BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerProf. Dr. Bayram Öztürk: Marmara’ya bir litre su bile arıtılmadan verilmemeli----

Prof. Dr. Bayram Öztürk: Marmara’ya bir litre su bile arıtılmadan verilmemeli

Prof. Dr. Bayram Öztürk: Marmara’ya bir litre su bile arıtılmadan verilmemeli
17 Ocak 2025 - 07:25 www.finansingundemi.com

TÜDAV Başkanı Öztürk’ün “günah işledik, kirlettik” dediği Marmara; bir zamanlar kalkan, orkinos, kılıç balığı kaynardı, artık müsilaj! Peki oksijen deposu deniz çayırları kurtarıcı mı? 10 şamandıra neyin koruyucusu? İşte Türkiye’nin Marmara sınavı!

VOLKAN KARSAN - FINANSINGUNDEMI.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Deniz kirliliği ve müsilaj artık Marmara Denizi için olmazsa olmaz gündem haline geldi. Her balık tutma yasağı başlarken ya da biterken konuşulan deniz canlılarının nüfusunun gün geçtikçe azalması konusunda ise çözüm bekleyen birçok sorun var. Bunların başında da deniz çayırlarının korunması geliyor.

Bu konuda çok önemli bir görev üstlenen Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) kurucusu ve Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk’ü “Kazandıran Sohbetler”e konuk ettik. Çok hayati bilgiler veren Prof. Öztürk, özetle “Marmara Denizi hasta bir deniz. Buraya bir litre suyun bile arıtılmadan verilmemesi gerekiyor” dedi. İşte TÜDAV Başkanı’nın yanıtları…

“GENÇLİĞİM PARİS’TE, MARSİLYA’DA, STATİON MARİNE D’ENDOUME’DA, LONDRA’DA IMO İÇİNDE BOĞAZLAR KONUSU TAKİP ETMEKLE GEÇTİ”

- Değerli hocam, Sayın Bayram öncelikle TÜDAV’a uzanan yolda nasıl bir birikimle yola çıktınız?

- Bu sene meslekte 40’ıncı yılım. Denizcilik okulunu, Barbaros Teknik Lisesini de sayarsanız bu süre daha da uzar.

Gençliğim Paris’te, Marsilya’da, Station Marine d’Endoume’da, Londra’da Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) içinde Boğazlar konusu takip etmekle geçti. 35 yaşından sonra Tokyo, bir dönem Londra IMO ve sonrasında İstanbul’dayım. İstanbul Üniversitesi’nde çalıştım, bir dönem dekanlık yaptım. Atıf endeksim 5 binin üzerinde. Romanya Bilimler Akademisi’ne 2021‘de üye kabul edildim. Avrupa Bilimler Akademisi’ne de adayım.

Üçü İngilizce olmak üzere altı kitabım var. 1997’de bir grup arkadaşımla TÜDAV’ı kurduk. Vakfın da 72’nci kitabı çıktı, çok kısa bir süre sonra 73’üncü kitabımız Çeşme Çevre Sorunları araştırmasıyla ilgili olarak çıkacak. Evliyim, iki çocuk babasıyım. Dalgıçlık, kaptanlık ve yelken hobim.

“SADECE DENİZ BİYOLOJİSİ VE DENİZ JEOLOJİSİ DEĞİL, DENİZ HUKUKUYLA İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR YAPTIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUZ”

- Biraz da sizden TÜDAV’ı dinleyelim.

- TÜDAV’ı 1997 yılında Gündüz Aybay, Oktay Sönmez, Mümtaz Soysal gibi bir grup saygın denizci ve akademisyenle Beykoz’da kurduk. TÜDAV Maru isimli, aktif araştırmalarda ve eğitim çalışmalarında kullanılan bir araştırma gemimiz var. Kurucularımızın yüzde 90’ı denizci. Aramızda deniz hukukçuları, deniz koruma uzmanları, deniz biyologları, oşinograflar, deniz politikaları uzmanları, kaptanlar, amatör denizciler gibi birçok kesimden insan var.

Vakıf evrensel standartlarda bilgi üretiyor. Dünyada bilimsel olarak taranan bir dergisi var. Bu dergi 26 yıldır, yılda üç sayı İngilizce olarak çıkıyor (Journal of Black Sea and Mediterranian Environment). Bu, Türkiye gibi bir ülkede başka bir STK’nın yaptığı bir iş değil. Vakıf uluslararası iş birlikleri ve ortaklıklarla dünyada küresel anlamda da söz söylüyor. Birleşmiş Milletler’e gözlemci statüde kabul edilmek için çabalarımız devam ediyor.

