MUAMMA FİNANSÇILAR...
Kimileri onları tefeci olarak görüyor oysa ikrazatçılar Hazineden aldıkları lisansla çalışıyor. 500 milyon liranın üzerinde hacme sahip olan bu pek bilinmeyen işkolu, ekonomik kriz kaynaklı kredi darlığı nedeniyle ilgi topluyor.
İstanbul, Leventte iki-üç katlı lüks bir villa. Dışarıdan bakıldığında bir finans kuruluşundan çok reklam ajansını çağrıştırıyor ancak içeriye girildiğinde muhasebe ve kambiyo tabelasının bulunduğu bankolar görülüyor. Takım elbiseli, kravatlı 10-15 çalışanın bir banka şubesi çalışanlarından farkı yok. Burası bir ikrazat şirketi. Yani, Hazineden aldığı yetki belgesine dayanarak, belli bir mal veya herhangi bir kıymet karşılığı borç para veren kuruluş.
Leventteki manzara böyle, ancak ikrazatçılar dendiğinde ortaya çıkan görüntü homojen değil. Bir sanayi sitesi içerisinde kapısında korumaların bulunduğu bir dairede hizmet vereni de var, dışarıya tabela koymaktan kaçınanı da, bundan hiç çekinmeyeni deâ¦
Küresel ekonomik kriz derinleştikçe bankaların kredilerde frene basmasıyla doğan boşluk, borç arayanlar için farklı kanalları gündeme getiriyor. Bunlardan biri de ikrazatçılar.
1980li yıllarda ödünç para alma ve verme işlemlerini denetim altına almak için çıkarılan yasa sonrasında doğan ikrazatçılar, temel olarak çek veya ipotek karşılığı kredi kullandırıyor. 1990lı yılların başında 85 civarında ikrazatçı faaliyet gösterirken bugün Türkiyede 19u İstanbul, 6sı Ankarada olmak üzere 30 ikrazatçı mevcut. Hazine Müsteşarlığının verdiği bilgiye göre, 1998 yılı kasım ayından beri yeni ikrazatçılık faaliyet izni verilmedi. Bugüne kadar yapılan denetimler sonucunda kurallara uygun hareket etmemeleri nedeniyle 17 ikrazatçının izin belgesi ise iptal edildi.
İkrazat konusunda en yaygın tartışmalardan birisi, uyguladıkları faiz oranları. Piyasada aylık yüzde 8 civarı faiz uyguladıkları konuşulurken, 1997 yılından bu yana ikrazatçılık yapan Yıldırım İkrazatın sahibi Ali Kemal Yıldırım, kullandırdıkları kredilere aylık yüzde 3 civarında faiz uyguladıklarını söylüyor. Yıldırıma göre bunun üzerinde hatta yüzde 10lar civarında faizi ise resmi olmayanlar (tefeciler) uyguluyor. Bu dönemde (Ocak ayı) ikrazat firmalarının aylık yüzde 3-5 arasında değişen faiz oranları uyguladıklarını belirten Mert Finans Genel Müdürü Emre Urcan da gayri resmi işlem yapanların aylık yüzde 8lerin çok üzerine çıktıklarına dikkat çekiyor. Urcan, genellikle kendi parası olmayıp da bankalardan kredi kullanarak ikrazatçılık yapanların yüksek faizle çalıştıklarını vurguluyor. Devlet, banka sigorta muameleleri vergisinin yanı sıra ikrazatçıların kullandırdığı kredilerden damga vergisi de alıyor. Dolayısıyla faizin yanı sıra bu vergiler, tapu harçları, gayrimenkul ekspertiz ücreti ve sözleşme gideri gibi masraflar da kredi kullanan veya çek kırdıran kişiden alınıyor. Bunlarla ilgili rakamsal bilgi vermek ise mümkün değil, çünkü işin yapısına, gayrimenkulün yerine göre değişen fiyatlar uygulanıyor.
İkrazatçılar genellikle 3-5 ay vadeli çekler veya kısa vadeli kredi kullandırmayı tercih ediyor. Ancak bugünlerde gazetelere ilan veren Ağırbaş İkrazat, 7 yıla kadar aylık yüzde 1,98 faiz oranıyla kredi vereceğini duyuruyor. Ağırbaş İkrazat Yöneticisi Deniz Ağırbaş, bu oranın çıplak faizi içerdiğini diğer giderleri kapsamadığını belirterek, bu oranlarda gayrimenkul teminatı karşılığı kredi kullandırdıklarının altını çiziyor.
İlginç bir nokta, ikrazat şirketinin babadan oğula/kıza veya kişiden kişiye devredilememesi. Hazine yetki belgesini sadece şahsa veriyor. Belge kişiye ait olduğu için ikrazat belgesi bulunan kişinin ölümü durumunda varislerine piyasadaki kredileri toparlamaları veya çekleri tahsil etmeleri için bir yıllık süre veriliyor, bu süre dolduğunda belge iptal ediliyor. Gerçek kişilere verilen ikrazatçılık izni için asgari 1,5 milyon lira nakdi sermaye şartı aranıyor.
