<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaYaşam-MagazinRAK çöllerinde 3 gün 3 gece----

RAK çöllerinde 3 gün 3 gece

RAK çöllerinde 3 gün 3 gece
02 Kasım 2013 - 09:03 www.finansingundemi.com

Bir yanda Körfez’in gözlerini açan emirliği, bir yanda bir avuç Türk gazetecisi… İşte 3 günlük maceranın özeti…

C.KAFESOĞLU – FİNANS GÜNDEM / RAK
Burada köpek balığı yok, onlar arkadaki okyanusta. Burada küçük balıklar dolaşıyor, ayaklarınıza dolanıyor…
Serbest Bölge ticaret anlaşmasına şahitlik etmek için bir grup gazeteci İstanbul’dan kanatlanıyoruz. 5 saat süren uçuşun ardından Dubai Havaalanı’na adım atınca, o çok söylenen yapıları da, çok konuşulan geceleri de geride bırakıp yola koyuluyoruz. Bir emirlikten diğerine transfer oluyoruz.
Kısmette, Ekim’de Basra Körfezi’nde denize girmek, güneşlenmek de varmış. Kıta gibi yarımadanın bir ucunda, BAE’nin Ras Al Khaimah Emirliği’nde. Ya da kısaca Financial Times’ın “Ortadoğu’da Yabancı Yatırımcı İçin En Cezbedici Emirlik” ödülüne layık gördüğü RAK’ta. Yazın ‘ateşi’ni bilemem ama kışın soğuğuna, yağmuruna inat her saniye ‘sıcak’ bir deniz, terletmeden yakan bir güneş arayanlar için gerçekten birebir RAK. Mayosunu, bikinisi, şortunu kapan dünyalılar da koşmuş zaten…
Ancak sahiller dolu, yollar boş… Sessiz, hayatın karmaşasından ırak, kafa dinlemek isteyenler için doğru adres ama bir Dubai havası bekleyenler için değil.
Kent mi, kasaba mı, girişten çıkışa ayırt etmeniz zor. Bir yanı çöl. Caddeler uzun soluklu. Sokaklar birbirine paralel. Resmi binalar, oteller dışında tek katlı, bilemedin iki katlı evler. Güneş hep tepede durduğu için hayatın rengi sarı. Sokak araları da öyle, duvarlardan gözlere yansıyan görüntü de…
Gelsin paralar, aksın dolarlar
Aslında, gündüzleri yollarda insan görmeye alışkın olanlar, kentin merkezine koşup, kendini alışverişe adayanlar için inanılmaz bir tecrübe burası. Çünkü yok! Sağda solda gördükleriniz ise ‘ucuz ‘işçiler. Yerli halk öyle yolmuş, inşaatmış, temizlikmiş, kasiyerlikmiş gibi işlerle uzaktan yakından ilgilenmiyor. Onlar boss! Çalışanlar ise Pakistanlı, Sri Lankalı, Afrikalı, Çinli, Hitli. Burası onların gurbeti. Zaten yasalar da bunu destekliyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bir iş kurmak isteyen yabancı firma, mutlak şekilde bir Emirlik vatandaşıyla yüzde 51’e 49 ortaklık yapmak zorunda. Yoksa ülkeye giremezsiniz. Ancak tatile gelirsiniz. Üstelik bir kişi birden fazla yabancıya ortaklık etme hakkına da sahip olunca… Gelsin paralar, aksın dolarlar…
Deniz kenarları biraz daha farklı. Turistler zaten sabahtan akşama Körfez’in tuzlu sularında; bir de bebeklerini denize sokup çıkaran Arap kadınları, jiplerinin gölgesinde oturan çifte kumrular, biraz çevreye yayılan analar, babalar, evlatlar…
Beyaz gölgelerin gece pikniği