Ege kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge, Doğu Akdeniz sorunları üzerine 2000 yılından beri ciddi çalışmalarımız var. Deniz kirliliği ve balıkçılık konusunda da çalışıyoruz. Sadece deniz biyolojisi ve deniz jeolojisi değil, deniz hukukuyla ilgili çok önemli çalışmalar yaptığımızı düşünüyoruz.

“MÜSİLAJ BUGÜNÜN SORUNU DEĞİL, MARMARA DENİZİ’NE BİR LİTRE SUYUN BİLE ARITILMADAN VERİLMEMESİ GEREKİYOR”

- Peki hocam, Erdek’ten başlayarak Marmara’da müsilaj tekrardan hortladı. Bu nasıl bir tehdit?

- Deniz salyası (müsilaj) Marmara Denizi’nde 2000 yılından beri var. 2003’ten 2008’de kadar bunun yayınlarını yaptık. 2010 yılındaki Marmara Denizi kitabımızda bununla ilgili çok ayrıntılı bilgi vardır. Müsilaj sorunu yeni değildir, ayrıca mucizevi bir çözümü de yoktur.

Karşımızda hasta bir deniz var. Bunu hasta bir insan gibi düşünün. Zaman zaman ateşi çıkıyor, zaman zaman düşüyor. Onun için müsilaj sorunu bugünün sorunu değil. Müsilaj yarın da olacak çünkü 2000’li yılların başından beri vardı.

Müsilajın esas mekanizması arıtılmamış sular. Marmara Denizi’ne bir litre suyun bile arıtılmadan verilmemesi gerekiyor. Temel sorun orada başlıyor ve birçok kurum görevlerini yıllardır yapmıyorlar. Bu bugünün sorunu değil. Marmara Denizi konusunda ulusal bir hata yaptık, günah işledik çünkü bu narin denizi kirlettik.

2000 yılından beri Marmara Denizi’nin korunmasıyla ilgili komisyonlar var. 2000 yılında dönemin valisi Erol Çakır, Marmara Denizi’nin korunmasıyla ilgili bir çalışma başlatmıştı ama inkıtaya uğradı.

Marmara Denizi önemli ve korunması gereken bir deniz. Bizim iç denizimiz. Kuzeyi, doğusu, batısı, güneyi bize ait. Korunması gerekiyor. Onun için de 2021 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi. 22 maddelik de bir eylem planı oluşturuldu. Fakat demek ki bu eylem planı işe yaramadı veya eksiklikler var ki müsilaj çok sık görülüyor. Bizim Marmara Denizi’nde takip ettiğimiz müsilaj skalalar 1’den 3’e kadardı. Şimdi skala 1’den 10’a kadar artıyor. Çünkü müsilaj daha derin, daha ağır, daha uzun, daha geniş yumaklar halinde görülüyor.

İlk 20 metredeyken bu sene 70 metreye kadar inen bir müsilaj görüyoruz. Teorik olarak bunun daha derin sularda olmaması lazım. Müsilaj sadece Marmara Denizi’nde görülen bir sorun değil. Kirlenen bütün denizlerin sorunu. Örneğin; Adriyatik Denizi’nde, Kuzey Denizi’nde de zaman zaman oluyor. Fakat onlar bunu azalttılar. Nasıl azalttılar? Arıtmalarına yatırım yaptılar ve müsilaj sıklığı oralarda çok azaldı.

“POSIDONIA OCEANICA‘LAR BİRİNCİ DERECEDEN KORUNMASI GEREKEN, AKDENİZ’DE VE TÜRKİYE’DE KORUMA ALTINDA OLAN CANLILAR”

- “Denizlerin Geleceği: Deniz Çayırları” projesine de bu bağlamda geçersek, projeyi ana hatlarıyla bize özetler misiniz?

- İş Bankası ile birlikte gerçekleştirdiğimiz “Denizlerin Geleceği: Deniz Çayırları”, müsilajı ortadan kaldırmak amacıyla geliştirilen bir proje değil. Fakat müsilajın etkilerini kısmen azaltacak bir proje. Çünkü Marmara Denizi’deki deniz çayırları büyük miktarda oksijen üretiyorlar. Şöyle ki, deniz çayırlarının metrekarede 14 litrelik bir oksijen üretimi var. Müsilajın nihayetinde sebep olduğu esas olgu da zaten oksijensizlik, oksijen yetersizliği. Biz de oksijen üretecek çiçekli bir bitkiyi Marmara Denizi’nde korumaya çalışıyoruz. Bu bitkinin adı Posidonia oceanica. Bu bitki Akdeniz’de yüzde 35 oranında azalıyor, çekiliyor. Balıkçılık, kirlenme, gemilerin, teknelerin, yatların çıpa atması bu azalmada en önemli etken. Endemik bir tür ve aslında ülkemizde de koruma altında.

