Fransız ekonomist Thomas Piketty, Avrupa'da mali birliğe ihtiyaç olduğunu belirterek, "Avro bölgesindeki ülkelerin 18 farklı kamu borcu, 18 farklı
faiz oranı olduğu müddetçe bu ülkelerin bir arada kalma iradesi konusunda hep bir şüphe olacaktır" dedi.
Piketty, 18. yüzyıldan itibaren dünyadaki gelir ve zenginlik dağılımındaki dinamikleri incelediği "21. Yüzyılda Kapital" kitabının tanıtımı kapsamında bulunduğu İstanbul'da gazetecilerle bir araya geldi.
Ortaköy'deki Feriye Lokantası'nda gerçekleşen toplantıda konuşan Piketty, kitabının Türkçe çevirisinin kendisi için çok önemli olduğunu ifade ederek, yeterli veriye sahip olmadığı için kitabında Türkiye'ye yer veremediği için üzgün olduğunu söyledi.
Piketty, "Türkiye'ye kitapta yeterince yer veremedim ancak bu bütünüyle benim suçum değil. Türkiye'de gelir vergisi istatistikleri kamuya açık değil. Veraset ve gayrimenkul vergileri de var anladığım kadarıyla. Vergi sisteminin saydamlığı ve verilerin erişilebilirliği daha iyi bir seviyede olabilirdi. Bu sadece Türkiye'de saydamlık yok demek değil, bütün ülkelerde eşitsizlikle ilgili bilgilerimizin bazı limitleri var" diye konuştu.
Kitabının para, paranın tarihi ve son üç yüzyıllık dönemde dünyada gelirin ve servetin dağılımdaki eşitsizlikle ilgili olduğunu anlatan Piketty, "Ekonomi tarihinde gelir ve servet dağılımını ele alan önemli isimler oldu ancak bunlar konuya daha ziyade teorik yaklaştı verilere yaslanmadı. Bu kitabın farkı verilere dayanması" ifadelerini kullandı.
"Marx yanılıyor"
Konuyla ilgili önemli çalışmaları bulunan Karl Marx'ın eşitsizliğin sonsuza kadar artacağını öngördüğünü belirten Piketty, "Marx yanılıyor. Bana göre eşitsizliği bir yöne veya diğerine itecek deterministik ekonomik yasalar yok. Farklı güçler bunu farklı yönlere itebilir. Bu, tamamen seçtiğimiz kurumlara ve uyguladığımız politikalara bağlı. Birden fazla gelecek var" görüşünü dile getirdi.
Fransız ekonomist Piketty, geleceğin, eğitim, vergi ve işgücü pazarı gibi alanlardaki kurumlara ve politikalara bağlı değişebileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Türkiye gibi ülkelerde gelir ve servet dağılımıyla ilgili daha çok saydamlığa ihtiyaç var. Bu gibi ülkelerde farklı gelir ve servet gruplarının ekonomideki büyümeden nasıl istifade ettiğini bilmemiz gerekli ki, eğitim, vergi gibi alanlardaki politikalarımızı ona göre ayarlayabilelim. Bu konuda yeterli verimiz olmazsa bilgiye dayalı demokratik tartışma da zorlaşır. Bu konular sadece ekonomistlere, istatistikçilere bırakılamayacak kadar önemli. Bunlar herkes için önemli konular. Kitapta, paranın tarihinin, paradan daha fazla şeyi ifade ettiğini göstermeye çalıştım."
Piketty, “Para politikalarına çok umut bağlarsanız sorunları çözmüş olmuyorsunuz. Para basarsanız enflasyon oluyor, bazıları çok kazanıyor ve bu kazananlar çok doğru insanlar olmuyor. Daha çok yapısal reformlara ihtiyaç var” dedi.
