BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaYaşam-MagazinOrtaklık yapısı okuru ilgilendirir mi?----

Ortaklık yapısı okuru ilgilendirir mi?

Ortaklık yapısı okuru ilgilendirir mi?
30 Aralık 2011 - 10:32 www.finansingundemi.com

VATAN ortakları arasındaki anlaşmazlık okurları ilgilendirir mi? Cevabımız açıktır: İlgilendirir, hem de çok yakından ilgilendirir.

VATAN’ın daha güçlü ve nitelikli olarak yayın hayatına devamını istiyoruz.. Şu anda bunun karşısına çıkarılan engelleri okurlarımızın da bilmesini istiyoruz.
Güngör Mengi
Göle maya çalma projesi
Gazeteleri üstünde kumar oynamaktan vazgeçmeleri için çağrı yapan Vatan ve Milliyet yazarlarına Karacanlar, gerçekleşmesi olanaksız bir hayal proje ile cevap verdiler.
MNG Grubu ile ortaklık protokolü imzalamışlar!
Hesapça Demirören grubu Milliyet ve Vatan’daki hisselerini MNG’ye devredecek!
Neden ve nasıl?..
MNG’nin olan biteni izledikten sonra yine de Karacanlar’la ortak olmayı göze aldığını bir an için düşünsek bile Demirörenler’i hisselerini MNG’ye satmaya kim nasıl razı edecek?
Demirören Grubu bu gazeteleri yaşatarak büyütmek için aldı.
Karacanlar’ın dün yayınladıkları açıklamada “Demirören Grubu Milliyet ve Vatan gazetelerinin satın alınması için 40 milyon TL ödemiştir. Bunun dışında işletme ihtiyacı olarak 14 milyon TL ödemiştir” diyor.
Hemen iki satır altında ise “Demirören Grubu herhangi bir para ödememiştir” yazıyor.
İnsan merak ediyor; Karacanlar süreci uzatıp çürüterek, bıktırarak, yıldırarak Demirörenler’i Milliyet ve Vatan’daki hisselerini satmaya mecbur etme hedefine kurgulanmış bir strateji mi izliyor?
Görünen maalesef budur.
Bu oyunların gazetelere vereceği yeni zararlar umurlarında değildir.
Çünkü hedef, mümkün olabilen en yüksek feragat akçesini koparmaktır.
Dönelim MNG ortaklığına...
Karacanlar, Demirörenler’e ait hisselere müşteri arayacak yerde neden kendi paylarını satmayı düşünmüyorlar?
Zülfü Livaneli
HZ. SÜLEYMAN’IN ADALETİ
Herhalde duymuşsunuzdur: Hz. Süleyman’ın adaletiyle ilgili çok hoş ve ders alınacak bir hikâye vardır: Bir kraliçe, ayaklanma sırasında bebeğini bırakıp kaçar, o bebek, bakıcısı olan kadın tarafından büyütülür.
Yıllar sonra dönen kraliçe çocuğu kendisinin doğurduğunu söyleyerek geri almak ister. Bakıcı kadın da onu kendisinin emzirdiğini, büyüttüğünü öne sürerek buna itiraz eder.
Konu Hz. Süleyman’ın önüne gelince Süleyman yere bir daire çizilmesini emreder. Sonra çocuğu dairenin içine yerleştirmelerini, bir kolundan annesinin, öteki kolundan bakıcı kadının tutmasını ister. Dediğini yaparlar.
Hz. Süleyman anne ile bakıcıya “Şimdi var gücünüzle asılın. Hanginiz çocuğu dairenin dışına çekerse, çocuk onun olacak” der.
Ana hırsla atılır, olanca gücüyle çocuğu dairenin dışına çeker, bakıcı ise bırakır. Hz. Süleyman ona, o kadar istediği halde çocuğun kolunu niçin bıraktığını sorar.
Bakıcı der ki: “Eğer ikimiz de bütün gücümüzle asılsaydık yavrum parçalanacaktı. Bu yüzden kıyamadım. Benim olmasa da yaşasın istedim.”
Bunun üzerine o adaletli peygamber “Al kadın” der “Çocuk senin hakkındır. Onu doğurmamış olduğun halde, duyduğun şefkat ve sevgi daha büyük.”
