Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) aldığı kararlar, 2008 dünya krizinden bu yana bol likidite üzerinde hareket eden piyasaları yeni bir sürece soktu. Gelişmekte olan ülkelere akan finansal kaynaklar, krizden çıkma işareti gösteren ABD ve diğer gelişmiş ülkelere yöneldi.
Milliyet'in haberine göre, ABD’nin bu hareketi dünyada en fazla Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor. Kriz sürecinde Türk ekonomisindeki başarının temel dayanağı olarak gösterilen bankacılık sektörünün yeni düzende nasıl bir rol oynacağı ekonominin istikrarı açısından önem taşıyor.
Reel ekonomiye kaynak sağlayan, bireylerin finansal kaynaklara ulaşmasına aracılık eden bankacılık sektörünün yeni gelişmelere nasıl baktığını sektörün en büyük bankalarından biri olan Akbank’ın Yönetim Kurulu Suzan Sabancı Dinçer’e sorduk.
‘Hareket sürecek’
Dinçer, dünyaya ilişkin görüşlerini ifade ederken, Fed’in dünyaya yaptığı etkiye dikkat çekti. Fed’in kararlarının Türkiye gibi ülkelerin paralarında değer kaybına neden olduğunu belirten Dinçer, bunun birkaç yıl daha süreceğini söyledi.
Dinçer şöyle konuştu:
“Fed’in hazine bonosu alımlarını azaltacağı sinyalini vermesi gelişmekte olan piyasalardan sermaye çekilişine sebep oldu. Tüm piyasalar, özellikle Hindistan, Brezilya, Endonezya gibi birçok gelişmekte olan piyasa bundan etkilendi, kurları değer kaybetti,
faiz oranları yükseldi.
Hindistan rupisi Amerikan dolarına karşı yılbaşından bu yana yüzde 16 değer kaybetti. Brezilya reali yüzde 18, Güney Afrika randı yüzde 20 değer yitirdi.
Türk Lirası’ndaki (TL) gerileme yüzde 9.5 ile çok daha sınırlı seviyede. Türkiye 2010 - 2012 döneminde izlediği politikalarının da yardımıyla diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha sağlam bir duruş sergiliyor.
Fed’in kararı ile tetiklenen bu hareket devam ediyor ve öyle görünüyor ki önümüzdeki birkaç yıl daha devam edecek.”
‘Güç korunabilir’
Önümüzdeki döneme ilişkin beklentiniz nedir?
Fed’in eylülde varlık alımında azaltıma gitmesi bekleniyor. Fakat bu likiditenin azalacağı anlamına gelmiyor ve parasal sıkılaştırma anlamı da taşımıyor.
Piyasalarda son dönemde artan çalkantı, fon akımlarının ani bir şekilde yön değiştirmesinden kaynaklanıyor. Bu Fed’in de amaçladığı, kontrol ettiği bir gelişme değil. Piyasa beklentilerinin dengelendiği noktada yatırımcıların, istikrara sahip gelişmekte olan ülkelere ilgisi tekrar artacak.
Türkiye şimdiye kadar hızlı karar alabilmesi, pragmatik ve aynı zamanda akılcı hareketleriyle, kendi aleyhine olabilecek küresel gelişmeleri lehine döndürmeyi başarmıştır. Bu defa da aynısı olabilir. Türkiye’nin güçlü yanları bulunuyor. Yeter ki bunu iyi değerlendirebilsin. Geçtiğimiz 10 yılda siyasi ve ekonomik istikrar sağlandı. İstikrarın kalıcılığında şüphe yaratılmamalıdır.
50 yeni şube açarak, 1.600 kişiyi işe alacak
Akbank yaşanan bu süreçte nasıl bir politika izleyecek?
Akbank konjonkürden bağımsız olarak risk odaklı, ihtiyatlı yaklaşımını koruyor. Yeni gelişmeler karşısında önceden önlem alıyoruz. 2013 için öngördüğümüz büyüme politikalarını uygulamaya devam ediyoruz. Yıl içerisinde 45-50 civarında yeni şube açacağız ve 1.600 yeni çalışanımız olacak.
Bu dönemde yapmış olduğumuz uzun vadeli dış borçlanmalarla düşük maliyetli fonlamalar gerçekleştirdik. Son olarak sağladığımız 1.5 milyar dolar karşılığı sendikasyon kredimizin maliyeti de bu nitelikte. Bu başarılı sendikasyonumuz Akbank’ın saygınlığını ve gücünü yansıtıyor.
‘MERKEZ FAİZİ ARTIRABİLİR’
Türkiye’de faiz ve kur nasıl olur?
10 yıllık Amerika tahvil getirisindeki artış ve gelişen ülkelere karşı risk iştahının azalması faizlerin yükselmesine sebep oldu. Bundan sonra yurtiçi etkenler de etkili olacaktır. Merkez Bankası faizlerinde bir miktar daha artış görebiliriz.
Döviz kurları da bu gelişmelerden etkilenecek. Kurdaki hareketlerde global enflasyon farkları ile dış finansman ihtiyacı da belirleyici olacak.
Global likidite bolluğunun azalmaya devam edeceği önümüzdeki dönemde ihracat pazarlarımızda toparlanma yaşanacak. Bu süreçte kurlardaki seyrin dış rekabetçiliğimizi enflasyona sebebiyet vermeden öne çıkarması gerekiyor.
‘FON AKIMLARI YÖN DEĞİŞTİRDİ’
ABD dünyayı nasıl etkileyecek?
Global ekonominin, farklı bir konjonktüre girdiğini görüyoruz. Yılın ikinci çeyreğinde gelişmiş ülkelerin global büyümeye katkısı arttı. Bu durum gelişmekte olan ülkelerin büyümesinin yavaşladığı bir ortamda gerçekleşiyor. Fed, 2008 likidite krizinden bu yana ilk defa politikasını değiştireceğine dair bir takvim açıkladı. Fon akımları gelişmiş piyasalara yöneliyor.
Bu durum, gelişmiş ekonomilerde büyümeye dayalı veriler beklentileri yukarı yönlü kırdığı sürece devam edecek. Büyüme gerçekleşmelerinin, beklentilerle uyumlu olduğu noktada, gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışları sona erebilir ve bu ülke ekonomileri daha tercih edilebilir bir hale gelebilir. Fakat bu zaman alacak.