1,6 büyümeyle dünya nüfusu 10 kat arttı
Thomas Piketty, bir gazetecinin, önümüzdeki dönemde dünya ekonomilerinde görülebilecek büyüme hızlarına ilişkin sorusunu, "Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler daha uzun süre yüzde 3-4 gibi bir hızla büyüyebilir ama muhtemelen sonsuza kadar böyle sürmeyecektir. Tarihi tecrübe, hiçbir zaman her yıl yüzde 5 büyüyemeyeceğinizi gösteriyor" şeklinde yanıtladı.
Sanayi devriminden bu yana dünya ekonomisinin yüzde 1,6 gibi bir ortalamayla büyüdüğünü ifade eden Piketty, "Bu düşük bir büyüme gibi görülebilir ama dünya nüfusunun 10 kat artmasına ve dünyadaki ortalama yaşam standardının 10 kat daha iyileşmesine imkan verdi" değerlendirmesinde bulundu.
"Bugün geçmişe göre daha bilgiliyiz"
Kitabında önerdiği servet vergisi gibi uygulamaların hayata geçirilme şansını değerlendirmesi istenen Piketty, Avrupa'da pek çok ülkede 20. yüzyılın ilk yarısında istenen vergi düzenlemelerinin seçkinler tarafından engellendiğini ancak 2. Dünya Savaşı'nın ardından bunların bir kısmının hayata geçirildiğini söyledi.
Piketty, "Değişimin tek yolunun bu olduğunu söylemiyorum tabii. Bugün geçmişe göre daha bilgiliyiz, daha fazla uluslararası işbirliği imkanı ve daha fazla demokratik tartışma olanağımız var" dedi.
Bir gazetecinin “Kitabınızda yabancı sermaye girişiyle kalkınmanın olamayacağı anlamına gelecek ifadeler var. Türkiye ise son 10 yılda yabancı sermaye girişiyle büyümesini sağladı. Satılmayan şirket
banka kalmadı. Size göre Türkiye’deki bu kalkınma sanal mıydı?” sorusuna Piketty, şu yanıtı verdi:
“Kitabımda yabancı yatırımcıların kötü olduğunu söylemiyorum. Bunun sınırları olmalıdır. Yabancı sermaye ülkelere güvenini yitirince çekilebilir. En başarılı kalkınma öyküleri yabancı sermayeyle olmamıştır. Son yılların kalkınmadaki en başarılı örnekleri Japonya, Kore kendi tasarruflarıyla, altyapılarıyla, insan sermayeleriyle yatırım yaparak kalkınmışlardır. Eskiye dönelim demiyorum. Sermaye akışları da iyi yönetilirse kalkınmaya yardımcı olur. Ama dikkatli olmak lazım. Kalkınma tarihine bakıldığında yabancı sermaye en iyi kalkınma modeli değil.”
"Avrupa'da durum felaket"
Fransız ekonomist Thomas Piketty, bir soru üzerine, Avrupa Birliği (AB) ve avro bölgesinin performansıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Güçlü bir Merkez Bankamız var. Ama Avrupa ekonomisini sadece Merkez Bankasıyla yönetemezsiniz. Tek para birimi, bütçe birliği ve mali birlik olmadıkça işlemeyen ve işlemeyecek bir sistem. Avrupa'da durum şu anda gerçek bir felaket. Euro Bölgesi’ndeki ülkelerin 18 farklı kamu borcu, 18 farklı
faiz oranı olduğu müddetçe bu ülkelerin bir arada kalma iradesi konusunda hep bir şüphe olacaktır. Gerçekten birlikte kalmak istiyorlar mı diye hep sorulacaktır.
Bazı ülkeler Euro Bölgesine dahil olmayı istemiyor. Euro Bölgesinin kurumlarını yeniden inşa etmeliyiz. Aksi takdirde tek alternatif ulusal çözümler, yani AB'den çıkıp ulus devlete dönmek olacaktır. Aşırı sağ da bu yönde açık bir mesaj veriyor. Aşırı sağa, AB'den çıkmak isteyenlere bugüne dek verilen tek yanıt; 'Bu imkansız, buna izin yok' oldu. Bence bu çok zayıf bir yanıt ve işe de yaramayacak. Daha iyi bir cevap bulmak zorundayız."