**
Bu hikâye yüzyıllar boyu anlatılmış, Bertolt Brecht’in “Kafkas Tebeşir Dairesi” adlı oyununda da işlenmiştir.
Bence gazetelerimizle ilgili anlaşmazlığa tam olarak uymakta.
Bu durumda Karacanlar anne, Demirörenler ise bakıcı konumunda.
Sonuçta yıllar önce Karacan ailesinin kurmuş olduğu Milliyet’i şu anda yaşatmakta olan, onlar.
Dolayısıyla Sezar’ın hakkı Sezar’a.
Okay Gönensin
Okurlarımız bilmelidir
Vatan ve Milliyet yazarlarının dünkü açıklama ve uyarılarının ardından sıkça gelen bir soru var: Bu konu okurları ilgilendirir mi?
Cevabımız açıktır: İlgilendirir, hem de çok yakından ilgilendirir. Ali Karacan’ın gazetelerin kayyum tarafından yönetilmesine yol açması, gazetecilik yapmayı, iyi gazete, kaliteli gazete çıkarmayı ciddi şekilde zorlaştırıyor. O yüzden şu anda yaşanan sıkıntı okurlarımızı da ilgilendirir, ülkede basın özgürlüğünün önemine inanan herkesi de ilgilendirir.
Vatan ve Milliyet yazarlarının talebi, iyi gazete yayınlayabilmek için bugün, “dededen gazete patronu” kimliğini öne süren kişinin gazetecilere dayattığı zorlukların kaldırılmasıdır.
Bu kişinin, bugün de “yeni ortak buldum” diye ortaya çıkmasının bir anlamı yoktur. O kişi, eğer bu gazeteleri düşünüyorsa, gazeteciliği ciddiye alıyorsa, Vatan ve Milliyet’i seviyorsa önce yarattığı ortamın giderilmesini sağlamakla yükümlüdür.
Vatan ve Milliyet’in daha güçlü, nitelikli yayınlar olarak hayata devam etmelerini istiyoruz ve şu anda bunun karşısına çıkarılan engelleri okurlarımızın da bilmesini istiyoruz.
Karacan grubu bir koluna yapıştığı çocuğa daha fazla zarar vermemelidir.
En azından dedelerine karşı bir borçtur bu.
Mustafa Mutlu
Başkasının hisselerini satmak!
Dünkü yazımda, Demirören Grubu’yla birlikte VATAN’ı ve Milliyet’i satın alan Karacan ailesine bir çağrıda bulunmuştum. Ülkeye, basın özgürlüğüne, demokrasiye ve biz çalışanlara kötülük etmek istemiyorlarsa, ortaklarıyla sorunlarını uzlaşarak gidermeye çalışmalarını önermiştim.
Dün öğle saatlerinde Karacan ailesinden, yanıt niteliğinde bir mektup geldi. Aile adına yazılan bu mektupta, “Demirörenlere ait hisseleri alması için TV-8 kanalının sahibi, MNG Grubu ile bir protokol imzaladık. Bu protokole göre, Demirören Grubu’nun yatırdığı tutar kendisine iade edilecektir. Yeni ortaklık ise yüzde 50-50 olacaktır” deniliyor.
Bu sözlere gerçekten şaşırdım. Türk Ticaret Kanunu ortada: Buna göre, bir ortak, diğer ortağın hisselerini başka birine satamaz. Ancak kendi hisselerini satabilir. Kaldı ki buna da Demirörenler ile Karacanlar arasındaki ortaklık yapısı izin vermiyor. Yani; ortaklardan biri hisselerini satmaya kalkarsa, bunu başkalarından önce diğer ortağına teklif etmek zorunda..
Karacan ailesi bu basit sözleşme maddesini bilmiyor mu?
Yoksa amaçları, sorunu çözmek değil de Türkiye’nin en saygın gazetelerinden ikisini bataklığa sürüklemek mi?
Kendilerini; bu gazetenin emekçilerinden biri olarak bir kez daha sağduyuya davet ediyorum.
Ercan İnan
Vatan ve Milliyet gazetelerinin ortakları arasında süren anlaşmazlıkta, taraflar karşılıklı olarak birbirlerini suçluyor, iddialar havada uçuşuyor. Dün de Karacan tarafından, iki gazetenin yazarlarının ortak tavrına ve duruşuna karşı yeni bir hamle geldi. Ben işin duygusal kısmını bir yana bırakıp her zaman olduğu gibi sadece rakamları konuşturarak, eldeki belgelerden hareketle iddiaların doğru olup olmadığını analiz etmek istiyorum... Edelim ki olayı kimin manüpile etmek istediği, kimin samimi olduğu net olarak anlaşılsın.