Konuya dikkat çekmek için Marmara Denizi’nde Türkiye İş Bankası’nın desteğiyle 10 adet şamandıra attık. Bu 10 adet şamandıranın iki tanesi İstanbul Boğazı’nda. Birisi 3’üncü köprünün altında, birisi Beykoz’un açıklarında. En yoğun bölgeler olduğu için buralara attık. İnsanlara diyoruz ki, burada deniz çayırları var, buraya petrol akıtmayın, petrol dökmeyin, kirletici malzeme atmayın, çıpa atmayın. Bu şamandıralar ilk kez Marmara’ya atılıyor ve amaç deniz çayırlarını korumak. Bu bir somut koruma girişimi, akademik tartışmaların ötesinde harekete geçme çabası.

Posidonia oceanica’nın ekosistemdeki önemi çok yüksek. Aynı zamanda kökleriyle erozyonu önlüyor. Bu müthiş bir şey. Diğer yandan karbonu emdiği için denizlerdeki iklim değişikliğinin önlenmesine katkıda bulunuyor. Dolayısıyla bu tür özellikleri olan bir çiçekli bitki bu.

Geçen sene yaptığımız çalışmalarda 240 bin metrekarelik bir alanda yeni Posidonia oceanica çayırı tespit ettik. Yani, 240 hektar. Paşa Limanı ve Narlı bölgesindeki bu alan daha önce haritalanmamıştı. Bu bizim için çok ümit verici bir şey. Ama bir yandan da sorumluluk çünkü büyük bir alanın korunması gerekiyor. Onun için şamandıraları bu bölgelere attık.

Bazen şamandıraları neden oraya attığımızı soruyorlar. Çanakkale Boğazı’nın girişinde, Şarköy’e gelmeden bazı küçük alanlarda da deniz çayırlarının bulunduğunu biliyoruz. Yoğun alanlar burası olduğu için böyle bir karar verdik. Posidonia oceanica’ların arasında yaşayan 49 balık, 273 kabuklu, 251 yumuşakça türü tespit edildi. Çünkü deniz çayırları ana habitatı oluşturan bitkiler.

Onun için Posidonia oceanica‘lar birinci dereceden korunması gereken, Akdeniz’de ve Türkiye’de koruma altında olan canlılar.

Türkiye İş Bankası ile aynı zamanda bir farkındalık da yaratmaya çalışıyoruz. Geçen sene yaptığımız çalışmaların bir kısmı bununla alakalıydı. Posidonia oceanica’ların korunmasıyla ilgili Marmara Adası’nda, Narlı’da, Paşa Limanı Adası’nda ve birçok yerde balıkçılara eğitimler verdik.

Çocuklara, yaşlılara eğitimler verdik. Nasıl bir canlı ve nasıl bir bitki olduğunu, nasıl büyük bir öneme sahip olduğunu, neden korunması gerektiğini, bulundukları bölgede bu bitkinin yaşadığını anlatmak için birçok çabamız oldu.

“AKDENİZ’İN KORUNMASINDA TÜRKİYE’NİN POSIDONIA OCEANICA’DAN BAŞLAYARAK ÇOK DAHA ETKİN ROL ALMASI, ÖNCÜLÜK YAPMASI GEREKİYOR”

- Marmara Denizi dışında da üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşıyoruz. Dikkat çekmek istediğiniz başka alanlar nereler?

- Aslında Posidonia oceanica deniz çayırlarının en az bulunduğu yer Marmara. Bu son bulunan alanların korunması için çaba gösteriyoruz. Burası son sınır, son relikt yani bakiye. Ancak Türkiye’nin Ege Denizi’nde ve Akdeniz’de de 14 bin 486 hektar olarak bilinen deniz çayırları var.

Bunun eksik olduğunu düşünüyoruz. Yeni bir hesaplama ve inceleme yapılması gerekiyor. Deniz çayırlarını ekosistem servisi olarak değerlendirdiğimiz zaman metrekaresinin yılda 200 Euro’luk bir ekosistem servisi sağladığını düşünüyoruz. Bu şu demek: Deniz çayırlarının olduğu bölgede balık üretiliyor. Bu bölgede üretilen balık büyüyor. Büyüyen balık satılıyor. Balıkçı bundan para kazanıyor. Böyle bir ilişki üzerinden yürüdüğümüz zaman Posidonia oceanica deniz çayırları Türkiye ve bütün Akdeniz için çok önemli. Sadece endemik oldukları için değil, ekonomik ve ekolojik özellikleri nedeniyle de çok önemli.

