Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
VOLKAN KARSAN - FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER
“Kazandıran Sohbetler”de bu kez konumuz turizm ve konuğumuz Turist Rehberleri Vakfı (TUREV) Yönetim Kurulu Başkanı Çimen Filiz Paşa…
“DÜNYANIN TAM ORTASINDAYIZ, ZATEN O YÜZDEN HEM ÇOK ŞANSLIYIZ HEM ÇOK ŞANSSIZ...”
- Sayın Paşa, turizm sektöründe Türkiye’ye gelen misafirlere en çok dokunan iş kollarından birinin temsilcisisiniz. Pandemi sonrası ilk izlenimlere göre turizmimizde umut artıran bir görüntü var mı, 25 milyon turist hedefine ne kadar yakınız?
- Küresel salgından sonra bütün dünyada turizm çöktü. Oldukça uzun bir süre, hiç kimse evinden bile çıkamadı… Bu nedenle umutluyum çünkü hiç kimse Türkiye'den vazgeçemez. Dünyanın tam ortasındayız. Zaten o yüzden hem çok şanslıyız hem çok şanssız... Sürekli karışıklıklar yaratılmaya çalışılıyor. Bütün semavi dinlerin, tek tanrılı dinlerin geliştiği coğrafyadayız. Eğer Anadolu coğrafyası, bizim topraklarımız olmasaydı bugün ne Yahudilik ne Hristiyanlık ne de Müslümanlığın yayılmasından söz edemezdik. Bu bağlamda son zamanlarda arkeologlar, akademisyenler boş durmadılar çok önemli yerleşim bölgeleri buldular. Değerli kazılar yaptılar, örneğin Diyarbakır'da Zerzevan Kalesi'nde Mithras Tapınağı’nı buldular. Bu inanılmaz bir etki yarattı. Şanlıurfa'da, Göbeklitepe'yi artık söylemiyorum, orada ayrıca Karahan Tepe gibi onlarca tepe var Roma dönemini herkes biliyor, ama daha eski çağları kimse bilmiyor. Buralarda kimsenin bilmediği çok değerli birçok buluntu var.
Biliyorsunuz 2020’de tam sezona girerken küresel salgın patladı, -o yüzden önceki kışı saymıyorum- neredeyse iki yıldır hiç kimse doğru dürüst seyahat edemedi. Biz turistlerimizle konuşuyoruz, insanlar bezgin. Mutlaka bir yerlere gitmek istiyorlar. Sadece sağlık açısından daha güvenli yerler arıyorlar. Ben ülkemiz ve turizm için çok umutluyum. Dünya için de umutluyum. Ülkenin diğer ekonomik sıkıntılarının da düzeleceğine inanıyorum. Turizmden umutlu olmamın umudumuzun yeşermesinin birçok parametresi var. Onların doğru yönetilmesi gerek.
“HİÇ KİMSE TÜRKİYE'DEN VAZGEÇEMEZ HERKES İÇİN CENNET, HERKESİN KENDİ GEÇMİŞİNE AİT OLAN BİR ÜLKE”
- Gözlemlerinize göre hangi milletlerden ülkemize ilgi artıyor, turist rehberleri arasında dil kategorilerinde değişimler söz konusu mu?
- Daha çok Araplar geliyor şu ara. Arapça konuşan rehber arkadaşlarımız çalışıyorlar. Ruslar geliyor, Rusça konuşanlar geliyor. Rusya'nın Türkiye dışında bir yere izni yoktu zaten. İspanyolca konuşan, Portekizce konuşan arkadaşlarımızdan da biliyoruz: Kolombiya'dan Arjantin'den gelenler de bir süre çok iyiydi, şu sıralar durdu. Paraguay'dan da insanlar geliyor. Brezilya kapalı. İngiltere'den gelişler başladı, Türkiye'yi kırmızı kategoriden çıkardılar. Şu an daha çok gelenler burada evleri olanlar... Önümüzdeki dönemde Avrupalıların da geleceğine inanıyorum. Ülkesinde yasak olmayan, seyahat izni olan birçok ülkeden Türkiye'ye gelindi. Kovid testlerini yaparak geldiler, burada test yaptırıp döndüler.
