'Rutin bir dönemden geçmiyoruz'

Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) davetlisi olarak Meclis Toplantısı’na konuşmacı olarak katılan Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali; İş Bankası ile EBSO’nun Türkiye için önemi büyük tarihi gelişmelere bağlı olarak ortak değerler üzerinde yükselen ve ülkeye hizmet veren iki kurum olduğunu söyledi. İzmir İktisat Kongresi’nin ardından kurulan EBSO ile İş Bankası’nın, üstlendikleri önemli görevleri günümüze kadar başarıyla sürdürdüklerini belirten Adnan Bali, İş Bankası’nın kuruluşundan itibaren İzmir’e büyük önem verdiğini, bunun da İzmir’e verdikleri taahhüdün gereği olduğunu söyledi.
Konuşmasında dünya ve Türkiye ekonomisini de değerlendiren Adnan Bali, AB'ye aday Türkiye'nin küresel finansal krizden AB'nin çekirdek üyesi bazı ülkelerden daha iyi korunduğunu belirterek ''Bütün bunlar 2001 krizinden çok büyük dersler çıkararak, her seferinde yapısal problemlerle yüzleşerek hal yoluna koyduğumuz ve krizden etkilenmeme yolunu yaratan çok kıymetli bir ayrışma olgusudur'' dedi. Türkiye ekonomisinin son derece esnek bir ekonomi olduğunu ifade eden Adnan Bali, “Tıpkı bir akordeon gibi gerektiğinde genişleyip gerektiğinde de daralabiliyor. Ekonomiyi karne olarak değerlendirirsek Türkiye ekonomisi büyük ölçüde tatminkâr, hatta bazı konularda gereğinden fazla performans gösteriyor. Örneğin ekonomik büyümede. Bu da çok ciddi belirsizlik ve değişkenlik arz eden bir sürecin Türkiye açısından doğru yönetildiğini gösteriyor. Türkiye'nin görece daha olumlu bir performans gösterdiğini söyleyebiliriz. Cari açık önümüzde bir sorun olarak görünüyor ve bu yönde de alınmaya başlanan ciddi farklı tedbirler söz konusu. Büyüme hızında mutabık kalındığı sürece, makul seviyede gerçekleştiği sürece cari açık üzerinde olumlu etki yapacaktır” dedi.
Gıda fiyatlarındaki oynaklık, enerji fiyatları ve emtia fiyatlarındaki yükselişin hızlı büyüme döneminde ciddi riskler olduğuna dikkati çeken İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, işadamlarına tavsiyede bulunarak şunları söyledi; ''Rutin bir süreçte yaşamıyoruz. Olağan karar alma süreçleriyle yönetmek zorunda olduğumuz bir dönemi geride bırakmış durumdayız. Bizim bu tablo içinde, işlerimizi çok daha yakından takip edecek bir anlayışla çalışmamız gerekiyor. Bankacı perspektifi ile baktığımda, raporların sonuçlarından sonra politika geliştirmenin yetmeyeceğini düşünüyorum. Fizibilite hesabı yapabilecek yapımız olmalı. Her gün, her hafta stoklar, satışlar, alacaklar, devir hızı, kredi bakiyesi, ne nereye gidiyor her şeyi kontrol edip, bunları raporlardan sonra değil, süreçler devam ederken yapmak gerekir”.