MÜSİAD 100. yılda Çanakkale şehitlerini unutmadı
Eğitim ve Kültür Komisyonu Başkanı Dr. Halim Aydın, “Çanakkale Zaferi bir milletin değil, topyekûn bir ümmetin kazandığı zaferdir” dedi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Eğitim ve Kültür Komisyonu tarafından Çanakkale Zaferinin 100. yılı anısına MÜSİAD Genel Merkezinde ‘Hafızlarda Çanakkale Sergisi’, ‘Bir Ulusun Yeniden Doğuş Destanıdır ÇANAKKALE’ isimli Film Gösterimi ve Yazar ‘İsmail Bilgin’ Söyleşisi gerçekleştirdi. MÜSİAD Genel Merkezde, gerçekleştirilen sergide ziyaretçilere buğday çorbası, üzüm hoşafı ve arpa ekmeği ikram edildi.
Programa MÜSİAD Genel Başkan Vekili Ali Rıza Arslan, MÜSİAD Eğitim ve Kültür Komisyon Başkanı Dr. Halim Aydın, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Yazar İsmail Bilgin ve MÜSİAD üyeleri katıldı.
‘Çanakkale Zaferi Bir Milletin Değil Ümmetin Zaferidir’
Eğitim ve Kültür Komisyonu Başkanı Dr. Halim Aydın, Çanakkale Zaferinin bir milletin değil topyekûn bir ümmetin kazandığı bir zafer olduğunu söyledi. Uzun zamandır hazırlık yatıklarını ve bazı olayların dönüm noktalarının toplum ve halk için çok önemli olduğunu belirten Aydın, ”O yüzden Çanakkale Zaferinin yıl dönümü bizim için çok önemlidir. Bu vesilesiyle bizde bir Çanakkale haftası programı hazırladık. Bize ilk defa arşivlerini açan Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinden derlediğimiz resimler, belgeler ve dokümanları size göstermiş olduk. Bu akşam burada Genelkurmay başkanlığı ve Deniz Kuvvetlerinin ilk defa derlediği; batırılmış düşman gemilerinin de ilk kez gösterilmiş olduğu bir belgesel izlemiş olacağız. Bu sergi ve belgeseli bize sağlayan Milli Savunma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Tüm General Osman Ünlü Beye, Deniz Kuvvetleri komutanlığından Binbaşı Nazif Bozkurt Bey’e, sergiyi bize sunan Ahmet Uslu Bey’e, emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Biz biliyoruz ki Çanakkale zaferini bir medeniyetin tüm unsurlarının tüm milletlerinin katılımıyla kazandık. Bu kazanımlar biz miras olarak kaldı, biz bu mirası tüketiyoruz. Eğitim Kültür Komisyonu olarak genel bir seferberlik ilan ettik. Nasıl o zaman bütün unsurlar bir olup birleşip seferberlik ilan edip bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına vesile olduysa bizde bu bayrağı daha ileri taşımak için kendi aramızda genel bir seferberlik ilan ettik” dedi.
Genel Başkan Vekili Ali Rıza Aslan 100. yılında Hafızalarda Çanakkale Programı selamlama konuşmasında, “Genel Başkanımız Ankara’da bulunduğundan dolayı selamlarını iletiyorum. Şehitlerin ruhunu şad etmek için bugün buraya kadar geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.
‘Çanakkale Savaşı Milli Bilinci Ortaya Çıkırıyor’
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 100. yılında Hafızalarda Çanakkale programında yaptığı konuşmada, Çanakkale savaşının Türk tarihinde değil insanlık tarihinde de müstesna bir konu olduğunu ve bunu da en iyi anlatanın Mehmet Akif olduğunu belirtti. Yakın zamana kadar Çanakkale’ye gereken değer verilmediğini hatırlatan Tarhan, ”Bazı liselerde ve Askeri liselerde zorunlu olduğu için törenler düzenleniyordu. Ne zamanki Japonlar atom bombası atılan şehirlerine torunlarını götürmeye başladı; bakın dedelerinize bunları yaptılar. Çalışın bu medeniyet bayrağını ileri taşıyın demeye başladılar bizde 15 yıl sonra uyanmaya başladık. Çocuklarımıza milli ülküleri anlatabileceğimiz, milli bilinci ortaya çıkarabileceğimiz ne var dediğimizde Çanakkale ön plana çıktı” dedi.
Savaş psikolojisinde yüksek değerler öğretildiğini söyleyen Tarhan, “O değerlere inanmıyorsa bir kimse savaşamaz. Sadece kendi çıkarını düşünen birisi somut zekâsıyla hareket edebilir. Bu kişiler için gelecek kaygısı yoktur; hayat sadece yemek içmek üremekten ibarettir hayvanlar gibi. Soyut zekâsı olanlar kişilerse sadece bugünü değil yarını da düşünerek hareket eder. Birde yüksek zekâ var kişiye öğretilmesi gereken bu zekâdaysa kişi yaşadığı toplum için riske girmeyi göze alıyor, gerekiyorsa kendini feda edecek. Yüksek zekâya sahip insanlar toplumda ne kadar çoğalır ve bunun eğitimini alırsa kriz durumlarında çok büyük işler yaparlar” diye konuştu.