Lübnan'dan gelen, Irak'tan gelen çok, körfez ülkelerinden de var. Suudi Arabistan'la sorunlarımız var, sadece ikinci bir pasaportu olanlar geliyor. Açıkçası ne olursa olsun, hiç kimse Türkiye'den vazgeçemez herkes için cennet, herkesin kendi geçmişine ait olan bir ülke. Sadece biz bu gücümüzü değerlendirmeyi bilmeliyiz.
“HİÇ KİMSE TÜRKİYE'Yİ BİR REHBER KADAR İYİ ANLATAMAZ, TÜRKİYE'YE HEMEN GİTMEK İSTİYORUM DUYGUSUNU YAŞATAMAZ”
- Bu noktada tanıtım çok önemli değil mi?
Bu gücümüzü tanıtmayı bilmeliyiz. Türkiye'nin en seçkin meslek grubu üyelerinden olan turist rehberlerinin -bunun altını çiziyorum- tanıtımda kullanılması gerekiyor Tanıtımı kim yapacaksa kesinlikle turist rehberlerini birlikte götürmeli. Bütün fuarlarda rehberler olmalı. Bürokratlar, acenteler gidiyor, ama yeterli verim alınamıyor. Hiç kimse Türkiye'yi bir rehber kadar iyi anlatamaz ve o kişiye Türkiye'ye hemen gitmek istiyorum duygusunu yaşatamaz.
O nedenle turist rehberlerini her bölgede, kendi dillerinde kullanmak önemli. Bunun için rehber örgütleriyle görüşülebilir biz de vakıf olarak rehberlerden en üst düzeyde yararlanılması için destek verebilir, önceden çalışmalar yapabiliriz. Vakıf olarak zaten herhangi bir meslek yasamız, birliğimiz yokken rehberlerin eğitim kalitelerinin, iş kalitelerinin ve yaşam kalitelerinin düzenlenmesi yolunda çalışmak için kurulduk. O günden beri meslektaşlarımıza elimizden geldiğince -bu küresel salgın öncesinde de salgın içinde de- çok ciddi çalışmalar gerçekleştirdik. Maddi destekler, maddi yardımlar için kampanyalar yapıyoruz. Arkadaşlarımız gerçekten çok bilinçli, çalışılamayan zor dönemlerde herkes ihtiyacı olanlarla paylaştı. Birlikte öyle ayakta kalabildik. Devletin de az da olsa kredi desteği oldu. Ama artık atlattık diyebilirim. Evini kapatıp ailesinin yanına giden oldu. Köyüne dönen oldu, arkadaşlarıyla evini paylaşan oldu. Bu zorlu süreçte çevrimiçi ortamda 100’ün üzerinde semineri Türkiye'nin en iyi akademisyenleri, uzmanları ve en iyi arkeologlarıyla birlikte gerçekleştirdik. Eğitim seminerlerimiz YouTube kanalımızda duruyor ve arkadaşlarımız tekrar tekrar izleyip eğitimlerini perçinliyorlar
Örneğin Göbeklitepe’yi inceledik, bütün eski çağları inceliyoruz. Meslektaşlarımız kendilerini en çok, en sık ve en geniş şekliyle güncelleyen kişilerdir çünkü her gün yeni yerler bulunuyor. Önce doğru kabul edilmiş olan bilgiler değişebiliyor veya gelişebiliyor. Bir rehberin kendisine saygısı varsa bir turistin bilebileceği, sıradan bilgilerin dışındaki bilgilere ihtiyaç duyar ve onun için çalışır. Bizim de vakıf olarak görevlerimizden biri bu küresel salgın olağan dışı koşulları döneminde eğitimleri ağırlaştırdık, en azından haftanın iki günü herkes birbirini görebilsin istedik. Zoom üzerinden her pazartesi ve perşembe akşamları bir araya gelmeyi sağlayacak ilginç eğitim çalışmaları yaptık. İki ay ara verdik şimdi, Kasım ayında tekrar başlayacağız. Daha önce salonlarda yaptığımız eğitimlerde İlber Ortaylı, Muazzez İlmiye Çığ gibi hocalarımız bize seminerler verdiler. O kalitede eğitimler alıyor arkadaşlarımız, bu nedenle ısrarla Türkiye’nin dünya turizm pastasından hak ettiği payı alabilmesi için elindeki bu en donanımlı entelektüel sermayeyi, rehberleri kullanması gerektiğini söylüyoruz.