Demirörenler’in şu ana kadar şirkete 40 milyon lirası sermaye, 14 milyon lirası da işletme ihtiyacı olarak toplamda 54 milyon lira koyduğunu ifade edenlere ‘Peki sen ne kadar ödeme yaptın. Taahhütlerini yerine getirdin mi?’ diye sormazlar mı?
Sorarlarsa acaba ne cevap vereceksiniz?
Demirörenler’e ‘sadece 54 milyon TL koydu’ diyenler acaba kendilerinin de bu ortaklık boyunca sadece ve sadece 2.5 milyon TL koyabildiğini neden belirtmiyorlar?
Sermaye taahhüdünü yerine getirdiklerinden sözediyorlar. 20 milyon lira sermaye ile kurulan DK Gazetecilik’te kendi paylarına düşen yüzde 50’nin yani 10 milyon liranın gerektirdiği asgari sermaye tutarı olan 2.5 milyon lirayı haziran ayında getirmeleri gerekirken ancak kasım ayında denkleştirebildiler.
Karacanlar önce beni çok güldüren bir beşeri sermayeden sözettiler. Anonim şirketlerde beşeri sermaye diye bir kavram olmadığı halde Ali Karacan “Benim sermaye koymama gerek yok. Dededen babadan benim genlerime geçen know how’ım yani beşeri sermayem var. Ben bunu ortaya koyuyorum” demeye gelen demeçler verdi.
Şimdi de sermaye taahhütlerini yerine getirdiğinden dem vuruyor. 54 milyon liraya karşılık 2.5 milyon lira. Yüzde 50-50 ortaklığın gerektirdiği adil bir denge var mı bu rakamlarda?
Mayıs ve Haziran aylarında iki şirketin toplamda 1.5 milyon TL kar ettiğini örnek olarak göstermişsiniz.
Madem dededen babadan gazetecisiniz, biliyor olmanız lazım.
Benim dedem kaptan, babam matbaacıydı ama ben bile hesabı yapabiliyor, resmi görebiliyorum.
Malum Türkiye’de 12 Haziran’da genel seçimler yapıldı. Dolayısıyla Mayıs ve Haziran ayları reklam sektörü açısından ekstra canlı bir dönemdi. Partiler hem yazılı hem görsel medyada müthiş bir rekabete girişti. İnanılmaz bütçelerle seçim reklamları yapıldı.
Hiçbir gazete sadece bu iki ayın reklam gelir performansına bakarak yılı planlamadı. Geçici bir hareketli dönemdi. Geldi geçti.
Karacanlar, Aydın Doğan’dan bu iki gazeteyi isterken herhalde biraz matematik biliyorlarsa gelir gider dengelerine de bakmışlardır diye düşünüyorum. Genel gidişatı biliyor olmalılar.
Sadece Mayıs ve Haziran gelirlerindeki ekstra artışı ortaya koyarak tatlı su kurnazlığı yapmanın anlamı yok...
Burada Karacanlar’ın niyeti belli:
Vatan ve Milliyet kötü yönetimden dolayı eridikçe erisin, tasfiye noktasına gelsin. Tekrar satılsın ve ben de para kazanayım” hesabı içinde oldukları net olarak ortada.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü veya bir başka kurumda maaşlarını alamayan personelden söz etmek herhalde en son size düşer. 1 Numara ya da 2 Numara ya da 3 Numara...
Her ne numara varsa, hepsinde de çalışanlarınızın maaşlarını ödememekle ünlü olduğunuzu muhtemelen unutuyorsunuz ya da pişkinlikte sınır tanımıyorsunuz...
Karacanlar TV 8’in sahibi MNG Holding ile bir protokol yaptıklarından yüzde 50-50 ortaklık için anlaştıklarından sözediyor.
Herhalde altına imza attıkları şirket ana sözleşmesinin hükümlerini, protokolleri unuttular...
Önce 20 Nisan 2011 tarihinde yapılan satış protokolüne göz atalım.