Onun için TÜDAV’in önerileri arasında Saros, Göcek, Kaş-Kekova, Çeşme, Foça, Gökçeada, Bozcaada, Karaburun gibi alanlarda yeni bir araştırma yapılması ve buralarda da şamandıra sisteminin geliştirilmesi bulunuyor. Esasen “Denizlerin Geleceği: Deniz Çayırları” projesi sayesinde bizden sonra 4-5 tane daha deniz çayırları üzerine çalışmaya başlayan grup oldu. Bu sevindirici bir durum. Ama müsaade ederseniz şu kitabı (Birinci Ulusal Türkiye kıyılarında Posidonia oceanica (L.) Delile Çalıştayı – TÜDAV sitesinde 39 numaralı kitap) göstermek istiyorum size.

Bu, TÜDAV’ın 2013’te, henüz kimsenin Posidonia oceanica konuşmadığı bir dönemde çıkardığı, Türkiye’de deniz çayırlarının neden korunması gerektiğini anlatan bir kitap.

Bazen deniz eriştesi de dediğimiz Posidonia oceanica deniz çayırları bütün Akdeniz’de hayatı öneme sahip. Zaten Akdeniz’e biz mavi çöl diyoruz. Akdeniz çok tuzlu ve çok sıcak olduğu için Karadeniz gibi verimli bir deniz değil. İlk 50 metre deniz çayırları, ondan sonra çamur, ondan sonra çok özel ekosistemler başlıyor. Akdeniz’in korunmasında Türkiye’nin Posidonia oceanica’dan başlayarak çok daha etkin rol alması, öncülük yapması gerekiyor. Çünkü çok uzun bir sahili ve kıyısı var.

“KİRLENME, ÇIPA ATMA ÖNLENMELİ, KIYISAL BALIKÇILIK VE YASA DIŞI BALIKÇILIK YENİDEN DÜZENLENMELİ”

- Bu söyledikleriniz arasında aslında uyarılar da yaptınız ama somut olarak saymak gerekirse çıpa atmanın dışında önlem önerilerinizi ya da dikkat edilecek hususları sıralamanız mümkün mü?

- Tabii. Birincisi çıpa. İkincisi kirlenmenin azaltılması. Bitkiler ister çiçekli bitkiler olsun ister yosun ya da alg olsun fotosentez yaparlar ve güneş ışınlarının giremediği dönemde, yani üstleri kapatıldığında ölürler. Onun için kirlenmenin ve çıpa atmanın önlenmesi lazım. Kıyısal balıkçılığın ve yasa dışı balıkçılığın yeniden düzenlenmesi lazım. Çünkü kıyısal ortamlarda balıkçılık deniz çayırlarının içinde, arasında yapılıyor. Bu konuda da devlet kurumlarıyla çalışıyoruz ama daha gidecek bayağı uzun yolumuz var. Çünkü bu “Denizlerin Geleceği: Deniz Çayırları” daha yeni, iki yıllık proje ve bir süre daha geniş kitlelere ulaşması gerekiyor. Çok geniş kitlelerin bu konuyu sahiplenmesi ve sorunu anlaması için zamana ihtiyacımız var.

“İNŞAAT CÜRUFLARI, MOLOZLARI DENİZDEKİ YAŞAMA ZARAR VERİYOR, KIYISAL ORTAMIN BOZULMASI POSİDONİA OCEANİCA DENİZ ÇAYIRLARI İÇİN BÜYÜK BİR TEHDİT”

- Saydıklarınızın haricinde kıyıların, örneğin Çeşme’nin, Bodrum’un, Muğla’nın çeşitli ilçelerinin kıyılarının bir şerit bırakılmadan inşaatlara açılmasının da olumsuz etkisi var mı? Hafriyata rağmen denize toprak ya da inşaat atıkları akabiliyor. Bunlar konusunda tedbir alınması gerekiyor mu?

- Bu kıyıların yapılaşmaya açılması yanlış, sadece Posidonia oceanica için değil, Akdeniz fokları başta olmak üzere birçok deniz canlısı için tehdit oluşturuyor. Foça, Kaş-Kekova, Karaburun gibi özel çevre koruma bölgeleri olan alanlar kısmen daha iyi. Bu kıyısal ortamın bozulması Posidonia oceanica deniz çayırları için büyük bir tehdit. Çünkü inşaat cürufları, molozları denizdeki yaşama zarar veriyor. İskele yapalım, yanına küçük bir barınak yapalım, tekneyi bağlamak için bir yapı yapalım dediğiniz zaman Posidonia oceanica’ları sökmüş, habitatı yaşam alanlarını tahrip etmiş oluyorsunuz.