Türkiye'nin en seçkin meslek grubu üyelerinden olan turist rehberlerinin -bunun altını çiziyorum- tanıtımda kullanılması gerekiyor Tanıtımı kim yapacaksa kesinlikle turist rehberlerini birlikte götürmeli. Bütün fuarlarda rehberler olmalı. Bürokratlar, acenteler gidiyor, ama yeterli verim alınamıyor. Hiç kimse Türkiye'yi bir rehber kadar iyi anlatamaz ve o kişiye Türkiye'ye hemen gitmek istiyorum duygusunu yaşatamaz.
“BU KÜRESEL SALGIN DÜNYAYA ÜLKEMİZDE SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN NE KADAR SAĞLAM OLDUĞUNU GÖSTERDİ”
- 2022 yılı için beklentiler ne yönde, misafirler arasında Türkiye’ye birden fazla kez gelmek isteyenler artıyor mu?
- Evet çok artıyor. Daha ilginç bir konudan bahsetmek istiyorum. Türkiye Sağlık turizminde zaten iyiydi. Çok gelişmiş diye baktığımız Amerika -tırnak içinde gelişmiş diyorum- ve Avrupa'da yaşanan olumsuz gelişmeler, huzur evlerinde ölümler, kimsenin sahip çıkmadığı açlıktan susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen yüzlerce insan… Birçok ülkede oldu bu, bizde hiç olmadı. Bizim geçmişten günümüze getirdiğimiz gelenek ve göreneklerimizin ne kadar önemli olduğunu gördük. Ülkemizde insanlar birbiriyle yardımlaştı, birbirine sahip çıktı. Bu küresel salgın bize olmasa da dünyaya ülkemizde sağlık sektörünün ne kadar sağlam olduğunu gösterdi. Olmamız gereken standardın yüzde yüzünde değiliz fakat bizim bu yüzde otuz, yüzde kırk olarak gördüğümüz başarımız bile kahraman sağlık ordumuzun her neferinin sınırsız fedakârlıkla savaşmasıyla, tırnak içinde medeni Batı standartlarının çok ilerisine geçti. (Halkımızın yardımseverliğini ve bir anda örgütlenme yeteneğini de bu başarının en önemli dayanağı olarak içine koyuyorum.)
Dünyada şöyle bir algı oluştu: “Türkiye'de sağlık çok iyi.” Daha önce defalarca -13 yıl önce, 10 yıl önce, yedi yıl önce- Türkiye'ye turist olarak gelmiş, önemli meslek sahibi kişiler var. Örneğin Amerika'dan bir diş hekimi… İki yıl önce salgın başlar başlamaz ilk fırsatta geldi ve hala burada yaşıyor. Türkiye'de sağlık hizmetlerinin daha iyi olduğunu düşünüyor ve buna inanıyorlar. Türkiye'de Batı dediğimiz ve bugüne kadar sürekli öykündüğümüz birçok ülkede olduğu gibi huzur evlerinde, sokaklarda kimse bakımsızlıktan, terk edilmişlikten dolayı ölmedi. Biz farkında değiliz fakat dünya da Türkiye’de sağlık turizmi başarılı algımız daha bir pekişti. Bu nedenle Kovid sonrası tedavi için -fizik tedavisi, akciğeri geliştirme tedavisi gibi- çalışmalar yapıyoruz. Çeşitli ülkelere teklifler veriliyor. Sağlık turizminin çok büyük ivme kazanacağını, 2022’de olmasa da 2023 hedeflenen rakamın üstüne çıkacağına inanıyorum.
“YENİ DÖNEMDE SEKTÖRDE KALİFİYE ELEMAN BULMA SORUNU YAŞANABİLİR, SÜREÇ İÇERİSİNDE SEKTÖR YENİLERİNİ YETİŞTİRECEKTİR”
- Türk turizminin olumlu yönde gelişmesi için bağlı sektörlerde ne gibi tedbirler alınmalı? Misafirleri en çok üzen ya da sorun yaşadıkları konular neler?