Protokolün 8’inci maddesinin 3’üncü fıkrası özetle şöyle diyor: Garantörler yani kurucu ortaklar, Türkiye’de aynı sektörde faaliyet gösteren bir üçüncü kişiye kapanış tarihinden itibaren 5 yıl boyunca, şirketin yönetim ve kontrolünü bu kişilerin eline geçirecek herhangi bir işleme imza atamazlar taraf olamazlar.”
Çok net değil mi?
Üstelik yükümlülüğün ihlali halinde 13 milyon dolar ceza ödemek zorunda kalınacağını da kabul ve taahhüt etmişler.
Böyle bir sözleşme varken MNG ile bu protokol nasıl yapılabilir?
Daha bitmedi.
27 Nisan 2011 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde DK Gazetecilik’in kuruluş ana sözleşmesinde de benzer taahhütler var. Madde 7 şöyle diyor: A ve B grubu hissedarlardan hiçbiri ana sözleşmenin tescil tarihinden itibaren 3 yıllık süre içinde şirketteki hisselerini devir ve temlik edemezler. Devir yasağı süresinin dolmasını takiben hissedarlardan herhangi birisi sahip olduğu hisseleri bir üçüncü kişiye devretmek ister ise bu iyi niyetli üçüncü kişiden de bağlayıcı ve kesin bir yazılı teklif gelir ise diğer gruba durumu ve alıcı adayını tüm detayları ile yazılı olarak bildirmek zorundadır.
Bu iki belge net olarak ortaya koyuyor ki Karacanlar’ın yaptıklarını iddia ettiği protokol hükümsüz. Üstelik kendi yüzde 50’lik hisseleri için değil, Demirörenler’e ait yüzde 50 hisse için pazarlık yapmışlar. Tipik Sülün Osman vakası. O Galata Köprüsü’nü satıyordu. Karacanlar da kendilerine ait olmayan yüzde 50 hisseyi bir başkasına satmaya çalıştıklarını itiraf ediyorlar...
KARACAN'IN AÇIKLAMASI:
“MNG GRUBU İLE ORTAKLIK PROTOKOLÜ İMZALANDI HAKLI MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ”
Bugünkü Milliyet ve Vatan gazetelerinde bazı yazarların 2 gün önce yaptığımız açıklama üzerine yazdıkları köşe yazılarına cevabımızdır.
Demirören Grubu Milliyet ve Vatan gazetelerinin satın alınması için 40 milyon TL ödemiştir. Bunun dışında işletme ihtiyacı olarak 14 milyon TL ödemiştir. Ödenen para miktarı sadece bundan ibarettir. Her iki gazetenin de kayyum yönetimine geçtiği tarihten itibaren, Demirören Grubu herhangi bir para ödememiştir. Maaşlar ve masrafların Demirören’den karşılandığı doğru değildir.
Kayyum heyetinden bu öğrenilebilir. Öte yandan şirketlere para koymak ve çekmek ise belli kurallara bağlıdır. Nitekim Demirören’in kayyum yönetiminden önce bu kurallara uymadığı denetçi raporları ile tespit edilmiş ve savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur.
Yazarların çoğu gazetenin dış kaynağa ihtiyacı olduğu konusunda hem fikir... Kimse bu gazeteyi nasıl kâr ettiririz diye düşünmüyor! Birçok kâr eden gazete örneği varken sadece patronun diğer işlerinden kazandığı paraya güvenmeleri son derece vahimdir.
Bugün bizim aleyhimize yazılar kaleme alanlara şunu da sormak isterim: Demirören’in yönettiği
Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde maaşarını alamayan spor branşları olduğunu gazetelerde okuyoruz. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Oradaki insanlarla konuştunuz mu?
Karacan Grubu’na yöneltilen diğer bir eleştiri ise; Demirören’e teklif edilen, yatırdığı paranın iadesi konusunda kaynağın olmadığıdır.
Bu konuda Karacan Grubu gerekli girişimleri yapmış ve medya sektörünün içinden, TV8 kanalının sahibi, MNG Grubu ile bir protokol imzalamıştır. MNG Grubu’nun medyada başarılı bir şekilde TV 8’i yönetmesi bu ortaklık için son derece olumludur. Yapılan protokole göre, Demirören Grubu’nun yatırdığı tutar kendisine iade edilecektir. Yeni ortaklık ise yüzde 50-50 olacaktır.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)