<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemProf. Dr. Pınar Kartal: Felaketle ilgili konuşulacak çok suç var----

Prof. Dr. Pınar Kartal: Felaketle ilgili konuşulacak çok suç var

Prof. Dr. Pınar Kartal: Felaketle ilgili konuşulacak çok suç var
27 Şubat 2023 - 07:50 www.finansingundemi.com

Depremde on binlerce hayat söndü. Peki, çöken binaların sorumluları hesap verecek mi? Depremzede hakları nasıl korunacak? GSÜ Hukuk Fakültesi, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Hocası Prof. Dr. Pınar Memiş Kartal yanıtladı.

VOLKAN KARSAN - FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Başta Kahramanmaraş ve Hatay olmak üzere 10 kentimizi sarsan deprem felaketinde acılar büyüyor, kayıplar artıyor… Halkımızın büyük fedakarlıkla sürdürdüğü yardım çalışmaları devam ediyor… Ama hayatta kalanların sağlık, barınma gibi sorunları yavaş yavaş öne çıkıyor… Bir de depremzedelerin hakları ve bu felaketin boyutunu olumsuz etkileyen sorumlularla ilgili hukuki boyut önem kazanıyor. Bu konuda merak ettiklerimizi GSÜ Hukuk Fakültesi, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar Memiş Kartal’a yönelttik…

Cevaplara geçmeden Kartal hocayı yakından tanıyalım: Galatasaray Üniversitesi ikinci mezunlarını verdiği 1999’da Hukuk Fakültesi diplomasını aldıktan sonra burada akademik çalışmalarını sürdürdü. 2021 yılında Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim dalında Profesör oldu. Çevre Ceza Hukuku, Spor Ceza Hukuku, Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadele, Ekonomik Suçlar, Sağlık Hukuku, Nöroteknoloji ve Ceza Hukuku gibi alanlarda araştırmaları ve yayınları var.

“BÜYÜK ÜZÜNTÜ İÇİNDE OLDUĞUMU İFADE ETMELİYİM, BUNUN YANI SIRA BİR ÇARESİZLİK HİSSİ DE YAŞIYORUM”

- Sayın Kartal, depremin sabahından itibaren bir insan ve bir hukukçu olarak hangi duyguları yaşıyorsunuz?

- Depremin başından itibaren yaşadığımız duyguları tanımlamak çok zor. Büyük üzüntü içinde olduğumu ifade etmeliyim. Bunun yanı sıra bir çaresizlik hissi de yaşıyorum. Hukukçu olarak da duygularım farklı değil elbette, ancak bir hukukçu olarak depremde meydana gelen olayları hukuki boyutunu değerlendiriyorum.

Türk Caza Kanunu 170 ve 171’inci maddelerde düzenlenen genel güvenliğin kasten ve taksirle tehlikeye sokulması suçları da söz konusu olabilecektir. Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda bina çökmesine neden olan kişi hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

“İLK AKLA GELEN SUÇLAR TAKSİRLE ÖLÜME SEBEBİYET, TAKSİRLE YARALAMA, OLASI KASTLA İNSAN ÖLDÜRME, OLASI KASTLA YARALAMADIR”

- Kişilere Karşı Suçlar, Malvarlığına Karşı Suçlar ve Genel Tehlike Yaratan, Çevreye Karşı ve Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar konularında kitaplarınız var, bu felaketlerin hangi suçları gündeme getirdiğini anlatır mısınız?

- Bu felakette tartışılabilecek pek çok suç tipi olabilir. Ancak ilk akla gelen suçlar taksirle ölüme sebebiyet, taksirle yaralama, olası kastla insan öldürme, olası kastla yaralamadır. Depremde çöken binaların altında kalarak hayatını kaybeden ya da yaralanan kişilerin ölümlerine veya yaralanmalarına neden olan binayı inşa edenlerin kusurlarının tespiti halinde, bunlar hakkında kusurlarına bağlı olarak taksir ya da olası kastla ölüm veya yaralama suçlarından söz edilebilecektir.

* Bu suçlar dışında Türk Caza Kanunu 170 ve 171’inci maddelerde düzenlenen genel güvenliğin kasten ve taksirle tehlikeye sokulması suçları da söz konusu olabilecektir. Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda bina çökmesine neden olan kişi hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Bu eylemin taksirli halini de düzenleyen kanun koyucu, taksirle bina çökmesine neden olan kişiyi, fiilin başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olması halinde cezalandırılması gerektiğini yine TCK’da ifade etmiştir.

* Değerlendirilebilecek bir diğer suç tipi de TCK’nın 184’üncü maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçudur. Burada ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi de yine aynı şekilde cezalandırılacaktır.

* Bunlar dışında elbette deprem nedeniyle bina çökmesine neden olabilecek eylemlere katılan kişilerin sorumlulukları tespit edilecek, bunlar arasında kamu görevlileri bulunmaktaysa örneğin TCK’nın 257’nci maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu değerlendirilebilecektir.

Sorunuz çerçevesinde ilk akla gelen, deprem sonrası meydana gelen bina çökmesi sonucu ortaya çıkan ölüm ya da yaralama fiilleri ile de ilgili olabilecek suç tipleri ve ölüm neticesi meydana gelmese dahi tartışılabilecek suç tipleri yukarıda ifade ettiklerimizdir.

Bunlar dışında depremzedelerin malvarlıklarına yönelik meydana geldiği ifade edilen dolandırıcılık, hırsızlık gibi çeşitli suç tiplerini de ifade etmek gerekir.