- Turizm çalışanları salgından çok etkilendi. Çok kişi işsiz kaldı. Birçok insan yaşamını sürdürebilmek için meslek değiştirmek zorunda kaldı. Farklı sektörlere kaydılar. Yeni dönemde sektörde kalifiye eleman bulma sorunu yaşanabilir. Süreç içerisinde sektör yenilerini yetiştirecektir. Turizm düzelince dönenler olabilir. Fakat o zamana kadar turizmde bilgili ve kalifiye eleman bulmak çok önemli. Biz, hep rehberlik mesleğinin de üniversite eğitimiyle olmasını istedik, çok uğraştık ve başardık. Fakat şu an üniversitelerde verilen eğitimleri çok az ve yetersiz buluyorum. Daha önemlisi ilk yıllarda üniversitelere rehber ve turizm çalışanı yetiştirmek için alınan gençlerin dil bilmesi gerekiyordu. Herhangi bir dil biliyorsanız turist rehberliği bölümünde okuyabiliyordunuz. Fakat sonradan yapılan bazı hatalı uygulamalar nedeniyle dil bilme gereği aranmadı ve dilsiz rehberler yetişmeye başladı. Eskiden çok iyi eğitim almış insanlar rehberlik yapardı. Fakat şimdi üniversite giriş sınavında en az başarılı olan dil bilmeyen gençlerimize bir de hayal satarak -kısa zamanda zengin olursun gibi- kandırarak zamanlarını ve geleceklerini çalıyorlar. Çünkü sektör çok deneyimlidir. Hiçbir zaman kim olursa olsun nasıl bir diploması olursa olsun iyi yetişmemiş insanı alıp otelde, restoranda, acentede çalıştırmaz, çalıştıramaz. En azından ön tarafta çalıştırmaz. Hayal satarak gelecek çalanların mantar gibi apartman dairelerinde açılan uzaktan eğitimle diploma dağıtan özel üniversitelerin başı çekerek yaptığını görmek, gençlerin kâr hırsı ile nasıl kurban edildiklerini apaçık ortaya koyuyor.
“EN ÇOK HARCAMAYI KÜLTÜR TURİZMİ İÇİN GELEN TURİSTLER YAPIYOR, ÇÜNKÜ OKUMUŞ, İŞİ GÜCÜ YERİNDE İNSANLAR TARİHİ, KÜLTÜRÜ, MERAK EDİYOR”
- Gelecek açısından kültür turizminin öne çıkarılması konusunda görüşleriniz neler?
- Kültür turizmi, sağlık turizminden sonra en çok gelir getiren turizm aslında. Bu yüzden rehberler her tanıtım çalışmasına mutlaka gitsin, Türkiye'yi tanıtsın diyorum. Çünkü rehberler dünyanın dört bir yanındaki insanın geçmişinin burada olduğunu yani buranın bir köprü olduğunu anlatacak. Biz Avrasya diyoruz kendimize. Bu topraklar Asya'yla Avrupa'yı bağlayan bir köprü. Gelenlere hep söylerim turlara başlarken, “Sizi köklerinize götüreceğim” derim. Gerçekten de dönerken “Biz başta anlamamıştık ne demek istediğinizi ama doğru söylemişsiniz” derler. Dinleri burada, ilk yedi kiliseler burada, bütün İncil'in tamamı Anadolu'yu anlatıyor. Musa peygamberin kayınbabası Şuayip Bey'in yeri Şanlıurfa'da. Mısır'dan kaçıp Şanlıurfa'ya geldiğinde burada kırk yıl yaşıyor. Oranın yöneticisinin kızını alıyor. Böyle bir yerimiz var. Bütün Musevileri, bütün Hristiyanları buraya getirebilirsiniz. Şayet Türkler Müslüman olmasaydı Müslümanlık bugün bu kadar yayılmış olabilecek miydi? Müslümanlığın da geliştiği yerler burada, o turları da yapıyoruz. Tıbbın, sağlığın merkezi burası, bizim yemeklerimiz bile başlı başına bir turizm gelir kaynağı. Çok önemli gastronomi turlarımız var ve çok daha büyüyecek kapasitemiz var. Gastronomi de kültür turizminin çok özel ve önemli bir parçası. Arkeolojik turlar, özel ilgi turları bunlar çok önemli. En çok harcamayı kültür turizmi için gelen bu turistler yapıyor. Çünkü okumuş, eğitimli, işi gücü yerinde insanlar tarihi, kültürü, merak ediyor. Bunları niye söylüyorum? 1993’ten beri kültür turizmi yapıyorum. Turizmin farklı dallarında 10 bin, 20 bin kişi getiriyorlar ama kültür turizmine yoğunlaşmış ve uzmanlaşmış acenteler, rehberler sayıca çok daha az turistle ülkemize daha fazla gelir gelmesine katkı sağlıyor. Bu nedenle kültür turizmi çok önemli ve kültür için gelenler genelde hali vakti yerinde gördüklerinin değerini bilen, bilgiye öğrenmeye açık olanlar.
