Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu’ndaki Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve ekibi, diyabetin tedavisinde devrim yaratabilecek bir bilimsel keşfe imza attı. On yıllardır, adipositlerdeki (yağ hücreleri) enerji rezervlerinin durumunu diğer metabolik organlara ileterek uygun endokrin tepkileri ortaya çıkaran sinyalleri araştıran ekip, pankreas beta hücrelerinden insülin üretimini kontrol eden yeni bir mekanizmayı aydınlığa çıkardı.
Hotamışlıgil ve ekibi, ‘FABKIN’ adını verdikleri bu yeni hormonu bloke ederek, hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabetli farelerde hastalığnı ortadan kalktığını belirtiyor. FABKIN hormonu, yağların yıkılımı sırasında yağ hücrelerinin kendisinin ürettiği bir hormon. Bu hormonun pankreasın fonksiyonunu etkilediği ve beta hücrelerinden insülin üretimini kontrol ettiği bu yeni çalışma ile ortaya çıkarıldı. FABKIN hormonu şimdiye dek bilinmeyen, çok sıra dışı bir moleküler mekanizma aracılığı ile bu kritik işlevi kontrol ediyor.
Hotamışlıgil ve ekibinin Nature dergisinde yayınlanan araştırmasına göre, Tip 1 veya Tip 2 diyabetli farelerde kandaki FABKIN hormonu seviyelerinin anormal derecede yüksek olduğu görüldü. Bu tamamen aynı şekilde insanlarda da gözlenen bir değişiklik. Araştırmacılar, FABKIN aktivitesinin bloke edilmesinin hayvanlarda her iki diyabet formunun da gelişmesini engellediğini belirtiyor. Araştırmacılara göre FABKIN hormon kompleksi insanlarda da benzer bir rol oynadığı ve insan beta hücreleri üzerinde de aynı etkiyi gösterdiği için, diyabet için çok umut verici ve hızla uygulamaya geçebilecek bir tedavi korunma ve yöntemi hedefi olabileceğini bildiriyor.
Yeni tanımlanan FABKIN hormonunun vücudumuzdaki işlevi nedir?
İnsülin ve leptin gibi birçok hormon metabolizmanın düzenlenmesinde rol oynuyor ve benzer moleküler özelliklere sahip. FABKIN, tek bir tanımlanmış reseptörü olan tek bir molekül olmadığı için geleneksel hormonlardan oldukça farklı bir hormon olarak karşımıza çıkıyor ve yeni bir molküler mekanizma ile faaliyet gösteriyor. Geleneksel hormon işlevlerinin aksine, FABKIN hormonu yağ asidi bağlayıcı protein 4 (FABP4), adenosin kinaz (ADK) ve nükleozid difosfat kinaz (NDPK) dahil olmak üzere üç ayrı proteinden oluşan fonksiyonel bir protein kompleksinden oluşuyor. Bir dizi deneyi takiben araştırmacılar FABKIN hormonunun hücrelerin dışındaki enerji sinyallerini düzenlediğini belirlediler. Bu sinyaller daha sonra hedef hücre fonksiyonunu idare etmek için başka bir reseptör ailesi aracılığıyla hareket ediyor. Hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabet durumunda, yağ dokusu anormal düzeylerde FABKIN üretiyor ve bu yüksek miktarda kanda dolaşan hormon, pankreasta insülin üretiminden sorumlu olan beta hücrelerini işlevini bozuyor ve ölmelerine sebep oluyor. Bu düzeyler genetik yollarla veya bir prototip ilaç kullanımı ile azaltıldığında ise her iki diyabet türünün ortaya çıkmasına engel olunuyor.
Hotamışligil ve ekibi, 10 sene önce FABP4 olarak bilinen bir proteinin, adipositlerde depolanan yağların açlığa tepki olarak yıkıldığı zaman (lipoliz sırasında) bu hücrelerden salgılandığını keşfetmişti. O zamandan beri yapılan çok sayıda çalışma, dolaşımdaki FABP4 düzeyleri ile obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalık ve kanser dahil olmak üzere bir çok metabolik hastalık ile ilişkisini göstermiş ancak moleküler mekanizmaları ve hastalıklardaki rolünü ortaya çıkaramamıştı. Hotamışlıgil ve çalışma arkadaşlarının uzun seneler süren çalışmaları bu önemli soruların cevabını ortaya çıkararak, diyabete karşı yeni ve etkin bir tedavi olasılığını mümkün hale getirdi ve endokrinoloji ve metabolizma sahalarında önemli bir yeni bakış açısı ortaya çıkmasına sebep oldu.
Hotamışlıgil bu önemli noktaya ulaşmakta büyük emekleri olan, başta Dr. Kacey Prentice olmak üzere, tüm ekip üyelerinin ve işbirliği içinde oldukları klinik ve temel bilim alanındaki çok kıymetli araştırmacıların ve JDRF vakfının katkılarını, ve bu uzun soluklu, sıra dışı ve yoğun araştırmaların gerçekleşmesinde Sabri Ülker Merkezinin kritik önemini vurguluyor.
Araştırma 8 Aralık 2021'de Nature dergisinde online olarak yayınlandı. Makalenin tamamını incelemek için bu linki ziyaret edebilirsiniz; https://www.nature.com/articles/s41586-021-04137-3
Sabri Ülker Vakfı ile Bilim Sohbetleri Serisi’nin ilk konuğu Prof. Henry'i oldu
Sabri Ülker Bilim Ödülü’nü Doç. Dr. Elif Nur Fırat Karalar kazandı
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.