‘Çanakkale Ruhu Sözlerle Değil Duygularla Öğretilmesi Gerekir’
Çanakkale’deki şehitlikte bulunan mezar taşlarına bakıldığında bütün Osmanlı coğrafyasından insanların görüldüğünü bildiren Tarhan, “Kürt, Türk, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak milliyet duygusu kurmadan Çanakkale’de şehit olmuşlar. Çanakkale ruhu budur, bunun öğretilmesi gerekir. Çanakkale ruhu sözlerle değil duygularla öğretilmesi gerekir. Genç nüfusa bunu aktarabilmek çok önemlidir. Çanakkale’yle alakalı haftanın olması bununla ilgili hafızalarda iz bırakacak çalışmaların yapılabilmesi çok önemlidir. MÜSİAD’ın bu konuda öne ayak olmasını çok önemsiyorum bunun burada kalmaması gerekiyor. Kiminin himmeti gayreti kendisi içinde o insan bencildir, kiminin himmeti gayreti çabası milleti içinse o kişi küçük bir millettir’ diyor Bediüzzaman hazretleri. Çanakkale de şehit olanların hepsi küçük bir millettir, orada o ruh ortaya çıktı” şeklinde konuştu.
‘Cumhuriyetin Din Adamlarına Çok Büyük Borcu Var’
Çanakkale savaşının, istiklal savaşına yansıyan boyutu olduğunu değinen Nevzat Tarhan, sözlerine Şu şeklide devam etti:
“19 Ocak 1915 Ocak ayında Paris konferansında, İzmir, Aydın Nazilli, Denizli’yi İtilaf Devletleri Yunanistan’a verme kararı alıyorlar. O dönem Anadolu’da bunu haber alınca bir milli mukavemet başlıyor. Mukavemet için bir plan yapılıyor, deniliyor ki İstanbul işgal altında olduğu için onların verdiği fetva geçerli değildir. Anadolu’da müftüler toplanıyor bunlardan bir tanesi Denizli’li Ahmet Hulusi efendidir. Ahmet Hulusi Efendi harp okullarında Psikolojik savaşta milli mukavemeti sağlama olgusu olarak anlatılır. 37 bölgedeki müftüyü topluyor ve sivil mukavemeti başlatmak gerektiğini söylüyor. Cemal Kutay’ın ‘Kurtuluş Savaşının Manevi Mimarları’ diye kitabı var oradan da okunabilir, Diyanetin 2 ciltlik kitabı var oradan da okunabilir. Cumhuriyetin din adamlarına çok büyük bir borcu var biz bilmiyoruz, onlar mütevazı oldukları için her şeyi Allah’tan bekledikleri için hiç bir şeyi söylememişler. O dönem kapı kapı dolanıp halkla konuşmuşlar, günümüzde buna moral ve motivasyon subaylığı deniliyor. O görevi o dönemde alay müftüleri ve tabur imamları yapmış. Denizli’de Ahmet Hulusi de işgalden önce sancaklar kurulmuştur ve sancak Başkanlığı yapmıştır. İşgal başlamadan önceki cuma namazı sonrası demiştir ki; işgal başlamıştır cihat artık bize farzdır. Şu anda biz cihat yapmazsak bu ihanetle eş değerdir. Silahımız yok olanlar bunu İzmir'e doğru çevirelim, silahı olmayanlarda eline 3 tane taş alsın onları İzmir’e doğru atsın. İşte bu tam bir psikolojik harp örneğidir. Bu olay Anadolu’da müthiş bir milli mukavemetin başlamasına neden oluyor. Anadolu’da silah yok yiyecek - içecek yok buna rağmen Anadolu halkının Yunana dur diyebilmesi büyük bir moral ve motivasyon subaylığı başarısı örneğidir. Bunun üzerine iyide bir liderlik kadrosu kurulduğu için istiklal savaşı bu şekilde kazanılabilmiş. Biz zor zamanlarda büyük işler yapabilmiş bir milletiz tarihte bunun örneklerini görebilmişiz. Sonuçta Ankara’daki liderin elinde sihirli bir değnek yok ki, bu başarı tüm toplumun başarısıdır. Başarısızlık varsa bu komutanın başarısızlığıdır, genel kural böyledir. Alay müftülerini ve alay imamlarını buradan hayırla anmak gerekir. Savaşta bu kişiler komutandan sonra ikinci kişilerdir.”
MÜSİAD tarafından düzenlenen Çanakkale Haftası etkinlikleri kapsamında, Çanakkale Zaferiyle alakalı yazdığı kitaplarıyla ön plana çıkan yazar İsmail Bilgin Çanakkale Savaşı’nın bilinmeyenleri üzerine bir söyleyişi gerçekleştirdi.