“REHBERLİK OKULLARINA DİL BİLMEYENLERİN GİRMESİ ENGELLENEMİYORSA, DİL ÖĞRENMEDEN MEZUN OLMALARI ENGELLENMELİ”
- Son soru popüler kültürle bağlantılı. Televizyon ve dizi sektörünün turizme etkisi söz konusu mu? Hangi içeriklerden etkileniyor misafirler?
-Biz özellikle kültür turlarında turistlerle çok sohbet imkânı buluyoruz. Onlar genelde bilgiye de saygı duyuyorlar. San Francisco'da yaşayan bir Amerikalı turistimiz “Türk filmlerini izliyorum” dedi. Ne izlediğini sordum, söylemekte zorlandı ve “Ertuğrul” yazdı. Bizim tarihi dizilerimizi çok seviyorlar. Bence dizilerimiz çok nitelikli ve biz bu konuda çok ilerledik. Film, dizi ve sinema sektörünün turizme çok olumlu katkısının olduğunu biliyorum.
Örneğin Gümüş dizisi… Suriye'de, Lübnan'da, Irak'ta insanların evlilik teklif etme yöntemleri değişti. Özel olarak balayına Türkiye’ye geldiler. O dönemde bir şirket dizinin çekildiği yalının yanında bir yalıyla anlaşıp tekneyle her gün yüzlerce kişiyi o yalıya götürüp fotoğraf çektirdiler. Önemli paralar ödeterek üstelik… Bana göre bu sanatçılarımızı dizilerinin çok izlendiği ülkelere tanıtım amaçlı götürülmesi yararlı olur. Böyle bir talep gelse, seve seve giderler diye düşünüyorum. Rehberlerle birlikte gitmeliler, film sanatçılarımız güzellikleriyle, sanatlarıyla insanları etkilerken, rehberler de insan ilişkilerindeki başarıları, bilgileriyle, Türkiye lehine algı yaratma yetenekleriyle, tatilleri için öncelik listesine girmemizi sağlayacaklar.
Özetlemek gerekirse, tabii ki tarım ve sanayide güçlü bir ülke olalım, öyle de olmalı olacak da zaten. Ama turizmimiz de çok güçlü olmalı çünkü bu sadece ekonomik bir anlam taşımıyor. Turizm, dünyada ön yargıları kıran ve insanların birbirlerini tanımasını sağlayan, kötü düşünceleri yok eden belki de yumuşak güç olarak tek stratejik sektör. Düşünün sizin hakkınızda birçok kuşkuları olan bir insan ülkenize geliyor ve size kendinizi tanıtmanız, anlatmanız için fırsat tanıyor. Bundan etkili ve maliyetsiz herhangi bir lobi çalışması olabilir mi?
Bana göre sanatçılarımızı dizilerinin çok izlendiği ülkelere tanıtım amaçlı götürülmesi yararlı olur. Böyle bir talep gelse, seve seve giderler diye düşünüyorum. Rehberlerle birlikte gitmeliler, film sanatçılarımız güzellikleriyle, sanatlarıyla insanları etkilerken, rehberler de insan ilişkilerindeki başarıları, bilgileriyle, Türkiye lehine algı yaratma yetenekleriyle, tatilleri için öncelik listesine girmemizi sağlayacaklar.
O nedenle yöneticilerimizin turizme önemsiz, arada kaynaması gereken bir sektörmüş gibi bakmaktan vazgeçip, stratejik değerinin farkına vararak planlama yapmalarını bekliyoruz.