Güneş gözlerini kapatınca manzara çarpıcı. Birden boşlukta, çıplak olduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Koca koca oteller sizden uzak olunca siyahla mavinin dans ettiği gök kubbenin azameti bir kez daha ortaya çıkıyor. ‘Gece pikniği’ne takılıyorsunuz. Kent dışındaki yolların kenarlarında park etmiş arabalar, ufak kum tepelerindeki küçük alevler, yaklaştıkça karanlığın içinden beyaz elbiseleri ile RAK vatandaşlarını seçiyorsunuz. Gecenin serinliğinde çölde gizemli yemeğe, sohbete tanıklık ediyorsunuz.
Trafiğin büyüğü otobanda. İri, lüks araçlar aralarında fazla boşluğa izin vermeden gidip, geliyor. RAK-Dubai güzergahında yol kenarında, üstü kapalı, yanları açık, tek araçlık ‘seyyar garajlar’ dikkatinizi çekiyor. İçinde polis arabası park etmiş bekliyor. Sıcaktan koruyor. Hat boyunca yer yer kaputları açık arabaların yanından geçiyorsunuz; sıcaktan bunalan motorlar dinlendiriliyor.
6 bin şirketten 480’i Türk
Yüzölçümü sizi heyecanlandırmasa da geliri şaşırtan bir ülke sınırları içindesiniz. Dünyanın 6’ncı en büyük petrol rezervi ve 5’inci en büyük doğal gaz rezervi BAE topraklarında. İşin kaymağını yiyen ise Abu Dabi. Çünkü bu iki zenginliğin yüzde 90’ından fazlasına o sahip. Haliyle milyarlarca dolar gelire de. Zaten başkent de orası. Onu Dubai izliyor, sonra RAK geliyor. Anladığınız gibi RAK’ta ne petrol var, ne doğalgaz. Onların musluğu ise sanayi, turizm akıyor.
RAK, dünyanın en büyük çimento ve seramik üreticisi. Ayrıca ilaç yapımında evrensel ölçülerde bir rekabete ulaşmış. Ve Serbest Ticaret Bölgesi’nin getirdiği avantajları, gücü keşfetmiş. Bir nevi ‘montajlama merkezi’ne dönüşüvermiş. Sinyorlara, Mistırlara, Mösyölere yüzde yüz haklar, yüzde yüz muafiyetler verilmiş, cazibe katlandıkça katlanmış. Şu anda ulaştıkları rakamlar fena değil. 106 ülkeden 6 binden fazla şirket ürünlerini RAK STB’de buluşturuyor, birleştiriyor, paketliyor, BAE damgasını vurup postalıyor. Kazananlardan 480 tanesi de Türk şirketi. Yani Türk varlığı yüzde 10 bile değil. Zaten amaç ta arzu edilen de bu rakamı artırmak. Çünkü BAE’li arkadaşlar da biliyor ki, bu bölgede Türkiye’siz olmaz. O yüzden Ankara’nın dostluğuna, el uzatmasına, Türk şirketlerine çok önem veriyorlar. Ama  öncelik dürüstlere! Çünkü üç kağıtçı Türk şirketleri büyük üzüntüleri. Hem ticareti bozuyorlar hem ilişkileri sıkıntıya sokuyorlar. Bu mesaj da Kızılay’a, Çankaya’ya tabi ki…
Çelik zırh ameliyathanesi
Şoförümüz Pakistanlı, dümdüz giden yolda direksiyonu kırıyor, çölümsü bir araziye dalıyor, kısa bir süre sonra Streit Group tesislerine park ediyor. Düz, koca bir alan. Girişte, önde üç katlı idare binası. Arkasında, ona bitişik dev bir hangar. İçerisi şimşek gibi çakan ışıklarla aydınlık, sert gürültü dolu. Zzzz sesini işitince insan kendini dişçide sanıyor. Çelik yelek,  kask ve gözlüklerle donatılmış vaziyette, çelik zırh yapılan araçların arasında tur atıyoruz. 