Başbakanlık Başdanışmanı Yiğit Bulut, 2008 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma imzalanmamasının Türkiye için çok önemli bir adım olduğunu söyledi.
Milli Türk Talebe Birliği (MTBB) ve Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Genç Aydınlar Topluluğu'nun düzenlediği, "Yeni Dünya Denkleminde Türkiye'nin Yeri" konferansında konuşan Bulut, Türkiye'de yerleşik düzenin uzun yıllardır ülkeyi sömürdüğünü anlattı.
Sermaye sahiplerinin, bunu gerçekleştirmek için medyayı kullandığını ifade eden Bulut, Türkiye'nin 80 yılda, 230 milyar dolarlık gayri safi milli hasılaya ulaştığını, son 10 yılda ise bu rakamın 783 milyar dolara yükseldiğini belirtti.
Bulut, bu rakama yalnızca üreterek değil, soygunun önünü keserek ulaşıldığını vurgulayarak, "Nehirlerin yönünü değiştirerek yaptık. Kendilerine menfaat borularını döşemişlerdi, her şey oraya akıyordu. İşte o yüzden saldırıyorlar, bunu herkesin görmesi lazım" diye konuştu.
2002'de bütçeden ödenen
faiz oranının yüzde 50 olduğuna işaret eden Bulut, bu oranın yüzde 12'ye düştüğünü aktardı.
Faizin düşürülmesiyle elde edilen gelirle üniversite, hastane, otoyol ve havalimanları gibi önemli hizmetlerin halka sunulduğuna işaret eden Bulut, şunları kaydetti:
"Bunlar çok büyük cesaret gerektiren adımlar. Yerleşik düzenin mamasını kesersen, senin canını almak ister, geçmişte yaptıkları gibi. Seni medyayla yıpratmak ister, olmazsa finansal gücünü kullanır, o da olmazsa askeri darbeyle canını alır. 2008 yılında IMF ile anlaşma imzalanmaması Türkiye için çok önemli bir adım. 2008'de IMF anlaşmasını imzalamamamız o kadar büyük bir adım ki ben bir vatandaş olarak, sırf bu imza atılmadığı için Başbakan uğruna canımı veririm. Sadece o imzayı atmadığı için. Bunu, bütün samimiyetimle ve şerefimle söylüyorum."
2008 yılına kadar Türkiye'nin ekonomi politikalarını eleştirdiğini, IMF anlaşmasının imzalanması halinde eleştirmeye devam edeceğini anlatan Bulut, "IMF anlaşmasını imzalamayan kişi, benim için bu ülkenin kaderini değiştiren kişidir. Bunu her zaman söylüyorum. Ben kendi çocuğumun bağımsızlığı için bu yolda ilerliyorum. Makam mevkide gözüm yok. Ben bu yerleşik düzene karşı savaşmak ve 1980'de bir eylül sabahında babamı götürenleri bulmak için bu yoldayım. O sabah babamı evden alıp götüren o kirli elleri bulacağım. Asker üniforması bulmak önemli değil, onları kullananları bulmalıyız. O dönemde darbeyi yapan askerin hiçbir önemi yok. O askeri kullanan, bu ülkeyi soyan finansal güçleri bulmalıyız. Bunları bulmak önemli" şeklinde konuştu.
"300 yıllık esaret bitti"
Yiğit Bulut, Türkiye'nin son 10 yılda attığı adımlarla bölgesinde önemli gelişmelerin yaşanmasını sağladığını aktardı.
Anadolu insanının 1839'dan beri
faiz ödediğini kaydeden Bulut, bu borcun son taksidinin 1954 yılında ödendiğini dile getirdi.
Türkiye'nin 1960'a kadar IMF'siz kaldığını anımsatan Bulut, "Adnan Menderes'i 1961'de asıp IMF ile anlaşma imzaladılar. 1961'den 2008'e kadar kesintisiz bir süreç oldu. Başbakanımız da 2008'de o anlaşmayı imzalamayarak Türkiye'nin büyümesini başlattı" dedi.
Bulut, Gezi Parkı olaylarının başladığı süreçte, Türkiye'de faizin 4.61'e gerilediğini ve bunun Osmanlı İmparatorluğu'ndan beri gelinen en düşük
Faiz oranı olduğunu kaydetti.
Bulut, sözlerini şöyle tamamladı:
"Her türlü siyasi tartışma yapılmalıdır ama başkalarının sizi kullanmadığından emin olmalısınız. Başkalarının sizi kullanmadığından eminseniz her türlü siyasi tartışmayı yapın. Başka bir fikriniz mi var? Sonuna kadar savunun ama başkaları sizin üzerinden rant sağlarsa yanılıyorsunuz demektir.
Türkiye, ayağa kalkıyor. Türkiye'nin ayağa kalkması demek Orta Asya'nın, Ortadoğu'nun, Afrika'nın ayağa kalkması demektir. 300 yıllık esaret bitti. Bu ayağa kalkışın bir lideri var. Bu lider, yerleşik düzenin her türlü tehdidine rağmen yoluna devam ediyor. Milletvekilleri istifa edebilir, basın saldırabilir, yakınınızdakiler saldırabilir ama inanmış bir insan, bu yola devam ediyor. O hedefine varamazsa yerleşik düzen hepimizin kafasını ezer. Kayayı kaldırdık, zirveye kadar taşıdık. Ya bunu arka tarafa yuvarlayıp kurtulacağız ya da o kaya bizi ezecek. Bunu hiç unutmayın."