Rehberlik okullarında verilen eğitimin, geçmişimizin, tarihimizin, sanatımızın değerini önemini öğretecek, dünyaya ayak bastığı bu toprakların değerleriyle algılatacak kadar nitelikli ve donanımlı olması zorunludur.
Rehberlik okullarına dil bilmeyenlerin girmesi engellenemiyorsa tek çözüm dil öğrenmeden mezun olmalarının engellenmesi olacaktır.
En stratejik mesleklerden olan rehberlikle ilgili en eski düzenlememiz 29 Ekim 1890 tarihli 190 sayılı nizamnamesidir. Bu nizamnamede rehberliği yapacak kişinin “iyi niyet gözetmesi, düzgün Türkçe ve yabancı dil bilmesi” gerektiği kuralları konulmuştu. Takip eden Cumhuriyet döneminde de bu kurallar aynı şekilde korunmuş ve geleneklerimiz göreneklerimiz, tarihimiz kısacası kültürümüzü bilmeyenlerin rehberlik yapması engellenmişti.
Oysa şimdi daha da özenli olmamız gereken tarihi bir dönemdeyken önüne gelenin rehberlik yaptığı gibi, belediyeler “yetkileri olmadığı halde” bölgelerinde şirin görünmek için gençlere “sözde rehberlik” belgeleri dağıtmaktalar.
Bundan daha da korkuncu ise ülkemize farklı nedenlerle gelmiş, bizimle, tarihimizle hiçbir duygusal bağı olmayan, dilimizi, kültürümüzü, gerçeğimizi bilmeyen yabancıların hiçbir şeyden çekinmeden kaçak rehberlik ve kaçak acentecilik faaliyetleri yapmalarıdır. Bu insanlar kimseden çekinmeden olabildiğince çok vergisiz, emeksiz para kazanmak amacıyla her türlü karalamayı ve yanlış bilgiyi buralara kadar bizi tanımak için gelen turistlere aktarıyorlar.
Böylece bu turistlerin ön yargılarının daha da güçlenmesine sebep oluyorlar.
Rehberlik okullarında verilen eğitimin, geçmişimizin, tarihimizin, sanatımızın değerini önemini öğretecek, dünyaya ayak bastığı bu toprakların değerleriyle algılatacak kadar nitelikli ve donanımlı olması zorunludur.
Ülkeye turist olarak gelenlerin hizmet almak için karşılaştıkları herkesi değerlerimizle donatarak özenli yetiştirmemiz zorunludur. Hizmet veren mesleklerin bence en önemlisi rehberlerdir.
Çünkü bir turist bilmediği bir ülkeye girer girmez, geldiği yeri ilk göreceği kişi olan turist rehberiyle özdeşleştirir. Gidene kadar hep beraber oldukları, yani ülkenin ilk yüzü, imajı olarak tanıdıkları rehberlerimizi gerektiği gibi devlet titizliği ile stratejik bir eğitimden geçirip, ülke tanıtımında kullanırsak turizm salt ekonomik gelir kapısı olmaktan çıkar ülkemize gelen her turistin döndüğünde gönüllü bir Türkiye elçisi olmasını da sağlar. Böylece dünyanın her yerinde bizi gerçekten tanımış, anladığı için ön yargılarından kurtulmuş, ön yargılarından kurtulduğu için de büyük bir olasılıkla sevmiş milyonlarca gözümüz kulağımız, destekçimiz olur.
Turizm aslında dünya barışına açılan en geniş, en güvenli ve maliyetini turistlerin karşıladığı lobi gücüdür.
Enerji sektörünün önemli ismi Sedat Akdağ’dan kritik uyarı: İflaslar olabilir
Prof. Dr. Karakulak: Balıkçılık filosu kapalı havzayı bırakıp okyanusu hedeflemeli
Prof. Dr. Akat: Enflasyon Türkiye’nin önünde büyük bir hendek, önemli bir makro dengesizlik
Sezgin Lüle: Robotik süreç ile yıllık 530 bin saatlik iş yükü azaldı
Yale’in ödüllü mezunu Karacan, Facebook’u ve başarılarını anlattı
Ülgen: Dijitalle tanışan müşteri sayısı hızla yükseliyor
Köksal’dan sihirli formül: Bütçe, tasarruf, birikim, yatırım, sepet
türke türk propagandası yapmaya devamke
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.