400 kişi, 20 farlı araç üzerinde. Üretim başlayalı çok olmamış, milat 2012. Malzeme yani çelik İsveç’ten, Fransa’dan. Alttan üste yepyeni bir çelik kalıp çıkaran, kimi yere yatmış, kimi arabaların tepesinde, ellerinde çekiç, kaynak makinesi, Asyalı işçiler kaçamak bakışlarla izliyor bizi. Araçlar çıplak! Parçaları ayrılmış, her biri askıda. Tıpkı kesimhane! Sadece 4 teker bekliyor sizi. Bir üniteden diğerine geçtikçe, parçalar birleştikçe, bütüne doğru gittikçe, sırra ortak oluyorsunuz. Ayda askeri ve ticari 120 araç zırhlanıyor burada. Çoğu da NATO’ya ait. Bursa’da da fabrika kuran şirket, geçtiğimiz aylarda 10 araçla ‘bismillah’ demiş. Türkiye’deki girişimin müşterileri hakkında bilgi vermekte cimri davranıyorlar ama çıkışta sergilenen araçla gövde gösterisi yapıyorlar. El bombası, mayın patlatılmış, 300’e yakın mermi saydırılmış bir jeple karşılaşıyoruz. Tam bir deney tahtası. Müthiş olayı haklı olarak övünçle anlatıyorlar. Sağı solu yamulmuş, üstü başı delik dolmuş, camları tuz buz olmuş ama içeriye hiçbir şey sızmamış!
Çölde harikalar dünyası
Çelik dünyayı geride bırakıp kendimizi Fettah Tamince’nin kucağına atıyoruz! Rixos tesislerindeyiz. Ama daha inşaat. Arsa hariç 180 milyon dolarlık bir yatırım. Ülkedeki tüm büyük turizm tesislerinde olduğu gibi Rixos da denizle iç içe. Ama onun yeri daha stratejik. Çünkü mal sahibi RAK Emiri, işletmecisi Tamince. Hal böyle olunca, RAK’ın en kıymetli, en gözde yeri seçilmiş. Ras Al Khaimah’ın uzun sahil şeridine komşu, BAE’nin ilk yapay adası Al Marjan’da konumlanmış. Anlatılanları dinledikçe, projenin maket üzerindeki, çizimle bitmiş halini görünce “Burası harikalar dünyası mı?” diye sormadan geçemiyorsunuz. Yıldızlı gecelerin ‘çok yıldızlı’ oteli hızla yükseliyor. Rixos Bab Al Bahr gün sayıyor. Ortadoğu turizminin yeni gözdesini santim santim dolaşıyoruz. 61 bin metrekarelik bir alanda, 6 ile 8 katlı 4 ana bölümden olan, 655 odalı projenin en can alıcı noktalarından biri manzarası. Günde 2 bin kişinin ağırlanacağı odalar 360 derece panoramik Al Marjan Adası’nı görüyor. Türk Hamamı, yüzme havuzları, su sporları, fitness center, tenis kortları, eğlence merkezi, gece kulübü, çocuk-genç kulübü, restoranlar, barlar, kongre ve seminer salonları ve de Küba’dan gelecek şov grupları projenin zenginliği. Ancak Rixos Bab Al Bahr’ın rakiplerinden en büyük farkı, onlarla aynı fiyata “her şey dahil” uygulaması. Çünkü Emirlik’teki diğer ünlü otellerde, tesislerde, sistem oda+kahvaltı. Böylece olunca Rixos’un büyük bir gürültü koparmasını beklemek yanlış değil. Geriye bir tek müşteri kalıyor ki, onu da reklamın yanında charter servisleriyle, özellikle bayramlarda, tatillerde düzenlenecek turlarla getirmek planlar içinde. Verilen bilgiye göre havayolu şirketleri bu uçuşa sıcak bakıyor, görüşmeler sürüyor. Unutmadan söyleyelim, oda satışları proje safhasında başlamış bile…
Berberi köyünde bir gece