‘57.Alay’ın Hepsi Şehit Olmamıştır’
Söyleyişi öncesi izletilen belgesel üzerinden konuşmaya başlayan Bilgin, “ 57. Alay’dan bahsedildi. 57 alay komutanı Hüsyin Avni Bey tuttuğu harp günlüğünde Alay imamları için şunu söylüyor. Özellikle 27 Nisan’da muhaberelerden sonra birinci bölükte komutan kalmamıştı. Bunun üzerine alay imamı Hasan Fehmi’yi birinci bölük komutanı olarak atadım der. Yeri gelmişken 57. Alayın bütün mevcudu birinci günden şehit olmamıştır. 57. Alayın 1\3 oranında kaybı vardır. İlk 3 günde 4500 kişiden 1500 kişi yaralanmış veya şehit olmuştur. Mayıs ayının ortalarına kadar 57. Alay takviye yapılmadan savaş yapmıştır. Çanakkale’den sonra Galiçya’ya oradan Filistin’e, kurutuluş savaşı sırsında da Mihalıççık tarafında görev almıştır. 1892 yılında İzmit - Kocaeli’nde kurulmuştur. Trablusgarp’a gitmiş oradan da Balkan Harbine gelmiş, Kumano’da büyük başarılar elde etmiştir. Balkan harbi ağır yenilgiyle sonuçlanınca 57. Alay lağvedilmiş, 1. Dünya savaşı balayınca Tekirdağ Yerçeşme barakalarında tekrardan kurulmuştur, 19 tümenin bir kolunda bunun komutanlığına da Yarbay Mustafa Kemal getirilmiştir” dedi.
Belgesel de bahsedilen 19 Mayıs saldırısında, şehit olan İstanbul lisesi öğrencilerinin kolundaki kurdelelerde, ‘Vatan Sağ olsun, İstanbul Lisesi’ yazıyordu olayına değinen Bilgin, bu olayı kendi romanında kurguladığını söyledi.
İsmail Bilgin sözlerine şu şekilde devam etti:
‘3,5 Saatte Tek mermi Atmadan 3.600 Mehmetçik Şehit oldu’
Anzaklara karşı 10 bin askerimizle bir hücum gerçekleştirdik. Siperler arası mesafe 1,5 km’dir. Emir şudur tek bir mermi atılmadan bu mesafe koşularak geçilecek ve Anzak siperleri süngüyle ele geçirilecek. Cephe uzunluğu 600 metredir. Santimetreye 10 Türk Askeri sığmaktadır. 1 gün önce Anzaklar büyük bir saldırı olacağını tahin ederek makineli tüfek setleri kurmuşlardır. 3.5 saatte tek mermi atmadan askerlerimizin 3.600 tanesi şehit olmuş 6.400’ü de yaralanıştır. Bu kıyımın üzerine tümen komutanları Esat paşaya bu kıyımın durdurulması için rapor göndermişlerdir. Esat Paşa’ya 5. Ordu komutanı Liman Von Sanders durumu bildirir ve hücum durdurulur. Sadece Anzak makineli tüfek mermilerinin sayısı 964 bin adettir. 10 bin asker saldırdığı düşünüldüğünde her askerimize 95 mermi atılmıştır. Yahya çavuşun 45 askeriyle savunduğu siperlere itilaf devletleri 4650 adet top mermisi atmıştır. O dönemin askeri gücüne ce bakıldığında gemilerdeki toplarla dakikada 6 atış tapılırken bizim tabyalarımızda ki toplarla 6 dakikada 1 atış yapabiliyoruz.”
‘100. yılında Çanakkale’yi Daha İyi Anlamalıyız’
“Kereviz dere muharebeleri temmuz aylarındadır. Buranın komutanı Lütfü Bey var birde Ali Bey var. Balkan harbinden arkadaşlar. Lütfü Bey’in taburuna Ali Bey geliyor. Bir huyu var atlarla uğraşıyor, onları çok seviyor. Bu durum diğer komutanların dikkati çekiyor ve Lütfü Bey’e geliyorlar bu zor zamanda o askerle ilgilenmiyor atlarla ilgileniyor diyorlar. Lütfü beyde karışmayın diyorlar. Kereviz dere muharebeleri zamanında İngilizlerin hücumu sırasında askerlerin geri çekildiğini gören Ali Bey askerin önüne geçiyor ve yalvarıyor geri çekilmeyin gelin savaşalım diye. Olmuyor en sonunda yere eğiliyor ve yetiş ya Muhammed kitabı gidiyor diyor. O sırada geriye giden askerlerin hepsi geri geliyorlar ve hücumu bertaraf ediyorlar.
Çanakkale ruhunu hatırlatan, anımsatan pek çok olay meydana gelmiştir. Burada şunu 100. yılda Çanakkale’yi daha iyi anlamak zorundayız aslında bütün anahtar belki de bütün anahtar Akif’in şiirlerindeki gibidir. O dönemde Osmanlı devleti sınırları içerisinde olan herkes bu cepheye koştu sadece 500 Boşnak gönüllü olarak cepheye geldiğini biliyoruz, onlarında tıpkı Kastamonu Türküsü gibi bir Türküsü var Trablusgarp’tan gelenler var.”
Programın sonunda programa katılanlara günün anlam ve önemine dair sertifika verildi.