Ben mimarım, mortgage şirketi kurmak istedik ancak 1996 yılında yasal anlamda böyle bir şirket kurmak mümkün değildi. (Türkiyede mortgage kanunu 2007 yılında yasalaştı.) Bu nedenle Hazine buna en yakın işin ikrazatçılık olduğunu söyledi. Biz bu işe böyle başladık diyen Deniz Ağırbaş, ikrazatçılık sisteminin yanlış kurgulandığını ve sistemin değişmesi gerektiğini savunuyor. Bu işin şirketleşmesi gerektiğini belirten Ağırbaş, Aslında kabuğumuzu kırdık. Paf takımı olarak burada yetiştik ve bir üst kademeye geçmemiz lazım. Ağırbaş İkrazat olarak kurulduğumuz günden bugüne kadar 1663 kişiye kredi verdik. Şu anda hali hazırda 525 müşterimiz var diyor ve ekliyor: Tek şubeyle bunu yapabildik. Şayet şubeleşebilseydik daha büyük hacimlerde iş yapma şansımız olurdu.
2010 yılında yasalaşması beklenen Türk Ticaret Kanunu kapsamında tek kişilik anonim şirketlerin önünün açılması bekleniyor. İkrazatçılar, bu durumda Hazinenin de kendilerine aynı imkanı tanımasını ve bu işi daha kurumsal bir yapıda sürdürme olanağına kavuşmayı bekliyor. Devletin ikrazatçılara üvey evlat muamelesi yaptığını ileri süren İkrazatçıların Mert Finans Genel Müdürü Emre Urcan, Gayri meşru doğmuş çocuk gibiyiz. Atsan atılmaz, satsan satılmaz, nihayetinde çocuğum diye bakıyor ancak bu çocuk sürekli itilip kakılan durumda. O çocuk ağzıyla kuş tutsa da diğer çocuklar gibi göze giren temiz çocuk olamaz diyor. Urcan, bu sorunların etkisiyle faktoring şirketi kurmak için girişimlerde bulunduklarını ve işi o tarafa taşıma niyetinde olduklarını ekliyor.
Emre Urcan gibi hemen her ikrazatçı, devletin kendilerine üvey evlat muamelesi yaptığından yakınıyor. Hazineden aldıkları izinlerle çalışmalarına ve Hazineye ayrıntılı bilgi vermelerine, Maliye Bakanlığının denetimlerine açık olmalarına rağmen tefeci damgası yemekten kurtulamıyorlar. İsminin açıklanmasını istemeyen Merkez Bankasının eski başkanlarından biri de devletin illegal olan bu işleri legal alana çekmek için ikrazatçılık müessesesini ortaya çıkardığını ancak bunun başarılamadığını ve yasal tefecilik gibi bir durumun doğduğunu ileri sürüyor. Keza Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin de yaptığı bir açıklamada vatandaşları ikrazatçılar konusunda uyarmıştı. Ben tefeci değilim. Şayet ben tefeciysem devlet nasıl oluyor da kanunen suç sayılan bu işi yıllardır Hazineden izinli yasal bir şekilde yapmamı sağlıyor diye isyan ediyor adının açıklanmasını istemeyen bir ikrazatçı. Devletin ya ikrazatçıların faktoringe geçmesine izin vermesi veya anonim şirkete çevirerek bu işin şahıslar üzerinden yapılmasına son vermesi gerektiğini savunan Ali Kemal Yıldırım da Yasal tefecilik nasıl oluyor? diye soruyor. İkrazatçılık bu haliyle sürdürüldüğü zaman tefeciliğin bütün suçlusu biz oluyoruz. Ben devlete diyorum ki bana daha kurumsal çalışma olanağı ver, bunu vermiyorsan bu sistemi ortadan kaldır. Başka bir ifadeyle devlet ya bu işi kurumsal anlamda bir sektör haline getirmeli ya da böyle bir sistemi ortadan kaldırmalı. Artık tefecilik sembolü haline gelmekten sıkıldık. Çünkü ben kimseye zorla para vermiyorum, yasalara uygun bir şekilde çalışıp, vergimi veriyorum diyen Yıldırım, bu yıl faaliyetlerini geçici olarak durdurma kararı aldığını, gerekli adımların atılmaması halinde ise zorunlu olarak faaliyetlerini durduracağını söylüyor.
Her ne kadar Hazineden izinle de çalışsalar, geçmişte de bugün de bazı ikrazatçıların tefecilik yaptığı bilinen bir gerçek. Nitekim ikrazatçılar sermayeli tutarında kredi kullandırma iznine sahip. Oysa, Hazineye bildirilen rakamlara göre 5 milyon lira sermayesi olan bir kişi bir yılda 80 milyon liranın üzerinde bir işlem hacmine ulaşıyor. Böyle bir kişinin ikrazatçılık yapmadığını, dışardan kaynak sağlayarak yasal olmayan bir iş yaptığını kabul eden Yıldırım da kamu yönetiminin bu tür gayri resmi uygulamalara girenlere karşı önlem alması gerektiğinin altını çiziyor.