“DELİL OLMAYAN BİR EYLEMDE KİŞİLERİ BU EYLEMDEN SORUMLU TUTMAK CEZA HUKUKU İLKELERİ İLE BAĞDAŞMAZ”

- 1999 depreminden sonra Sakarya’da 695 davadan 5, Kocaeli’nde 600 davadan 12, Yalova’da 173 davadan bir mahkumiyet kararı çıkmış, İstanbul’da mahkum olan yok. Sürecin sonunda üç beş müteahhit günah keçisi olup, asıl suçlulara ulaşılamayabilir mi?

- Bu sorunuzun hukuki bir açıklaması ve cevabı bulunmamaktadır. Bir eylemin suç olup olmadığı, sorumluların tespiti, ceza muhakemesi sürecinde elde edilen hukuka uygun delillerin değerlendirilmesi ile mümkündür. Delil olmayan bir eylemde kişileri bu eylemden sorumlu tutmak ceza hukuku ilkeleri ile bağdaşmaz. Evet ortada vahim bir durum vardır ancak belirtmemiz gerek ve asıl önemli olan ilk başta bu olayların meydana gelmesinin engellenmesi, o binaların hukuka aykırı olarak yapılmasına izin verilmemesidir. Bina çöktükten sonra elbette sorumlular bulunmalı ve yargılanmalıdır ama artık burada dikkat edilmesi gereken husus, delillerin hukuka uygun bir şekilde toplanıp, ihtisas sahibi teknik bilirkişiler tarafından doğru bir şekilde değerlendirilmesi olmalıdır. Vardığımız yer eğitimdir.

Ruhsata aykırı yapılara yönelik yaptırımların uygulanması büyük önem arz etmektedir. Ceza hukukunun caydırıcı olabilmesi için kuralların uygulanması gerektiğinin unutulmaması önemlidir.

“BURASI ASLINDA JEOLOJİ BİLİMİ İLE HUKUKUN KESİŞTİĞİ BİR NOKTADIR, DOLAYISIYLA TEK BAŞINA HUKUKUN ÇÖZEBİLECEĞİ BİR MESELE DEĞİLDİR”

- Benzer felaketler yaşanmaması ya da daha az zararla atlatılabilmesi için hukuk sistemimizin ortaya koyacağı tedbirler olabilir mi?

- Benzer felaketler yaşanmaması için öncelikle eğitime önem verilmelidir. Denetim mekanizmaları yoksa kurulmalı, varsa işlemediği anlaşıldığından bunlar da denetlenmelidir.  Burası aslında jeoloji bilimi ile hukukun kesiştiği bir noktadır. Dolayısıyla tek başına hukukun çözebileceği bir mesele değildir. Disiplinler arası bir çalışma mutlaka gerekecek ve hukukun da bu alandaki otoritelerin bilgilerine ve tecrübelerine göre önlem alması felaketlerin önüne geçebilecek bir adım olabileceği ifade edilebilecektir. Ruhsata aykırı yapılara yönelik yaptırımların uygulanması da büyük önem arz etmektedir. Ceza hukukunun caydırıcı olabilmesi için kuralların uygulanması gerektiğinin unutulmaması önemlidir.

“ÖNEMLİ OLAN CEZA YAPTIRIMININ AĞIRLIĞI DEĞİL, BU YAPTIRIMIN UYGULANMASIDIR, BİREY BİR SUÇ İŞLEDİĞİNDE CEZALANDIRILACAĞINI BİLİRSE SUÇ İŞLEMEZ”

- Depremin ardından yaşanan yağma, hırsızlık gibi konuların cezaları daha da artırılarak benzerlerinin yaşanmaması engellenebilir mi?

-Ceza yaptırımlarının arttırılması, suçla mücadelede doğrudan etkili bir yöntem değildir. Önemli olan ceza yaptırımının ağırlığı değil, bu yaptırımın uygulanmasıdır. Birey bir suç işlediğinde cezalandırılacağını bilirse suç işlemez. Bunu bilerek suç işliyorsa da artık sonucuna katlanır. Af gibi ya da ceza almasını engelleyecek çeşitli çözümler üretilmesi caydırıcılığı ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle önemli olan yaptırımın ağırlığı değil, uygulanmasıdır.

Dev projelerin mühendisi Özdemir’den büyük deprem ve beklenen İstanbul depremi açıklamaları

Trafik Uzmanı Dr.Suat Sarı’yla İstanbul’un trafik çilesine el attık

Dr. Kaleağası ile Avrupa Birliği’ne ufuk turu

Buzlu denizlerin cesur, şampiyon ve rekortmen Türk kızı Kayadelen konuştu

İBDD Başkanı Tamur ile bağımsız denetçiliği konuştuk

İnfo Yatırım'dan 2022 değerlendirmesi, 2023 beklentileri

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • MERHALET KUŞUÖTMEZ27 Şubat 2023 10:27

    Bu ülkede kaçtane milletvekili açık açık suç işlediği  tesbit edilp yüce divana verildiği halde hepside aklanmadımı, daha sonra siyasete kaldığı yerden millletvekili olarak devam etti, binlerce suç işleyenlere adam öldürenlere af gelmiyor mu..onu bırakın fetö ve pkk ları ile bu vatanı bölmek ve parçalamak isteyen teröristleri  kalkışmayı yapanları biz iktidara gelince hepsini sebest bırakacağız denimliyor mu.Bunlara sebep olarlarda aynı sekilde af gelmeyeceğinin ne garantisi var.