yer olmayacak şekilde, bu araştırma da daha önce yapılanlarla benzer şekilde yönetsel iş performansıyla en güçlü ilişkinin bilişsel zekâ yani IQ olduğunu gösterdi. Bütün bunlardan duygusal zekânın önemsiz bir faktör olduğu sonucu çıkarılmamalı tabii ki. Duygusal zekâ, iş performansı üzerinde çok önemli ve belirleyici bir faktördür. Özellikle yönetsel seviyede duygusal zekâsı düşük kişilerin yarattıkları tahribat çok yüksek seviyelerde olabiliyor. Benim itiraz ettiğim nokta, duygusal zekânın iş performansı için bilişsel zekâyı geride bırakacak şe-kilde en önemli faktör olduğu tezidir. Duygusal zekânın fazla abartıldığını düşünüyorum."

"TAKIM RUHU KOLAY OLUŞUYOR"

Duygusal zekası yüksek çalışanların kurumlara pek çok katkısı bulunduğunu belirten Kariyer.net Genel Müdürü Fatih Uysal, "Yöneticileriyle ve çalışma arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurabilmeleri, başarıyı daha kolay yakalayabilmeleri, zorluklarla diğer çalışanlara oranla daha kolay baş edebilmeleri, kendileriyle barışık olmaları ve üretken olmaları bunlardan bazıları. Bunun farkında olan kurumlar duygusal zekası yüksek çalışanlarla birlikte yol almayı tercih ediyor" diyor.

Duygusal zekanın önemini kavrayarak uzun vadede kurumları hedeflerine ulaştıracak olan profilleri işe alım sürecinde belirlemenin önemine değinen Uysala göre, kurumlarda duygusal zekaya ilişkin farkındalık artırılması ve çalışanların duygusal zekalarını destekleyecek gelişim programlarının şirketlerin gündemlerine ve eğitim takvimlerine alınması gerekiyor. Duygusal zekaya sahip çalışanların yer aldığı şirketlerde takım ruhu oluşturmanın da kolay olduğuna işaret eden Uysal sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bu durum ekiplerin başarısını ve performansını artırıyor. Çalışanlar için ise daha huzurlu ve pozitif çalışma ortamları oluşuyor. Tüm bunların sonucunda da şirketler kazanç elde ediyor ve hedeflerine ulaşıyor." 

18 MADDEDE DUYGUSAL ZEKÂ

Duygusal zekâsı yüksek insanların hem iş hem de sosyal alanda varlıklarını sürdürmede, olumlu ve yapıcı ilişkiler kurmada ve sonuca ulaşmada daha avantajlı olduklarını belirten MCT Danışmanlık Genel Müdürü Didem Gürcüoğlu Tekay, "En önemli avantalarından biri hem iş hem sosyal alanda bilinçli ve istekli karar verebilmeleridir" diyor. Tekay duygusal zekânın özelliklerini 18 maddede sıralıyor:

*Duygusal farkındalık: Bireyin kendi duygularını okuması, etkilerini fark etmesi ve kararlarını içgüdüleriyle yönlendirmesi
*Kişisel değerlendirme: Bireyin kendi güçlü ve sınırlı alanlarını bilmesi
*Özgüven: Bireyin kendi varlığının ve becerilerinin farkında olması
*Duygusal kontrol: Bireyin yıkıcı duygu ve güçleri kontrol altında tutması
*Şeffaflık: Dürüstlük, doğruluk ve güvenilirlik sergilemek
*Uyum: Değişen durumlara uyum sağlamada ya da engelleri aşmada esneklik
*Başarı: Mükemmelliğin standartlarını yakalamak üzere performansı geliştirme dürtüsü
*Girişim: Fırsatları fark edip harekete geçmeye hazır olma
*İyimserlik: Olayların olumlu yanını görmek
*Empati: Başkalarının duygularını anlamak, onların perspektifinden görebilmek, onların endişe ve kaygılarıyla ilgilenmek
*Organizasyonel farkındalık: Organizasyon içindeki politikaları, şu an geçerli karar mekanizmalarını anlamak
*Hizmet: Müşteri ihtiyaçlarını fark etmek ve karşılamak
*İlham veren liderlik: Zorlayıcı bir vizyonla motive edip yönlendirmek
*Etki: İkna etmek için bir dizi taktikler kullanmak
*Başkalarını geliştirmek: Geri bildirim ve yönlendirmeyle başkalarının becerilerini desteklemek
*Değişim katalizörü: Yeni yönlere doğru yönelmek, buna liderlik etmek
*İlişki kurma: İlişki ağlarını oluşturup elde tutmak ve geliştirmek
*Takım çalışması ve işbirliği
(Ürün Dirier/Para Dergisi)

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)