Merkez Bankası dolar kurunu ateşlemeye devam ediyor. Faizi sabit tutarak doların rekolarına yenilerini eklemesine neden olan Merkez Bankası, siyasi belirsizlik nedeniyle de ne yapacağını bilemiyor.
Hürriyet yazarı Uğur Gürses konuyu köşesine taşıdı. İşte o yazı:
Döviz kuru hiç soluk almadan her gün yükseliyor. Dolar 3 TL'ye bir adım yaklaştı.
Nedeni seçim sonuçlarını beğenmeyen siyasetçilerin hükümet kurmaktan kaçınıp yeniden seçime gitmek istemeleri. Bu durum belirsizlik demek. Bu belirsizliği daha da karartan bir durum, ülkedeki çatışmasızlık halinin bozulmuş olması. Bu tablo, ekonomide mevcut kırılganlıkların derinleşmesi demek. Peki, elindeki araçlarla bunun etkisini sınırlama olanağı olan kurumlarımız yok mu? Var. Merkez Bankası'nın 'ben elimden geleni yapıyorum' mesajını güçlü biçimde verebileceği araçları var. Yapmıyor. Çünkü o da, siyasi belirsizliği yaratan siyasetin gölgesinde.
2014 yılında 28 Ocak günü Para Politikası Kurulu'nu acilen toplayan Merkez Bankası faizleri 5 puan kadar yükseltmişti. Peki, o günlerde ne olmuştu? Yolsuzluk ve rüşvet skandalı patlamış, yine bugünlerdeki gibi kur patlamıştı.
Faiz artışı yapılan 28 Ocak günü, son bir aylık kur artışı yüzde 11.5 idi.
Dünkü döviz kuru sepeti, Merkez Bankası'nın işte o 2014'te acilen faizleri 5 puan artırdığı günkü zirve kur seviyesinin yüzde 11.5 üzerinde. Peki, o günden bu güne enflasyon artışı ne? O da yüzde 11.2 oranında. Özeti şu; karşı karşıya bulunduğumuz yer, durum; reel olarak o gün acilen faizlerin artırıldığı yerde.
Merkez Bankası yine o günlerde olduğu gibi bugün de; 'faiz oranlarının cinsiyetini' tartışıyor. Adını 'sadeleştirme' verdiği yeni politikayla, uygulayacağı tek faizin nerede olması gerektiğine bir türlü karar verememiş. Faiz 'ortalama fonlama faizinin üzerinde mi, tavanın altında mı olsun?' diye düşünüyor. Sadeleştirme yol haritası diye açıkladığı metin muğlak. İşin aslı şu; Merkez Bankası'nın bugün yüzde 7.50 olan politika faizini yükseltmesi,
faiz koridorunu da daraltması gerekiyor. Buna dair iki karar açıklaması gerekiyor, uzattıkça uzattı. Bunun neresi sadeleşeme? Anlaşılır gibi değil. Niyeti ister
faiz artırmak olsun, ister olmasın; bu oyalanma, bu 'pandomimci' tutumla, artık kaçınılmaz biçimde yüklü bir
Faiz artışına sürükleniyor. Hatta bugünkü faiz koridorunun tavanın da üstünde bir yere. Belli ki Merkez Bankası, Ankara'da faiz artırımını nasıl açıklayacağını bilemediği siyasetçilere, bir ambalaj içinde faiz artırımını yutturmak istiyor. Buna da 'faiz politikasında sadeleşme' adını veriyor.
Ne salı günü açıklanan Para Politikası Kurulu kararı, ne yine o gün açıklanan 'sadeleşme' yol haritası, ne de dün Ankara'da
banka ekonomistlerine yaptığı sunumda, bu sadeleşmenin derli toplu bir çerçevesi ortaya konamadı. Dün Merkez Bankası Baş ekonomisti Hakan Kara'nın hazırladığı bir not yayımlandı. Notta, "TCMB'nin politika duruşunu tek bir faizle ifade etmek gerekirse, bu faizin BIST faizi ile TCMB ortalama fonlama faizi arasında bir yerde olduğunu söylemek mümkündür. Hangi faizin politika duruşunu daha ağırlıklı temsil ettiği sorusunun yanıtı ise piyasanın fonlama ihtiyacının ne kadarlık kısmının merkez bankası tarafından karşılandığı gibi faktörlere bağlı olarak değişebilecektir" deniliyor. Yani özetle, bugünlerde ortalama yüzde 8.60 civarında olan ortalama fonlama faizi ile yüzde 10.75'lik gecelik faiz arası bir yer işaret ediliyor. Dün yazdığım gibi; Merkez Bankası bu yoldan ilerlerse piyasanın ihtiyacı olan likiditeyi sunduğu haftalık repo kanalının faizini bu aralıkta, 8.60-10.75 arası bir yere yükseltmek zorunda olacak. Örneğin yüzde 9.50'ye. Faiz koridorunun altını da yüzde 7.25'den örneğin yüzde 8.25'e çekerek, koridoru 8.25-10.75 aralığına daraltabilecek.
Sorun şurada, bunu hayata geçirmek yerine uzattıkça, artık bu aralık da yetmeyebilecek. Merkez Bankası bekledikçe, oyalandıkça, 'meleklerin cinsiyetini tartışıyor' fotoğrafı verdikçe, kuru çıldırtan ilave bir unsur olacak. İşin sonu acil yüklü faiz artırımıyla bitecek. Dün bir ekonomistin dediği gibi; "pilot uçağın durumuna müdahale etmedikçe; yolcular pilotun deneyimsiz ve yetkin olmayan biri olduğuna dair endişeye kapılıp paniğe kapılıyorlar".