Hepinizin bildiği gibi Merkez Bankası (MB) gece yarısı toplantısıyla ortalama 3,50 baz puan oranında şok
faiz artışı gerçekleştirdi. Bir süredir
finans sektörünün
faiz artışı isteğine kulağını tıkayan MB yetkilileri, bu konudaki baskılara dayanamayıp, teslim bayrağını çekti.
Mayıs 2013’te Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) aylık 85 milyar dolarlık tahvil geri alımları şeklindeki parasal genişlemeyi yıl sonuna kadar kısıtlamaya başlayacağını duyurdu. MB’den de parasal sıkılaştırmaya hazır olunduğu açıklamaları yapıldı. Hatta FED’in parasal sıkılaştırma uygulamasından Türkiye’nin kendi kategorisindeki ülkeler arasında en az etkileneceği belirtildi.
17 Aralık 2013’te yolsuzluk operasyonuyla birlikte siyasi tedirginliğin başlaması ve yabancı yatırımcı yıl sonu hesaplarını kapatırken dövize yöneldi. 12 yıldır siyasi tedirginliği fiyatlamayan iş dünyası da bu gelişmelerden rahatsızlık duyarak vadesi gelmemiş döviz açık pozisyonlarını kapatmaya yöneldi. Dolar fiyatı kısa sürede 2,0000 TL’nin üzerine tırmandı. MB aralık ayındaki toplantısında da faizleri değiştirmedi. FED 18 Aralık’taki toplantısında tahvil geri alımlarında 10 milyar dolarlık kesinti kararı da döviz fiyatlarının artışında etkili oldu.
MB
Faiz artırımı yerine dövize satış müdahaleleriyle fiyat istikrarını korumaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Bu konuda
finans sektörüyle restleşmeye başladı. Geçen haftaki aylık toplantısında da MB faizleri değiştirmeyerek ek parasal sıkılaştırma kararı aldı. Ancak, döviz fiyatları sürekli yükselerek MB’ye faiz artırımı için
Finans sektörünün baskısı artmaya devam etti. MB bu baskılara iki gün sonra 3-4 milyar dolar satarak karşılık vermeye çalıştı ama başarılı olamadı. MB’nin mayıs ayından beri piyasaları iyi okuyamadığı anlaşıldı. Çarşamba gece yarısı yeniden toplantısında olanlar oldu. MB piyasaların önüne geçmek için şok faiz artırarak bu konudaki baskıya boyun eğmek zorunda kaldı. Geç kalınmış bu faiz artışına gecikme faizi de eklenmiş oldu. Bir açıdan faiz oranları yüzde 10’un üzerinde sadeleştirildi.
Finans sektörü bu karara alkış tutarken, iş dünyası ve reel sektör çok karşı çıktı. Piyasaların rahatlaması ve döviz fiyatlarının düşmesi beklenirken, ay sonu açık pozisyon kapatma işlemleri ve güvensizliğin ön plana tutulmasıyla dövizin ateşinin hafta sonuna kadar düşmediği görüldü.
Şok faiz artırım kararı yabancı yatırımcıyı tatmin ederse gelecek haftalarda dolar 2,1000-2,2000 TL bandına çekilebilir.
Faiz artışı, bankadaki mevduatından faiz alanları memnun ederken, yüklü borcu ve kaynak ihtiyacı olan, bu nedenle kredi kullanan reel sektöre ek maliyet oluşturacak. Kredi kartına, tüketici ve ihtiyaç kredisine yüzde 3 daha fazla faiz yükü getirecek. İşletmelerin kârlılıkları düşerken, üretim maliyeti artacak. Bu ortamda reel sektör durgunluğa girerken, yatırımlar azalabilir. İstihdam ve vergi gelirleri düşebilir. İşsizlik bir miktar daha artabilir. Ekonomi yönetimi Orta Vadeli Program’da revizyona gitmek zorunda kalabilir. Döviz fiyatları ve faiz oranlarındaki artışın enflasyona yansıması da kaçınılmaz olacak. Stagflasyon (durgunluk içinde fiyat artışı) endişeleri oluşabilir.
Bu gelişmeler sonrasında hükümet kanadından yapılan açıklamalardan duyarlı olduğu görülüyor. Reel sektörün ve halkın üzerindeki faiz ve döviz artışıyla oluşan yükün azaltılmasına yönelik yeni düzenlemeler, hammadde kullanımı, katma değeri yüksek ürün üretilmesine teşvik edilmesi, vergi yükünün azaltılması ve halkın tasarrufa yönelmesini özendirici uygulamaların artırılması gibi düzenlemeler yapılması bekleniyor. Bu işin yükünü siyasi istikrar hafifletebilir.
Faiz ve döviz fiyatlarındaki artışın ne götürüp ne getireceği bir buçuk-iki yıl sonra belli olacak.