Hafta içinde Küresel Ekonomik Görünüm raporunu açıklayan IMF, 2014 ve 2015’te Türkiye için enflasyon tahminlerini sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 7’ye yükseltti. IMF bunun nedenlerini sıraladı yalnız dillendirilmeyen bir neden vardı o da Merkez Bankası'nın enflasyon mücadelesi konusunda maalesef köşeye sıkış olmasıydı.
Merkez Bankası siyasi baskılar yüzünden faizleri düşük tutmaya çalışırken, öte yandan, kurdan enflasyona olan geçişkenliği önlemek için faizleri yüksek tutması gerekiyor. Peki Merkez Bankası bu durumda ne yapmalı?
Milliyet ekonomi yazarı Selva Demirel bugünkü köşesinde Merkez Bankası'nın yapması gereken iki maddeyi kaleme aldı.
İşte Demirel'in yazısı;
Eylül ayı enflasyon rakamları beklentilerin altında gelerek yıllık enflasyonu yüzde 9.5’ten 8.86’ya çekti. Gıda fiyatlarının hariç tutulduğu çekirdek enflasyon ise yüzde 9.68’den 9.25’e geriledi. Bunlar şüphesiz olumlu gelişmeler.
Enflasyondaki bu düşüşte giyim sektöründeki seri sonu indirimleri kadar ocak ayında döviz kurunda yaşanan keskin artışın etkilerinin giderek azalmasının etkili olduğu söylenebilir. Ancak dolar kurunun yeni bir yükseliş trendine girmiş olması bundan sonraki dönem için yeni bir kur tehdidinin kapıda olduğuna işaret ediyor.
TL’nin dolar karşısında 2.20’lerden 2.30’lara olan yolculuğunun kalıcı olması durumunda kurdaki yaklaşık yüzde 4.5’lik değer kaybının enflasyon üzerinde ilave 70 baz puanlık bir etki yapmasını bekleyebiliriz.
IMF’de enflasyon...
Hafta içinde Küresel Ekonomik Görünüm raporunu açıklayan IMF, 2014 ve 2015’te Türkiye için enflasyon tahminlerini sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 7’ye yükseltti. IMF’nin bu revizyonlarla ilgili açıklamalarında yüksek gıda fiyatları, döviz kurundan gelen gecikmeli geçişkenlik ve para politikasının enflasyon hedefiyle tutarsız hareket etmesi gerekçe gösterilmiş.
Bu gerekçelerden üçüncüsü çok önemli çünkü bu gerekçe para politikası adına eksik kalan bir şeyler olduğuna işaret ediyor. Merkez enflasyon mücadelesi konusunda maalesef köşeye sıkışmış durumda çünkü bir yandan zayıflamakta olan talebi daha fazla azaltmamak için faizleri düşük tutmaya çalışırken, öte yandan, kurdan enflasyona olan geçişkenliği önlemek için faizleri yüksek tutması gerekiyor.
Birbiriyle birebir çelişen bu iki hedefi azar azar yapmaya çalışırken de kimseyeyaranamıyor.
Mevcut şartlar altında bence Merkez’in yapabileceği iki şey var:
1) Kuru kontrol altında tutabilmek için
faiz oranları yükseltilirken talebi desteklemek amacıyla zorunlu karşılık oranlarında bir indirime gidilebilir.
Merkez daha önceden de
faiz oranları ile zorunlu karşılıkları beraber kullanmış ve sermaye akışının yoğun olduğu dönemlerde faizleri indirirken zorunlu karşılıkları yükseltmişti. Bu sefer şartların tersine döndüğü bir ortamda faizler yükseltilerek sermaye çıkışı dizginlenirken zorunlu karşılıklar düşürülerek krediler desteklenebilir.
2) Merkez’in son dönemde darbe aldığı en büyük alan bence beklenti yönetimi. Senenin başında yüzde 5’lik bir hedefle halkın karşısına çıkıp sonra her seferinde yukarı yönlü revize edilen enflasyon tahminleri Merkez’in inandırıcılığını zedeliyor.
Yüzde 5’lik enflasyon hedefinin tutturulabilmesi için faizlerin yükseltilmesi ve uzun bir süre de öyle bırakılması gerekiyor. Mevcut şartlar altında bunun yapılması ise pek gerçekçi görülmüyor. Bu durumda bence daha mütevazı bir hedef belirlenip önce inandırıcılık sağlanmalı.
OVP’de enflasyon...
Çarşamba günü yeni Orta Vadeli Program’ı (OVP) açıklayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 2015-2017 döneminde birincil önceliğin enflasyonla mücadele olduğunu duyurdu. 2014 yılına ait enflasyon tahmini yüzde 9.5’e yükseltilirken, 2015 yılına ait tahmin yüzde 6.3 ile IMF tahmininin altında kaldı.
OVP’deki 2015 enflasyon hedefi bence hâlâ iyimser bir hedef. Merkez’in bu seviyelerde bir enflasyon rakamına ulaşabilmesi ve buna piyasaları inandırabilmesi bence zor.