Kıyısal balıkçılığın ve yasa dışı balıkçılığın yeniden düzenlenmesi lazım. Çünkü kıyısal ortamlarda balıkçılık deniz çayırlarının içinde, arasında yapılıyor. Bu konuda da devlet kurumlarıyla çalışıyoruz ama daha gidecek bayağı uzun yolumuz var.

“KIYISAL BALIKÇILIĞIN YASAKLANMASI DEĞİL, DÜZENLENMESİ GEREKİYOR”

- Peki balıkçıların ticari kaygılarla yaptıkları bariz hataları da somutlaştırmanız mümkün mü?

- Balıkçılar da aynen yatlar gibi demirlerini deniz çayırlarının arasına atıyorlar ve çekerken çayırlar parçalanıyor, ölüyor. Bu çok görülen bir şey. Onun için kıyısal balıkçılığın düzenlenmesi gerektiğini söylüyorum. Yasaklanması değil, düzenlenmesi gerekiyor.

“MARMARA’YI KORUYAMAZSAK HİÇ KİMSE BİZİ CİDDİYE ALMAZ”

- Denizlerimizin korunması için diğer önerileriniz neler?

- 2025 yılında Türkiye denizlerini daha çok konuşmalıyız. Türkiye denizleri çok daha fazla konuşulmayı hak ediyor. Türkiye’nin denizlerini koruması gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye öteki ülkelerle rekabet üstünlüğünü kaybedecek. Örneğin turizmde, denizlerinizi kirletirseniz hiç kimse valizini alıp Türkiye’ye tatile gelmez. Hiç kimse çamurun, plastiğin içinde, müsilajın içinde yüzmek, gezmek istemez. Daha da önemlisi, bizim çocuklarımız. Bizim çocuklarımıza gelecekte güzel bir deniz bırakmamız lazım.

Ben Beykoz’da büyüdüm. Elimde kalkan tuttuğumu hatırlıyorum. Beykoz Belediyesi’nin logosu eskiden kalkandı, şimdi değiştirdiler çünkü artık kalkan yok. Beykoz’da yalıların etrafına orkinos vuruyordu. Bugün orkinos Marmara’da görüldüğü zaman gazetelere haber oluyor. Kılıç balığı o kadar boldu ki millet kılıç balığı yemiyordu. Palamut vardı. Palamut yenmiyordu Beykoz’da. O zaman birçok bölgede elektrik yoktu. Esnafa balık vererek karşılığında gaz yağı alınırdı. Gaz yağı lambalarda kullanılırdı.

Deniz çayırlarına gelince Türkiye İş Bankası’nın değerli yöneticilerine ve projede birlikte çalıştığımız kadroya teşekkür ediyorum. Çünkü onlarla iyi bir iş birliği yaptık. Birlikte çalışıyoruz. Umarım iş birliğimiz uzun süreli olur.

Son olarak, Marmara’yı koruyamazsak hiç kimse bizi ciddiye almaz. Şunu diyecekler. “Siz kendi iç denizinizi koruyamıyorsunuz. Bırakın Akdeniz’i, Karadeniz’i”. Onun için önce bizim Marmara sınavını çok iyi bir şekilde vermemiz gerekiyor. Marmara’nın deniz canlıları için bir biyolojik koridor ve atlama taşı olduğunu bilmemiz lazım.

Türkiye’de sendikalaşma neden çok zor? Dr. Atilla Özsever açıkladıTürkiye’de sendikalaşma neden çok zor? Dr. Atilla Özsever açıkladı

Binnur Zaimler’le 2025: Enflasyon inecek, yatırımcı kazanacak, savunmaya dikkat!Binnur Zaimler’le 2025: Enflasyon inecek, yatırımcı kazanacak, savunmaya dikkat!

Ünlü iş insanı Nur Ger’den dünyada bir ilk: Hologram oyunculu tiyatroÜnlü iş insanı Nur Ger’den dünyada bir ilk: Hologram oyunculu tiyatro

Samuray: Üniversite kız yurdu açmayı çok istiyoruzSamuray: Üniversite kız yurdu açmayı çok istiyoruz

Burak Gözüm: Türkiye'de her yıl minimum 650-700 bin yeni konuta ihtiyaç varBurak Gözüm: Türkiye'de her yıl minimum 650-700 bin yeni konuta ihtiyaç var

Usta ekonomist Murat Sağman manzarayı çizdi, yatırım sırları verdiUsta ekonomist Murat Sağman manzarayı çizdi, yatırım sırları verdi

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)