Hazine Müsteşarlığından alınan bilgilere göre, ikrazatçıların 2005 yılında 222,4 milyon lira olan işlem hacmi 2007 yılında 418,5 milyon liraya çıktı. Henüz 2008 rakamları açıklanmazken, sektör yetkilileri geçen yıl sonu itibariyle rakamın 500-600 milyon liraya çıktığını tahmin ediyor. Peki kimler ikrazatçılardan para alıyor? Herhangi bir banka, şirketlerden; vergi dairesi onaylı bilanço, gelir tablosu, ticaret ve sanayi odası kayıt tablosu, diğer bankalardaki limit ve teminat bilgileri gibi çok sayıda belge isterken, ikrazatçılar bu belgeleri çoğunlukla istemiyor. Birçok ikrazatçı vergi levhası fotokopisi, ikametgah gibi bir iki belge ile müşterilerine kredi açıyor. Ayrıca birçok ikrazatçı için başka banka veya finans kurumlarına olan borcun ve bunun ödenip ödenmemesinin de bir önemi yok. Bunun yanı sıra bankalara göre çok daha kısa zamanda kredilendirme yapabilmeleri ikrazatçılara ilginin artmasına neden oluyor. Bu anlamda çeşitli nedenlerle bankalardan kredi alamayanlar ikrazatçıların kapısını çalıyor. Bir ikrazatçı, 19 yaşından 86 yaşına kadar her kesimden müşterilerinin olduğunu, bunlar içerisinde banka şube müdürü dahi olduğunun altını çiziyor. Global krizin etkilerinin güçlü bir şekilde hissedildiği bugünlerde bankaların frene basması nedeniyle birçok kimsenin yolu yine ikrazatçılara düşüyor.
Diğer yandan ikrazatçılar bu dönemde iş yapamamaktan şikayetçi. Bankacılar bile işlerimizin arttığını sanıyor. Oysa kriz dönemlerinde iyi müşteri talebi gelmiyor. Talep artıyor ancak iyi müşteri gelmediği için iş hacmimiz düşüyor diyen Deniz Ağırbaş şunları söylüyor: Bugün verdiğimiz ilanın etkisiyle 300 kişi bizi ararken biz bunlar içerisinde sadece 15 kişi ile görüşmeyi tercih ettik. Yani gerisiyle görüşme gereği dahi duymadık. Bu 15 kişi içinde de kaç tanesiyle çalışabiliriz, görüşüp inceleyeceğiz. Emre Urcan da kriz dönemlerinde bir talep patlaması yaşadıklarını doğruluyor ancak işlem sayılarının düştüğünü şöyle anlatıyor: Daha önce 10 talepten 5ine işlem yaparken, bugün 30 talepten ancak 4üyle iş yapabiliyoruz. Yakın arkadaşlarım da İşlerin arttı şanslısın diyor ama sorunlu şirket çok olduğu için biz de gelen herkesle iş yapmıyoruz. Kısacası, ikrazatçıların şikayeti çok. Ancak ikrazata dair tartışmalar da daha uzun süre devam edeceğe benziyor.
İkrazatçılar nasıl çalışıyor?
Elinde 100 bin liralık 3 ay vadeli müşteri çeki bulunan birinin hemen paraya ihtiyacı olduğunu varsayalım. Bu kişi elindeki çekle bir ikrazatçıya gidip bu çek karşılığında nakit para alabilir. Çek kırdırma işlemi olarak tanımlanan bu iş ikrazatçıların asli işini oluşturuyor. İkrazatçı aldığı çek üzerinden vadesine göre değişse de aylık yüzde 8lere kadar varan oranlarda faizi kestikten sonra söz konusu kişiye parayı nakit ödüyor. Aynı işi yani çek kırma işini, bilindiği gibi faktoringciler de yapıyor, ancak faktoringin işlem yapabilmesi için çekin karşılığında bir faturanın olması şartı aranıyor. Oysa ikrazatçı şahsa fatura kesebildiği için faturasız da işlem yapabiliyor. Aynı örnek üzerinden gidersek çek 3 ay vadeli olduğu için ikrazatçı yaklaşık 3 ay için 15-25 lira civarında bir kesinti yapıp geri kalanını müşterisine hemen ödeyebiliyor. İkrazatçılar çek kırmanın yanı sıra gayrimenkul ipoteği karşılığı da kredi veriyor. Yine paraya ihtiyacı olan bir kişi sahibi olduğu bir gayrimenkulü ipotek göstererek ikrazatçılardan para sağlayabiliyor. İkrazatçıları banka veya diğer finans kurumlarından ayıran en önemli fark ise sadece sermayeleri oranında kredi verebilmeleri. Yani ikrazatçılar mevduat veya kredi yoluyla kaynak sağlayıp bunu kredi olarak dağıtma yetkisine sahip değil.
FORTUNE TÜRKİYE Dergisi'nin mart sayısından alınmıştır