Durmak yok, yola devam. Rota bu kez öyle yanından geçilen değil, içine girilen çöl. Gerçekle burun burunayız. Ancak safari ehliyetli sürücülerin kullandığı jiplerde, havası 15’e indirilen lastiklerin üstünde, kum tepesinden aşağı akıyoruz, yukarı tırmanıyoruz. Çok kıvrak hareketlerle. İçimiz dışımıza çıkmıyor ama an geliyor içimiz hopluyor. Kum denizinin ortasında kısa bir fotoğraf molası verince ‘star pozlar’ı patlıyor. Dizlerinin üzerine çökerek el açan da oluyor, kumların üzerinde yüzen de. Kahkaha fırtınası kopuyor. Tatlı, esprili anılar, objektiflere, iPhone’a giriyor.
Emek Kaplangil ve Ozan Öcal’ın rehberliğinde, onun ötesinde gösterdikleri çok sıcak, samimi arkadaşlık eşliğinde Manifesto’nun davetlisi olarak yaptığımız keyifli yolculuğun bir durağı da turistik Berberi köyü. Dört duvar içinde kınaların yapıldığı, nargilenin keyfine varıldığı, yemekli, zenneli, dansözlü bir eğlence. Bizim nağmeler de çalıyor, onlarınki de. Kulağın hangisini dinlemek isterse... 
İsteyene ev, isteyene villa ama…
Gezinin turistik bölümünden çıkıp, ‘bilgi’ bölümüne dönecek olursak; yabancısınız, mal, mülk almak istiyorsunuz ama, nafile, boşa nefes tüketmeyin. Çünkü BAE kanunlarına göre bir yabancı istediği yerde ev, arsa alamıyor. Peki ya talep varsa ne olacak? Emirlik bunun da çaresini bulmuş. Özel bir bölgede, etrafı duvarla çevrilmiş büyük bir parselde, tek katlı, iki katlı villalar, 5 katlı yapılan evler sadece yabancılara satılıyor. Bir yabancı bu sınırların dışında mal varlığına sahip olamıyor. Eğitim eşitliği var. Kolejler paralı. Devlet okulları da! O klasik, sert Müslüman karakterini turistik tesislerde terk etmiş Emirlik yönetimi. İçeride kulüp, bar ve müzik kolkola. Herkes gönlünce takılıyor, tatilin keyfini çıkarıyor. Ayrıca havuz bar da emrinizde.
Doğal rüzgar klimaları
Evlerin tepesinde görülen 4 yanı açık bacalar, kalorifer ya da soba için değil. Onlar doğal klima. Rüzgar çatıdan geliyor, 4 yanı açık bacadan giriyor. İki koldan aşağı iniyor, yukarı çıkıyor, sonra doğru dışarıya. Odalar serin duruyor. Onlarca yıllık rüzgar kliması tüm gizemiyle görevine devam ediyor.
Biz de meçhule giden hayat yolculuğumuza…
YORUMLAR (4)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Vedat işler11 Aralık 2014 19:58

    Uzun süredir bu kadar güzel tabloyu özetleyebiliriz bir yazı okumadım Celalettin kafesoğluna teşekkür ediyorum kendimi oralarda hissettirdi

  • T. Ulusoy03 Kasım 2013 21:06

    yine efsane yazı yazmışın celal abi, Dubai Dubai olalı böyle bir anlatımu uslup görmemiştir...

  • Burak T.02 Kasım 2013 10:49

    Bu fotoğrafta tek aslan görüyorum. Saygıdeğer, büyük insan, mümtaz kişilik, takdire şayan Sayın Celalettin Kafesoğlu'dur. Mütevazılığın vuku bulduğu şahsiyet olan Saygıdeğer önder, fikir insanı Celalettin Kafesoğlu'nun duruşu bana Libya çöllerinde kahramanlıklarıyla adını duyurmuş kişi olan Ömer Muhtar'ı anımsattı. Ömer Muhtar gibi mağrur duruşuyla, gönülleri fetheden kalemiyle Sayın Celalettin Kafesoğlu gönüllerde her zaman yer etmiştir. Büyüksün Celalettin Başkan... Saygılar

  • krhmn02 Kasım 2013 09:28

    Sayın Kafesoğlu ellerinize sağlık,yazınızı çok beğendim...