Notçulara güven eriyor
Goldman davasında yaşanan gelişmeler reyting kuruluşlarının meşruluğu tartışmasını tekrar alevlendirdi
KIVANÇ ÖZVARDAR
Goldman Sachs ve Euro Bölgesindeki kriz gibi birbirinden bağımsız gözüken ancak piyasaları aynı şekilde sallayan iki olayın önemli bir ortak noktası var: Kredi derecelendirme kuruluşları.
ABD sermaye piyasalarını denetleyen SEC tarafından açılan kamu davasında soğuk terler döken yalnızca Goldman Sachs yetkilileri değildi. En sözü geçen uluslarası kredi derecelendirme kuruluşlarından Standard and Poors (S&P) ile Moodys yöneticileri de, bankanın yasadışı faaliyetlerinden haberdar olmamak ve yüksek kredi notunu değiştirmeme eleştirilerini Goldman yöneticilerinin sorgulandığı Senato alt komitesinde yanıtladı. S&Pnin Başkanı Deven Sharma dün de Financial Timesta yayımlanan mektupta, Krizden ders çıkardık ve şeffaflık, yönetim ve derecelendirmelerimizin kalitesinde büyük değişiklikler yaptık dedi.
Bel bağlamamalıyız
Son bir hafta içinde Moodysin Yunanistanın notunu indirmesi, ardından da S&Pnin Yunanistan, Portekiz ve İspanyanın notunu kırması rating kuruluşlarının güvenilirliği tartışmasını yeniden ateşledi. IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn dün, kredi derecelendirme kuruluşlarına pek de inanmamak gerektiğini belirtti. Kahn, kuruluşların piyasadan topladıkları bilgileri yansıttıklarını hatırlatarak, değerlendirmelerine çok da bel bağlamamak gerektiğini ekledi.
Not düşürme kararlarının IMF ve Avrupa Birliğinin Yunanistanla kurtarma planı için masaya oturmasından sonra sürmesi, piyasalarda yeni bir endişe dalgası yarattı. S&P yetkilileri ise kararın zamanlamasının doğru olduğunu savundu. Londra S&Pden Martin Winn, Kararlarımızı mümkün olduğunca çabuk açıklamak politikamızın bir parçası diye konuştu.
Türkiyeye hak ettiğinin altında not verildi
Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi, kredi derecelendirme kuruluşlarının kriz öncesinden bu yana Türkiyenin hak ettiğinin altında notlar verdiğini söyledi. Eurobond ve CDSler açısından piyasaların durumu daha iyi gördüğünü ifade eden Gelberi, 1990lı yılların başında Türkiye yatırım yapılabilir olarak görülüyordu. Yani şu anda Türkiyenin aynı durumda olduğunu söylemek mümkün değil. Hala yatırım yapılabilir ülkeler içinde değiliz dedi.
2000li yıllara kadar bu durumda etkili olan faktörleri enflasyon ve hem büyümede hem siyasetteki istikrarsızlık olarak sıralayan Gelberi, Bu derecelendirme kuruluşlarının kriterleri içinde borç ödeme gücü ve Merkez Bankasının rezerv miktarı çok önemlidir. Biz bu alanlarda zayıftık. AB dışında Rusya, Macaristan, Latin Amerika ülkeleri gibi ülkelerle karşılaştırıldığında bizim notlarımız hep düşüktü. Ama yine de olması gereken notun altında verdikleri çok belliydi değerlendirmesinde bulundu. Üç kredi kuruluşunun Türkiyenin notunu yükseltmesiyle ilgili Not yükseldi ama, bunun nedeni bizden çok etrafımızdakilerin kötü olması. Son krizde batan şirketlerin bile notlarının çok yüksek olması kredibilitelerini azaltmıştı. Krizden sonra ekonomilerin canlanmasıyla daha gerçekçi not vermeye başladılar dedi.
Riski abarttılar
Kredi derecelendirme kuruluşlarının bazı riskleri abarttığını kaydeden Gelberi, Bunu Türkiye için yapıyorlardı, ama AB üyesi ülkeler için yapmıyorlardı. Kriz bu durumu değiştirdi, çünkü rating kuruluşları iyi bir sınav vermediler. Örneğin borç ödeme kriteri için dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere uygulanan bu kriter bozuldu. Bizdeki bozulma onlardan çok daha sınırlı oldu. Dolayısıyla göreceli olarak onlardan daha iyi bir konuma geldik şeklinde konuştu.
Sıfırcı hocalar
Geçmişi 1850lere dayanan kredi derecelendirme kuruluşları, tahvil ihraç eden, kredi talebinde bulunan veya bu potansiyele sahip olan devlet ya da şirketlerin, uluslararası sermaye piyasalarındaki kriterlere uygun bir şekilde mali analizlerini ve risk değerlendirmelerini yapılarak, temin edecekleri fonları ödeme kabiliyetlerini ve güvenilirliklerini objektif bir şekilde araştırmak ve değerlendirmekle yükümlü bağımsız ticari kuruluşlar.
ABDde Moodys, Standard&Poors(S&P), Duff and Phelps(D&P) ve Fitch olmak üzere dört büyük kredi derecelendirme kuruluşu bulunuyor. Ayrıca İngiliz(IBCA), Kanadalı(CBRS ve DBRS) ve Japon(JBRI, JCR ve NIS) ile Financial Timesın yayını olan Credit Ratings International da dikkate alınan diğer rating kuruluşları. En büyük etkiye sahip ABDnin rating kuruluşları ise bağımsız veya mali bir yapısı olmayan şirketlerin yükümlülükleri altında bulunuyor. Bununla birlikte bu yapının içerisindeki bir diğer aktör de rating kuruluşlarının şirketlere verdikleri notları denetleyen ve görüş bildiren analistler. Mali kuruluşlar tarafından görevlendirilen analistler, bir anlamda rating kuruluşlarının güvenilirliklerini dışarıdan denetlemekte.
Rekor kar rating ajansına
Bununla birlikte kredi derecelendirme kuruluşlarının, ülkelerin ya da şirketlerin borç yükümlülüklerini yerine getirme performanslarını denetlemek üzere yılda milyonlarca dolar kazanması, birçok çevreye göre bağımsızlıklarına gölge düşürüyor. İncelemenin odağında bulunan CDO adlı yatırım araçları, mortgage tahvilleri ve tahvillerin performanslarına dayalı karmaşık türev ürünleri de içeren varlıkların birlikte paket olarak sunulmasıyla oluşuyor. CDO sözleşmelerinin, yılda 50 bin dolara kadar varan bir ödeme karşılığında yapılması, durumun aracı ajanslar lehine ne kadar karlı olduğuna işaret ediyor. Öte yandan tahvil ihraç etmek isteyen her şirket ya da kuruluş, rating kuruluşlarından not almak durumunda. Notu veren şirketler, tahvil ihracından da komisyon geliri elde ediyor. Bir tahvil ne kadar çok talep görürse, derecelendirme kuruluşunun komisyonu da o kadar yüksek oluyor.MİLLİYET