Gelişmekte olan piyasalarda,
faiz artışı ve ekonomik büyümeye yönelik mevcut riskler devam ederken, ekim ayı başından bu yana söz konusu ülke para birimi ve piyasalarında gözlenen hareket "tepki dönemine" girildiği şeklinde yorumlanıyor.
Küresel ekonomik krizin ardından sarsılan birçok ülke ekonomisinde hala istenilen iyileşme yakalanamamışken, ortaya çıkan risklerden en fazla gelişmekte olan ülkelerin etkilendiği ve ciddi derecede sermaye kaybı yaşandığı görüldü.
Bu dönemde gelişmekte olan ülkeleri baskılayan bir diğer unsur, söz konusu ülke para birimlerinin dolar karşısında değer kaybetmesi olurken, bu durum ülke piyasalarındaki düşüşü de beraberinde getirdi.
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para politikalarında normalleşme adımları kapsamında
faiz artırıp artırmayacağına ilişkin belirsizlik, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin karşı karşıya kaldığı en önemli sorun olarak öne çıkarken, Çin'de büyümenin yavaşlaması, emtia fiyatlarındaki düşüş ve jeopolitik riskler de problemler arasında yer aldı.
Tüm bu sorunların devam etmesine karşın, ekim ayı içerisinde gelişmekte olan ülke para birimlerinin dolara karşı toparlanma eğilimine girmesi ve bu paralelde ülke piyasalarına yönelik olumsuz algının pozitif yönde gelişme göstermesi ise dikkati çekti. Bu trendin devam edip etmeyeceği ise piyasaların odak noktasına yerleşti.
"Gelişmekte olan piyasalara yönelik fiyatlamalar düzeltme gibi görülüyor"
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan, geçen hafta içinde gelişmekte olan piyasalara yönelik fiyatlamalarda yaşanan değişime işaret ederek, "Bunun bir trend dönüşü mü, yoksa düzeltme mi olduğunu doğru anlamak çok önemli. Eldeki veriler ve fiyat hareketine baktığımızda şu an için bir düzeltme olarak görülüyor" dedi.
Geçen aylarda gelişmekte olan piyasalara neden satış geldiğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Manukyan, şunları söyledi:
"Bu nedenler arasında ilk sırada Fed'in
Faiz artırımı beklentisi var. İkinci sırada ise Çin'in yavaşlayacağının artık net olarak kabul edilmesi ve buna bağlı olarak emtia fiyatlarında düşüş ve doların kuvvetlenmesi ve bunun kredi piyasalarında yarattığı baskı bulunuyor. Politik belirsizliklerin artması da bir diğer unsur. Bu dört unsurun farklı ağırlıklarda olsa da şiddetli bir şekilde fiyatlandığını gördük. Öyle ki TL veya Brezilya reali gibi kurlarda her gün satış yaşanması söz konusu oldu."
"Fed'in faiz artışını ötelediği konusu çok fazla gündemde kaldı"
Manukyan, gelinen noktada Fed'in faiz artışını ötelediği konusunun çok fazla gündemde kaldığına işaret ederek, bu nedenle de fiyatlanmasının büyük ölçüde gerçekleştiğini kaydetti.
Yuan hareketinden sonra Çin konusunun da net bir şekilde satıldığını aktaran Manukyan, "Fed ile diğer merkez bankaları politikaları arası ayrışmanın düşünüldüğü kadar sert olmayacağı anlaşıldı, ayrıca zaten sert fiyatlama nedeniyle doların yeni bir hikaye olmadan daha fazla baskı yaratması da gündemden düştü" diye konuştu.
Manukyan, politik belirsizlik ilk ortaya çıktığında satış, endeksler ve kur yeterince düştüğünde ise alış nedeni olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Yani tüm sorunlar yerinde durmasına rağmen yeterince fiyatlandığı için gelişmekte olan piyasalarda bir tepki hareketi görüyoruz ve hareketin şiddeti bunun açık pozisyonların kapatılması şeklide vücut bulduğunu gösteriyor. Bu durum son çeyrekte devam edebilir. Ancak gerçek anlamda çözümler masada değil. Yani Fed 'bir gün' faiz arttıracak. Artırmaması da global büyümede sorun olduğunu göstereceği için yine negatif. Çin yıllar boyu yavaşlamaya devam edecek, dolar likiditesi daralacak... Bu nedenle gelişmekte olan piyasalarda yeni bir boğa döneminden ziyade bir çeyrek sürebilecek bir tepki döneminde olduğumuzu düşünüyorum."